MÜSLİM b. AKĪL

Müslim b. Akīl b. Ebî Tâlib b. Abdilmuttalib (ö. 60/680)

Hz. Hüseyin’in amcasının Kûfe’de şehid edilen oğlu.

Müellif:

Hayatının Kerbelâ Vak‘ası’ndan önceki dönemi hakkında sağlıklı bilgi bulunmamaktadır. Babası Hz. Ali’nin büyük kardeşi Akīl, annesi Halîle isminde Nabatlı bir câriyedir. On sekiz yaşına geldiğinde Medine’deki kıymetli bir arazisini Muâviye b. Ebû Süfyân’a sattığı, durumdan haberdar olan Hz. Hüseyin’in araya girmesiyle bu satıştan vazgeçtiği ve Muâviye’yi tehdit ettiği (İbn Ebü’l-Hadîd, XI, 251-252) yolundaki bilgileri ihtiyatla karşılamak gerekir. İbn A‘sem el-Kûfî, onun Sıffîn Savaşı’nda Hz. Ali’nin ordusunun sağ cephesinde mücadeleye katıldığını belirtmektedir (el-Fütûḥ, III, 32).

Yezîd b. Muâviye halife olunca Medine valisine haber göndererek Hz. Hüseyin’den biat almasını emretti. Validen süre isteyip Mekke’ye giden Hz. Hüseyin, orada bulunduğu sırada Kûfe’deki taraftarlarından oraya gidip başlarına geçmesini isteyen mektuplar aldı. Bunun üzerine durumu araştırması ve hareketi organize etmesi için Müslim b. Akīl’i Kûfe’ye gitmekle görevlendirdi (15 Ramazan 60 / 19 Haziran 680). Önce Medine’ye giden Müslim yakınlarıyla görüştükten sonra yola çıktı. Sıkıntılı geçen bir yolculuğun ardından 5 Şevval 60 (9 Temmuz 680) tarihinde Kûfe’ye ulaştı. Kûfe’de Hz. Hüseyin adına biat almaya başladı ve Hz. Ali taraftarlarından büyük destek gördü. Daha ilk günlerde kendisine biat edenlerin sayısı 12.000 (veya 18.000) kişiyi aştı. Her şeyin yolunda gittiğini gören Müslim, bir süre sonra gelişmeleri bildirmek ve kendisini Kûfe’ye çağırmak için Hz. Hüseyin’e haberci gönderdi.

Diğer taraftan Müslim’in faaliyetlerini takip eden Kûfe Valisi Nu‘mân b. Beşîr dikkatinin çekilmesine rağmen Müslim ve taraftarlarına karşı şiddete başvurmadı. Valinin bu tavrını yanlış bulan Emevî yanlısı bazı liderler durumu Yezîd’e bildirdiler. Yezîd, Nu‘mân b. Beşîr’i azledip şehrin yönetimini Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyâd’a verdi ve ondan Müslim’i ortadan kaldırmasını yahut Kûfe’den çıkarmasını istedi. Kûfe halkı, yüzüne peçe takıp başına siyah sarık sararak Kûfe’ye giren Ubeydullah’ı tanımadı ve onu Hz. Hüseyin zannedip büyük sevinç gösterisinde bulundu. Bu duruma çok sinirlenen Ubeydullah, valilik görevini devraldıktan sonra camide okuduğu hutbede Hz. Hüseyin taraftarlarını Suriye’den gelecek ordunun ırz ve namuslarını çiğnemesiyle tehdit etti, ardından sert tedbirlere başvurdu. Kabile reislerini uyarıp göreve çağırdı. Bu gelişme karşısında endişeye kapılan Müslim, Mezhic kabilesinin liderlerinden Hâni’ b. Urve el-Murâdî’ye sığınmak istedi, Hâni’ de onu evinde misafir etmek zorunda kaldı. Diğer taraftan Vali Ubeydullah, Müslim’in çevresindeki gelişmelerden haberdar olmak için âzatlısı Ma‘kıl’i görevlendirdi. Kendisine 3000 dirhem gibi yüklü miktarda para verip Hz. Hüseyin taraftarı görünerek Müslim’e ulaşmasını, Suriye’den davetine katılmak amacıyla geldiğini söylemesini, biat ettikten sonra isyan hazırlıklarında kullanılmak üzere elindeki parayı ona vermesini emretti. Neticede Müslim’in güvenini kazanan Ma‘kıl ondan davet faaliyeti hakkında bilgi aldı.

Bu bilgiler doğrultusunda harekete geçen Vali Ubeydullah, kendisine karşı bir suikast düzenlemesinden çekindiği Hâni’ b. Urve’yi huzuruna çağırdı ve Müslim b. Akīl’in nerede olduğunu sordu. Hâni’ başlangıçta Müslim’i tanımadığını söylediyse de Ma‘kıl’in ortaya çıkmasıyla durumu itiraf etmek zorunda kaldı; Müslim’i evine almak istemediğini, ancak evine sığındığı için kabul etmeye mecbur kaldığını belirtti. Ubeydullah ona Müslim’i huzuruna getirmesini emretti. Hâni’in kendisine sığınan bir kimseyi teslim edemeyeceğini bildirmesi üzerine vali onu ağır şekilde dövdü ve tutuklanmasını emretti. Bu olay dışarıya Hâni’in öldürüldüğü şeklinde yansıyınca kabilesi valilik konağının etrafını sardı. Bu durum karşısında Ubeydullah’ın isteğiyle Kādî Şüreyh dışarı çıkıp onun sağ olduğunu, bir soruşturma için sarayda tutulduğunu söyleyerek yakınlarının dağılmasını sağladı.

Olayların kendi aleyhine gelişeceğini anlayan Müslim vakit kaybetmeden taraftarlarını ayaklanmaya çağırdı. Ardından etrafında toplananlarla birlikte valinin konağını kuşattı. Kendisine biat edenlerin sayısı 18.000’i aştığı halde etrafında ancak 4000 kişi toplandı. Vali Ubeydullah isyancıları dağıtmak için o sırada konakta bulunan yirmi kadar kabile liderinden yararlandı; onlara isyancıları Suriye’den gelecek ordu ve karşılaşacakları diğer sıkıntılarla korkutmalarını söyledi. Ayrıca mahallelere giderek kadınları harekete geçirmelerini istedi. Liderlerin nasihat ve tehditleri kısa sürede etkisini gösterdi. Akşam üzeri Müslim’in yanında otuz (veya 500) civarında taraftarı kalmıştı, karanlık bastırınca onlar da ayrıldı. Yalnız kalan Müslim, Kinde kabilesinin oturduğu semtte Tav‘a isimli bir kadının evine sığınmak zorunda kaldı. Bu kadının oğlu eşraftan Muhammed b. Eş‘as’ın mevlâsıydı, Müslim’i tanıyınca efendisine söyledi, o da valiye giderek ihbarda bulundu. Vali tarafından gönderilen güçlere karşı kendini savunan Müslim sonunda Muhammed b. Eş‘as’a eman ile teslim olmayı kabul etti. Vali Ubeydullah’ın huzuruna götürüldü ve orada öldürülüp cesedi sokağa atıldı (8 veya 9 Zilhicce 60 / 9 veya 10 Eylül 680); ardından Hâni’ b. Urve de öldürülerek başları Dımaşk’a Yezîd’e gönderildi.

Müslim bu gelişmeleri Kûfe’ye çağırmış olduğu Hz. Hüseyin’e bildiremeden öldürülmüş, gelişmelerden habersiz şekilde Mekke’den Kûfe’ye gelmekte olan Hz. Hüseyin durumu ancak Kādisiye’ye yaklaştığı sırada öğrenebilmişti. Müslim’in üç kardeşi, bir oğlu ve yeğeni Kerbelâ’da Hz. Hüseyin ile beraber şehid edilmiştir. Onun Kûfe’de bulunan kabri Şiîler’in önemli ziyaret yerlerinden biridir. Kerbelâ’da savaşmadığı halde öncesinde gelişen olaylarda öldürüldüğü için Kerbelâ şehidlerinin ilki sayılmış ve adına diğer şehidler gibi mersiyeler düzenlenmiştir. Kûfe’ye gönderilişinden şehid edilmesine kadarki hayatı hakkında Kerbelâ ile ilgili bütün kaynaklarda geniş bilgi bulunan Müslim’e dair Bursalı Şeyh Süleyman Efendi Risâle fî fâciʿati Müslim b. ʿAḳīl (Âtıf Efendi Ktp., nr. 2262) ve Kâmil Selmân el-Cebûrî Evvelü’ş-şühedâʾ Müslim b. ʿAḳīl (Necef 1965) adıyla birer eser kaleme almışlardır.


BİBLİYOGRAFYA

Ebû Mihnef, Maḳtelü’l-Ḥüseyn, Bağdad 1977, s. 17-36.

, IV, 42.

, s. 231, 234.

, s. 402.

, s. 204.

, II, 334-343; III, 369-371.

, s. 230-242.

, II, 242-243.

, V, 347-381.

İbn A‘sem el-Kûfî, el-Fütûḥ, Beyrut, ts. (Dârü’n-nedveti’l-cedîde), III, 32.

, III, 67-70.

Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ahmed es-Sakr), Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 97-108.

, IV, 22-36.

İbn Ebü’l-Hadîd, Şerḥu Nehci’l-belâġa (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Beyrut 1385/1965, XI, 251-252.

, III, 306-308.

, VIII, 152-159, 189.

, II, 78-80.

, I, 590-593.

E. Kohlberg, “Muslim b. ʿAḳīl b. Abī Ṭālib”, , VII, 689-690.

Mustafa Öz, “Hâni’ b. Urve”, , XVI, 32-33.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 91-92 numaralı sayfalarda yer almıştır.