NÂBİGA ez-ZÜBYÂNÎ

Ebû Ümâme (Ebû Akreb) Ziyâd b. Muâviye b. Dabâb (Dıbâb) b. Câbir en-Nâbiga ez-Zübyânî (ö. 604 [?])

Câhiliye devri şairi.

Müellif:

515-520 yılları arasında Yesrib’in kuzeydoğusundaki Şerebbe’de doğdu. Mensup olduğu Zübyân, İsmâilî kabilelerinden olup Me’rib Seddi’nin yıkılmasından sonra Yemen’den kuzeye göç ederek Şerebbe’de yerleşmiştir. Nâbiga lakabı “her tarafta tanınan, güzel ve parlak şiirleri olan büyük şair” demektir. Bu lakapla ilgili olarak başka görüşler de ileri sürülmüştür (İbn Kuteybe, I, 157 vd.; Ahmed Emîn eş-Şinkītî, s. 52; Ateş, I [1956], s. 25-26). Hayatının önemli bir kısmı Sâsânîler’e tâbi Irak’taki Hîre ve Bizans’a tâbi Suriye’deki Gassânî hükümdarlarının saraylarında geçti. 554’te Gassânî Hükümdarı Hâris el-A‘rec, aralarında çıkan savaş sonunda Hîre Hükümdarı Münzir b. Mâüssemâ’yı yenip öldürdüğünde Zübyân’ın müttefiki olan Esed kabilesinden birçok insanı esir almıştı. Nâbiga Hâris’in huzuruna çıktı ve ona bir methiye sunup Esedoğulları esirlerini kurtarmaya muvaffak oldu. Bu olayla tarih sahnesine çıkan Nâbiga bazan Hîre, bazan Gassânî tarafında bulundu; kabileler arası anlaşmazlıkları çözmede etkin rol üstlenerek saygın bir kimse konumuna yükseldi. Divanında Hîre Kralı Amr b. Hind (554-568) için bu yıllarda yazılan üç kaside yer almaktadır. Yine bu dönemde, daha önce Zübyân ile kardeş kabile Absîler arasında çıkan ve kırk yıl devam edip gittikçe vahim bir durum alan savaşlarda kabilesini dağılmaktan kurtarmak, mevcut ittifakları sürdürerek barışı sağlamak Nâbiga’nın en önemli görevi oldu. Nâbiga bu hadiseyi ve gösterdiği barış çabalarını şiirlerine yansıtmıştır.

583 yılından itibaren daha ziyade Hîre sarayında III. Ebû Kābûs Nu‘mân b. Münzir’in yanında bulundu ve onun en önemli nedimleri arasına girdi. Çocuk yaştaki Lebîd b. Rebîa’yı burada gördü ve ileride ünlü bir şair olacağını haber verdi. Ancak bir müddet sonra şairi kıskananların krala ihanet ettiği şeklindeki iftiraları neticesinde hükümdarla arası açıldı. Onun yakalandığı takdirde öldürüleceğinin bildirilmesi üzerine kabilesi Zübyân desteğini kesmek zorunda kaldı. Bu dönemde Nâbiga endişeli ve uykusuz gecelerini, kimsesiz zamanlarını, yanına kimsenin yaklaşmadığı uyuz deve ve yılan sokmuş kimse betimlemesiyle anlatmıştır. İhanet damgasını asla kabullenmeyen Nâbiga, şiirlerinin en güzeli olan beş i‘tizâr kasidesini (el-İʿtiẕâriyyât) bu olay sebebiyle kaleme almış ve bu alanda en büyük şair kabul edilmiştir.

Bu hadiseden sonra Nâbiga, Gassânî Hükümdarı IV. Amr b. Hâris el-Asgar’ın himayesine girerek nedimlerinden biri oldu, ona ve kardeşi Nu‘mân b. Hâris’e methiyeler yazdı. Amr’ın ölümü üzerine Hîre’ye döndü. Nu‘mân’ın geçirdiği bir hastalık sebebiyle eski şairini hatırlayıp fikir değiştirdiğini duydu, kendisinden af dileyerek Hîre sarayındaki eski günlerine yeniden kavuştu ve Hassân b. Sâbit’i kıskandıracak ihsanlara nâil oldu. Ancak bu yeni dönem de uzun sürmedi, 590’da hükümdar olan II. Hüsrev Pervîz, İran’a davet ettiği Nu‘mân’ı hapse attı. Nu‘mân hapiste ölünce Nâbiga, onun yerine geçen ve aynı aileden olmayan İlyâs b. Kabîsa’nın idaresine tahammül edemeyerek kabilesine döndü. Bundan sonra ölümüne kadar kabilesi arasında yaşadığı anlaşılan Nâbiga şiir yazmayı bırakmış ve hayatın omuzlarında taşıyamayacağı ağır bir yük haline geldiğini ifade etmiştir. Bir ara Yemen’e gittiyse de umduğunu bulamayarak geri döndü. Bir gün belki de kasıtlı şekilde çok fazla içki içti ve seksen yaşlarında öldü.

Nâbiga yumuşak huylu, iyi niyetli, iffetli, âlicenap bir insandı; i‘tizâr şiirlerinden de anlaşılacağı üzere ihanete karşı derin nefret duyardı. Bu ahlâkî erdemlerin dinî bir temelinin olduğu şüphesizdir. Hartwig Derenbourg onu tek tanrıya inanan bir kişi olarak gösterirken Luvîs Şeyho şiirlerinde Zevrâ’daki haçı, ayrıca Dâvûd ve Süleyman gibi peygamberleri anmasına bakıp hıristiyan olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bunları çevresindeki yahudi ve hıristiyanlardan duymuş olması da mümkündür. Çünkü Gassânî hükümdarı hıristiyan IV. Amr’a yazdığı methiyede onun dininden söz ederken “onlar” demesi, bazı şiirlerinde putperestler gibi yemin etmesi yahudi ve hıristiyan kültürüyle yumuşamış bir putperestliği çağrıştırmaktadır.

İmruülkays b. Hucr, Züheyr b. Ebû Sülmâ ve A‘şâ Meymûn b. Kays ile birlikte dört büyük Câhiliye şairinden biri sayılan Nâbiga’nın şöhreti Arap yarımadasının her tarafına yayılmıştır. Şiddet hareketlerinin yasaklandığı haram aylarda Ukâz panayırına gider, kendisi için kırmızı deriden kurulan çadırda oturur ve şairlerin okuduğu şiirler hakkında hakemlik yapardı. Hassân b. Sâbit, A‘şâ Meymûn b. Kays, Hansâ gibi şairler eserlerini kendisine takdim etmiş ve takdirini kazanmışlardır.

Hz. Ebû Bekir, Ömer ve İbn Abbas bazı beyitlerine dayanarak onu “Araplar’ın en güzel şiir söyleyen şairi” diye nitelendirmişlerdir. Hassân b. Sâbit, Arap gramerinin kurucusu kabul edilen Ebü’l-Esved ed-Düelî, şair Cerîr b. Atıyye, Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân, dilci ve kıraat âlimi Ebû Amr b. Alâ, Hamdânî hükümdarı ve Mütenebbî’nin hâmisi Seyfüddevle de onu takdir edenler arasında yer almıştır. Hicazlılar da Nâbiga ve Züheyr’i diğer şairlere üstün tutuyordu. İbn Sellâm el-Cumahî tarafından birinci tabaka Câhiliye devri şairleri içinde zikredilen ve şiirlerini Züheyr gibi uzun bir zaman dilimi içinde düzelterek itina ile yazan (mütekellif) şairler arasında sayılan Nâbiga, hayatının çoğunu Hîre ve Gassânî saraylarında geçirdiği için bedevî değil kültürlü bir şair olarak görülmektedir. Bedevî şairlere nisbetle daha yalın ve güzel anlatım özelliklerini taşıyan şiirlerinde ince bir kültürün yansımaları hissedilir. Genellikle medih, hiciv, tasvir ve hikemiyat temalarında şiir yazmış olup mersiyeleri nâdirdir. Yüksek tabaka için kaleme alınmış olan methiyeleri yalın, abartısız ve ağır başlı olup çoğunlukla yiğitlik, cömertlik ve hayır severlik temalarını işlemiştir. Pek çok şairin taklit ettiği şiirleri gerek teşbihlerinin güzelliği gerekse ihtiva ettiği nahiv özelliklerinden dolayı beyan, bedî‘ ve nahiv kitaplarında, ayrıca hemen her beyti kadim sözlüklerde şâhid olarak zikredilmiştir. Onun şiirleri, yalnız Arap kültürü veya Arapça ile uğraşanların değil gerçek şiir arayan her milletten kültürlü ve aydın kesimin beğeniyle okuyacağı yüksek edebî ürünlerdir.

Eserleri. 1. Dîvân. Nâbiga’nın şiirlerini Ebû Amr b. Alâ, Ebû Amr eş-Şeybânî, Ebû Ubeyde et-Teymî, Asmaî ve Ebû Abdullah İbnü’l-A‘râbî rivayet etmiş, Ebû Saîd es-Sükkerî ve Sa‘leb divanını derlemiştir (İbnü’n-Nedîm, s. 117, 118, 123, 230). İbnü’s-Sikkît, Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî, Hatîb et-Tebrîzî, A‘lem eş-Şentemerî, Ebû Bekir Âsım b. Eyyûb el-Batalyevsî, Muhammed b. İbrâhim el-Hadramî divanına şerh yazanlardandır. Nâbiga, Ebû Ubeyde tarafından muallaka şairleri arasında sayılmıştır. On muallaka içinde yer alan kasidesini divanından müstakil olarak Vâhidî şerhetmiş, ayrıca Hatîb et-Tebrîzî ve Ahmed Emîn eş-Şinkītî’nin on muallaka için yazdığı şerhler içinde yer almıştır. el-İʿtiẕâriyyât’ı üzerine kaleme alınan bir şerh de (Şerḥu İʿtiẕâriyyâti’n-Nâbiġa) zamanımıza kadar gelmiştir (Sezgin, II, 113). Nâbiga’nın şiirlerinin ve divanının bazı önemli baskı ve neşirleri şunlardır: Silvestre de Sacy, “Dāliyyat al-Nābiġa” (Chrestomathie ‘arabe, II [Paris 1826], s. 404-463, Dâliyye kasidesinin Arapça metni ve Fransızca çevirisi, el-Eġānî’den Fransızca’ya tercüme edilmiş, biyografisiyle birlikte); Hartwig Derenbourg, “Le Dīwān de Nâbiga Dhobyānī” (JA, XIII [Paris 1868], s. 197-439, 484-515, ayrı basım, Paris 1869, 1899 [ikmal edilmiş baskı], The Dīwans of the Six Ancient Arabic Poets [nşr. W. Ahlwardt], London 1870, s. 2-32, 164-178, 208-213); A‘lem eş-Şentemerî, Eşʿârü’ş-şuʿarâʾi’s-sitti’l-Câhiliyyîn (şerh ve ta‘lik: M. Abdülmün‘im Hafâcî, Kahire 1377/1958, I, 175-267). Divanının XX. yüzyılda da birçok modern neşri gerçekleştirilmiştir. Muhammed Yahyâ Zeynüddin, M. Ebü’l-Fazl İbrâhim neşrini esas alarak divana ilâveler yapmıştır (MMİADm., LV [1980], s. 802-833). David Günzburg, Extraits du Dīwān de Nābiga adıyla (Petersburg 1897, s. 167-252) ve Mustafa es-Sekkā Muḫtârü’ş-şiʿri’l-Câhilî adlı eserinde (Kahire 1348/1929, I, 71-144) Nâbiga divanından seçmelere yer vermiştir. 2. Mens̱ûr medḥiyye. Kısa fıkralı secilerle İslâm’dan önceki Arap sanatlı nesrinin başarılı örneklerinden birini teşkil eden methiye Gassânî Hükümdarı Hâris el-A‘rec için yazılmıştır. Nâbiga methiyesinde Hâris’in Hîre Kralı Münzir b. Mâüssemâ’dan üstün olduğunu ifade etmiş, kabilesinin esirlerinin âzat edilmesini istemiştir. Methiyeyi beğenen Hâris talebini yerine getirttiği gibi kendisini 1000 dinar ve bir elbise ile ödüllendirmiştir (methiye metni için bk. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, XV, 109-110).

Nâbiga hakkında başta Ahmet Ateş, an-Nābiġat aḍ-Ḍubyānī: Hayatı ve Eseri (yeterlik tezi 1943, İstanbul) olmak üzere birçok kimse tarafından tez çalışmaları yapılmış, Selim el-Cündî, Ömer ed-Desûkī gibi çok sayıda yazar tarafından müstakil eserler kaleme alınmıştır.

BİBLİYOGRAFYA
Nâbiga ez-Zübyânî, Dîvân (nşr. Kerem el-Bustânî), Beyrut 1963, neşredenin girişi, s. 5-8; a.e. (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1977, neşredenin girişi, s. 5-7; Asmaî, Fuḥûletü’ş-şuʿarâʾ (nşr. Ch. C. Torrey), Beyrut 1389/1971, s. 9, 10, 11, 15, 19; Cumâhî, Fuḥûlü’ş-şuʿarâʾ (Beyrut), s. 41, 45, 53; Zübeyr b. Bekkâr, el-Aḫbârü’l-Muvaffaḳıyyât (nşr. Sâmî Mekkî el-Ânî), Bağdad 1392/1972, s. 413-414; İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, I, 157-173; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Beyrut 1414-15/1994, XI, 5-28; XV, 108-110; ayrıca bk. İndeks; Merzübânî, el-Müveşşaḥ (nşr. Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1385/1965, s. 49-56, ayrıca bk. İndeks; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, Kahire, ts. (Matbaatü’l-istikāme), s. 117, 118, 123, 230; Ebû Zeyd el-Kureşî, Cemhere (Fâûr), s. 79-87; Hatîb et-Tebrîzî, Şerḥu’l-Ḳaṣâʾidi’l-ʿaşr (nşr. Abdüsselâm el-Havfî), Beyrut 1405/1985, s. 349-363; L. Şeyho, Şuʿarâʾü’n-Naṣrâniyye, Beyrut 1890, I, 640-732; Ahmed Emîn eş-Şinkītî, el-Muʿallaḳātü’l-ʿaşr ve aḫbâru şuʿarâʾihâ, [baskı yeri ve tarihi yok] (Dârü’n-nasr), s. 52-58; Hasan es-Sendûbî, Aḫbârü’n-Nevâbiġ ve âs̱ârühüm fi’l-Câhiliyye ve ṣadri’l-İslâm (a.mlf., Şerḥu Dîvâni İmriʾilḳays içinde), Kahire, ts. (el-Mektebetü’t-ticâriyyetü’l-kübrâ), s. 385-407; Sezgin, GAS, II, 110-113; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 15, 16, 31, 66, 79, 82, 88; Ahmed Ateş, “an-Nābiġa aḍ-Ḍubyānī, Hayatı ve Eseri Hakkında Araştırmalar”, ŞM, I (1956), s. 1-36; II (1957), s. 11-40; III (1959), s. 91-124; a.mlf., “Nâbiga Zübyânî”, İA, IX, 7-13; Cemîl Saîd, “en-Nâbiġatü’z-Zübyânî: eş-Şaʿirü’n-nâḳıd”, MMİIr., XL/3-4 (1410/1989), s. 95-128; M. Chemoul, “an-Nābiġha ad̲h̲-D̲h̲obyānī”, EI (Fr.), III, 859-860.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 262-263 numaralı sayfalarda yer almıştır.