TOSKANA

İtalya’nın orta kesiminde tarihî bölge.

Müellif:

Batıda Tiren denizi, doğuda Apenin dağlarıyla çevrilmiş olan bölgenin yüzölçümü 23.000 km2, merkezi Floransa’dır (Firenze). Orta İtalya’nın en önemli kültürel ve turizm bölgesi özelliği taşımaktadır. Floransa, Pisa ve Siena şehirleri, Ortaçağ ve Yeniçağ’dan kalma eserlerle ün yapmıştır. Toskana günümüzde de İtalya’nın önemli bir tarım, ticaret ve turizm bölgesidir. Başlıca akarsuyu Arno nehridir. Kıyıya yakın olan Elbe adası Toskana bölgesine aittir.

Tarihin eski çağlarında Etrüskler’in yerleştiği bu bölge daha sonra Romalılar’ın idaresine girdi. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra bölgedeki şehirler kendi yönetimlerini kurdu. Pisa şehri limanı sayesinde güçlendi. Bölgenin İslâm dünyasıyla ilk münasebeti 871’de Salerno’nun Kuzey Afrika’dan gelen müslüman orduların hücumuna mâruz kalmasıyla gerçekleşti. Pisalılar 1011’de Papa IV. Sergio tarafından düzenlenen Haçlı seferine katıldılar ve İslâm ordularına karşı savaştılar. 1118’de Sicilya adasına ve onun merkezi Palermo şehrine yapılan saldırı askerî yönden başarılı olmadı, fakat maddî gücü geliştirdi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki müslümanlarla ilişkiler ticaretin hareketlenmesini sağladı. Bu askerî ve siyasî yayılma teşebbüsleri diğer şehirlerin de canlanmasına yol açtı. Floransa, Lucca ve Siena kendi ölçülerinde gelişti. Floransa 1175 ile 1293 yılları arasında Toskana bölgesinin en güçlü şehriydi. Bütün İtalya’yı sarsan, Guelfo ve Ghibellino diye adlandırılan partiler arasındaki çekişmeler zamanla ilim, kültür ve ekonomi alanlarında olumlu yönde etki yaptı. Ancak yabancı hâkimiyetinin ağırlığı siyasal alanda hissedildi. Fransa, II. Charles d’Anjou devrinde hissedilir bir baskı kurdu (1267-1285). Medici ailesinin iktidara gelmesiyle birlikte ekonomik bakımdan büyük gelişme yaşandı. Bu yeni girişim sermaye ile beraber güçlü bir denizcilik faaliyetinin doğmasını sağladı. 1422 yılı bir dönüm noktası teşkil etti. Livorno Limanı yeni rejime bağlandı, artık liman olmayan Pisa’nın deniz geleneğinin yenilenmesi, dönemin güçlü ticaret merkezleri durumundaki Cenova ile Venedik cumhuriyetlerine yeni bir alternatif oluşturdu. Medici ailesi 1434’te Cosimo adlı üyesinin çabaları sonucunda tam bir egemenliğe kavuştu. Devlet sistemi içinde oligarşik seçim usulleri getirildi, böylece Roma devri geleneği canlandırıldı. Ülke tarihi içinde “beylikten krallığa” (Dalla signoria al principato) diye adlandırılan dönem başladı; merkez durumundaki Floransa güçlendi ve bu durumunu koruyup ilerledi. Yeni iş imkânları açıldı, bunların idaresi için Arte denilen esnaf loncaları kuruldu ve her biri için özel yönetmelikler hazırlandı. Başta ipekli olmak üzere kumaş ticareti önce Bizans, ardından Osmanlı Devleti’ne yönelik olarak sürdürüldü. Osmanlılar’ın İstanbul’u ve Bizans’ı hedef almalarının meydana getirdiği buhran sırasında Floransa’da Katolik ve Ortodoks mezheplerinin birliğini sağlamak için 1439’da geniş kapsamlı bir konsil toplandı. Floransa devleti, İstanbul’un muhasarası esnasında tarafsız göründü, bu sayede Fâtih Sultan Mehmed’in, dolayısıyla Türkler’in dostluğunu kazandı ve bir ahidnâme elde etti. İstanbul’un fethi haberi ulaştıktan sonra İtalya yarımadasındaki devletler 4 Nisan 1454 tarihinde Lodi şehrinde bir anlaşma zemini aradıkları zaman her biri belirli alanlara sahip olurken Medici ailesi tam bir egemenlik kurup kırk yıl sürecek müreffeh bir dönem başlattı. 1478’de Pazzi ailesinin yapmak istediği hükümet darbesi önlendi, baş suçlu firar edip Galata’ya sığındı, ancak Fâtih Sultan Mehmed onun ülkesine iadesini emretti; böylece devletlerarası hukuk tarihinin en eski örneklerinden sayılan “iâde-i mücrimîn” (estradizione) usulü uygulanmış oldu. Cem Sultan saltanat mücadelesini kaybedip Avrupa’ya iltica ettiğinde Floransalı casuslar onunla ilgili haberleri İstanbul’a ulaştırdılar. XVI. yüzyılın başında Siena şehrinde bulunan merkez kilise (katedral) süslemeleri içinde Papa II. Pius için yapılan resimde Cem Sultan’a yer verilmesi ilginçtir. Toskana tarihi kadar İtalya için kötü hâtıra bırakan bir olay Fransa Kralı VIII. Charles’ın 1494’te yaptığı İtalya seferidir. 17 Kasım’da Floransa hiçbir direniş gösteremeden teslim oldu. Medici ailesi 1494-1512 yılları arasında ülkeden çıkarıldıktan sonra cumhuriyet idaresi kuruldu, fakat uzun süre devam edemedi.

Medici ailesi 1512 yılında tekrar iktidara sahip oldu, bununla beraber İspanya egemenliğinden kendini kurtaramadı. I. Cosimo (1537-1574), Papa V. Pio tarafından verilen destek sayesinde “granduca” (büyük duka) unvanını elde etti. Denizcilik alanında ilerlemek için Cavalieri di Santo Stefano adını verdiği deniz tarikatını kurup Kuzey Afrika’da kuvvetlenen Türk denizcilerine karşı mücadeleye girişti. Bu kuruluş, Osmanlı Devleti ile ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkarmasına rağmen siyasî bir krize sebep olmadı, ticaret devam ettirildi. I. Francesco (1574-1587) ve I. Ferdinando (1587-1609) ülkeyi İspanya egemenliğinden ayırıp Fransa ile münasebetleri sıkılaştırdılar. Daha sonra başa geçenler makamlarına ve ülkelerine yeni bir katkı sağlayamadılar.

XVII ve XVIII. yüzyıllarda Akdeniz havzasını sarsan büyük ekonomik gelişme Toskana bölgesini de etkisi altına aldı. Toskana yöneticileri Osmanlılar’la yeni ahidnâmeler yapıp başta ipek olmak üzere ticareti geliştirmelerine rağmen bölge yine yabancı boyunduruğuna girmekten kurtulamadı. Lorraine (Lorena) adlı sülâle 1737-1859 yılları arasında iktidarda kaldı. Toskana’yı temsil konusunda Avusturya ve Fransa arasında süren çekişme Osmanlı Devleti ile olan ilişkilere de yansıdı, 1851 yılında İstanbul’daki temsilci yetkisini Avusturya’ya, belgeleri de Floransa arşivine devretti. İtalyan birliği kurulunca Floransa 1865-1870 yıllarında yeni devletin merkezi yapıldı, fakat Roma geleneği üstün geldi. Toskana’nın bu aşamadaki en büyük zaferi Floransa lehçesinin resmî dil olarak kabul edilmesidir. Floransa ve çevresinde bulunan Siena, Lucca, Perugia şehirleri küçük yerleşim birimleri halinde varlıklarını korudular.

Floransa’nın üstünlüğü sırasında özellikle XV. yüzyılda Osmanlı Devleti ile başlatılan ticaret önem kazandı. Kuzey Afrika’da güçlenen Garp ocaklarıyla da ilişkiler arttı. Doğrudan ticaret ve bilhassa esir satışı XIX. yüzyıla kadar sürdürüldü; fakat hukukî sorumluluk Osmanlı divanında olduğu için her bir ahidnâme titizlikle hazırlandı. XVI. yüzyılın ortalarında kurulan San Stefano adlı tarikat gemicileri aracılığıyla huzursuzluklara yol açtı. 1599’da Sakız adasına saldırdıkları gibi XVII. yüzyıl başlarında Antalya ve yöresinde tahribata sebep oldular. Tarikat mensupları İnebahtı Deniz Savaşı’na ve daha sonra Mora civarında yapılan saldırılara da katıldılar. Floransa’da Arap harfleriyle bir matbaanın kurulması İslâm dünyasıyla ilişkilerin niteliği bakımından önemlidir. Önce Arap dilinde İncil ve bir dizi dua kitabı basıldı, ardından İbn Sînâ’nın eserleri yayımlandı. Bunların Osmanlı Devleti sınırları içinde satılması için istenen fermanın bir sûreti Kanun adlı esere konuldu. Tipografia Medicea adlı bu matbaa iflâs edince yayın faaliyeti Roma’da Vatikan tarafından sürdürüldü.

XVII. yüzyılda iki devlet arasında kısa süren bir mesele Lübnan’da isyan etmeye kalkışan, fakat ağır bir yenilgiye uğratılan Ma‘noğlu Fahreddin’in İtalya’ya geçmesi ve bir süre için himaye görmesidir. Onun kendisini eski Toskana dukalarına mensup biri gibi takdim etmesi büyük yankı yaptı. Osmanlı Devleti XVIII. yüzyılda Avrupa siyasetine açıldığı zaman Toskana ile olan siyasal ve diplomatik ilişkileri yeniden başlattı. Biraz geç gibi görünen bu temaslar her iki tarafa da fayda getirdi. Ticaret hacmi XVI. yüzyıldaki seviyesine çıkmadıysa da bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Toskana Ahkâm Defterleri diye tanınan seride ticarî münasebetlerle ilgili önemli kayıtlar mevcuttur. İtalya Birliği’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Floransa’da şarkiyat çalışmalarında araştırmacı Michele Amari’nin desteğiyle bir hareketlilik oldu; Arap harfli kitaplar bastırıldı, şarkiyatçılar toplantısı yapıldı. Fakat bu gelenek sürdürülemedi, filoloji alanında sınırlı sayıda uzman görev aldı. 2000’li yıllarda bazı üniversitelerde Türkçe dersi kabul edildi. Floransalılar kültür, sanat ve özellikle resim akımında Doğu dünyasına yer verdiler. Çeşitli zamanlarda ele alınan konular içinde Doğu görüntüleri de mevcut olup bazı ileri gelen kimseler kendilerini Şark kıyafetiyle resmettirdiler. Yazma eser bakımından Toskana bölgesinde Arapça olanlar ilk sırada yer alır. Türk âlemiyle alâkalı eser azdır. Türk dili yâdigârları arasında özel bir yeri bulunan Codex Cumanicus’un ikinci bir nüshası Floransa Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

G. Müller, Documenti sulle relazioni delle città toscane coll’Oriente cristiano e coi Turchi fino all’anno MDXXXI, Firenze 1879.

P. Carali, Fakhr ad-Din II. Principe del Libano e la Corte di Toscana 1605-1635, Roma 1936.

G. Guarnieri, I Cavalieri di Santo Stefano nella storia della marina italiana (1562-1859), Pisa 1960, s. 98-114, 205-221, 234-264.

J. Wansbrough, “A Mamlûk Commercial Treaty Concluded with the Republic of Florence, 894/1489”, Documents from Islamic Chanceries (ed. S. M. Stern – R. Walzer), Oxford 1965, s. 39-79.

Y. Renouard, Histoire de Florence, Paris 1974.

M. Grignaschi, “Una raccolta inedita di ‘Münşeât’: il Ms. Veliyüddin Ef. 1970 della Biblioteca Beyazit Umumi di Istanbul e gli ‘Ahdnâme’ concessi dalla Sublime Porta a Chio (muharrem 927 h), a Firenze (muharrem 934) e ad Antivari (ramadan 983)”, Studi preottomani e ottomani. Atti del Convegno di Napoli (24-26 Settembre 1974), Napoli 1976, s. 106-115, 119-126.

B. Dini, “Aspetti del commercio di esportazione dei panni di lana e dei drappi di seta fiorentini in Costantinopoli, negli anni 1522-1531”, Studi in memoria di Federico Melis, Pisa 1978, VI, 31-54.

A. Michele Piemontese, “I fondi dei manoscritti arabi, persiani e turchi in Italia”, Gli Arabi in Italia: Cultura, contatti e tradizioni, Milano 1979, s. 661-688.

A. Bausani, “Le coste toscane nel Kitab-ı Bahriye di Piri Reis”, Studia Turcologica Memoriae Alexii Bombaci Dicata, Napoli 1982, s. 29-40.

I turchi da Lepanto a Vienna e oltre (Biblioteca Nazionale Centrale Firenze), Firenze 1983 (sergi katalogu).

M. Luzzatti, “Firenze e l’area toscana”, Comuni e signorie nell’Italia nordorientale e centrale, Torino 1987, I, 561-828.

F. Diaz v.dğr., Il Granducato di Toscana. I Lorena dalla reggenza agli anni rivoluzionari, Torino 1987.

Şerafettin Turan, Türkiye-İtalya İlişkileri I, İstanbul 1990, s. 25-27, 66.

Halil İnalcık, Essays in Ottoman History, İstanbul 1998, s. 353-355.

a.mlf., “Bursa I.: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, , XXIV/93 (1960), s. 45-66.

E. Lo Sardo, Tra Greci e Turchi: Fonti diplomatiche italiane sul Settecento ottomano, Roma 1999, s. 69-71, 165-193.

Medicilerden Savoylara: Floransa Saraylarında Osmanlı Görkemi, İstanbul 2004.

Zeki Sönmez, Türk-İtalyan Siyaset ve Sanat İlişkileri, İstanbul 2006, s. 96-108.

A. Orlandi, “Oro e monete da Costantinopoli a Firenze in alcuni documenti toscani (secoli XV-XVI)”, Relazioni economiche tra Europa e mondo islamico, secc. XIII-XVIII, Grassina 2007, II, 981-1004.

S. Camerini, “Contributo alla storia dei trattati commerciali fra la Toscana e i Turchi”, Archivio Storico Italiano, 11/disp., Firenze 1939, s. 83-101.

A. Bombaci, “Diplomi turchi del R. Archivio di Stato di Firenze. Lettere da Tunisi a Granduchi di Toscana (1626-1703)”, , XVIII (1939), s. 199-217.

Fr. Babinger, “Fatih Sultan Mehmet ve İtalya” (trc. Bekir Sıtkı Baykal), , XVII/65 (1953), s. 41-82.

a.mlf., “Lorenzo de’ Medici e la Corte Ottomana”, Archivio Storico Italiano, CXXI/439 (disp. III, 1963), s. 305-361.

Semavi Eyice, “Sultan Cem’in Portreleri Hakkında”, , XXXVII/145 (1973), s. 33-37.

A. Gallotta, “Diplomi turchi dell’Archivio di Stato di Firenze. Lettere da Algeri ai Granduchi di Toscana (XVII secolo)”, Studi Magrebini, XI, Napoli 1979, s. 167-205, ek XII tablo.

H. Hoshino – F. Mazzaoui, “Ottoman Markets for Florentine Woolen Clothe in the Late Fifteenth Century”, , III (1985-86), s. 17-31.

F. Cardini, “La Toscana medievale e l’Oriente musulmano”, , XXIV/2-3 (2005), s. 363-365.

Mahmut H. Şakiroğlu, “Floransalılar”, , III, 323-324.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 267-269 numaralı sayfalarda yer almıştır.