ZERRE

Kur’an’da ve hadislerde çok küçük nesneleri ve en basit davranışları ifade eden kavram; atom anlamında bir terim.

Müellif:

Sözlükte “saçmak, yaymak, dağıtmak” anlamındaki ẕerr veya ẕer’ kökünden türeyen zerre son derece küçük nesneleri ifade eder. Nitekim 100 tanesi yaklaşık bir arpa ağırlığında olan ve toz gibi çabucak etrafa dağılan çok küçük karıncalara, yine pencereden süzülen ışık hüzmelerinde görülen toz parçacıklarına da zerre denilmiştir (, “ẕrr” md.; , II, 342). Kur’ân-ı Kerîm’de otuz yerde geçen (, “ẕrr” md.) zürriyyet kelimesiyle sahâbeden Cündeb b. Cünâde el-Gıfârî’nin lakabının da (Ebû Zer) bu kelimeden geldiği bildirilir (, “ẕrr”, “ẕrʾe” md.leri; , “ẕrr” md.; , II, 342-343). Modern Arapça’da zerre eski ve yeni fizikteki mânasıyla atom karşılığında kullanılmaktadır (Cemîl Salîbâ, I, 588; Çankı, I, 249).

Zerre kelimesi Kur’an’da yedi âyette ilâhî sıfatların yetkinliğini ifade eder. Bu âyetlerde Allah’ın hiç kimseye zerre kadar haksızlık etmeyeceği (en-Nisâ 4/40), göklerde ve yerde zerre miktarı bir şeyin bile O’ndan gizli kalamayacağı (Yûnus 10/61; es-Sebe’ 34/3), müşriklerin tanrı saydığı putların göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir değere sahip olmadığı (es-Sebe’ 34/22), bu dünyada zerre miktarı iyilik veya kötülük yapanların bunun karşılığını görecekleri (ez-Zilzâl 99/7-8) belirtilir. Bu şekilde Kur’an’da Allah’ın adaletinin mutlaklığı, O’nun inâyet ve kemalinin hiçbir varlığı dışarıda bırakmayacak biçimde maddenin en son unsuruna kadar etkili olduğu dile getirilir. Müfessirler zerre ile belirtilen küçüklüğün de izâfî olduğunu, insanın zerre olarak adlandırdığının içinde bile topyekün bir âlemin bulunabileceğini dile getirmişlerdir. Buna göre zerre insana sorumlu tutulacağı davranışların asgari derecesini bildirmek üzere kullanılmış ve onun duyu organlarının algılayabileceği en küçük ölçü diye ifade edilmiştir (Âlûsî, XXX, 211-212; Elmalılı, IX, 6012-6013). Zerre kelimesi hadislerde de âyetlerdeki bağlamına uygun biçimde kullanılmıştır. Hemen bütün hadis mecmualarında yer alan bir rivayete göre (, “ẕrr” md.) Hz. Peygamber kalbinde zerre ağırlığınca imanı olan kimsenin cennete gireceğini bildirmiştir. Abdullah b. Abbas Kur’an’daki zerre kavramını açıklarken, “Elini toprağa sürüp kaldırdığın vakit topraktan eline yapışan her bir toz parçası bir miskal zerredir” demiştir (Fahreddin er-Râzî, XXXII, 58).

Kâinatın atomlardan meydana geldiği düşüncesi eski Yunan filozofları Leukippus ve Demokritos’a kadar uzanmaktadır. Buna göre evren sayı ve zaman bakımından sonsuz; şekil, hareket ve konum bakımından ise birbirinden farklı atomlardan oluşur. İslâm âlim ve düşünürleri II. (VIII.) yüzyılda başlayan tercüme faaliyetleri esnasında karşılaştıkları bu konudaki fikirleri kendi düşünce dünyalarına nakletmekle birlikte atomculuğa İslâm’ın evren ve yaratma tasavvurunu destekleyen bir anlam kazandırmış, böylece kendi teolojik zeminlerini sağlamlaştırmayı ve materyalist gruplara cevap vermeyi amaçlamışlardır. Eş‘arî, İslâm düşüncesinin ilk devrinde müslümanlar tarafından en küçük maddî unsuru ifade etmek için kullanılan terimleri “el-cüz’ ellezî lâ yetecezze’, el-cüz’ü’l-vâhid, el-cevherü’l-vâhid, cüz ve cevher” şeklinde sıralar (Maḳālât, s. 59, 293, 304). Bazı terminolojik benzerlikler bir yana kelâm âlimleri, hareket noktası ve sonuçları bakımından Grek atomculuğundan oldukça farklı bir teori üretmişlerdir ve sonuçta atomculuk özellikle kelâmî düşüncenin gözde konularından biri haline gelmiştir (bk. CEVHER).

Modern Arapça’da da atom karşılığında genellikle zerre kullanılmaktadır. Nitekim İslâm atomculuğu hakkında kuşatıcı bir araştırmayı içeren Shlomo Pinès’in Beiträge zur islamischen Atomenlehre adlı doktora tezi Ebû Rîde tarafından Meẕhebü’ẕ-ẕerre ʿinde’l-müslimîn adıyla Arapça’ya çevrilmiştir (Kahire 1365). Münâ Ahmed Ebû Zeyd aynı konuyu et-Taṣavvurü’ẕ-ẕerrî fi’l-fikri’l-felsefî el-İslâmî adındaki çalışmasında ele almıştır (Beyrut 1414/1994). Felsefe tarihinde Demokritos atomculuğunun etkilerini inceleyen Ali Sâmî en-Neşşâr, Ali Abdülmu‘tî Muhammed ve Muhammed Abbûdî İbrâhim eserlerini Dimoḳriṭus: Feylesûfü’ẕ-ẕerre ve es̱eruhû fi’l-fikri’l-felsefî adıyla yayımlamışlardır (İskenderiye 1972). Modern Arapça’da zerre yerine İslâm düşüncesinin klasik kaynaklarında “el-cevherü’l-ferd, el-cevherü’l-vâhid, el-cüz’ü’l-vâhid, el-cüz’ ellezî lâ yetecezze’” gibi tabirler geçer.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 342-343.

, s. 59, 293, 304, 568.

, s. 17-27.

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, Beyrut 1411/1990, XXXII, 58.

, XXX, 211-212.

, IX, 6012-6013.

Mustafa Namık Çankı, Büyük Felsefe Lûgatı, İstanbul 1954, I, 249.

Cemîl Salîbâ, el-Muʿcemü’l-felsefî, Beyrut 1982, I, 588.

Cîrâr Cihâmî, Mevsûʿatü musṭalaḥâti’l-fikri’l-ʿArabî ve’l-İslâmî el-ḥadîs̱ ve’l-muʿâṣır, Beyrut 2002, III, 910-911.

M. Şemsettin Günaltay, “Mütekellimîn ve Atom Nazariyesi”, , I/1 (1925), s. 68.

Mahmut Kaya, “Zerre”, , XIII, 541-542.

L. Gardet, “D̲h̲arra”, , II, 219.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 44. cildinde, 295-296 numaralı sayfalarda yer almıştır.