ŞEHÂBEDDİN MAHMÛD

Ebü’s-Senâ (Ebû Muhammed) Şihâbüddîn (Bahâüddîn) Mahmûd b. Süleymân (Selmân) b. Fehd b. Mahmûd el-Halebî ed-Dımaşkī (ö. 725/1325)

Kâtip, şair ve edip.

Müellif:

644 (1246) yılında Halep’te doğdu. İbn Fehd olarak da anılır. Babasının yanında hıfzını tamamladı; ayrıca ondan hadis, Arap şiiri, hutbe, hikemiyat ve emsâle dair bilgiler aldı. 654’te (1256) babasıyla birlikte Dımaşk’a göç etti. Burada İbrâhim b. Ömer b. Burhân, İbn Hâmil, İbn Ni‘me (Ahmed b. Abdüddâim), Yahyâ b. Nâsıh Abdurrahman (Abdürrahîm) el-Hanbelî, İbn Mâlik et-Tâî gibi âlimlerden hadis; Neccâr, Ebü’l-Ferec İbn Kudâme ve İbnü’l-Müneccâ el-Hanbelî’den fıkıh ve özellikle Hanbelî fıkhı; İbn Mâlik et-Tâî’den Arap grameri ve lugatı; Mecdüddin Muhammed b. Ahmed İbnü’z-Zahîr’den Arap edebiyatı dersleri aldı; nazım ve nesir sanatlarında İbnü’z-Zahîr’in üslûbundan etkilendi. Edebî mektup (teressül) ve inşâ alanında çağdaşlarının önüne geçti (Zehebî, II, 329). Fıkıhta, ayrıca lugat, nahiv, nazım ve nesirde üstün bir düzeye ulaştı. Mensûb hattıyla ücret karşılığında kitaplar istinsah etti. Tarihçi İbn Râfi‘ ile tarihçi, edip ve şair Safedî onun seçkin öğrencilerindendir. Safedî başta hocasının eserleri, şiir ve inşâları olmak üzere Harîrî’nin el-Maḳāmât’ı, Mütenebbî divanı, Ebû Temmâm’ın el-Ḥamâse’si ve İbn Mâlik’in el-Elfiyye’si gibi eserleri ondan okuyup icâzet aldı (Safedî, el-Vâfî, XXV, 303; Aʿyânü’l-ʿaṣr, V, 376-382).

Şehâbeddin Mahmûd’un şöhreti yayılınca 674 (1275) yılına doğru Dımaşk’ta Dîvân-ı İnşâ kâtipliğine tayin edildi. Mısır Dîvân-ı İnşâ reisi Muhyiddin İbn Abdüzzâhir’in 692’de (1293) vefatı üzerine el-Melikü’l-Eşref Halîl’in veziri Şemseddin Muhammed b. Ebü’r-Recâ İbn Sel‘ûs ed-Dımaşkī onu Dîvân-ı İnşâ’da görevlendirdi. Dımaşk Dîvân-ı İnşâ Nâzırı Kādî Şerefeddin Abdülvehhâb b. Fazlullah el-Ömerî’nin 717 (1317) yılında ölümüyle onun yerine tayin edildi ve burada vefatına kadar çalıştı. Dımaşk ve Mısır Dîvân-ı inşâlarında kâtip, sır kâtibi ve Dîvân-i İnşâ nâzırı olarak elli yıldan fazla görev yaptı. Ayrıca kâtipliği sırasında Hanbelî kadısı olarak da görevlendirildi (Şevkânî, II, 295). Daha çok oğulları ve torunlarına hocalık yapan Şehâbeddin, onların da kendi mesleğini seçmeleri üzerine kâtiplerin el kitabı mahiyetinde Ḥüsnü’t-tevessül ilâ ṣınâʿati’t-teressül adlı eserini kaleme aldı. Suriye genel valisi Seyfeddin Tenkiz’in takdirini kazanan Şehâbeddin Mahmûd 22 Şâban 725 (3 Ağustos 1325) tarihinde Dımaşk’ta Kādî el-Fâzıl’dan kalan evde vefat etti, cenaze namazını vali kıldırdı ve Kāsiyûn dağı eteğinde Yağmûriyye Camii yakınındaki türbesine defnedildi. Yerine oğlu Kadı Şemseddin Muhammed getirildi. Safedî Şehâbeddin Mahmûd için bir mersiye yazmıştır (el-Vâfî, XXV, 308-310; Aʿyânü’l-ʿaṣr, V, 375-376). İbn Kesîr’in inşâ sanatında Kādî el-Fâzıl’dan sonra eşsiz diye nitelediği Şehâbeddin Mahmûd (el-Bidâye, XIV, 140) uzun resmî yazıları (taklid ve tevkī‘ yazılarını) bile müsveddesiz yazabiliyordu. Öğrencisi Safedî ilmi, edebi, ahlâkı ve dindarlığı, Arap eyyâmı ve terâcimi ile kitâbet hatlarına vukufu, nazım ve nesir sanatlarındaki ustalığı ile kâtip unvanına hocasından daha lâyık birini görmediğini söyler. Bu nitelikleriyle ailesine iyi bir nam bırakmış, çocukları “Şehâbeddin Mahmûd’un çocukları” diye anılır olmuştur. Oğulları ve torunları ile bir kâtip ve âlim ailesi meydana getirmiş, oğulları İbrâhim ile Muhammed, bunların oğulları ve torunları Dîvân-ı İnşâ’da kâtip, sır kâtibi, ordu ve evkaf nâzırı olarak görev yapmış, İbrâhim’in kızı Zâhide hadis ilmiyle uğraşmıştır.

Kendisi kâtip adaylarına bedî‘ nevileriyle seciin anlamı boğup gölgelemeyecek şekilde tabii bir akışla kullanılmasını tavsiye etmesine rağmen çağın inşâ geleneğine ve Kādî el-Fâzıl inşâ mektebine uyarak seci ve bedî‘ nevilerinde sunîliğe varan aşırılığa meyletmiş, secilerde Ebü’l-Alâ el-Maarrî gibi lüzûm-ı mâ lâ yelzem sanatına ağırlık vermiş, mânanın zor anlaşılır olmasını kâtibin sanat gücünün bir ölçüsü olarak görmüştür. İnşâ sanatında Kādî el-Fâzıl ile mukayese edilen Şehâbeddin uzun bedîî kasidelerinin çokluğu bakımından ondan üstün sayılmıştır (İbn Kesîr, XVIII, 259). Nesir-inşâ türüne ait toplam otuz ciltlik ürünü olduğu kaydedilmekle birlikte bunların ancak bir kısmı zamanımıza ulaşmıştır. Şehâbeddin’in askeri savaşa teşvik, savaşta cesaret ve kahramanlık, yenilginin kötülüğü, zafer kutlamaları gibi konularda mektupları; Dîvân-ı İnşâ’da yazdığı tevkī‘, taklid, menşur vb. çok sayıda resmî yazıları ve mektupları; kuşlar, yırtıcılar, av, at, silâh, kale vb.ne dair tasvir risâleleri vardır. Risâlelerinde hal (hall) (meşhur dize ve kıtaların çözülerek nesir içine ustaca yerleştirilmesi), istişhâd (meşhur dizelerden alıntı yapılması), iktibas (âyet ve hadislerin referanssız ustaca metne yerleştirilmesi) sanatlarının yoğunluğu görülür. Safedî, hocasının Bedîüzzaman el-Hemedânî ile Harîrî’yi geride bıraktığını söylediği at tasvirine dair risâlelerini (el-Vâfî, XXV, 355-361; Aʿyânü’l-ʿaṣr, V, 392-396) ve bedîî inşânın zirvesi diye nitelediği, İbnü’r-Rûmî’nin 101 beyitlik “Ḳaṣîde-i Tardiyye”sinden esinlenerek kaleme aldığı “Remyü’l-bunduḳ” adlı risâlesini (el-Vâfî, XXV, 310-328) nakletmiş, ayrıca Cemâleddin İbn Nübâte el-Mısrî ile mektuplaşmalarını kaydetmiştir (a.g.e., XXV, 340-355). Resmî yazılarının bir kısmı iki cilt halinde toplandığı gibi birçok risâlesi Ḥüsnü’t-tevessül’ün son kısmında, Nüveyrî’nin Nihâyetü’l-ereb’i, Kalkaşendî’nin Ṣubḥu’l-aʿşâ’sı, İbn Ma‘sûm’un Envârü’r-rebîʿi gibi edebiyata ve tarihe dair eserlerde yer almaktadır.

Şehâbeddin Mahmûd, nesrinin şiirinden üstün olduğunu söylerse de Safedî bunu bir tevazu olarak görmekte, nesrinin ve şiirinin eşit derecede mükemmel kabul edildiğini belirtmektedir (el-Vâfî, XXV, 304; Aʿyânü’l-ʿaṣr, V, 373). Kıtaları dışında uzun kasidelerinin üç dört cilt tutarında olduğu belirtilen Şehâbeddin’in (Safedî, el-Vâfî, XXV, 304) şiirlerinin çoğu, devrinin edebî ve tarihî eserleriyle o dönemden bahseden kaynaklarda dağınık biçimde yer alır (Kütübî, IV, 82-96). Çağdaşlarının övgüsüne dair methiyeleri, Frenkler’in Akkâ’dan, Tatarlar’ın Fırat kıyısından uzaklaştırılması gibi zaferlerle övündüğü fahriyyeleri, çağdaşı şairlerle yarıştığı müsâcele ve mutâraha türü şiirleri, manzum mektupları, şevk, özlem ve sevinç tasvirleri, hayatındaki özel olaylarla ilgili şiirleri bulunmaktadır. En güzel kasidelerinden biri, Tâceddin İbn Hınnâ’yı övdüğü “Mîmiyye”sidir (Safedî, el-Vâfî, XXV, 115-116). Ayrıca Fethuddin İbn Abdüzzâhir’e kasidesi (a.g.e., XXV, 336-340; Aʿyânü’l-ʿaṣr, V, 388-392), İbnü’n-Nakīb en-Nefîsî (Nâsıruddin Hasan b. Şâver), Sirâceddin el-Verrâk, Alâeddin Ali İbn Gānim ve Safedî ile muârazası, Muhammed b. Abdülmün‘im İbnü’l-Hıyemî’nin “Bâiyye”sine nazîresi (Safedî bu nazîreye de bir nazîre yazmıştır) vardır (şiirleri için bk. Safedî, el-Vâfî, XXV, 305-308; Aʿyânü’l-ʿaṣr, V, 383-397).

Eserleri. 1. Ḥüsnü’t-tevessül ilâ ṣınâʿati’t-teressül (Kahire 1298, 1315; nşr. Ekrem Osman Yûsuf, Bağdat 1400/1980). Eserde kitâbetin hüküm ve kuralları, çeşitleri, gerekleri, yolları ve üslûpları ele alınmıştır. Genel meseleler, özel meseleler ve risâlelere has meseleler şeklinde üç bölümden meydana gelen eserin birinci bölümünde kâtip adayının kültürel donanımı için öğrenmesi gereken ilimlerden söz edilmiştir. İkinci bölümde müellifin kâtip adayları için kültürün direği olarak nitelediği belâgat ilimleri (meânî, beyân ve bedî‘) üzerinde durulmuş, seksen altı bedî‘ türü tanım ve örnekleriyle birlikte bir öğretim üslûbu içinde yalın bir ifadeyle dile getirilmiştir. Üçüncü bölümde hal, iktibas ve istişhâdın usul ve ilkeleriyle kısa ve uzun risâle makamları anlatılmış, kendi risâlelerinden örneklere yer verilmiştir. Eserin özgün yanı zengin kaynaklara dayanması, Sekkâkî’den sonra telif hareketinin durduğu, şerh, hâşiye, ta‘lik, ihtisar ve nazma çekme faaliyetlerinin yaygın olduğu bir dönemde ve son derece yalın bir dille kaleme alınmış olmasıdır. Ḥüsnü’t-tevessül müellifin zamanında ve daha sonraki asırlarda ilgiyle okunmuş, başta Safedî’nin eserlerinde olmak üzere Nihâyetü’l-ereb (Nüveyrî), Ṣubḥu’l-aʿşâ (Kalkaşendî), Envârü’r-rebîʿ (İbn Ma‘sûm), Fevâtü’l-Vefeyât (Kütübî) gibi kitaplarda ondan bol miktarda alıntılar yapılmıştır. 2. Ehne’l-menâʾiḥ fî esne’l-medâʾiḥ (Kahire 1916). Zehebî’nin, alanında eşsiz diye nitelediği eser Hz. Peygamber’in methine dair kasidelerinden oluşur (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3794). 3. Menâzilü’l-aḥbâb ve menâzihü’l-elbâb. Platonik aşkın temsilcisi olan şairlerin hayat hikâyeleri ve şiirlerine dairdir (nşr. Abdürrahîm Muhammed Abdürrahîm, Kahire 1989; nşr. Muhammed ed-Dîbâcî, Beyrut 2000). Yanlışlıkla Hasan b. Şâver İbnü’n-Nakīb en-Nefîsî’ye nisbet edilen eserin muhtasarı mevcuttur (Gotha, nr. 29). 4. Lübâbü’l-elbâb fi’l-edeb ve’l-muḥâḍarât (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp., III. Ahmed, nr. 2474). 5. Muḫtâru Şiʿri Ebi’ṭ-Ṭayyib el-Mütenebbî (Medine Ârif Hikmet Ktp., nr. 166/80) (ayrıca bk. Brockelmann, GAL, I, 88). 6. eẕ-Ẕeyl ʿale’l-Kâmil li’bni’l-Es̱îr (a.g.e., II, 54). 7. Taḫmîsü’l-Ḳaṣîdeti’r-râʾiyye fî medḥi’n-nebî. Kendi kasidesinin tahmîsidir (Bulak 1309). 8. Taḫmîsü’l-Ḳaṣîdeti’l-lâmiyyeti’l-kübrâ fî medḥi’n-nebî (Brockelmann, GAL Suppl., II, 43). 9. Maḳāmetü’l-ʿuşşâḳ. Hama’nın Dımaşk’tan üstünlüğünün makāme üslûbu, nesir ve zengin şiir parçalarıyla dile getirildiği bir eser olup sonuna Hama Emîri el-Melikü’l-Mansûr hakkında bir methiye eklenmiştir (a.g.e., a.y.). Şehâbeddin Mahmûd’un bazı kasidelerine Rifâa et-Tahtâvî ve Muhammed Bey Fergalî el-Ensârî et-Tahtâvî’nin (a.g.e., a.y.) tahmîsleri vardır. Ayrıca Taḫmîsü ḳaṣîdeti’ş-Şihâb Maḥmûd adıyla bir eser yayımlanmıştır (Kahire 1309).

BİBLİYOGRAFYA
Şehâbeddin Mahmûd, Ḥüsnü’t-tevessül ilâ ṣınâʿati’t-teressül (nşr. Ekrem Osman Yûsuf), Bağdad 1400/1980, neşredenin girişi, s. 5-39; Zehebî, Muʿcemü’ş-şüyûḫ: el-Muʿcemü’l-kebîr (nşr. M. Habîb el-Hîle), Tâif 1408/1988, II, 329-330; Safedî, el-Vâfî, XXV, 115-116, 303-304, 308-328, 336-360-361; a.mlf., Aʿyânü’l-ʿaṣr (nşr. Ali Ebû Zeyd v.dğr.), Beyrut-Dımaşk 1418/1998, I, 115-117; V, 372-399; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, IV, 82-96; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Cîze 1419/1998, XIV, 140; XVIII, 259-260; İbn Receb, eẕ-Ẕeyl ʿalâ Ṭabaḳāti’l-Ḥanâbile, Kahire 1372/1953, II, 378; Kalkaşendî, Ṣubḥu’l-aʿşâ, I-XIV, tür.yer.; Burhâneddin İbn Müflih, el-Maḳṣadü’l-erşed (nşr. Abdurrahman b. Süleyman el-Useymîn), Riyad 1410/1990, II, 546-547; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, IV, 324-326; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, IX, 264-265; Şemseddin İbn Tolun, el-Ḳalâʾidü’l-cevheriyye (nşr. M. Ahmed Dehmân), Dımaşk 1401/1981, II, 312; İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VI, 69-70; Şevkânî, el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, II, 295-296; Brockelmann, GAL, I, 88; II, 54; Suppl., II, 43; Mahmûd Sâlim Muhammed, “eş-Şihâb (Maḥmûd b. Selmân)”, el-Mevsûʿatü’l-ʿArabiyye, Dımaşk 2005, XI, 796-797.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 417-418 numaralı sayfalarda yer almıştır.