VÂDÎÂŞÎ

Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Câbir b. Muhammed el-Vâdîâşî el-Kaysî (ö. 749/1348)

Tunuslu muhaddis.

Müellif:

Cemâziyelâhir 673’te (Aralık 1274) Tunus’ta doğdu. İbn Câbir olarak da bilinir. Aslen Endülüs’ün Gırnata bölgesindeki Vâdîâş (Guadix) şehrindendir. Babası Muînüddin Câbir tanınmış bir âlim ve tâcir olup Alemüddin es-Sehâvî’nin öğrencilerindendir. 632’de (1234-35) Meşrik tarafına seyahate çıkan Câbir sekiz yıldan fazla süren bu ticaret ve ilim yolculuğunun ardından Tunus’a yerleşti; 5 Rebîülevvel 694’te (23 Ocak 1295) burada vefat etti. Meşhur seyyah Ebû Muhammed el-Abderî onun talebelerindendir. İlk derslerini babasından alan Vâdîâşî’nin on üçü kadın 279 hocası vardır. Tahsil hayatının ilk yıllarında Ebü’l-Fazl el-Lebîdî ve Ebü’l-Abbas el-Batarnî’den kıraat okudu. Hadis alanındaki en önemli hocaları Tunus Kadısı Ahmed b. Muhammed İbnü’l-Gammâz, İbn Hârûn et-Tâî ve Kādılcemâa İbrâhim b. Abdürrefî‘ et-Tûnisî’dir. Tunuslu birçok âlimin yanı sıra Sebte’deki Azefîler yönetiminin kâtibi Ebü’l-Kāsım Halef b. Abdülazîz el-Kabtevrî, tarihçi Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ahmed el-Gubrînî, Abdülmüheymin el-Hadramî es-Sebtî, Meʿâlimü’l-îmân müellifi Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, İbn Rüşeyd, Ebû Muhammed el-Abderî, Tücîbî ve Abdullah b. Muhammed et-Ticânî gibi Tunus’a uğrayan âlimlerden ve seyyahlardan da istifade etti. Yirmi yaşlarından itibaren Mağrib, Endülüs ve Meşrik âlimleriyle yazışarak onlardan icâzet aldı. Bu yolla faydalandığı hocaları içinde Dımaşklılar’ın çokluğu dikkati çekmektedir.

Vâdîâşî, Doğu’ya ve Batı’ya yaptığı ilim yolculuklarıyla (rihle) tanınmaktadır. Doğu’ya yaptığı ve “sâhibü’r-rihleteyn” diye anılmasına sebep olan iki rihlenin ilki 720’li yılların başlarında (1320), ikincisi 734’te (1334) gerçekleşti. İlk rihlesi sırasında 722’de (1322) Dımaşk’ta Zehebî ile görüştü. Bu yolculuktan dönüşünden kısa bir süre sonra Mağrib yolculuğuna çıktı ve 726’da (1326) Gırnata’ya uğradı. Burhâneddin İbn Ferhûn 746’da (1345) Medine’de kendisinden el-Muvaṭṭaʾı semâ ettiğini zikretmektedir (ed-Dîbâcü’l-müẕheb, s. 311). Doğu seyahatinde İskenderiye’de Ali b. Ahmed el-Garrâfî; Kahire’de Ebû Hayyân el-Endelüsî, Bedreddin İbn Cemâa; Dımaşk’ta İbrâhim el-Ca‘berî, Ebû Muhammed Kāsım b. Muzaffer İbn Asâkir ed-Dımaşkī, Ebü’l-Abbas Şehâbeddin İbnü’ş-Şıhne, İshak b. Yahyâ el-Âmidî; Haremeyn’de Abdullah ed-Delâsî, Radî et-Taberî gibi âlimlerden ders aldı. Birzâlî, Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, Zehebî ve Kutbüddin el-Halebî gibi akranlarıyla ilim alışverişinde bulundu. Mağrib seyahatinde Kosantîne, Bicâye, Mehdiye, Tilimsân, Tanca, Meriye (Almeria) ve Gırnata’ya gitti. Fas’ta İbnü’z-Zeyyât el-Kelâî’den kıraat okudu. Talebelerinden İbn Merzûk el-Hatîb birçok yolculuğunda ona refakat etti. Tunus’ta uzun süre ders veren Vâdîâşî’nin öğrencileri arasında İbn Merzûk el-Hatîb, İbn Haldûn, Ebû Zekeriyyâ İbn Haldûn, İbn Arafe, Bedreddin İbn Ferhûn, Burhâneddin İbn Ferhûn, İbn Cüzey, Lisânüddin İbnü’l-Hatîb, İbnü’l-Lebbân, Ebü’l-Abbas Ahmed İbnü’ş-Şemmâ‘, Ebû İshak et-Tenûhî ve Muhammed b. İbrâhim el-Meâfirî gibi isimler bulunmaktadır. Genç yaşlarından itibaren hocalarının ve önceki âlimlerin eserlerini istinsah etmeye önem verdiği bilinen Vâdîâşî geçimini ticaretle temin etti, hayatı boyunca resmî görev almadı. 749 (1348) yılında Akdeniz’i çevreleyen bütün ülkelerde görülen veba salgınında hastalanarak bu yılın Rebîülevvel veya Receb ayında (Haziran veya Ekim 1348) Tunus’ta öldü. Besta kadılığı yapan ve 752’de (1351) vefat eden Muhammed adında bir oğlu vardır (İbn Hacer, III, 414).

Tunuslu muhaddislerin imamı diye anılan Vâdîâşî’nin (İbn Haldûn, s. 18) rivayetteki üslûbu çok beğenilirdi. Uzun süreli seyahatleri ve Tunus’a uğrayan birçok âlimden istifade etmesi kendisini özellikle hadis alanında tanınan, âlî isnad sahibi bir âlim durumuna getirmesinin yanı sıra Arap dili gibi sahalarda da önemli bir şahsiyetti. Fıkıhta Mâlikî mezhebini benimsemiş, bu mezhebe ait fıkıh kitaplarının rivayet silsilelerine dair bir eser telif etmekle birlikte bu ilimde fazla ön plana çıkmadığı zikredilmiştir (Burhâneddin İbn Ferhûn, s. 311-313). Ancak İbn Haldûn gibi bazı öğrencilerine birçok fıkıh kitabını vermiş olması (et-Taʿrîf, s. 18) onun bu ilimle de ilgilendiğini göstermektedir. Vâdîâşî şiirle de uğraşmış, fakat şiirlerinden günümüze çok az örnek ulaşmıştır.

Eserleri. 1. Bernâmecü’l-Vâdîʾâşî. Endülüs ve Mağrib âlimlerinin biyografilerine ait bernâmec telifi geleneğinin en güzel örneklerindendir. Memleketinde ve seyahatlerinde karşılaştığı yahut icâzet yoluyla kendilerinden faydalandığı hocalarını ve onlardan aldığı kitapları tanıttığı eserin ilk bölümünde hocalarına, ikinci bölümünde kitaplara yer verilmiştir. İlk bölüm de ikiye ayrılmış, bizzat talebelik ettiği hocaları ilk kısma, icâzet yoluyla hadis aldıkları ikinci kısma kaydedilmiştir. 238 kitabın tanıtıldığı ikinci bölümde Kur’an ve kıraat, hadis, tasavvuf, lugat ve edebiyata dair eserler, bunları okuduğu hocalarla rivayet silsilelerini anlattıktan sonra kendi hocalarına ve önceki nesillere ait fihristler ve mu‘cemlerden bahsetmiş, âlî isnadlarla aldığı eserleri özellikle belirtmiştir. 720’li (1320) yıllarda yazılan kitaba 744’te (1343) ve daha sonra müellif birtakım ilâveler yapmıştır. İlk defa José Maria Fórneas tarafından Escurial Kütüphanesi’ndeki nüshası (nr. 1726) esas alınarak İspanyolca ve özet halinde neşredilen eser (al-Andalus, XXXVIII [Madrid 1973], s. 1-67; XXXIX [1974], s. 301-365) daha sonra farklı kişilerce yayımlanmıştır (nşr. Muhammed Mahfûz, Beyrut 1980, 1981, 1982; nşr. Muhammed Habîb el-Hîle, Mekke 1981).

2. Zâdü’l-müsâfir ve ünsü’l-müsâmir. Müellifin seyahatlerinde uğradığı şehirleri, buralarda başından geçenleri ve tanıştığı âlimleri anlattığı eserde gördüğü şehirlerin coğrafî, tarihî ve sosyal yapılarını ve şahit olduğu olayları kaydetmiştir (Abdülhay el-Kettânî, I, 465; II, 1117; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, I, 320).

Vâdîâşî’nin diğer eserleri de şunlardır: Tercemetü’l-Ḳāḍî ʿİyâż (talebelik yıllarında kaleme aldığı muhtemelen ilk eseridir); Esânîdü kütübi’l-Mâlikiyye; el-Erbaʿûne’l-büldâniyye (gezdiği şehirlerde yaşayan muhaddislerin rivayetlerinden oluşturulmuş bir derlemedir); el-İnşâdâtü’l-büldâniyye (seyahatlerinde karşılaştığı âlim ve şairlerin şiirlerini aktardığı eseridir); et-Taḳyîd (İbnü’l-Hâcib’in el-Maḳṣadü’l-celîl fî ʿilmi’l-Ḫalîl adlı kasidesi üzerine kaleme alınmıştır); el-Müselselât (Tâceddin Abdülgaffâr b. Abdülkâfî’nin rivayetlerinden ve birtakım şiirlerden yapılan bir derlemedir); et-Tüsâʿiyyât (dokuz râvili isnadlarla aktarılan hadislerden meydana getirilen bir kırk hadis derlemesidir) ve el-ʿUşâriyyât, Teʿâlîḳ müfîde, Urcûze fî taʿbîri’r-rüʾyâ. Ziriklî ve Kehhâle, Vâdîâşî’ye Dîvânü’ş-şiʿr adlı bir eser nisbet ederse de bu eserin onun hocası İbn Hârûn et-Tâî’ye ait olduğu belirtilmiştir (Bernâmec, nşr. Muhammed Mahfûz, neşredenin girişi, s. 22; eserleri için ayrıca bk. Bernâmec, nşr. Muhammed Habîb el-Hîle, s. 214; Burhâneddin İbn Ferhûn, s. 313; İbnü’l-Kādî, I, 103; Abdülhay el-Kettânî, I, 465; II, 882, 1117; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, I, 320; , XI, 15).


BİBLİYOGRAFYA

Vâdîâşî, Bernâmec (nşr. Muhammed Mahfûz), Beyrut 1400/1980, s. 96, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 7-31; a.e. (Bernâmecü İbn Câbir el-Vâdîʾâşî adıyla nşr. Muhammed Habîb el-Hîle), Mekke 1981, s. 100, 214, 275, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-38.

Zehebî, Muʿcemü şüyûḫi’ẕ-Ẕehebî (nşr. Rûhiyye Abdurrahman Süyûfî), Beyrut 1410/1990, s. 274, 488-489.

Burhâneddin İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müẕheb, Kahire 1329-30, s. 311-313.

İbn Haldûn, et-Taʿrîf bi’bn Ḫaldûn (nşr. Muhammed b. Tâvît et-Tancî), Kahire 1951, s. 18-19, 305.

, II, 106.

, III, 413-414.

, I, 102-103.

, V, 200-203.

, I, 465; II, 882, 1116-1118.

, V, 113-117.

Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Kitâbü’l-ʿÖmr fi’l-muṣannefât ve’l-müʾellifîne’t-Tûnisiyyîn (nşr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî – Beşîr el-Bekkûş), Beyrut 1990, I, 319-323.

Avâtıf M. Yûsuf Nevvâb, er-Raḥalâtü’l-Maġribiyye ve’l-Endelüsiyye, Riyad 1417/1996, s. 124-129.

J. M. Fórneas, “El Barnāmay de Muḥammad Ibn Yābir al-Wādī Āšī”, al-Andalus, XXXVIII, Madrid 1973, s. 1-67; XXXIX (1974), s. 301-365.

Maribel Fierro, “al-Wādīʾās̲h̲ī”, , XI, 15.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 42. cildinde, 419-420 numaralı sayfalarda yer almıştır.