YEŞRUTÎ

Alî Nûrüddîn b. Muhammed Nûriddîn b. Ahmed el-Yeşrutî et-Tûnisî (ö. 1316/1899)

Şâzeliyye-Derkāviyye tarikatının Yeşrutıyye kolunun kurucusu.

Müellif:

1208’de (1793) Tunus’un Benzert (Bizerte) şehrinde doğdu. Hz. Hasan’ın soyundan olup Yeşrut kabilesine mensuptur. Benzert’te başladığı eğitimini Zeytûne Medresesi’nde tamamladı. Ardından tasavvufa yönelerek Şâzeliyye-Derkāviyye’nin pîri Mevlâ b. Ahmed ed-Derkāvî’ye intisap etti. Onun ölümünden (1239/1823) sonra bugün Libya sınırları içinde kalan Mısrâte’ye giderek Şâzeliyye tarikatının Medeniyye kolunun pîri Muhammed Hasan b. Hamza Zâfir el-Medenî’ye intisap ederek ondan hilâfet aldı. On üç yıl kadar şeyhinin hizmetinde bulundu. Zaman zaman şeyhin emriyle çeşitli bölgelere seyahat ederek irşad faaliyetini sürdürdü. 1846’da Medenî’nin ölümünün ardından hacca gitti ve dört yıl Medine’de kaldı. Dönüşte Mısır’a uğradı. Kızıldeniz kenarında Humeyserâ beldesinde medfun olan Şâzeliyye tarikatının pîri Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’nin, ardından İskenderiye’de Şâzelî meşâyihinden Ebü’l-Abbas el-Mürsî’nin kabrini ziyaret ettikten sonra Mescid-i Aksâ’yı ziyaret amacıyla çıktığı deniz yolculuğunda bindiği gemi fırtınaya yakalanınca zorlukla Yafa Limanı’na ulaştı. Kızı Fâtıma, babasının bu sırada aldığı mânevî uyarılar neticesinde Filistin’de kalmaya karar verdiğini söyler.

1850’de Beyrut’un Terşîha köyüne yerleşen Yeşrutî burada irşad faaliyetine başladı. Terşîha’da dul bir kadın olan Hatice Tûsiz ile evlendi. Kısa zamanda Filistin’in önde gelen Türk, Mısırlı, Suriyeli ve Mağribli aileleri arasında saygın bir yer edindi. 1862’de Terşîha’da ilk zâviyesini açtığında halkın yanı sıra bölgenin ileri gelenleri ve âlimlerinden de kendisine intisap edenler oldu. Safed, Hayfa, Kudüs, Beyrut, Bekaa vadisi, Sayda, Halep, Şam ve İstanbul’dan kendisine intisap etmek için gelenlerin sayısı artınca Şam valisinin Bâbıâli nezdinde yaptığı girişimler sonucu 1867 yılı Şubat ayında üç müridiyle birlikte Rodos adasına sürgüne gönderildi ve adanın kalesine hapsedildi. Şeyh Yeşrutî, 19 Mayıs 1867’de Sultan Abdülaziz’e gönderdiği mektupta sürgüne gönderilmesinin sebebini bilmediğini, müridleriyle beraber gurbette çok kötü durumda kalmasına ne Cenâb-ı Hakk’ın ne padişahın ne de merhamet sahibi kimselerin rıza göstereceğini ifade etti. Yeşrutî mektubunda, yanındaki müridleriyle birlikte evrad ve ezkâr ile meşgul olduklarını ve padişahın ömrüne dua ettiklerini özellikle belirtiyordu. Ertesi yıl, 26 Ağustos 1868 tarihinde Şeyh Yeşrutî Şûrâ-yı Devlet kararıyla serbest bırakıldı; durum Suriye ve Cezâyir-i Bahr-i Sefîd valilerine bildirildi. Fakat kararın uygulanması birkaç ay daha sürdü ve Yeşrutî 1 Şubat 1869’da serbest kalabildi. Kendisiyle birlikte adaya gönderilen üç müridi de bir süre sonra affedildi. Şeyh Yeşrutî sürgünden Akkâ’ya döndükten sonra müntesipleriyle daha yakından ilgilenmeye başladı. Osmanlı memurları da kendisine herhangi bir zorluk çıkarmamaya özen gösterdi. Bu dönemde onun hakkında yazılan bir belgede Şâzeliyye tarikatı şeyhlerinden ve sâdâttan olduğu, Akkâ sancağına bağlı Terşîha’da fakirleri doyurmak için 300 baş koyun beslediği ifade edilmekte, Abdülhamid’in emriyle beslediği hayvan sayısının bu miktarı geçmemesi şartıyla 1298 malî senesi (1882) Mart ayından itibaren geçerli olmak üzere vergiden muaf tutulduğu belirtilmektedir. 19 Ramazan 1316 (31 Ocak 1899) tarihinde 108 yaşında vefat eden Şeyh Yeşrutî, Terşîha’daki zâviyesinin içinde yapılan türbeye defnedildi. Yerine geçen büyük oğlu İbrâhim el-Yeşrutî, otuz altı yıl süren şeyhliği döneminde bütün Ortadoğu coğrafyasında zâviyeler açarak tarikatın yayılmasını sağladı. İbrâhim el-Yeşrutî’nin 1927’de ölümünün ardından oğlu Muhammed el-Hâdî tarikatın yeni postnişini oldu.

1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra Akkâ ve Terşîha’daki sekiz Yeşrutî Zâviyesi devlet tarafından yıktırıldı; 1952’de tarikata ait vakıflara el konuldu. Zâviyelerdeki dervişlerin büyük bir kısmı Filistin’i terketmek zorunda kaldı. Bu gelişmeler üzerine Şeyh Muhammed el-Hâdî tarikatın merkez zâviyesini Beyrut’a taşıdı. İsrail’de kalan Yeşrutîler’le ancak 1967 Arap-İsrail Savaşı’nın ardından ilişki kurulabildi. Sürgündeki Yeşrutîler’in yardımıyla Şeyh Yeşrutî’nin zâviyesi ve türbesi kısmen ihya edildi. 1980’de Beyrut’ta vefat eden Şeyh Muhammed el-Hâdî’nin naaşı İsrail yetkililerinden alınan izinle Haziran 1981’de Terşîha Zâviyesi’ne nakledildi. Defin merasiminden sonra Şeyh Muhammed’in oğlu Şeyh Ahmed el-Yeşrutî, Gazze ve Batı Şerîa’daki Yeşrutî zâviyelerini ziyaret etme imkânı buldu. İsrail işgali altında bulunan topraklardaki zâviyelerde yeniden zikir halkaları düzenlendi. Bugün İsrail Devleti’nin nüfusunun beşte birini oluşturan müslümanların önemli bir kısmı Yeşrutıyye tarikatına mensuptur ve merkez zâviyeleri Ümmülfehm köyündedir. Şeyh Muhammed el-Hâdî’nin Beyrut’a yerleşmesinin ardından Beyrut ve civarında açılan Yeşrutî zâviyelerinin mensupları genellikle Filistinli mültecilerdi. Bunların çoğu Filistin direniş hareketinde etkin rol oynadı. Şeyh Ahmed el-Yeşrutî tarikatın merkez zâviyesini daha sonra Amman’a nakletti. Böylece tarikatın yaygın olduğu Doğu Afrika’da ve diğer ülkelerdeki mensupların merkez zâviyeyi ziyaret etmeleri imkânı doğdu. 1981’de Şeyh Yeşrutî’nin kızı Fâtıma el-Yeşrutıyye’nin eserleri başta olmak üzere Yeşrutıyye’ye dair eserler Amman’da yayımlandı.

Tarikatın İsrail, Filistin ve Lübnan’ın yanı sıra Suriye’nin Şam, Halep şehirlerinde ve Doğu Afrika’da zâviyeleri bulunmaktadır. Yeşrutıyye, Doğu Afrika’da dört küçük adadan meydana gelen Komor adaları devletine Şeyh Yeşrutî’nin Abdullah Dervîş adlı Zengibarlı bir halifesi tarafından götürülmüştür. Hac dönüşü uğradığı Filistin’de Şeyh Yeşrutî’ye intisap eden Abdullah Dervîş ülkesine dönünce Büyük Komor adasında doğup büyüyen Saîd Muhammed Ma‘rûf’a hilâfet vermiştir. Yeşrutıyye Komor adalarına, Zengibar ve Madagaskar’a onun faaliyetleri sonucu girmiştir. Morina’daki zâviyesine defnedilen Şeyh Ma‘rûf’un (1904) kabrine Doğu Afrika müslümanları büyük saygı göstermektedir. Şeyh Ma‘rûf’un yerine geçen Bin Smet (ö. 1975) Zengibar ve Komor’da müftülük görevinde bulunmuştur. Yeşrutıyye, Bin Smet döneminde Doğu Afrika sahillerinin önemli merkezlerinde, adalarda, Tanzanya’nın Tabora ve Ujiji şehirlerinde, Uganda’nın merkezi Kampala’da, Mozambik’te, Madagaskar’da yaşayan müslümanlar arasında yayılmıştır.

Şeyh Yeşrutî’nin Meryem (ö. 1975) ve Fâtıma (ö. 1978) adlı iki kızı tarikatın tarihinde önemli şahsiyetler olarak dikkat çekmektedir. İtalyanlar’ın 1911-1912’de Akkâ’yı ve çevresini denizden bombalama hazırlığına giriştiği sırada iki kardeş, anneleri ve diğer aile mensuplarıyla birlikte önce iç bölgelere çekilip daha sonra Şam’a gitti. Bunlar 1936’da Kahire’ye yerleştiler ve ikamet ettikleri evi bir zâviyeye dönüştürdüler. II. Dünya Savaşı yıllarında zor günler yaşayan Fâtıma el-Yeşrutıyye tasavvufa, tarikata ve ailesine dair Mesîretî fî ṭarîḳi’l-ḥaḳ (Beyrut 1981), Riḥle ile’l-ḥaḳ (Beyrut 1990), Mevâhibü’l-ḥaḳ ve Nefeḥâtü’l-ḥaḳ adlı dört eser yazmış, otobiyografik nitelikteki Mesîretî fî ṭarîḳi’l-ḥaḳ adlı kitabında Filistin müslümanlarının özellikle 1948-1978 yıllarında çektiği acıları anlatmıştır. Fâtıma el-Yeşrutıyye’nin ilim ve mâneviyat yoluna adadığı seksen yedi yıllık hayatı sadece Filistin’deki kadınlar için değil bütün müslüman kadınları için bir örnek teşkil eder.


BİBLİYOGRAFYA

., nr. 272/28; 273/13, 80; 369/40; 377/34; 384/27 (22 Muharrem 1284), 384/27 (7 Safer 1284); 392/40; 419/89 (18 Rebîülevvel 1285); 419/89 (Cemâziyelevvel 1285); 433/37; , İrade-Dahiliye, nr. 68505.

Ahmed b. Abdurrahman, La vie et l’oeuvre du grand marabout des Comores, Said Mohammed ben Ahmed al Ma’arouf (trc. P. Guy – Abdourahamane ben Cheik Amir), Tananarive/Madagaskar 1949.

J. S. Trimingham, The Sufi Orders in Islam, Oxford 1971, s. 126, 279.

B. G. Martin, Muslim Brotherhoods in Nineteenth Century Africa, Cambridge 1976, s. 152-155.

Fâtıma el-Yeşrutıyye, Mevâhibü’l-ḥaḳ fî kerâmâti’l-Yeşruṭıyyeti’ş-Şâẕeliyye, Beyrut 1399/1979, s. 5, 57-62.

Mustafa Murâd ed-Debbâğ, el-Ḳabâʾilü’l-ʿArabiyye ve selâʾilühâ fî bilâdinâ Filisṭîn, Beyrut 1986, s. 216-217.

F. de Jong, “Les confréries mystiques musulmanes au Machreq arabe”, Les ordres mystiques dans l’Islam: Cheminements et situation actuelle (ed. A. Popovic – G. Veinstein), Paris 1986, s. 216-218 (Türkçe tercümesi: İslâm Dünyasında Tarikatlar: Gelişmeleri ve Aktüel Durumları [trc. Osman Türer], İstanbul 2004, s. 423-430).

Taoufik Bachrouch, Le saint et le prince en Tunisie, Tunus 1989, s. 193-208.

Ali Hasan, “Akkâ”, Mevsûʿatü’l-müdüni’l-Filisṭîniyye, Dımaşk 1990, s. 510-511.

Abdullah Nûreddin, el-Medresetü’ş-Şâẕeliyye, İskenderiye 1411/1991, I, 58-59.

J.-Cl. Penrad, “La Shâdhiliyya Yashrûtiyya et la Alawiyya dans l’océan indien occidental: Nouveaux matériaux comoriens”, Islam in East Africa: New sources (ed. B. S. Amoretti), Roma 2001, s. 253-273.

a.mlf., “Religieux et profane dans l’école coranique: Le cas de l’Afrique orientale”, Cahiers d’études africaines, XLIII/1-2, Paris 2003, s. 321-336.

Ahmed Chanfi, “Etat et enseignement islamique aux Comoros. Réseaux d’hier et d’aujourd’hui”, l’Islam politique au sud du Sahara (ed. M. Gomez-Perez), Paris 2005, tür.yer.

L. Cadovid, “Fatima al-Yashrutiyya: The Life and Practice of a Sufi Woman and Teacher”, Voices of Islam (ed. V. J. Cornell), Wesport 2007, II, 175-199.

J. van Ess, “Die Yašruṭiyya”, , XVI/1-4 (1975), s. 1-103.

E. A. Alpers, “A Complex Relationship: Mozambique and the Comoro Islands in the 19th and 20th Centuries”, Cahiers d’études africaines, XLI/1 (2001), s. 73-95.

Ahmet Kavas, “Filistin’den Doğu Afrika’ya Yayılan Yeşrutiye Tarikatı ve Kurucusu Şeyh Ali Nureddin’in Rodos’a Sürgün Edilmesi Meselesi”, İÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 19, İstanbul 2009, s. 16-36.

A. Böttcher, “Yashruṭiyya”, , XI, 298-299.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 43. cildinde, 499-500 numaralı sayfalarda yer almıştır.