SEMMÂN, Muhammed b. Abdülkerîm

Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdilkerîm es-Semmân el-Hâşimî el-Medenî (ö. 1189/1776)

Halvetiyye-Bekriyye tarikatının Semmâniyye kolunun kurucusu.

Müellif:

1132’de (1720) Medine’de doğdu. Hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Tahsilini Medine’de tamamladıktan sonra Halvetiyye-Bekriyye’nin kurucusu Mustafa Kutbüddin el-Bekrî’den Halvetiyye, Kādirî şeyhi Muhammed Akīle’nin halifelerinden Şeyh Muhammed Tâhir’den Kādiriyye hilâfeti aldı. Tarikat faaliyetlerini bir müddet Harem-i şerif’te Bâbüsselâm’ın yanında kendi adıyla tanınan zâviyesinde sürdürdü (Harîrîzâde, II, vr. 140b). Onun Kādiriyye hilâfetini de Mustafa el-Bekrî’den aldığı (Gürer, s. 371-372), Mısır’da Bekriyye’nin kollarından Hifniyye’nin kurucusu Muhammed el-Hifnî ve Mahmûd el-Kürdî’ye intisap ettiği, ayrıca Şâzeliyye ve Nakşibendiyye tarikatlarından icâzeti olduğu belirtilmektedir. Semmân 2 Zilhicce 1189’da (24 Ocak 1776) hayatının büyük bir kısmını geçirdiği Medine’de vefat etti (Harîrîzâde, II, vr. 140b) ve Cennetü’l-bakī‘a defnedildi. Torunlarının halen Medine’de ikamet ettiği belirtilmektedir. Semmân’ın geniş bir coğrafyada çok sayıda müridi vardı. Bunlar arasında İbn Sûde adıyla tanınan Mâlikî fakihi ve muhaddis Faslı Muhammed b. Muhammed et-Tâlib et-Tâvüdî (ö. 1209/1794-95) en fazla dikkat çeken isimdir.

Abdülganî en-Nablusî gözetiminde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin eserlerini okuyan ve düşüncelerinden etkilenen Mustafa Kutbüddin el-Bekrî’nin müridi olan Semmân tasavvuf anlayışını bu yönde geliştirmiş ve düşüncesini hakîkat-i Muhammediyye fikri üzerine kurmuştur. Semmân’a göre tasavvufta asıl olan Hz. Peygamber’i taklittir. Bu sûrî ve mânevî olmak üzere iki aşamada gerçekleşir. Sûrî taklit, Resûl-i Ekrem’e gönülden bağlılığın yanında şeriatın emirlerini eksiksiz bir şekilde ifa etmekle meydana gelirken mânevî taklidin ilk aşaması Resûlullah’ın sûretini göz önüne getirerek onu müşahede ile başlar. Mânevî taklidin en üst seviyesi hakîkat-i Muhammediyye’yi temaşa etmek ve onda fâni olmaktır.

Semmân, Halvetiyye tarikatının Semmâniyye kolunun kurucusudur. Tarikatın silsilesi Semmân’ın şeyhi Mustafa el-Bekrî ile Halvetiyye’nin Bekriyye koluna, Bekriyye Karabâşiyye (kurucusu Karabaş Velî) koluna, Karabâşiyye Şâbâniyye (kurucusu Şâbân-ı Velî) koluna, Şâbâniyye Cemâliyye (kurucusu Çelebi Halîfe) koluna, Cemâliyye ise Pîr Muhammed Erzincânî vasıtasıyla Halvetiyye’nin ikinci pîri Yahyâ-yı Şirvânî’ye bağlanır. Bununla birlikte Semmâniyye, Halvetiyye’den bağımsız bir gelişme göstermiştir. Muhtemelen bu kol, kurucusu Semmân’ın hilâfet aldığı Halvetiyye, Kādiriyye, Şâzeliyye ve Nakşibendiyye gibi tarikatları bir araya getirip âyinlerindeki unsurları cemetmeyi hedeflediği için bunların her birinden unsurlar taşıyan bir tarikat hüviyetindeydi. Semmâniyye’den Ahmed et-Tayyib ile Tayyibiyye, Ebü’l-Feyz Seyyid Feyzüddin Hüseyin ile Feyziyye kolları meydana gelmiştir. Semmâniyye, Kādiriyye tarikatının bir kolu olarak da kabul edilmektedir.

Semmâniyye Mısır, Sudan, Nijerya, Senegal ve Yemen ile Hindistan, Sumatra ve Endonezya gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır. Tarikatın Sudan’a girişi Semmân’ın halifesi Ahmed et-Tayyib ile gerçekleşmiş ve bölgede oldukça etkili olmuştur. Onun vefatından (1239/1824) sonra tarikat oğullarından İbrâhim ed-Desûkī ile Nûrüddâim’in başını çektiği iki ayrı kola ayrılmış ve giderek etkisini kaybetmiştir. Tarikat bugün Sudan’da birbirine rakip ve siyasî bakımdan karşıt iki ailevî kol olarak zayıf da olsa faaliyetini sürdürmektedir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Semmâniyye tarikatından Muhammed Ahmed el-Mehdî, Sudan’da 1881’de mehdîliğini ilân ederek kabile reislerinin ve dinî liderlerin desteğini almış, ardından Osmanlı güçlerine ve Sudan’ı sömürgeleştirmek isteyen İngilizler’e karşı askerî bir mücadele gerçekleştirmiştir. Semmâniyye’nin Güneydoğu Asya’da Sumatra, Palembang ve Açe bölgelerinde yayılması, Semmân’ın halifelerinden Abdüssamed b. Abdullah el-Pelimbânî (ö. 1202/1788) vasıtasıyla olmuştur. XIX. yüzyılın ilk yarısında Şettâriyye ile birlikte Endonezya’da, özellikle de başşehir Cakarta ve çevresinde en yaygın tarikat durumuna gelmişken XIX. yüzyılın ortalarına doğru etkisini yitirmiştir.

Eserleri. 1. Nefeḥâtü’l-ilâhiyye fî keyfiyyeti sülûki’ṭ-ṭarîḳati’l-Muḥammediyye (Kahire 1326). Sekiz bölümden oluşan eserde tövbe, ahid alma, zikir, halvet, sohbet, şeyhle ilişkinin âdâbı ve velâyet konuları ele alınmıştır (Radtke, XXXVI/3 [1996], s. 332). 2. el-Fütûḥâtü’l-ilâhiyye fi’t-teveccühâti’r-rûḥiyye (Brockelmann, II, 535). Nûr-ı Muhammedî, Semmân’ın kendi mistik tecrübeleri ve sûfînin uyması gereken kurallar şeklinde üç bölümden oluşmaktadır (Radtke, XXXVI/3 [1996], s. 332). 3. İġās̱etü’l-lehfân ve muʾânesetü’l-velhân (Hartum 1955). 4. Keşfü’l-estâr fîmâ yeteʿallaḳu bi’l-ismi’l-ḳahhâr. Ahmed el-Bedevî es-Semmânî tarafından Hâẕihî Risâle fîmâ yeteʿallaḳu bi’smihî el-ḳahhâr ve vaṣiyyetihî li’l-iḫvân ve’t-teẕâkir (Kahire, ts.) adıyla basılmıştır (Arabic Literature of Africa, I, 92). 5. Mevlidü’n-nebî (Kahire 1974). 6. el-İstiġās̱e (Brockelmann, II, 535). 7. el-Vesîle fi’d-daʿavât ve’l-eẕkâr (Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 341; Muʿcemü’l-müʾellifîn, X, 188). 8. Câliyâtü’l-küreb ve münîlâtü’l-ʿArab (Radtke, XXXVI/3 [1996], s. 332). 9. el-Menâkıbü’s-seniyye min mevâhibi’l-mennân ʿalâ ʿabdihî ẕi’l-aḫlâḳi’r-râżıyye (Muʿcemü’l-müʾellifîn, X, 188). 10. Muḫtaṣarü’ṭ-Ṭarîḳati’l-Muḥammediyye (Brockelmann, II, 535; eserleri için ayrıca bk. Arabic Literature of Africa, I, 92-94).

BİBLİYOGRAFYA
Harîrîzâde, Tibyân, I, vr. 171a; II, vr. 140a-141a; Brockelmann, GAL Suppl., II, 535; Îżâḥu’l-meknûn, II, 664; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 341; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, X, 188; B. G. Martin, “A Short History of the Khalwati Order of Dervishes”, Scholars, Saints and Sufis (ed. N. R. Keddie), Berkeley 1972, s. 302; J. S. Trimingham, The Sufi Orders in Islam, New York 1973, s. 130; N. Grandin, “Soudan, corne de l’Afrique orientale”, Les ordres mystiques dans l’Islam: Cheminements et situation actuelle (ed. A. Popovic – G. Veinstein), Paris 1986, s. 173-175; Ali Salih Karrar, Sufi Brotherhoods in the Sudan, London 1992, s. 42-48; Arabic Literature of Africa: The Writings of Eastern Sudanic Africa (ed. J. O. Hunwick – R. S. O’Fahey), Leiden 1994, I, 91-95; R. S. O’Fahey, “Sufism in Suspense: The Sudanese Mahdi and the Sufis”, Islamic Mysticism Contested (ed. F. de Jong – B. Radtke), Leiden 1999, s. 269, 271-272; M. van Bruinessen, “Controversies in Twentieth-Century Indonesia”, a.e., s. 709; Dilâver Gürer, Abdülkādir Geylânî: Hayatı, Eserleri, Görüşleri, İstanbul 1999, s. 371-372; B. Radtke, “Sufism in the 18th Century: An Attempt a Provisional Appraisal”, WI, XXXVI/3 (1996), s. 331-334; Nihat Azamat, “Abdüssamed el-Pelimbânî”, DİA, I, 300; a.mlf., “Kādiriyye”, a.e., XXIV, 134; Süleyman Uludağ, “Halvetiyye”, a.e., XV, 393.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 497-498 numaralı sayfalarda yer almıştır.