SENDER

Ebû Abdillâh (Ebü’l-Esved) Sender (ö. 65/685’ten sonra)

Sahâbî.

Müellif:

Aslen Filistinli bir sahâbî olan Zinbâ‘ b. Selâme el-Cüzâmî’nin kölesi olup Zinbâ‘ın kendisine verdiği ceza sebebiyle tanınmıştır. Buna göre efendisi onu câriyelerinden birini öperken görmüş, çok öfkelenerek kulaklarını ve burnunu kesmiş, bir rivayete göre ise hadım ettirmiştir. Bu cezayı ağır bulan Sender şikâyet için Hz. Peygamber’e giderek olayı anlatmış, Resûl-i Ekrem de Zinbâ‘ı çağırtarak hukukî yönü bulunan bir suçun cezasını kendisinin veremeyeceğini ifade etmiştir. Efendilerin kölelerine güçlerinin üstünde yük yüklememeleri, kendi yediklerinden ve giydiklerinden yedirip giydirmeleri, memnun kaldıkları takdirde onları elde tutmaları, aksi halde elden çıkarmaları ve kesinlikle işkence etmemeleri gerektiğini belirten Resûlullah, kulak, burun gibi organlarının kesilmesi (müsle), ateşle işkence yapılması ve hadım edilmesi durumunda kölenin hürriyetini kazanacağını, dolayısıyla Sender’in Allah ve resulünün himayesine geçtiğini bildirmiştir (İbn Sa‘d, VII, 506; Müttakī el-Hindî, XIII, 428-429).

Resûl-i Ekrem tarafından âzat edilen Sender, Medine’de onun yakın çevresinde yaşayarak hizmetinde bulundu. Hz. Peygamber’in vefatından kısa bir süre önce yanına gelip vefatından sonra kendisiyle kimin ilgileneceğini, bu hususta kendisine ne tavsiye edeceğini sordu. Resûlullah da onu bütün müslümanlara emanet ettiğini söyledi. Hz. Ebû Bekir halife olunca Sender kendisine Resûl-i Ekrem’in sözünü bildirdi, o da Sender’i korumaya devam etti. Hz. Ömer’in hilâfetinde de aynı şeyi hatırlatınca Ömer, Medine’de kaldığı veya başka bir yere gitmek istediği takdirde kendisine yardımcı olacağını bildirdi. Sender Mısır’a yerleşmeye karar verdiğinde Hz. Ömer, Mısır Valisi Amr b. Âs’a Resûlullah’ın Sender hakkındaki tavsiyesini içeren bir mektup gönderdi. Amr da ona Minye (Münye) adı verilen çok geniş bir arazi ile ev tahsis etti. Sender’in bu mülkünün ölümünden sonra Asbağ b. Abdülazîz b. Mervân’a verildiği (İbn Sa‘d, VII, 506) yahut önce vârislerine intikal edip onların Asbağ’a sattığı (İbn Hacer, II, 322) rivayet edilmektedir. İkinci rivayetten Sender’in hadım edilmeden önce evlenip çocuk sahibi olduğu, Mısır’a çocuklarıyla birlikte gittiği ve soyunun devam ettiği anlaşılmaktadır. Onun Abdullah ve Mesrûh adlı iki oğlunun sahâbî olduğunun belirtilmesi de bunu gösterir (İbnü’l-Esîr, III, 267; İbn Hacer, II, 322; III, 407-408). Sender’e efendisi tarafından verilen ceza ve Mısır’da kendisine arazi tahsisi olayları bazı kaynaklarda Sender’in oğluna nisbet edilmişse de İbn Hacer bunun doğru olmadığını söylemektedir (el-İṣâbe, II, 84-85). Müsle ve hadım etme olayı bazı hadis kaynaklarında Sender’in adı verilerek (Müsned, II, 182, 225; Taberânî, VII, 169; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, VIII, 36), bazılarında ise verilmeden (Ebû Dâvûd, “Diyât”, 7; İbn Mâce, “Diyât”, 29) nakledilmektedir. Mısır’da büyük servet edindiği anlaşılan ve Abdülmelik b. Mervân dönemine kadar (685-705) yaşayan Sender’in vefat tarihi belli değildir. İbn Abdülhakem, Mısırlılar’ın Sender’den biri efendisinden gördüğü zulmü anlatan, diğeri Gıfâr, Eslem ve Tücîb kabilelerine hayır dua içeren iki hadis naklettiklerini söyler (Fütûḥu Mıṣr, s. 138). Kendisinden oğlu Abdullah rivayette bulunmuştur.

BİBLİYOGRAFYA
Müsned, II, 182, 225; , IX, 438-439; İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VII, 505-507; İbn Abdülhakem, Fütûḥu Mıṣr (Torrey), s. 137-139, 302-303; Taberânî, el-Muʿcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut 1405/1984-85, V, 268-269; VII, 169; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, Haydarâbâd 1354, VIII, 36; İbn Abdülber, el-İstîʿâb (Bicâvî), II, 688-689; III, 924; IV, 1597; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, II, 260, 464-465; III, 267-268; İbn Hacer, el-İṣâbe, I, 551; II, 84-85, 131-132, 322; III, 407-408; Şemseddin es-Sehâvî, el-Faḫrü’l-mütevâlî fî meni’ntesebe li’n-nebî mine’l-ḫademi ve’l-mevâlî (nşr. Meşhûr Hasan Mahmûd Selmân), Zerkā/Ürdün 1407/1987, s. 48-49; Süyûtî, Derrü’s-seḥâbe fî men deḫale Mıṣr mine’ṣ-ṣaḥâbe (nşr. Hâlid Abdülfettâh Şibl Ebû Süleyman), Beyrut 1417/1997, s. 67; Müttakī el-Hindî, Kenzü’l-ʿummâl, V, 707; XIII, 428-430.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 512 numaralı sayfada yer almıştır.