NAKKAŞ HASAN PAŞA

(ö. 1031/1622)

Minyatür ressamlığı ve tezhipçiliğiyle ünlü Osmanlı veziri.

Müellif:

Hayatının ilk dönemleri hakkında bilgi yoktur. Enderun’da yetiştiği ve Harem-i Hümâyun hizmetinde bulunduğu anlaşılmaktadır. 989 (1581) yılında III. Murad dönemi nakkaşlarından Nakkaş Osman’ın yanında çalışanlar arasında idi. Daha sonra bölükbaşılığa getirildi; 1005’te (1596-97) anahtar oğlanı, 1006’da (1597-98) tülbent gulâmı olarak Harem’de görev yaptı. Hasanbeyzâde, onun Harem’de odabaşılıkla silâhdar iken kendisine isnat edilen bir cürüm dolayısıyla 1011’de (1603) kapıcıbaşılık verilerek Enderun’dan çıkarıldığını belirtir (Târih, II, 738). Ardından Tophane nâzırı oldu, 1012’de (1604) yeniçeri ağalığına getirildi ve Macaristan seferinde Malkoç Ali Paşa’nın yanında yer aldı. İstanbul’a dönüşünde 25 Receb 1013’te (17 Aralık 1604) Rumeli beylerbeyiliğine tayin edildi, daha sonra kendisine vezâret pâyesi verildi. Rumeli beylerbeyi sıfatıyla Macaristan’da yapılan mücadelelere katıldı. I. Ahmed, Celâlî isyanlarını bastırmak için Bursa’ya gitmeyi kararlaştırdığında oradaki muhafaza görevini üstlendi (1014/1605). Derviş Paşa’nın katlinin (1015/1606) ardından vezîriâzam olan Kuyucu Murad Paşa’nın İstanbul’a gelmesine kadar sadâret kaymakamlığında bulundu. Celâlîler’e karşı yapılan sefere katıldı. Bursa’nın Kalenderoğlu tarafından yakılması üzerine oraya gönderildi. Ulubat civarında Kalenderoğlu ile karşılaştıysa da savaşa girmedi; fakat takviye için gelen kuvvetler Kalenderoğlu tarafından yenildi (1016/1607). Muhtemelen bu sebeple Rumeli beylerbeyiliği görevini bıraktı ve emekliliğini istedi; ancak kubbe vezirliği sürdü. Beşinci vezir konumunda iken 17 Şâban 1018’de (15 Kasım 1609) Budin beylerbeyiliğine tayin edildi. Daha sonra İstanbul’a döndüğünde yine kubbe vezirliği yaptı. Topçular Kâtibi onun Şevval 1022’de (Kasım 1613) yeniden Budin beylerbeyi olduğunu yazar. II. Osman döneminde dördüncü vezirliğe, ardından üçüncü vezirliğe yükseltildi. Ramazan 1031’de (Temmuz 1622) vefat etti. Klasik tarzdaki türbesi Eyüp’tedir (bk. NAKKAŞ HASAN PAŞA TÜRBESİ). Nakkaş Hasan Paşa’nın Beylerbeyi sahilinde bir yalısının bulunduğu ve bu sahildeki burunlardan birine Nakkaş Burnu dendiği bilinir; bugün de Beylerbeyi sırtlarındaki tepelerden biri Nakkaştepe adıyla anılmaktadır. Evliya Çelebi ise Nakkaş Paşa’nın Ortaköy’de yalısı ve Kuzguncuk’ta bir bahçesi olduğunu yazar (Seyahatnâme, I, 451, 469).

Nakkaş Hasan Paşa’nın tasvir yapmadaki becerisinden ilk bahseden kişi saray şehnâmecisi Tâlikîzâde Mehmed Subhi’dir. Tâlikîzâde, III. Mehmed’in bizzat çıktığı Eğri seferini ve Haçova Meydan Savaşı’nı konu alan Eğri Fethi Târihi adlı kitabının sonlarında üstat Bihzâd’ın bir benzeri olduğunu söylediği Hasan Paşa’nın nazmını sûretlerle süslediğini, eğer bir içki meclisi çizse âşıkların keyiften canlarını vereceklerini, heybetli bir pehlivan çizse görenlerin güçlerini kaybedip korkudan sırt üstü düşeceklerini, güneş çizse görenlerin sıcaklık hissedeceklerini, çimen çizse tazelik vereceğini, gülistan çizse onu gören bülbülün feryat edeceğini, Leylâ’yı çizse birçok âşığı mecnun edeceğini yazar (TSMK, Hazine, nr. 1609, vr. 74a). Bu satırların altında bulunan tasvir Tâlikîzâde’yi, ismi verilmeyen kâtibini ve musavvirini nakkaşhânede çalışırlarken göstermektedir. Nakkaş Hasan’ın resimdeki üç kişiden hangisi olduğu önündeki kâğıda resim yapmasından anlaşılmaktadır. Onun karakalemle at üzerinde avlanan avcı tasvirinin boyanmış hali 1595 yılında hazırlanan Erzurumlu Darîr’in Siyer-i Nebî’sinin resimleri arasında yer alır ve İsmâil peygamberin oğlu Kaydar’ın avlanmasını tasvir eder (TSMK, Hazine, nr. 1221, vr. 36b; Tanındı, Siyer-i Nebi, s. 23). Siyer-i Nebî ve Eğri Fethi Târihi’nin minyatürleri Nakkaş Hasan Paşa’nın üslûp özelliklerinin belirlenmesini kolaylaştırmaktadır. Onun çizdiği tipler şişman, kalın-kısa boyunlu, dolgun yüzlü, kalın siyah kaşlı ve ucu düz kesilmiş sakallıdır. Kültürel kimlik farklılıkları giyimlerle ve önemli kişilerin yüz ifadeleriyle belirtilir. Uzun gövdeli ağaçlar ve birbirini kesen sivri tepeler tabiat elemanlarını oluşturur. Düz sürülen turuncu, kırmızı, fîrûze, sarı ve iç mekân zeminlerinde kullanılan kızıl kahverengi onun üslûbunun başlıca öğeleridir. Nakkaş Hasan’ın bu üslûp özelliklerinden, 1588-1601 yılları arasında Türkçe yazılmış tarihî ve edebî konulu yirmi kadar eserin metninin görselleştirilmesinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Bunların başlıcaları, Tâlikîzâde’nin yazdığı tarih kitapları ile Bâbüssaâde Ağası Gazanfer Ağa için hazırlanmış olan Molla Câmî’nin Bahâristân’ının Türkçe versiyonudur (F. Çağman, “Illustrated Stories From a Turkish Version of Jami’s Baharistan”, Turkish Treasures, İstanbul 1978, s. 20-27). Nakkaş Hasan Paşa, kendisi gibi Enderun’dan yetiştiği için yakınlık duyduğu Gazanfer Ağa’yı Eğri Fethi Târihi’nin minyatürlerinde özel olarak resmetmiş ve onu III. Mehmed’in hemen yanına (veya atının gerisine) yerleştirmiştir. Tâlikîzâde’yi de tek başına eseri üzerinde çalışırken gösteren bir portresi bulunmaktadır (Şehnâme-i Hümâyûn, TİEM, nr. 1965, vr. 122b).

Nakkaş Hasan Paşa’nın hazırladığı I. Ahmed’in tezhipli bir tuğrası onun aynı zamanda çok yetenekli bir müzehhip olduğunu göstermektedir (TSMK, Güzel Yazılar, nr. 1394; Tanındı, I. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, rs. 20). Ahmed Şemseddin Karahisârî mushaf-ı şerifinin tezhipleri ona bu alanda ün kazandıran diğer çalışmaları arasındadır (TSMK, Hırka-i Saâdet, nr. 5; F. Çağman, “The Ahmed Karahisari Qur’an in the Topkapı Palace Library in Istanbul”, Persian Painting from the Mongols to the Qajars. Studies in Honour of Basil W. Robinson [ed. R. Hillenbrand], London 2000, s. 57-74; Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki Ahmed Karahisârî mushaf-ı şerifi, Ankara 2000 [tıpkıbasım]).

BİBLİYOGRAFYA
Taʿliḳīzāde’s Şehnāme-i Hümāyūn: A History of the Ottoman Campaign into Hungary 1593-94 (ed. Ch. Woodhead), Berlin 1983, s. 16, 421; Mustafa Sâfî’nin Zübdetü’t-tevârih’i (haz. İbrahim Hakkı Çuhadar), Ankara 2003, II, 40-41, 49, 74; Hasanbeyzâde Ahmed, Târih (haz. Ş. Nezihi Aykut), Ankara 2004, II, 738, 832, 834, 868, 875; Topçular Kâtibi Abdülkadir (Kadrî) Efendi Târihi (haz. Ziya Yılmazer), Ankara 2003, I, 352, 356, 379, 428, 450, 475, 551, 604, 761; Peçuylu İbrâhim, Peçevi Tarihi (haz. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1982, s. 294; Kâtib Çelebi, Fezleke, I, 252, 282; II, 31; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 451, 469; Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî (haz. Nuri Akbayar, s.nşr. Seyit Ali Kahraman), İstanbul 1996, s. 643; P. G. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul (nşr. H. D. Andreasyan), İstanbul 1976, s. 131-132; Zeren Tanındı, “XVI. Yüzyıl Nakkaşlarından Hasan Paşa ve Eserleri”, I. Milletlerarası Türkoloji Kongresi (İstanbul 15-20 Ekim 1973) Tebliğler, İstanbul 1979, s. 607-626; a.mlf., Siyer-i Nebî: İslâm Tasvir Sanatında Hz. Muhammed’in Hayatı, İstanbul 1984, s. 23; a.mlf., “Nakkaş Hasan Paşa”, Sanat, III/6, Ankara 1977, s. 114-115, 118-119; Serpil Bağcı, “Elyazmalarından Albümlere: III. Mehmed”, Padişahın Portresi. Tesâvîr-i Âl-i Osman, İstanbul 2000, s. 216-219; Carol G. Fisher, “Naḳḳās̲h̲ Ḥasan (Pas̲h̲a)”, EI2 (İng.), VII, 931.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 329-330 numaralı sayfalarda yer almıştır.