OHRİ

Makedonya Cumhuriyeti’nde eski bir Osmanlı kaza merkezi.

Müellif:

Adı Makedonca’da ve bütün Slav dillerinde Ohrid, Arnavutça’da Ohër, Osmanlı dönemi ve günümüz Türkçe’sinde Ohri olan şehir Üsküp’ün 175 km. güneybatısında Ohri gölünün kuzeydoğu kıyısında, bu göle doğru çıkıntı şeklinde sokulan bir burnun yamaçları üzerinde deniz seviyesinden 792 m. yükseklikte kurulmuştur. Roma İmparatorluğu zamanında Balkanlar’ı katederek bir ucu İstanbul’a kadar inen meşhur Via Egnatia yolu üzerindedir. Antik dönemlerdeki, bugünkü Ohri’nin 25 km. güneydoğusunda harabeleri bulunan Lychnidus (Lignido, Lihnid) adlı yerleşim yerinin devamı olarak ortaya çıktığı ve buranın İlliryalılar yahut Desaretler’ce iskân edildiği ileri sürülür. Milâttan önce VI. yüzyıldan itibaren adı geçen bu kasaba milâttan önce 349’da gölün kıyılarını ve çevresindeki yerleri alan Makedonya Kralı II. Phillipp tarafından ele geçirildi. Milâttan önce 169’da Roma İmparatorluğu sınırları içerisine dahil edildi. 514 yılında büyük bir depremle sarsıldı ve hasara uğradı. Ardından terkedilerek şimdiki şehrin bulunduğu yerde yeni bir iskân birimi oluştu.

Slavlar arasında bu yerleşim birimi için Ohrid adı ilk defa 879’da ortaya çıktı. VI. yüzyılın başlarından itibaren Balkanlar’a yönelik Slav göçleri sonucunda burada yoğun bir Slav iskânı gerçekleşti. Ohri’ye gelen Kiril ve Metodi’nin öğrencileri Aziz Kliment (Sveti Kliment Ohridski) ve Aziz Naum’un (Sveti Naum) gayretleriyle kasabadaki Slavlar Ortodoksluğu benimsedi. Aziz Kliment 916’da Ohri Edebiyat Okulu’nu kurdu. Bölgedeki dinî hayatın merkezini oluşturan Ohri 1000 yıllarında başpiskoposluk haline geldi; Slav Hıristiyanlığı’nın merkezi görevini ifa edip bu konumunu yüzyıllar boyunca korudu. 976-1018 yılları arasında Batı Bulgar İmparatorluğu’nun başşehri oldu. Bizans İmparatoru II. Basileios döneminde Bulgar ordusunun yenilgiye uğratıldığı Belasica savaşından (1014) sonra 1018’de Bizanslılar’ın idaresi altına girdi. 1334’te Sırp Kralı Stephan Duşan tarafından ele geçirildi.

XIV. yüzyılın ikinci yarısında Balkanlar’da fetih faaliyetini yoğunlaştıran Osmanlılar, Ohri’yi de tehdit etmeye başladı. Ancak şehrin hangi tarihte alındığı konusunda kesin bilgi yoktur. Muhtemelen Manastır ve Pirlepe’ye, oradan Arnavutluk’a uzanan akınlar sırasında 787’de (1385) Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bazı Slav kaynaklarında, Sırp yönetiminin sonlarına doğru Pirlepe merkezli Kraljević Marko Prensliği’nin bir parçası olan Ohri’nin Kraljević Marko’nun 797’deki (1395) Rovin savaşında ölümünün ardından aynı yıl Osmanlı idaresine alındığı belirtilir (Kirovski v.dğr., II, 8). Bu durum, Kraljević Marko’nun I. Murad ve I. Bayezid’e vasal olması ve bu bölgedeki bazı yerlerin ona bırakılmış bulunmasından kaynaklanmıştır. Burayı vasalların idaresine veren Osmanlılar 1395’te onun ölümü üzerine idareyi doğrudan üstlenmiş olmalıdır.

Osmanlı idaresine girdikten sonra Ohri bir sancak merkezi haline getirildi. Buradaki hıristiyan halk şehrin idaresine anlaşma ile el konulduğu için yerinde bırakıldı ve sur içindeki yerleşim yerlerini korudu. Bunlara ait kiliselerdeki ikona süslemeleri vb. sanat eserlerinin restore edilmesi de Osmanlı devrinde gerçekleşti. Fethin ilk dönemlerinde buraya yerleştirilen müslüman ahalinin ve garnizonun dinî ihtiyaçları için iki kilise camiye çevrildi. Bunlardan biri 1056’da Bizans döneminde inşa edilen Ayasofya Kilisesi’dir. Dış kalenin yüksek bir noktasındaki İmaret Camii de (Fâtih Sultan Mehmed Camii) 893’te yapılan Aziz Kliment Kilise ve Manastırı’nın harabeleri üzerinde inşa edilmiştir. Bu sonuncusunun Fâtih Sultan Mehmed’in adıyla anılması onun 1466’daki Arnavutluk seferi sırasında burada ikameti dolayısıyladır.

809 (1406) yılında Aydın Beyi Cüneyd Bey’in sancak beyi olarak görev yaptığı (a.g.e., II, 10-11) Ohri kasabasının fizikî durumuyla ilgili bilgiler XVI. yüzyıla ait tahrir kayıtlarında bulunur. Surlarla çevrili şehir, 4000 kişinin barınabileceği bir kapasiteye sahip olup Osmanlı öncesinde yaklaşık 2500-3000 dolayında bir nüfusu mevcuttu. Osmanlı idaresinin ilk yüzyılına ait herhangi bir istatistikî kayıt bulunmaz. Yalnız XV. yüzyılın ikinci yarısında Ohri’deki yahudilerin fethin ardından İstanbul’a yerleştirildiği, yeni kurulan Elbasan kasabasına 1466’da yetmiş üç ailenin sürüldüğü bilinmektedir. Bu durum şehrin önemli sayılabilecek bir nüfus kaybına uğradığına işaret eder. XVI. yüzyılın ilk yarısında Ohri’de 349’u hıristiyan, 93’ü müslüman olmak üzere toplam 441 hânelik bir nüfus (2000-2500 arası) vardı. 973-990 (1566-1582) yılları arasında özellikle müslüman nüfusta artış oldu ve sayıları hıristiyanlara yaklaştı (287 hıristiyan, 249 müslüman hânesi), nüfus ise 2500’ü geçti (Stojanovski, s. 65-71). 991 (1583) tahririne göre yirmi beş mahalleli Ohri’de 263’ü hıristiyan, 270’i müslüman 533 hâne mevcuttu. Bu rakamlar, müslüman nüfustaki büyümeye oranla şehrin toplam nüfusunun sabit kaldığını gösterir. Şehirdeki İslâmlaşma bir taraftan Türk göçleri, diğer taraftan yerli hıristiyan Arnavut halkın ihtidâsıyla ilgilidir. 1044’teki (1634) kayıtlar kasabada hıristiyan ailelerinin sayısının 210’a gerilediğini, 1074’te ise (1664) 142’ye kadar düştüğünü ortaya koyar.

Ohri hakkındaki en geniş bilgi 1670’te şehri ziyaret eden Evliya Çelebi tarafından verilir. Onun kayıtlarına göre burada çevresi 4000 adım olan, kırk kuleli büyük ve kuvvetli bir kale vardı. Çoğunlukla müslümanların yaşadığı aşağı şehirde 400 kadar ahşap ev, 150 kadar dükkân, on yedi cami ve mescid mevcuttu. Evliya Çelebi kasabada 160 hıristiyan ve 300 müslüman hânesinin varlığına işaret eder. Buna göre toplam nüfusun 3000’e ulaştığı tahmin edilebilir. Kalede ve göl kıyısında 300’den fazla odalı, hamamlı, Paşa Sarayı adlı bir saray zikredilir. Aşağı şehirde yine göl kıyısında Ohrizâde ailesinin büyük bir konağının bulunduğu belirtilir. Bundan başka Siyavuş Paşa ve Sultan Süleyman medreseleri, bir dârülhadis, iki sıbyan mektebi, iki hamam, kırk ocaklı Ohrizâde Kervansarayı, iki misafirhane, üç türbe ve XVII. yüzyıla ait aletleriyle hâlâ durmakta olan eski bir darphâne de bulunmaktaydı.

XVIII. yüzyılda şehrin nüfusunda artış meydana geldi. Bu artış XIX. yüzyılda da yavaş olmakla beraber sürdü. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Halvetiyye şeyhi Mehmed Hayatî, Ohri’de ilk Halvetî Tekkesi’ni kurdu. Makedonya’daki Halvetîler için bu tekke bitişiğindeki Tekke Camii ile beraber günümüze kadar büyük bir önem arzetti (Mehmed Tevfik, s. 88). XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde Arnavut asıllı Vezir Ahmed Paşa’nın oğlu Celâleddin Bey, Ohri’de uzun süren bir hâkimiyet tesis etti. Ancak 1830’da idareden uzaklaştırıldı ve Buşatlılar şehre hâkim oldu. Kāmûsü’l-a‘lâm’da Ohri’de altı cami, dört kilise, bir rüşdiye, bir saat kulesi, hıristiyanlara ait bir okul, birkaç sıbyan mektebi ve tepenin üzerinde bir eski kalenin bulunduğu belirtilir; sadece şehirde 16.000 nüfus mevcuttu. 1900’e doğru V. Kancev burada 8000 Bulgar ve Makedon, 300 Arnavut, 460 Ulah hıristiyan ve 5000 Türk, 500 Arnavut müslüman yaşadığını yazar. Osmanlı Devleti’nin, İstanbul’un fethinden sonra otokefal Balkan kiliselerini Rum Ortodoks Patrikhânesi altında birleştirmesinden sonra da varlığını sürdüren Ohri Başpiskoposluğu 1767’de Osmanlı hükümeti tarafından kaldırıldı. Doğrudan Fener Rum Ortodoks Patrikhânesi’ne tâbi olan bölge hıristiyanları, 1870’te Bulgar Ekzarhlığı’nın kurulmasıyla büyük ölçüde patrikhâneden ayrılarak Bulgar Ekzarhlığı’na geçti. Ekzarhlık okulları kapatılınca bölgedeki hıristiyanlar Sırp din adamlarının etkisi altına girdi. Yugoslavya içinde federal bir cumhuriyet haline gelen Makedonya’da 1958’de Ohri’de, Slav Makedonları içine alan ve kendisini Ortaçağ’daki Ohri Başpiskoposluğu’nun devamı olarak gören bir Makedon Ortodoks Kilisesi (Makedonska Pravoslavna Crkva [MPC]) kuruldu. Günümüzde Makedonya Cumhuriyeti’ndeki Makedon Ortodokslar bu kiliseye bağlıdır.

Ohri’deki Osmanlı hâkimiyeti 29 Kasım 1912’de tamamen sona erdi ve şehir Sırp ordusunun eline geçti. 1915-1918 yıllarında Bulgaristan işgaline uğradı. I. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Krallık Yugoslavyası döneminde Güney Sırbistan bölgesine ait bir turistik şehir durumundaydı. II. Dünya Savaşı’na kadar Ohri, Makedonya’nın diğer bölgeleri gibi siyasî, askerî ve kültürel bakımdan Sırp hegemonyası altında kaldı. Mevcut Makedon nüfusu millet olarak tanınmadı, dinî açıdan Sırp Ortodoks kilisesine bağlandı; bu anlaşmazlık günümüze kadar sürdü. I ve II. Dünya savaşlarının ardından Ohri’deki nüfusta yapı değişikliği meydana geldi. 1913’te başlayan müslüman göçleri, II. Dünya Savaşı’ndan ve özellikle 1956’dan sonra devam etti. Türk nüfusun büyük bir kısmı Türkiye’ye göç etti. II. Dünya Savaşı’nın ardından altı cumhuriyetten oluşan Tito Yugoslavyası döneminde Ohri önemli bir turistik merkez oldu. Bugünkü Ohri Resne, Struga, Kosel ve Mešeišta belediyelerine bölünmüştür. Bazı verilere göre 1914-1969 yılları arasında buradaki müslüman halk % 38 ile % 52 arasında bir orana sahipti (EI2 [İng.], VIII, 167). Ohri Belediyesi’ne dahil olan iskân yerleri şunlardır: Velestovo, Elšani, Konjsko, Ljubaništa, Peštani, Podmolje, Ramne, Dolno Lakočerej, Trpejca, Šipokno, Leskoec, Velgošti, Orman ve Gorno Lakočerej. 1961 nüfus sayımına göre Ohri Belediyesi sınırları içinde 24.997, 1994’te 52.066 kişi (14.548 aile) yaşamaktaydı. Şehirde ise 1994 nüfus sayımında 41.213 kişinin yaşadığı tesbit edilmiştir (Popovski – Panov, s. 280-282). 2002 sayımında Ohri Belediyesi nüfusu 54.839’a (15.526 aile) ulaşmıştır. Günümüzde balıkçılık ve turizm başlıca ekonomik kaynaklarını oluşturur. Şehirde müslüman ve Türk unsurların oranı günden güne azalmaktadır.

Ohri’deki Osmanlı eserleri arasında cami, tekke, hamam, türbe ve saat kulesi gibi tarihî eserler mevcuttur. Ali Paşa, Hacı Hamza, Haydar Paşa, Emin Mahmud, Hacı Turgut, Keşanlı ve Kuloğlu camileri günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca Osmanlı dönemine ait Ohri Kalesi’nin bir bölümü, bu kale içindeki imaret külliyesine ait Sinan Çelebi Türbesi, Eski Hamam, Ohri Voska Hamamı, Ohri Türk Lisesi, Saat Kulesi, Zeynelâbidin Halvetî Tekkesi ve Ohri Çarşısı zikredilebilir. Ohri’nin dışında bulunan Sveti Naum Manastırı’nın yanında Sarı Saltuk Türbesi’nin izleri bulunmaktadır. Hacı Kasım Camii ise tamamen yıktırılmıştır. Ohri’deki Osmanlı dönemi sivil mimarisine ait evler koruma altına alınmıştır. Osmanlı döneminden bu yana cami fonksiyonunu kaybeden İmâret Camii, 2000 yılında dönemin VMRO DPMNE iktidarı tarafından yıktırılmış ve yerine eski kilisenin bir devamı olarak sanatsal bir yapıya hiç uygun olmayacak şekilde Aziz Kliment Kilise ve Manastırı inşa edilmiştir. Ayasofya Camii’nin içindeki minber de 2001 yılında yıktırılıp yerine kilise altarı yapılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA
BA, TD, nr. 25, s. 18-21, 47; nr. 90, s. 6-9; nr. 167, s. 280; nr. 367, s. 432; TK, TD, nr. 240, s. 13-26, 47, 79; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, 735-743; Mehmed Tevfik, Manastır Vilâyetinin Tarihçesi, Manastır 1327, s. 86-89; K. Jireček, Istorija Srba, Beograd 1923, II, 78-80; Danişmend, Kronoloji, I, 68, 157, 165; F. Papazoglu, Makedonski Gradovi u Rimsko Doba, Skopje 1957, s. 224-230; G. Palikruševa – K. Tomovski, “Les Tekkes en Macedoine aux XVIII et XIX siècle”, Atti del Secondo Congresso Internazionale di Arte Turca (Venezia 26-29 Settembre 1963), Napoli 1965, s. 203-211; V. Kančov, Makedonija: Etnografija i statistika, Sofia 1970, s. 552-555; P. Kirovski v.dğr., Ohrid i Ohridsko niz Istorijata, Skopje 1978, I, 61-197, 224-268; II, 7-60, 113-180, 257-292, 298-299; Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri III, III, 136-148, 173-176, 193-197, 224, 241; A. Stojanovski, Gradovite na Makedonija od krajot na XIV do XVII vek, Skopje 1981, s. 15-17, 45-48, 62-72; 107-108, 129; Džemal Ćehajić, Derviški redovi u jugoslovenskim zemljama, Sarajevo 1986, s. 112-115; Cvetan Grozdanov, Studii za Ohridskiot Živopis, Skopje 1990, s. 15-23; A. K., “Ohrid”, The Oxford Dictionary of Byzantium (ed. A. P. Kazhclan v.dğr.), Oxford 1991, III, 1514; A. J. W. – G. B., “Monuments of Ohrid”, a.e., III, 1514-1515; Asen Grupče, Ohrid, Skopje-Melburn 1998, s. 13-50; V. Popovski – M. Panov, Opštinite vo Republika Makedonija, Skopje 1998, s. 280-286; R. Dankoff – R. Elsie, Evliya Çelebi in Albania and Adjacent Regions (Kosovo, Montenegro, Ohrid), Leiden 2000, tür.yer.; Fehim Bajraktarević, “Turski Spomenici u Ohridu”, POF, V (1954-55), s. 111-134; Semavi Eyice, “Ohri’nin Türk Devrine Ait Eserleri”, VD, VI (1965), s. 137-145; M. Sokoloski, “Ohrid i Ohridsko vo XVI Vek”, Prilozi-MANU, II/2, Skopje 1971, s. 5-37; Kāmûsü’l-a‘lâm, II, 1066; P. Lisičar, “Lihnid”, Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1962, V, 528; D. Koco, “Ohrid”, a.e. (1965), VI, 372-374; S. Dimevski, “Ohridska Arhiepiskopija”, a.e. (1965), VI, 374-375; Siniša Stanković, “Ohridsko Jezero”, a.e., VI, 375-377; M. Kiel, “Ok̲h̲rī”, EI2 (İng.), VIII, 164-168; İnâyetullah Rızâ, “Ohrid”, DMBİ, VII, 180-182.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 330-333 numaralı sayfalarda yer almıştır.