SÂÎ MUSTAFA ÇELEBİ

(ö. 1004/1595-96)

Mimar Sinan hakkındaki eserleriyle tanınan şair ve nakkaş.

Müellif:

Sâî hakkında en geniş bilgiyi çağdaşı Kınalızâde Hasan Çelebi vermektedir (Tezkire, I, 441). Sâî’yi belâgat sahibi ve hicivde başarılı olarak tanımlayan, beş beyitlik bir şiirini örnek veren Hasan Çelebi’nin onun şairliğinden çok nakkaşlığını övmesi Sâî’nin asıl mesleğinde başarılı olduğunu göstermekte, henüz genç yaşta bulunduğunu, çok çalışması halinde ilerleyip olgunlaşacağını söylemesi de onun yaşıyla ilgili bir ipucu vermektedir. Hasan Çelebi’nin tezkiresini 994 (1586) yılında tamamladığı göz önüne alınırsa Sâî’nin Sinan’ın ölüm tarihinde (996/1588) otuz yaşlarında olduğu söylenebilir. Sâî’nin ölüm tarihini veren en güvenilir kaynak Riyâzî’nin tezkiresidir. Sâî hakkında kısa bilgilerle divanından on iki beytin yer aldığı eserde onun ölümü üzerine şair Hâşimî’nin yazdığı mısra (Gitti Sâî reh-i fenâya bugün [1004]) kaydedilmekte ve İstanbul’da Silivrikapı dışında gömüldüğü belirtilmektedir (Riyâzü’ş-şuarâ, vr. 57a-b). Buna göre Sâî’nin kırk yaşlarında öldüğünü söylemek mümkündür. Bu iki kaynak yanında Rızâ’da Sâî’ye birkaç satırlık yer ayırmaktadır (Tezkire, s. 51). İbrahim Alâeddin Gövsa’nın Sâî hakkında verdiği bilgiler arasında, “Mimar Sinan’ın türbesindeki kitâbesi Tezkiretü’l-bünyân’da yazılıdır” şeklindeki ifadesinin (Türk Meşhurları, s. 338) yanlış olduğuna işaret etmek gerekir. Sâî Mustafa Çelebi, Ahdî ve Fâizî’nin tezkirelerinde geçen Sâî adlı diğer bir şairle karıştırılmıştır (İpekten v.dğr., s. 414).

Eserleri. 1. Tezkiretü’l-ebniye. Mimar Sinan’ın ağzından nazım ve nesir olarak kaleme alınan bu eserde Mimar Sinan’ın hayatı ve yapılarının adları çeşitlerine göre on üç bölüm halinde verilmektedir. Kitap önce İbrâhim Edhem Paşa’nın Usûl-i Mi‘mârî-i Osmânî (1873) adlı eserinin içinde yer almış, daha sonra Ahmed Refik Altınay Mimar Sinan adlı eserinde (İstanbul 1931) nesir bölümünü yayımlamıştır. Ardından çeşitli nüshaları karşılaştırılarak tam metin halinde Rıfkı Melûl Meriç tarafından neşredilmiştir (Mimar Sinan: Hayatı, Eseri, Ankara 1965, s. 53-129). Türk Tarih Kurumu’nun hazırlattığı bir proje çerçevesinde 1939 yılında hazırlanmakla birlikte ancak 1965’te gerçekleştirilen bu yayın titiz bir çalışma olmakla birlikte Meriç eserini tamamlayamadığı için rumuzlar halinde verilen nüshaların hangileri olduğu belirtilmemiştir. Aynı projede görev alan Afet İnan’ın Mimar Koca Sinan adlı eserde (Ankara 1956, 1968) yer verdiği Tezkiretü’l-ebniye muhtemelen Meriç’in çalışmasına dayanmaktadır. Daha sonra Zeki Sönmez, Sâî’nin her iki eserini yeni harflerle ve nesir kısmını sadeleştirerek neşretmiştir (Mimar Sinan ile İlgili Tarihî Yazmalar-Belgeler, İstanbul 1988, s. 21-77). 2. Tezkiretü’l-bünyân. Yine Mimar Sinan’ın ağzından hâtıraları ihtiva eden bu eser de nazım ve nesir olarak kaleme alınmış olup Sinan’ın çocukluk çağından mimarbaşı oluşuna kadar hayatı ve önemli altı eserinin yapılışını hikâye etmektedir. Bunlar Şehzade Camii, Kırkçeşme Su Tesisi, Süleymaniye Camii, Kanûnî Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’ın bahçesindeki su dolabı, Büyükçekmece Köprüsü ve Edirne’deki Selimiye Camii’dir. Birçok yazması bulunan eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı nüshası (Hacı Mahmud Efendi, nr. 4911) müellif hattıdır. Tezkiretü’l-bünyân’ın en güzel nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Revan Köşkü, nr. 1456). Kütüphanelerdeki bazı nüshalarda her iki eser bir arada yer almakta (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4628; Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Mecâmî‘-i Türkî-i Tal‘at, nr. 119), bazılarının ise Tezkiretü’l-ebniye’deki eser listelerinin Tezkiretü’l-bünyân’a eklendiği devşirme nüshalar olduğu görülmektedir (Süleymaniye Ktp., Nuri Arlasez, nr. 2468/81; Millî Kütüphane, AY, nr. 259, 1644; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 921). Tezkiretü’l-bünyân, Tezkiretü’l-ebniye’den alınan eserler listesinin de bulunduğu bir nüshası esas alınarak İkdam Matbaası sahibi Ahmed Cevad Bey tarafından yayımlanmıştır (İstanbul 1315). Daha sonra Sadık Erdem buna dayanarak eserin yeni harflerle neşrini gerçekleştirmiştir (İstanbul 1988). Tezkiretü’l-bünyân’ın müellif hattı nüshasının tıpkıbasımı, çeviri yazısı, sadeleştirilmiş açıklamalı şeklini kapsayan bir neşri Suphi Saatçi tarafından yapılmış (bk. bibl.), daha sonra Hayati Develi ve Sâmih Rifat, Tezkiretü’l-ebniye’nin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki nüshası (Emanet Hazinesi, nr. 1236) ile Tezkiretü’l-bünyân’ın Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshasının (Hacı Mahmud Efendi, nr. 4911) tıpkıbasımını, bu iki eserin çeşitli nüshalara dayanan edisyon kritiğini ve günümüz Türkçe’sine aktarılmış şeklini kapsayan bir yayımını gerçekleştirmiştir (Sâî Mustafa Çelebi, Yapılar Kitabı: Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Ebniye, İstanbul 2002). Suphi Saatçi Tezkiretü’l-bünyân’ın Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki bir nüshasının (Revan Köşkü, nr. 1456) tıpkıbasımı, çeviri yazısı ve sadeleştirilmiş metnini kapsayan bir neşrini de yapmıştır (Bir Osmanlı Mucizesi Mimar Sinan, İstanbul 2005).

Bursalı Mehmed Tâhir, Sâî’nin Ravzatü’s-selâtîn adında bir eserinin daha bulunduğunu, bunun Şehrîzâde Mehmed Said Efendi’nin Nevpeydâ adlı tarihinde zikredildiğini belirtir (Osmanlı Müellifleri, II, 228). Sâî’nin bir divanı olduğu biliniyorsa da henüz ortaya çıkmamıştır. Tezkiretü’l-bünyân aslında Sâî’nin küçük bir divanı sayılır. Sâî’nin Mimar Sinan’ın ölümü üzerine türbesi için yazdığı manzume âdeta onun biyografisini birkaç dizeye özlü biçimde sığdırması, Sinan’ın dünyasına ne kadar nüfuz ettiğini göstermesi ve onun ölüm tarihini bildiren tek belge olması açısından büyük önem taşır.

Sâî, Sinan’ın yaptığı bazı eserlere kitâbe yazmıştır. Bunlar Çemberlitaş Vâlide Sultan Hamamı (992/1584), Kocamustafapaşa Ramazan Efendi (Hüsrev Çelebi) Camii (994/1586) ve Süleymaniye Mimar Sinan Türbesi’dir (996/1588). Ayrıca Ayvansaray’da Korucu Camii altındaki İskender Bey Çeşmesi (975/1567), Bulgaristan Harmanlı’da Siyavuş Paşa Köprüsü (993/1585) ve Kâğıthane’deki Mîrâhur (İmrahor) Çeşmesi (998/1589-90) kitâbelerinin de Sâî Çelebi’ye ait olduğu bilinmektedir. Sinan’ın yapıları için yazdığı en erken kitâbenin 992 (1584), en son kitâbenin 996 (1588) tarihini taşıması, öte yandan Sinan hakkındaki biyografilerinin de onun hayatının sonlarına tesadüf etmesi Sâî’nin en verimli döneminin bu tarihler arasında geçtiğine işaret eder.

BİBLİYOGRAFYA
Sâî, Tezkiretü’l-ebniye, s. 53-129, ayrıca bk. Uluğ İğdemir’in Önsöz’ü, s. IX-X; a.mlf., Tezkiret-ül Bünyan (haz. Suphi Saatçi), İstanbul 1989; Kınalızâde, Tezkire, I, 10, 441; Riyâzî, Riyâzü’ş-şuarâ, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3871, vr. 57a-b; Rızâ, Tezkire (nşr. Ahmed Cevdet), İstanbul, 1316, s. 51; Sicill-i Osmânî, III, 2; Osmanlı Müellifleri, II, 228; Gövsa, Türk Meşhurları, s. 338; Halûk İpekten v.dğr., Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara 1988, s. 414; Suphi Saatçi, Mimar Sinan’ın Yapılarındaki Kitabeler, İstanbul 1988, s. 118-120, 131-137; a.mlf., Bir Osmanlı Mucizesi Mimar Sinan, İstanbul 2005, s. 9-25; Recep Yılmaz, “Mustafa Saî Çelebi”, Yaşam ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul 1999, s. 323.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 539-541 numaralı sayfalarda yer almıştır.