NÂZIM MEHMED

(ö. 1116/1704)

Divan şairi ve hattat.

Müellif:

İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed olup esmer olmasından dolayı Kara Nâzım diye şöhret bulmuştur. Medrese tahsilinden sonra Şeyhülislâm Ebûsaidzâde Feyzullah Efendi’ye mülâzım oldu ve 40 akçelik müderrisliğe kadar yükseldi. Kaynaklarda yer alan “kirli, Nâzım-ı bî-intizâm” ifadelerini zâhire önem vermemesine, kılık kıyafetine ve temizliğe aldırış etmemesine bağlamak mümkündür. Bir müddet müderrislik yapmasının ardından kılık kıyafeti sebebiyle azledildiği bildirilmekteyse de medreseden çıkarıldıktan sonra malî sıkıntı yüzünden bu duruma düştüğü de ileri sürülmektedir (Sâlim, s. 640; Sak, s. 16). Bu sıkıntılı günlerinde kitap istinsah ederek geçinirken (İA, IX, 138) Kırım hanlarından Selim Giray onu Çatalca’daki çiftliğinde ders vermek üzere çocuklarına hoca tayin etti (Belîğ, s. 549; Sâlim, s. 640). Nâzım, kaynakların çoğunun bildirdiğine göre bu görevde iken Çatalca’da Han Çiftliği adlı köyde 1116’da (1704) vefat etti. Tuhfe-i Hattâtîn’de verilen (s. 730) 1016 (1607) tarihi doğru değildir.

Tezkirelerde şiirlerinin methedilmesi ve bunlardan fazlaca örnek verilmesi Nâzım Mehmed Efendi’nin zamanında tanınan bir şair olduğunu göstermektedir. Yaşadığı dönemin en önemli şairi olan Nâbî’nin tesirinde kaldığı onun iki gazelini tahmîsinden anlaşılmaktadır. Ancak Nef‘î’ye olan hayranlığını dile getirdiği gibi zaman zaman kendisini Nef‘î gibi hissetmekten de geri kalmamıştır (Sak, s. 32). Farsça ve Arapça’yı da şiir yazacak derecede öğrenmişti. Şiirlerinde dinî konulara yer vermemesinden ve tasavvufî görüşlerini belirtmemesinden dolayı herhangi bir tarikata mensup olmadığını söylemek mümkündür. Devrindeki şairlere göre Türkçe’yi daha sade ve başarılı bir şekilde kullanan Nâzım rediflerinde de Türkçe kelimeleri tercih etmiş ve edebî sanatlar bakımından hayli başarılı şiirler yazmıştır. Bu arada halk söyleyişlerine, deyim ve atasözlerine de yer vermiştir (a.g.e., s. 30). Nâzım Mehmed aynı zamanda iyi bir hattattır. Müstakimzâde’nin bildirdiğine göre Siyâhî Ahmed Efendi’den başta ta‘lik olmak üzere sülüs ve nesih yazılarını meşketmiş ve bunlarda başarılı olmuştur (Tuhfe, s. 730). Ta‘lik hattıyla yazdığı divanı bunun en güzel delilidir (İÜ Ktp., TY, nr. 462/10).

Nâzım Mehmed Efendi’nin bugüne ulaşan tek eseri mürettep divanıdır. Beş yazma nüshası tesbit edilen divanda (İÜ Ktp., TY, nr. 462/10, 760/5; Süleymaniye Ktp., Lala İsmâil, nr. 490; TSMK, nr. 645; Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 2402) on dört kaside, on biri Farsça 188 gazel, biri Farsça on yedi tarih, sekizi Farsça kırk sekiz rubâî, biri Farsça on bir müfred, üç müseddes, iki tahmîs ve bir müstezad gazel bulunmaktadır. Vesile Sak, Nâzım Mehmed ve divanı hakkında bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA
Safâyî, Tezkire (haz. Pervin Çapan), Ankara 2005, s. 619-620; Belîğ, Nuhbetü’l-âsâr, s. 548-555; Sâlim, Tezkire, İstanbul 1315, s. 639-641; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 730; Sicill-i Osmânî, IV, 535; TYDK, III, 563-565; Vesile Sak, Nâzım (İstanbullu): Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkidli Metni (yüksek lisans tezi, 1994), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; M. Cavid Baysun, “Nâzım Mehmed”, İA, IX, 138; “Nâzım Mehmed Efendi (Kara)”, TDEA, VI, 540.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 447-448 numaralı sayfalarda yer almıştır.