SAKAL

Müellif:

Sakalın Arapça karşılığı lihyedir. Tarih boyunca çeşitli toplumlarda sakal bırakma, sakalı tamamen kesme veya farklı şekillerde kısmen tıraş etme uygulamalarına dinî, millî ve örfî anlam ve değerler yüklenmiştir. Tevrat’ta sakal tıraşı yasaklanmış olmakla birlikte (Levililer, 19/27) Yahudilik’te yaygın kabule göre yasak sayılan eylem sakalı usturayla traş etme olup kısaltma veya başka bir yolla tamamen kesmeye izin verilmiştir. Batı hıristiyanlarında ve Budistler’de tıraşlı yüz makbulken Doğu hıristiyanlarında, Hindu ve Sihler’de sakalın olduğu gibi bırakılması gerekli görülür.

Kur’ân-ı Kerîm’de sakal kelimesi bir yerde geçer (Tâhâ 20/94), fakat sakal bırakma veya kesmenin hükmünden söz edilmez. Hadislerde ise bu konuda bazı emir ve tavsiye ifadeleri yer almıştır. Hz. Peygamber sakal bırakmayı yaratılışa uygun davranışlar arasında saymış (Buhârî, “Libâs”, 62; Müslim, “Ṭahâret”, 56), bazan müşriklere veya Mecûsîler’e muhalefet etme gerekçesine bağlayarak, bazan da gerekçe belirtmeden sakalın bırakılıp bıyıkların kısaltılmasını (Buhârî, “Libâs”, 63; Müslim, “Ṭahâret”, 52-55), saç ve sakalın boyanarak yahudi ve hıristiyanlardan farklı olunmasını (Buhârî, “Libâs”, 67; Müslim, “Libâs”, 80) istemiş ve saçı sakalı siyaha boyamayı yasaklamıştır (Müslim, “Libâs”, 78-79; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 20). Resûl-i Ekrem’in sakalının sık olduğu (Müslim, “Feżâʾil”, 109), sakalını eninden ve boyundan kısalttığı (Tirmizî, “Edeb”, 17) ve Peygamber’in fiillerine uymada titizliğiyle bilinen sahâbeden Abdullah b. Ömer’in sakalını avucuyla tutup bundan fazla olan kısmı tıraş ettiği (Buhârî, “Libâs”, 64) bildirilmektedir. Ayrıca Resûlullah’ın saçı sakalı dağınık olanları uyararak kendilerinden bu durumu düzeltmelerini istediği kaydedilmektedir (, “Şaʿr”, 7).

Hz. Peygamber’in ve sahâbenin konuya ilişkin söz ve uygulamalarını değerlendiren fakihler sakal bırakmanın hükmü hakkında farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Fakihlerin çoğunluğu sakal bırakmayı müslümanların şiârı ve dinî bir emir olarak görüp sakalı kesmeyi haram sayar; Hanefîler’de bu gibi durumlar için tahrîmen mekruh terimi kullanılır (İbn Âbidîn, II, 418; Cezîrî, II, 45, 46). Bu gruptaki âlimler, hadislerdeki emirlerle Resûl-i Ekrem’in ve sahâbenin uygulamasının bağlayıcı nitelikte olduğu yorumunu yapmış, Kur’ân-ı Kerîm’de Resûlullah’a uymayı emreden âyetlerin sakal bırakma konusunda da onun yolunu izlemeyi gerekli kıldığını, sakalı kesmenin kadınlara benzemek ve Allah’ın yarattığı şekli bozmak anlamına geldiğini ve bu yöndeki yasağın (en-Nisâ 4/119; Buhârî, “Libâs”, 62) sakalı kesmeyi de kapsadığını ifade etmişlerdir. Bu emir ve uygulamalardan tavsiye anlamını çıkaran Gazzâlî, İbn Hacer el-Heytemî, Şemseddin er-Remlî ve Hatîb eş-Şirbînî gibi âlimler sakalı kesmenin haram değil mekruh (Hanefîler’in terimiyle tenzîhen mekruh) olduğunu söylemiştir (Ebû Bekir b. Muhammed ed-Dimyâtî, II, 340; Cezîrî, II, 44). Son devir âlimlerinin bir kısmı sakal bırakmayı İslâm’ın geldiği dönemde yaygın olan örf ve âdetle açıklamış, Hz. Peygamber’e uyma amacıyla yapıldığında bunun sünnet veya müstehap sayılabileceğini, ancak esas itibariyle sakal bırakmanın dinî/şer‘î bir konu olmadığını belirtmiştir (M. Ebû Zehre, s. 35; Mahmûd Şeltût, s. 227-229). Onlara göre Resûl-i Ekrem’in saç, sakal ve bıyık konusundaki söz ve uygulamaları, dış görünüşün diğer unsurlarında olduğu gibi o günün örf ve âdeti çerçevesinde temiz ve düzenli olma yanında estetik görünümün önemine yapılan bir vurgu anlamı taşır. Resûlullah’ın saç ve sakalına yağ ve koku sürerek düzenli ve bakımlı olmaya özen gösterdiğine dair rivayetler yanında (Nesâî, “Ḥac”, 42) onun bıyıkları tıraş etme, saçı ve sakalı boyama vb. hususlarda gayri müslimlerden farklı davranmakla ilgili emir ifadelerinin (Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 88) fakihlerin görüş birliğiyle vücûb anlamına gelmemesi bu yaklaşımı destekler niteliktedir. Öte yandan haram hükmüne açık ve kesin naslarla ulaşılabileceği ve İslâm âlimlerinin haram kelimesini bazan mekruhu da kapsayacak şekilde kullandıklarını göz önünde bulundurarak sakalı kesmenin haram diye nitelendirilmesini ihtiyatla karşılamak gerekir. Nitekim Şâfiî mezhebinde sakalı kesmenin mekruh sayıldığı görüşü yaygın olup Hattâbî de âlimlerin çoğunluğunun fıtratı sünnet diye yorumladıklarını, aralarında sakalı kesmenin de bulunduğu on şeyin fıtrattan olduğuna dair hadiste zikredilen fiillerin sünnet, dolayısıyla sakalı kesmenin mekruh olduğunu ifade etmektedir (Meʿâlimü’s-Sünen, I, 31). Saçı boyamanın hükmü konusundaki deliller ve görüşler sakalın boyanması hakkında da geçerlidir (bk. SAÇ).

Sakal bırakılması emrinin benzeri diğer emirlerden farklı algılanmasında sakalın İslâm coğrafyasındaki toplumsal anlamının katkısı olmalıdır. Nitekim öteden beri birçok toplumda mûtat şekilde uzatılmış sakal bilgelik, saygınlık, heybet ve vakar gibi olumlu niteliklerin işareti gibi düşünülmüştür (Gazzâlî, I, 144). Hz. Peygamber’in söz ve uygulamalarına bütüncül bir bakış yapıldığında saç sakal vb. konulardaki tavrının temizlik, estetik görünüm ve cinsiyet farklarının gözetilmesi yanında müslümanların kendine has kimliklerinin olumsuz etkilere karşı korunmasına özel bir önem atfetmesiyle ilgili olduğu, onun yeni oluşturduğu toplumda eski âdetlerden İslâm inanç ve ilkelerine ters düşmeyenleri olduğu gibi veya bazı değişikliklerle koruduğu, bu çerçevede sakal bırakma geleneğini de çekidüzen vererek devam ettirdiği anlaşılmaktadır. Tarih boyunca toplumların etkileşim içinde bulunduğu, baskın kültürlerin diğerlerini etkilediği ve iletişimin yaygınlaşması ile bu etkileşimin yoğunlaştığı, ayrıca günümüzde gayri müslimler arasında sakal konusunda ortak bir tutum bulunmayıp her toplumda sakalını uzatan ve kesenlere rastlandığı dikkate alındığında bunun daha çok toplumsal beğeni ve şahsî tercih meselesi haline geldiği söylenebilir.


BİBLİYOGRAFYA

, “hdb”, “lḥy” md.leri.

, “liḥye” md.

, “Câmiʿ”, 52-55.

İbn Mâce, “Ṭahâret”, 8.

Ebû Dâvûd, “Ṭahâret”, 29-33, “Tereccül”, 16, “Libâs”, 88.

Nesâî, “Ṭahâret”, 10-11, 15, “Zînet”, 1-2.

Hattâbî, Meʿâlimü’s-sünen (nşr. M. Râgıb et-Tabbâh), Halep 1351/1932, I, 31.

, I, 144.

, XXII, 119.

, I, 129-133.

, II, 418; VI, 405.

Ebû Bekir b. Muhammed ed-Dimyâtî, Ḥâşiyetü İʿâneti’ṭ-ṭâlibîn, Kahire 1356/1938, II, 340.

M. Ebû Zehre, Uṣûlü’l-fıḳh, Kahire, ts. (Dârü’l-fikri’l-Arabî), s. 35.

Mübârekfûrî, Tuḥfetü’l-aḥveẕî (nşr. Abdurrahman M. Osman), Kahire 1384/1964, V, 433.

Enver Baytan, Saç, Sakal ve Bıyık Hakkında Dini ve Sıhhi Tavsiyeler, İstanbul 1968.

, II, 44-46.

Mahmûd Şeltût, el-Fetâvâ, Kahire 1403/1983, s. 227-229.

Ahmed eş-Şerebâsî, Yesʾelûneke fi’d-dîn ve’l-ḥayât, Beyrut 1980, III, 23-25.

M. Zekeriyyâ Kandehlevî, Vücûbü iʿfâʾi’l-liḥye (nşr. Ferîd b. Emîn Hindâvî), Beyrut 1988.

Yûsuf el-Kardâvî, el-Ḥelâl ve’l-ḥarâm fi’l-İslâm, Kahire 1988, s. 92-94.

Muhammed b. Ahmed İsmâil, Edilletü taḥrîmi ḫalḳi’l-liḥye, Kahire 1989.

Abdülkerîm Zeydân, el-Libâs ve’z-zîne fi’l-İslâm, Beyrut 1425/2004, s. 67.

Muhittin Uysal, Peygamber Günlerinde Giyim Kuşam ve Süslenme, Konya 2004, s. 220.

Saç Kitabı (ed. Emine Gürsoy Naskali), İstanbul 2004, s. 25.

Ze’ev Yeivin, “Beard and Shaving”, , II, 356-358.

Menderes Gürkan, “Saç-Sakal-Bıyık”, İslam’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, İstanbul 1997, IV, 1709-1711.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 1-2 numaralı sayfalarda yer almıştır.