TÂHÂ-yı HEKKÂRÎ

(ö. 1853)

Nakşibendî-Hâlidî şeyhi.

Müellif:

Hakkâri’nin Şemdinli (Şemdinan) ilçesinde doğdu. Hekkârî, Şemdinânî ve Nehrî nisbeleriyle anılır. Bölgede seyyid olarak bilinen bir aileye mensuptur. Tahsiline babası Molla Ahmed’in yanında başladı. Ardından Bağdat, Süleymaniye, Kerkük ve Erbil’de dinî ilimleri okuyup icâzet aldı. Hâlid el-Bağdâdî’nin halifelerinden olan amcası Seyyid Abdullah vasıtasıyla Bağdâdî’ye intisap ederek hilâfet aldıktan sonra irşad görevi için Berdesur’a gönderildi. Amcasının vefatından sonra ilim ve irşad faaliyetini Şemdinli’nin Nehri kasabasında kurduğu medresede devam ettirdi. Sıbgatullah Arvâsî, Seyyid Fehim gibi halifelerini Anadolu’nun değişik yerlerine irşad için gönderdi. Hâlid el-Bağdâdî ile iletişimini mektuplarla sürdürdü. İran yönetimi gönlünü kazanmak için kendisine hediyeler gönderdiyse de şeyhinin uyarısı üzerine onlara karşı mesafeli bir tavır aldı. Birçok kişiye hilâfet veren Tâhâ-yı Hekkârî’nin başlıca halifeleri şunlardır: Kardeşi Muhammed Sâlih, Sıbgatullah Arvâsî, Fehim Arvâsî, damadı Abdülahad, Pîr Muhammed Küfrevî, Şeyh Tâhâ, Molla Resûl Sıbkî, Mevlânâ Hacı Hakkârî, Süleyman Baradustî, Molla Muhammed Münhânî, Ahmed Meczûb. Esad Erbîlî (ö. 1931), Abdülhakim Arvâsî (ö. 1943), Ahmed Haznevî (ö. 1949), Alvarlı Muhammed Lutfi (ö. 1956) gibi meşhur Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinin silsileleri onun vasıtasıyla Hâlid el-Bağdâdî’ye ulaşır. Şemdinli’de açtığı tekke ve medresede kırk iki yıl irşad faaliyetini sürdüren Tâhâ-yı Hekkârî kısa süren bir hastalığın ardından yerine kardeşi Muhammed Sâlih’in geçmesini vasiyet ederek vefat etti ve Nehri’de defnedildi. Hekkârî’nin Habib, Mahmud, Alâeddin ve Ubeydullah adlı dört oğlundan Habib genç yaşta ölmüştür. Ubeydullah amcası Sâlih Efendi’den seyrüsülûkünü tamamlamış, onun vefatından sonra irşad makamına oturmuş, ancak 1880’de İran Kürdistanı ve İran Azerbaycanı’nda isyan etmiş, isyan bastırılarak Tâif’e sürgün edilmiş, daha sonra gittiği Mekke’de vefat etmiştir. Talebelerinden Seyyid Sıbgatullah Arvâsî şeyhinin herhangi bir eserinin olmadığını söyler (Öleki Mevlânâ Hâlid Şirvânî, s. 83); bununla birlikte Kürtçe küçük bir risâle ona nisbet edilir (Akīde-i Îman, haz. Kemal Rauf Muhammed, Erbil 2004).

Tâhâ-yı Hekkârî’nin bazı âyet ve hadislere işârî yorumlar getirdiği nakledilir. Bir mecliste ruhla ilgili sohbet ederken mecliste bulunan âlimlerden biri, “Şeyh efendi ruh hakkında konuşuyor, halbuki Allah, ‘Resulüm! Sana ruhu soruyorlar. De ki: Ruh rabbimin işidir. Size onun hakkında pek az bilgi verilmiştir’ (el-İsrâ 17/85) buyuruyor” demiş, bunun üzerine şeyh efendi, “Doğru, fakat âyet-i kerîmede hayvanî ruhtan söz edilmektedir, biz ise insanî ruhtan bahsediyoruz” cevabını vermiştir. “Misvakla kılınan iki rek‘at namaz misvaksız kılınan yetmiş rek‘at namazdan daha hayırlıdır” anlamındaki hadisi (Müsned, VI, 272; Hâkim, I, 146) işârî mâna vererek, “Senin huzurundaymış gibi kılınan iki rek‘at namaz sensiz kılınan yetmiş rek‘at namazdan daha hayırlıdır” anlamında yorumlamıştır. Hadiste yer alan “bi-sivakin” sözündeki “kâf” harfini üstünlü okuyup muhatap zamiri yapar ve “siva” kelimesini de istisna edatı olarak okurmuş.

BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, VI, 272; Hâkim, el-Müstedrek, I, 146; Hâlid el-Bağdâdî, Buġyetü’l-vâcid fî mektûbâti’l-Mevlânâ Ḫâlid (der. Es‘ad Sâhib), Dımaşk 1334, s. 265-266; Müfid Yüksel, Kürdistan’da Değişim Süreci, Ankara 1993, s. 101; Şerif Mardin, Türkiye’de Din ve Siyaset, İstanbul 1998, s. 239; Nazife Öztürk, İrşad Kutbu Seyyid Taha-i Hakkâri, İstanbul 2003; Öleki Mevlânâ Hâlid Şirvânî, Minah (trc. Siraceddin Önlüer – Hüseyin Okur), İstanbul 2010; Zeki Tan, “Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin Talebelerinden Seyyid Tâhâ el-Hakkârî’nin İlmi Kişiliği”, Uluslararası Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu Bildirileri (ed. Erdal Baykan – Mehmet Keskin), Ankara 2012, s. 223-248; Hamid Algar, “Hâlid el-Bağdâdî”, DİA, XV, 284; Süleyman Uludağ, “Hâlidiyye”, a.e., XV, 297.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 571 numaralı sayfada yer almıştır.