ŞEHÂBEDDİN PAŞA

(ö. 857/1453’ten sonra)

Osmanlı veziri.

Müellif:

Sarayda Harem’den yetiştiği için “Hadım” lakabıyla anılır. Dönemin kaynaklarında Kula Şahin, Kavala Şahin ismiyle de zikredilir. Vakıf kayıtlarında ise adının başında “Gazi” ve “Elhac” unvanları bulunur. Menşei ve hayatının ilk dönemine dair kaynaklarda bilgi yoktur. II. Murad devrinde sarayda yetiştiği, Harem’de akağalardan biri olduğu bilinmektedir. Franz Babinger, İbn Kemal’in Tevârîh-i Âl-i Osmân’ına atıfla onun Gürcü asıllı olduğunu belirtirse de (Aufsätze und Abhandlungen, I, 144) bu bilgi diğer kaynaklarda yer almaz. Muhtemelen sarayda II. Murad’ın yakın adamlarından biri olarak öne çıktı. 835’ten (1432) önce Arnavutluk’ta Evrenosoğlu Ali Bey’in ardından Ergirikasrı sancak beyliğine getirildi. Bu uç bölgesindeki askerî faaliyetleriyle şöhret kazanarak savaşçı kimliğiyle tanındı. Chalkokondyles onun II. Murad’la birlikte birçok savaşta bulunduğunu yazar (Laonikos Chalkokondyles’in Kroniği, s. 80). Diğer faaliyetleri hakkında ise kaynaklarda bilgiye rastlanmaz. Ancak II. Murad’ın Sırbistan’a yönelik askerî faaliyetlerine katıldığı tahmin edilebilir. Oruç Bey, II. Murad’ın, oğulları Alâeddin ile Mehmed’i Edirne’de sünnet ettirdiği sırada (842/1438-39) Saruca Paşa’yı vezirlikten azledip Şehâbeddin Paşa’yı vezir tayin ettiğini, ayrıca vefat eden Sinan Paşa’nın yerine Rumeli beylerbeyiliğine getirdiğini yazar (Oruç Beğ Tarihi, s. 61). Bu karışık ifadeden anlaşıldığına göre Şehâbeddin Paşa, Rumeli beylerbeyiliğiyle vezir olarak divana girmiştir.

Rumeli beylerbeyiliği sırasında başarısız kalan Belgrad’ın kuşatılmasının ardından II. Murad, Şehâbeddin Paşa’yı Sırbistan sınırına yollayarak Macarlar’ın karşı harekâtını önlemekle görevlendirdi. Kaynaklara göre Novoberda Kalesi’ni ele geçirdiği gibi Vuk Brankoviç’e ait diğer Sırp kalelerini de zaptetti. Bu sırada hem vezir hem de Rumeli beylerbeyi sıfatıyla konumunu muhafaza etti. Aralık 1440 tarihli bir vakfiyede adı şahitler arasında Şâhin b. Abdullah şeklinde zikredilir (İnalcık, s. 84). Bu arada onun Belgrad’ı sürekli gözetim altında tutmak için yakınlarında bir havale kalesi (Güzelcehisar) yaptırdığı belirtilir (Oruç Beğ Tarihi, s. 62; İbn Kemal, VII. Defter, s. 149). 1442’de Erdel’e akın yapan Mezid Bey’in ağır bir yenilgiye uğrayıp hayatını kaybetmesi üzerine bir intikam seferi düzenlemek için II. Murad’dan izin alan Şehâbeddin Paşa, bir yeniçeri grubunun da yer aldığı Rumeli kuvvetleriyle birlikte Macar sınırına doğru hareket etti. Şehâbeddin Paşa’nın kuvvetleri Yalomitza (Yalomiça) nehri kenarında Buza geçidinden Erdel’e girmek için yürüdüğü sırada János Hunyadi’nin baskınına uğradı ve Hunyadi’nin ordusu Osmanlı güçlerini yenilgiye uğrattı (Eylül 1442). Âşıkpaşazâde, bu bozgunda bütün suçu sebatsız davranan ve daha çatışmaya bile girmeden kaçan Şehâbeddin Paşa’ya yükler. Bozgun esnasında onun emrindeki seçkin birlikler ağır kayıplar verdi, Şehâbeddin Paşa ise büyük güçlüklerle Tuna’yı geçip Osmanlı topraklarına dönebildi. Bu yenilgi kazandığı şöhretini tamamen gölgeledi, Edirne’ye vardığında II. Murad tarafından azledildi. Hunyadi’nin Osmanlı sınırını aşarak ilerlemeye devam etmesi ve karşısına çıkan Osmanlı kuvvetlerini bozguna uğratması sırasında muhtemelen herhangi bir görevi yoktu. Azledildikten sonra Filibe’de oturdu ve kendi imaretinin inşasıyla meşgul oldu. II. Murad, Hunyadi’yi durdurmak için harekete geçip Filibe’ye ulaşınca Şehâbeddin Paşa’yı yanına çağırdı ve alınacak tedbirler konusunda onunla istişarede bulundu. Resmî bir görevi bulunmamasına rağmen onu arkadan gelecek askerleri düzene sokup Sofya’ya yollamakla görevlendirdi (Gazavât-ı Sultân Murâd b. Mehemmed Hân, s. 12, 14). İzlâdi geçidinde Macar ordusu durdurulduktan sonra Edirne’de barış görüşmelerinin sürdürüldüğü bir sırada Şehâbeddin Paşa, başarısızlığı yüzünden uç beyleri yanında Vezîriâzam Çandarlı Halil Paşa tarafından suçlanan ve onlarla tartışan Rumeli Beylerbeyi Kasım Paşa’nın azlinin ardından yeniden Rumeli beylerbeyi ve vezir olarak tayin edildi (1444 yılı baharı, a.g.e., s. 31). II. Murad’ın, oğlu II. Mehmed lehine tahttan feragati sonrasında yeni padişahın da vezirleri arasında yer aldı. Bu taht değişikliğinden yararlanmak isteyen Bizans imparatorunun İstanbul’da bulunan Şehzade Orhan’ı ortaya çıkarması ve onun önce İnceğiz’e, ardından Bulgaristan’da Deliorman yöresine gitmesi üzerine Şehâbeddin Paşa şehzadeyi yakalamakla görevlendirildi. Bunun üzerine Koç Hüseyinoğlu’nu şehzadeye karşı gönderdiği gibi Şamlu Ali’ye de İstanbul’a giden yolları kapatma emri verdi. Aldığı tedbirlerle Orhan’ın hiçbir şey yapamadan İstanbul’a dönmesinde etkili oldu.

Macarlar’ın aradaki barışa rağmen askerî harekâta devam etmesi Edirne’de büyük bir karışıklığa yol açtı. Bu harekât duyulunca Edirne’de savunma hazırlıkları yapılırken halk, Şehâbeddin Paşa ile Halil Paşa’yı Edirne’de bulunan mallarını Dimetoka’ya kaçırmakla suçladı. Dönemin kaynağı Gazavât-ı Sultân Murâd b. Mehemmed Hân’a göre (s. 43) aslında bu, Edirne’nin kuşatılması ihtimaline karşı paşaların aldığı bir tedbirdi. Bu sırada Şehâbeddin Paşa, henüz küçük yaştaki II. Mehmed’in Macarlar’ı durdurmak için bizzat sefere çıkması taraftarıydı ve ona bu yolda telkinlerde bulunuyordu. Muhtemelen bütün bu olaylar dolayısıyla Vezîriâzam Çandarlı Halil Paşa’nın en büyük muhalifi haline geldi. Aralarındaki görüş ayrılıklarının, Halil Paşa’nın barışçı siyaset izlenmesine taraftar oluşundan ve bu yolda verilen tâvizlerden kaynaklandığı düşünülebilir. Şehâbeddin Paşa ise barış yanlısı bir siyasete şiddetle karşıydı. Taht değişikliği, başta Şehâbeddin Paşa olmak üzere Halil Paşa’ya karşı olan grup için iktidar mücadelesi bakımından büyük bir fırsat teşkil etmişti. Ancak Halil Paşa ordunun başına geçmesi için II. Murad’a haber gönderince dengeler değişti. Macarlar’ın harekâtını haber alan II. Murad, Rumeli Beylerbeyi Şehâbeddin Paşa’yı gerekli tedbirleri almak ve durumu araştırmakla görevlendirdi. Öte yandan Şehâbeddin Paşa, Macarlar’ın Bulgaristan’a girdikleri haberini ilk olarak Eskihisar denilen yerde bulunurken aldı ve onların Akçakazanlık’tan dağı aşmak istediklerini öğrenince hemen yolları kesti, Macar ordusu da bir süre durmak zorunda kaldı. Kendisine padişahtan haber getiren Muhtesipoğlu’nu Macarlar’ın durumunu bildirmek amacıyla geri yollayan Şehâbeddin Paşa, Fîruzbeyoğlu’nu da Macar ordusu hakkında daha fazla bilgi edinmek için görevlendirmişti. Onun bu hareketi II. Murad’a zaman kazandırdı. Ardından Hisarlık denilen yerde askerleriyle padişaha katıldı. Varna Muharebesi’nde ordunun sol kanadında yer aldı ve büyük yararlılıklar gösterdi.

Varna zaferinden sonra nüfuzu hayli artan Şehâbeddin Paşa, Halil Paşa ile olan rekabetine hız verdi. 1445’te bir süre Sofya’da kalarak Hunyadi’nin faaliyetlerini takip etti. Bu arada Rumeli’nin uç beyleri üzerindeki etkisi de çoğaldı ve yeniçerilere dayanan Halil Paşa ile iktidar mücadelesini bir ölçüde II. Mehmed’in tahtını sağlama almak niyetiyle sürdürmeye çalıştı; ancak Halil Paşa’nın gizli desteğiyle patlak veren yeniçeri isyanı sırasında (1446, Buçuktepe Vak‘ası) başlıca hedef haline gelmekten kurtulamadı. Evi yağmalandı. Kendisi de güçlükle kaçarak II. Mehmed’in yanına sığındı. Yeniçeriler onu, hem maaşlarla ilgili uygulamaları dolayısıyla hem de 1442’deki Erdel seferi sırasında yaşanan bozgunda yeniçerileri kasten kırdırmakla suçluyorlardı. II. Murad’ın yeniden tahta çıkması ve II. Mehmed’in Manisa’ya gönderilmesi esnasında Halil Paşa’nın da telkiniyle görevinden alındı. Bu tarihten itibaren 1451’de II. Mehmed tekrar tahta çıkıncaya kadar geçen sürede nerede olduğuna dair kaynaklarda bilgi bulunmaz. Ancak II. Mehmed’in tahta çıkışı sırasında onun “atabeyi” olarak yanında bulunduğuna ve Edirne’ye geldiğine dair kayıtlar, bir süre saklandıktan sonra Manisa’ya gittiğini ve Mehmed’in lalası olarak orada kaldığını düşündürür.

Şehâbeddin Paşa, ikinci vezir sıfatıyla bundan sonra II. Mehmed’in siyasî faaliyetlerinde Zağanos Paşa ve Molla Gürânî ile birlikte hareket ederek hayli etkili oldu. İstanbul’un fethi konusunda II. Mehmed’i sürekli destekledi. II. Mehmed’in ilk askerî harekâtı olan Karaman seferi dönüşünde yeniçerilerin tehditleri karşısında Turahan Bey ile birlikte bazı tedbirler aldı, hatta bir kaynakta belirtildiğine göre bu ikisi padişahı yatıştırıp yeniçerilerin isteğini ona kabul ettirmiş, bir diğer kaynağa göre ise aksine onların sert bir şekilde cezalandırılması için padişaha baskı yapmıştı. Kuşatma hazırlıkları sırasında Rumelihisarı’nın inşasında diğer paşalarla birlikte görevlendirildi. Kuşatmanın kritik anlarında II. Mehmed’i devamlı şekilde destekledi ve yakın ekibi içinde yer aldı. Savaş planlarının yapılmasında ve kuşatmayla ilgili alınan tedbirlerde etkili rol oynadı. Fetihten sonra gerek Çandarlı Halil Paşa’nın idamı gerekse İstanbul’un idaresi konusunda muhtemelen II. Mehmed’le anlaşmazlığa düştü. Âşıkpaşazâde, İstanbul’un iskânı için dağıtılan evlerden kira alınması hususunda padişahın kararını değiştirttiğini, ancak ondan sonra gelenlerin bunu yeniden II. Mehmed’e kabul ettirdiklerini yazar (Târih, s. 193). II. Mehmed, Halil Paşa’nın idamının ardından oluşan tepkileri yatıştırmak için çevresindeki yakın adamlarını birer birer tasfiye ederken ilk iş olarak yaşı hayli ilerlemiş olan Şehâbeddin Paşa’yı görevden alıp 857 yılı içinde (1453 sonbaharı) emekliye sevketti. Filibe’ye giden Şehâbeddin Paşa hayatının bundan sonraki kısmını orada geçirdi. Ölüm tarihi bilinmiyorsa da Filibe’ye gittikten sonra çok fazla yaşamadığı tahmin edilebilir.

Şehâbeddin Paşa’nın Bursa, Edirne ve Filibe’de bazı eserler yaptırdığı bilinmektedir. Bursa’da bir çeşme, Edirne’de üç mescidle bir cami, köprü ve hamam inşa ettirdiği belirtilir. Kayıtlarda Edirne’de kendi adını taşıyan üç mahalleye rastlanır (Gökbilgin, s. 43, 48, 56). Bu mahallelerin birinde bulunduğu anlaşılan camisi (Kirazlı Cami) kitâbesine göre 840 (1436-37) yılında yapılmıştır. Diğer mescidler mahalle mescidi olup günümüze ulaşmamıştır. Bunlardan Kavaklı Mescidi’nin adı geç tarihli kaynaklarda geçer. Saraçhane Köprüsü de denilen köprünün yapım tarihi kitâbesinde 855 (1451) olarak kayıtlıdır. Yine günümüze ulaşmayan bir cami kitâbesinde adının “Elhac Şehâbeddin b. Abdullah” şeklinde zikredildiği belirtilir, ayrıca köprü kitâbesinde “el-vezîrü’l-a‘zam” unvanına rastlanır. Bütün bunlar Şehâbeddin Paşa’nın Edirne’nin imarında önemli rol oynadığına işaret eder. Fâtih Sultan Mehmed’in yaptırdığı Yeni Saray yakınlarında kendi adını taşıyan bir mahalle kurması bu bakımdan dikkat çekicidir. Diğer mahallesinin Çukurbostan mevkiinde olduğu belirtilmiştir. Filibe’deki cami, medrese, hamam, han ve imaretten oluşan külliyesi bugüne intikal etmiştir. Buradaki türbenin ona ait olduğu düşünülür. Kitâbesine göre 848’de (1444-45) inşa edilen cami Balkanlar’ın en büyük zâviyeli camisidir. Buraya ait vakıflar Filibe, Edirne ve Malkara’dan tahsis edilmiştir. Malkara’daki bedesten, kervansaray ve dükkânlar külliyenin vakıfları arasında yer alır.

BİBLİYOGRAFYA :

Gazavât-ı Sultân Murâd b. Mehemmed Hân (nşr. Halil İnalcık – Mevlûd Oğuz), Ankara 1978, s. 12, 14, 31, 37-38, 43, 56-67; Gelibolulu Zaîfî Muhammed, Gazavât-ı Sultân Murâd Hân (haz. Mehmet Sarı, doktora tezi, 1994), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 287; Doukas, Tarih: Anadolu ve Rumeli, 1326-1462 (trc. Bilge Umar), İstanbul 2008, s. 202; Âşıkpaşazâde, Târih (Atsız), s. 181-182, 193, 242; Oruç Beğ Tarihi: Giriş, Metin, Kronoloji, Dizin, Tıpkıbasım (haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2007, s. 61-62, 66, 69-71, 77-78, 113; Neşrî, Cihannümâ (haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s. 290, 295, 309, 315, 385; İbn Kemal, Tevârîh-i Âl-i Osmân, VII. Defter, s. 2, 18, 21, 34, 149; Laonikos Chalkokondyles’in Kroniği ve Değerlendirilmesi (V.-VII. Bölümler) (haz. Ferhan Kırlıdökme Mollaoğlu, doktora tezi, 2005), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 80-82; Âlî Mustafa Efendi, Künhü’l-ahbâr (Tıpkıbasım), Ankara 2009, vr. 81b; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 43, 48, 56, 255-261; Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Ankara 1954, s. 84-86, 95-96; Fr. Babinger, Aufsätze und Abhandlungen zur Geschichte Südosteuropas und der Levante von Franz Babinger, München 1962, I, 144; Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi II, s. 400-402, 468, 477-480, 522; İbrahim Sezgin, “Filibe’deki Şehabeddin Paşa Vakıfları”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler, Eskişehir 2005, s. 347-353; Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet, İstanbul 2012, bk. İndeks.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 547-549 numaralı sayfalarda yer almıştır.