VEZÎR el-MAĞRİBÎ

Ebü’l-Kāsım el-Kâmil Zü’l-vizâreteyn el-Hüseyn b. Alî b. el-Hüseyn el-Vezîr el-Mağribî (ö. 418/1027)

Mağribîler ailesinin en tanınmış siması, devlet adamı, dil ve edebiyat âlimi.

Müellif:

13 Zilhicce 370’te (19 Haziran 981) Halep’te dünyaya geldi. Mısır’da doğduğuna dair rivayetler (İhsan Abbas, s. 18) doğru değildir. IV (X) ve V. (XI.) asırlarda Irak, Suriye ve Mısır’da kurulan devletlerde önemli görevler üstlenen ve soyları Sâsânî Hükümdarı Behrâm-ı Gûr’a kadar uzanan (Behrâmcûr; 420-438) Şiî Mağribîler ailesindendir. Dedesinin babası Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Yûsuf 325’te (937) Basra civarında çıkan Berîdîler isyanı sırasında buradan Bağdat’a göç ederek Dîvânü’l-Mağrib’de görev aldığı için Mağribî diye tanınmış, aile de bu nisbeyle anılmıştır. Annesi Fâtıma da aslen Iraklı olup el-Ġaybetü’n-Nuʿmâniyye müellifi Ebû Abdullah Muhammed b. İbrâhim en-Nu‘mânî’nin kızıdır (, VI, 112). Dedesi Hüseyin b. Ali Abbâsîler, İhşîdîler ve Hamdânîler, babası Ebü’l-Hasan Ali Hamdânîler ve Fâtımîler döneminde kâtiplik ve vezirlik gibi önemli görevler üstlendiler (bk. MAĞRİBÎLER). Vezîr el-Mağribî, babasının 381’de (991) Mısır’a giderek Fâtımî Halifesi Azîz-Billâh’ın hizmetine girmesinden bir süre sonra ailesiyle birlikte Halep’ten Mısır’a gitti ve henüz on beş yaşlarında iken divanda kâtip oldu.

Mağribîler, Hâkim-Biemrillâh devrinde hıristiyan vezir Mansûr b. Abdûn ile girdikleri itibar mücadelesini kaybedince gözden düştüler ve dengesizliğiyle tanınan halifenin gadrine uğradılar. Vezîr el-Mağribî dışında ailenin bütün fertleri (babası Ali, amcası Abdullah, kardeşleri Muhsin ve Muhammed) 400 (1010) yılında öldürüldü (olayların sebebi ve seyri hakkında farklı rivayetler için bk. Kitâb fi’s-Siyâse, neşredenin girişi, s. 13-14; İhsan Abbas, s. 236-239). Bir süre Kahire yakınlarında saklanan Vezîr Filistin’e kaçtı ve Cerrâhîler kabilesinin reisi Müferric b. Dağfel et-Tâî’nin oğlu Hassân’a sığındı. Ailesinin intikamını almak amacıyla önce Cerrâhîler’i, ardından Mekke Emîri Ebü’l-Fütûh el-Mûsevî’yi Fâtımîler’e karşı isyana teşvik etti. Ayaklanan Cerrâhîler, Remle’yi ele geçirdikten sonra (401/1010-11) şehre gelen Ebü’l-Fütûh, Cerrâhîler’den biat alarak kendi adına para bastırdı, hutbe okuttu ve Râşid-Lidînillâh lakabıyla halifeliğini ilân etti (bu dönemde Vezîr el-Mağribî’nin teklifiyle Ebü’l-Fütûh tarafından Kâbe’nin yanında bulunan altın ve gümüş mihraplar eritilerek bastırılan dinar ve dirhemlere Kâ‘biyye denilmiştir; bk. Makrîzî, II, 157). Fakat Hâkim-Biemrillâh, Cerrâhîler’i kendi tarafına çekince Vezîr el-Mağribî Bağdat’a kaçtı ve Hâkim-Biemrillâh’ın kendisini affettiğine dair mektup göndermesine rağmen onun yanına dönmedi. Abbâsî Halifesi Kādir-Billâh, Mağribî’nin İsmâilî oluşundan ve devlette karışıklık çıkarmak üzere gönderildiğinden şüphe edince Bağdat’tan ayrılıp Vâsıt’ta Büveyhî Veziri Fahrülmülk’ün hizmetine girdi. Bu arada Kādir-Billâh’a yazdığı mektupta soyunu, aldığı eğitimi ve okuduğu kitapları anlatarak İsmâilî olmadığını belirtti. Fahrülmülk’ün 407’de (1016) vefatı üzerine Musul’daki Ukaylî Emîri Kırvâş b. Mukalled’e vezir tayin edildi. 412’de (1021) görevinden uzaklaştırıldığında Meyyâfârikīn’a gidip Mervânî Emîri Nasrüddevle Ahmed’in yanında görev aldı. 415’te (1024) Bağdat’a dönerek on ay kadar Müşerrifüddevle’ye vezirlik yaptıktan sonra Kûfe’de çıkan bazı olaylara karıştığı gerekçesiyle görevden alındı (a.g.e., II, 158). 416’da (1025) tekrar Nasrüddevle’nin yanına gitti. 418’de (1027) vezirlik için yeniden Bağdat’a çağrıldı, fakat yola çıkmadan Meyyâfârikīn’da vefat etti (Ramazan 418 / Ekim 1027), vasiyeti üzerine Necef’te Meşhed-i Alî’ye defnedildi. Onun zehirlendiği de söylenmiştir (Dâvûdî, I, 157; Makrîzî, II, 158).

Vezîr el-Mağribî, Kur’ân-ı Kerîm’den sonra Arap diline dair belli başlı eserleri ve 15.000 beyit civarında şiiri ezberlemiş, kitâbet ve inşâ alanında büyük mesafeler katetmiştir. Onun kitâbet ve inşâ yanında diğer ilimlerle de meşgul olmasında Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin etkisinin bulunduğu söylenmektedir (İhsan Abbas, s. 19). Vezîr’in, genelde Mısır’da bulunduğu 381-400 yıllarındaki en verimli döneminde yararlandığı hocaları arasında babası, dedesi Muhammed b. İbrâhim en-Nu‘mânî, Arap dili alanında en çok etkilendiği ve Mağribîler’e yakınlıkları sebebiyle Hâkim-Biemrillâh tarafından öldürüldükleri ileri sürülen (Edebü’l-ḫavâṣ, neşredenin girişi, s. 21-22) iki hocası Cünâde b. Muhammed el-Ezdî ile Ebû Ali Hasan b. Süleyman, Abdülganî el-Ezdî, Muhammed b. Hasan el-Yümnî, edebiyat meclislerine katıldığı İbn Hinzâbe ve İbnü’l-Furât lakaplı İhşîdî veziri, hadis âlimi Ca‘fer b. Fazl, Devhale lakaplı Ali b. Mansûr İbnü’l-Kārih, Muhammed b. Îsâ el-Irâkī, Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ini, el-Muvaṭṭaʾı ve Süfyân es-Sevrî’nin el-Câmiʿini dinlediği Muhammed b. Hüseyin et-Tenûhî, yine Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ini dinlediği Ebû Zer el-Herevî, Mekke Kadısı Ebû Ca‘fer el-Mûsevî, Mağrib Emîri Yahyâ b. Ali el-Endelüsî, Ali b. Nasr b. Sabbâh ve Ebü’l-Alâ el-Maarrî bulunmaktadır (İbnü’l-Adîm, VI, 2533-2534; İbn Hacer el-Askalânî, III, 192; Dâvûdî, I, 156). Birçok tâbiînin müsnedini semâ yoluyla almış, adı bilinmeyen bir hocası vasıtasıyla Şâfiî’nin bir eserinin (muhtemelen es-Sünenü’l-meʾs̱ûre) Tahâvî-Müzenî rivayetini elde etmiştir. Yetişme döneminde hocalarından bütün hadis kitaplarını okuduğunu söyleyen Vezîr’in talebeleri arasında oğlu Abdülhamîd ile Ebü’l-Hasan b. Tayyib el-Fârikī zikredilmektedir.

“el-Kâmil zü’l-vizâreteyn” lakabıyla da anılan Vezîr el-Mağribî hakkında hem övgü hem yergi ifadeleri nakledilmiştir. Âlim, fâzıl, cesur, maharetli; kibirli, kıskanç, habis, tedbirsiz gibi birbirine zıt niteliklerle tanıtılır. Âlimleri küçük düşürmek için onlara bilmedikleri alanlardan soru sorduğu söylenir. Ailesinin devlet kademelerinde önemli makamlar elde etmesine rağmen bunu yeterli görmediği ve daha fazlasını istediği zikredilir. Hakkındaki bazı rivayetlerden ise tasavvufî yönünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (İbnü’l-Esîr, IX, 332; İbnü’l-Adîm, VI, 2538-2548; Makrîzî, II, 158). İbnü’l-Adîm’e göre Vezîr el-Mağrîbî hakkında gerçeği yansıtmayan bu tür yergilerin en önemli kaynağı hocası İbnü’l-Kārih’tir. Ancak bütün bu rivayetler onun çalkantılarla, entrikalarla ve trajedilerle geçen hayatının bir özeti niteliğindedir. Ediplik yönüyle de tanınan Vezîr’in divanları vardır (İbn Hallikân, II, 172). Birçok konuya değindiği şiirlerinde Şiî temayülleri ortaya çıkmakta ve ileri gelen bazı sahâbîlere eleştiriler yöneltmektedir (İhsan Abbas, s. 89-90). Babasının Mısır’a kaçışı sırasında aileye ait kütüphanenin kaybolmasına rağmen (Edebü’l-ḫavâṣ, s. 86) Mağribî’nin hayatının son yıllarını geçirdiği Meyyâfârikīn’da kurduğu yeni kütüphane kendisinden sonra en az 200 yıl hizmet vermiştir (Kitâb fi’s-Siyâse, neşredenin ilâvesi, s. 109; Encyclopedia of Arabic Literature, II, 488). Kûfe nakibi iken 415’te (1024) çıkan olaylar sebebiyle görevden alınan Ebü’l-Hasan Ali b. Ebû Tâlib b. Ömer, Vezîr el-Mağribî’nin damadıdır.

Eserleri. 1. el-Müneḫḫal (Muḫtaṣaru Iṣlâḥi’l-manṭıḳ). İbnü’s-Sikkît’in kelimelerin farklı ve hatalı kullanımlarına dair eserinin muhtasarı olup müellif bu çalışmayı on yedi yaşında iken yapmıştır (nşr. Cemâl Talebe, Beyrut 1415/1994). Ebü’l-Alâ el-Maarrî, Vezîr tarafından kendisine takdim edilen eseri incelemiş ve er-Risâletü’l-iġrîdiyye’yi yazarak bu eseri şerhedip övmüştür (Resâʾil, I, 242; , X, 290). Müellifin, eseri manzum hale getirme teşebbüsü yarım kalmıştır. Bağdat’ta VIII. (XIV.) asra kadar revaçta olan el-Müneḫḫal üzerine İbn Ebü’l-Hadîd el-Müstedrek ʿale’l-Müneḫḫal, Hasan b. Tarrâh eş-Şeybânî Iṣlâḥu’l-aġfâl fî Kitâbi’l-Müneḫḫal adıyla çalışmalar yapmıştır (el-Müneḫḫal, neşredenin girişi, s. 29-30).

2. Edebü’l-ḫavâṣ fi’l-muḫtâr min belâġāti ḳabâʾili’l-ʿArab ve aḫbârihâ ve ensâbihâ ve eyyâmihâ. Arap dilinin özelliklerini ve Kur’ân-ı Kerîm’in i‘câzını göstermek amacıyla 395’te (1004-1005) telif edilmiştir. Belli başlı Arap şairlerinin şiirlerinden örnekler, şairlerin kabileleri, nesepleri ve şiirleri hakkında anekdotlar içermektedir. Müellif eserini daha sonra zenginleştirmeyi düşündüğünü söylese de (s. 86) buna fırsat bulup bulamadığı bilinmemektedir. Kendisine nisbet edilen Kitâbü Benî EsedKitâbü ẔübyânKitâbü Taġlîb gibi eserlerin aslında Edebü’l-ḫavâṣṣ’ın birer parçası olduğu söylenmektedir (İhsan Abbas, s. 32-33). İbn Mâkûlâ ve Zehebî tarafından kullanılan eserin (neşredenin girişi, s. 32-33) ilk kısmı yayımlanmıştır (nşr. Hamed el-Câsir, Mecelletü’l-ʿArab, VIII/3 [Ramazan 1393 / Ekim 1973], s. 161-170; sy. 5-6 [Zilhicce 1393 / Ocak 1974], s. 413-421; IX/7-8 [Safer 1395 / Şubat-Mart 1975], s. 613-623; sy. 9-10 [Rebîülevvel-Rebîülâhir 1395 / Nisan-Mayıs 1975], s. 738-748; Riyad 1400/1980).

3. el-Înâs fî (bi-) ʿilmi’l-ensâb. Birbirine benzeyen kişi, kabile ve yer isimlerinin okunuşuna dair olup müellifin en çok rağbet gören eserlerindendir; Muhammed b. Habîb’in Muḫtelifü’l-ḳabâʾil ve müʾtelifühâ adlı kitabını tamamlamak için kaleme alınmıştır (nşr. İbrâhim el-Ebyârî, Kahire 1400/1980; Muḫtelifü’l-ḳabâʾil ve müʾtelifühâ ile birlikte, nşr. Hamed el-Câsir, Riyad 1400/1980).

4. Kitâb fi’s-Siyâse. Meyyâfârikīn Emîri Ahmed b. Mervân için telif edilen risâle müellifin en değerli eseri ve o döneme ait siyâsetnâmelerin önemli örneklerinden biri kabul edilmiştir (neşredenin girişi, s. 27, 45). Neşrinden sonra hakkında birçok yazı yazılan eserde (el-Müneḫḫal, neşredenin girişi, s. 16) sultanın kendisi, yakın çevresi ve tebaası için yapması gereken şeyler ayrıntılı biçimde incelenmektedir (nşr. Sâmî ed-Dehhân, Dımaşk 1367/1948).

5. Mecâlisü Îliyâ Muṭrâni Nuṣaybîn. Vezîr’in 417 (1026) veya 418 (1027) yılında Nusaybin’de görüştüğü Başpiskopos İlia (Elias) İbnü’s-Sünnî (İbn Şînâ) ile Hıristiyanlık ve Müslümanlık bağlamında çeşitli konular üzerine yaptığı yedi oturumu kapsayan tartışmaları içermektedir (nşr. Luvîs Şeyho, Mecelletü’l-Meşriḳ, XX/1 [Kânunusâni 1922], s. 33-44; sy. 2 [Şubat 1922], s. 112-122; sy. 3 [Mart 1922], s. 267-272; sy. 4 [Nisan 1922], s. 366-377; sy. 5 [Mayıs 1922], s. 425-434; nşr. Halîl Semîr, Islamo Christiana, V [1979], s. 31-117).

6. Risâletü’l-Vezîri’l-Kâmil Ebi’l-Ḳāsım el-Maġribî ilâ Ebi’l-ʿAlâ el-Maʿarrî. Müellifin birçok mektubundan günümüze ulaşan tek mektubudur (nşr. Saîd Seyyid İbâde, Kahire 1398/1978; Resâʾilü Ebi’l-ʿAlâ el-Maʿarrî içinde, nşr. İhsan Abbas, Beyrut 1402/1982, I, 251-255). Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Vezîr el-Mağribî’ye yazdığı mektup da Risâletü’l-menîḥ (er-Risâletü’l-menîḥiyye) adıyla neşredilmiştir.

7. Sîretü’n-nebî (el-Muntaẓam fî sîreti Resûlillâh) (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3260, 3261, 3262, 3263). Eserin, İbn Hişâm’a ait es-Sîretü’n-nebeviyye’nin Vezîr tarafından istinsah edilmiş bir nüshası olup yanlışlıkla kendisine nisbet edildiği söylense de (İhsan Abbas, s. 33) Vezîr esere bazı önemli notlar ilâve ettiği için bu nüsha es-Sîretü’n-nebeviyye li’bni Hişâm bi-Şerḥi’l-Vezîri’l-Maġribî adıyla yayımlanmıştır (nşr. Süheyl Zekkâr, I-II, Beyrut 1412/1992).

8. İḫtiṣârü’l-Ġarîbi’l-muṣannef. Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın nâdir kelimelere dair lugatının muhtasarıdır (Abdullah M. el-Habeşî, II, 1283).

9. el-Meṣâbîḥ fî tefsîri’l-Ḳurʾân (Ḫaṣâʾiṣü ʿilmi’l-Ḳurʾânİmlâʾât fî tefsîri’l-Ḳurʾân). Müellifin verdiği tefsir derslerinin kitap haline getirilmiş şekli olabileceği söylenmektedir (İhsan Abbas, s. 100; ayrıca bk. , I, 430; , I, 308; el-Fihrisü’ş-şâmil, I, 81).

10. el-Meʾs̱ûr fî mülaḥi’l-ḫudûr. İbnü’l-Adîm’in iktibaslar yaptığı (Buġyetü’ṭ-ṭaleb, IX, 4294) bu esere ait bazı kısımlar İhsan Abbas tarafından neşredilmiştir (el-Vezîrü’l-Maġribî içinde, Amman 1988, s. 227-233). Müellife el-Mens̱ûr adıyla nisbet edilen eserin de bu kitap olduğu belirtilmektedir (İhsan Abbas, s. 33; ayrıca bk. , II, 1573; , I, 308).

11. Dîvân. 15.000 beyit ihtiva ettiği kaydedilmektedir (, I, 814). İhsan Abbas, Ambrosiana Kütüphanesi’nde bulunan ve Brockelmann tarafından Mağribî’ye nisbet edilen eserin bir müntehabât olduğunu, içinde Mağribî’ye ait sadece birkaç kıta bulunduğunu belirtmektedir (el-Vezîrü’l-Maġribî, s. 33). Öte yandan Vezîr’e nisbet edilen şiirlerin büyük bir kısmının Dımaşk’taki Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunduğu zikredilmiştir (el-Müneḫḫal, neşredenin girişi, s. 15).

12. Kitâbü’ş-Şâhid ve’l-ġāʾib. Arapça kelimelerin esas anlamları ile yan anlamları ve bunlara dair nakledilen görüşler hakkında önemli bir kaynak sayılmaktadır (Dâvûdî, I, 156).

 Vezîr el-Mağribî’ye nisbet edilen diğer eserler de şunlardır: Eşʿârü’n-nisâʾel-İmâʾü’ş-şâʿirâtel-İlḥâḳ bi’l-iştiḳāḳ (Dâvûdî, I, 156; , I, 117; , I, 308), Ziyâdâtü Fihristi’n-Nedîmel-ʿİmâd fi’n-nücûm (, I, 308), Maḳāmâtü’z-zühhâdAḫbâru Benî Ḥamdân ve eşʿârühüm (Dâvûdî, I, 156), Feżâʾilü’l-ḲurʾânRisâle fi’l-ḳāḍî ve’l-ḥâkim (, I, 308), Risâle fi’r-red ʿale’l-yehûdi’l-cebâbire ve ilzâmihim el-cizyeRisâle fî ʿiddeti fünûnMuḫtaṣarü’l-Eġānî (Abdullah el-Habeşî, I, 208). Müellifin bunlardan başka Ebû Temmâm, Buhtürî, Mütenebbî ve Ali b. Ubeyde er-Reyhânî gibi şair ve ediplerin şiir ve nesirlerinden yaptığı derlemeleri vardır (, I, 308; , XXXV, 44).


BİBLİYOGRAFYA

Vezîr el-Mağribî, Kitâb fi’s-Siyâse (nşr. Sâmî ed-Dehhân), Dımaşk 1367/1948, neşredenin girişi, s. 13-14, 27, 45, ayrıca bk. neşredenin ilâvesi, s. 109.

a.mlf., Edebü’l-ḫavâṣ (nşr. Hamed el-Câsir), Riyad 1400/1980, s. 86, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 21-33.

a.mlf., el-Müneḫḫal: Muḫtaṣaru Iṣlâḥi’l-manṭıḳ (nşr. Cemâl Talebe), Beyrut 1415/1994, neşredenin girişi, s. 12-30.

Ebü’l-Alâ el-Maarrî, Resâʾil (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1402/1982, I, 242, 251-255.

, IX, 331-332.

, VI, 2532-2556; IX, 4294.

, II, 172.

, II, 157-158.

İbn Hacer el-Askalânî, Lisânü’l-Mîzân (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1423/2002, III, 192.

, I, 156-157.

, I, 814; II, 1573.

, I, 117, 430.

, I, 308.

, VI, 111-116.

İhsan Abbas, el-Vezîrü’l-Maġribî Ebü’l-Ḳāsım el-Ḥüseyn b. ʿAlî, Amman 1988, s. 18, 19, 32-33, 79, 89-90, 100, 236-239.

el-Fihrisü’ş-şâmil: ʿUlûmü’l-Ḳurʾân, maḫṭûṭâtü’t-tefsîr ve ʿulûmih (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1989, I, 81.

Abdullah M. el-Habeşî, Câmiʿu’ş-şürûḥ ve’l-ḥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, I, 208; II, 1283.

P. Smoor, “al-Mag̲h̲ribī”, , V, 1210-1212.

Sahbân Halîfât, “Ebü’l-Alâ el-Maarrî”, , X, 290.

Cengiz Tomar, “Mağribîler”, a.e., XXVII, 322-323.

İsmail Durmuş, “Reyhânî”, a.e., XXXV, 44.

C. E. Bosworth, “al-Maghribī”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami – P. Starkey), London 1998, II, 488.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 43. cildinde, 92-94 numaralı sayfalarda yer almıştır.