SİNEKLİ BAKKAL

Halide Edip Adıvar’ın (ö. 1964) II. Abdülhamid devri İstanbul’unun sosyal ve siyasal hayatını anlatan romanı.

Müellif:

Romandaki olaylar İstanbul Aksaray’da Sinekli Bakkal mahallesinde geçer. Mahallenin imamı İlhâmi Efendi’nin kızı Emine, babası istemediği halde aynı mahallede orta oyuncu-karagözcü Tevfik’le evlenince babası tarafından evlâtlıktan reddedilir. Orta oyununda zenne rolüne çıktığı için “Kız Tevfik” diye tanınan Tevfik, evlendikten sonra Emine’nin ısrarı ile oyunculuğu bırakıp dayısından kalan bakkal dükkânını işletir, ancak bakkallık ona göre bir iş değildir. Sıkı bir dinî terbiye ile yetiştirilen Emine, Tevfik’le anlaşamayınca babasının evine döner. Tevfik ise kısa zamanda İstanbul’un tanınmış bir oyuncusu olur. Ancak bir oyunda karısının taklidini yaptığı için sürgüne gönderilir. Emine’nin Tevfik’ten Râbia adlı bir kızı dünyaya gelir. İlhâmi Efendi güzel sesli torununu da sıkı bir dinî terbiye altında hâfız olarak yetiştirir. Ramazan ve kandillerde camilerde, konaklarda mukabele ve mevlid okuyan Râbia’nın şöhreti çevrede yayılır. Aynı sokakta oturan Zaptiye Nâzırı Selim Paşa’nın karısı Sabiha Hanım, Râbia’yı dinler ve çok beğenir. Râbia’ya aynı konağa gidip gelen Mevlevî şeyhi Vehbi Dede mûsiki dersleri vermeye başlar. Selim Paşa’nın oğlunun İtalyan asıllı piyano hocası Peregrini de bu vesileyle dinlediği kızın sesine hayran olur.

Bir gün Tevfik sürgünden döner ve tekrar bakkal dükkânını işletmeye başlar. Râbia annesiyle dedesinin engellemelerine rağmen babasını arar; karşılaştığında onu çok sever ve dedesinin evinden ayrılıp babasıyla yaşamaya başlar. Farklı bir tarzda okuyan ve alaturka mûsikide âdeta çığır açan Râbia’yı dinlemek için Vehbi Dede ile Peregrini, Tevfik’in dükkânına gidip gelmeye başlar. Bu arada Selim Paşa’nın oğlu Hilmi rejim muhalifleriyle birlikte Abdülhamid istibdadını yıkmak için gizlice çalışmakta, Avrupa’da faaliyette bulunan Jön Türkler’in neşriyatını takip etmektedir. Bir ihbar üzerine kendisine yardım eden Tevfik’le birlikte tutuklanarak Şam’a sürülür. Babasının oyun arkadaşı Cüce Râkım ile yalnız kalan Râbia bakkallık ve hâfızlıkla hayatını sürdürür. Bu arada Râbia ile Peregrini arasındaki hoca-talebe ilişkisi bir süre sonra aşka dönüşür. Peregrini ölen annesinden kalan serveti alarak İstanbul’a gelir, müslüman olur ve Osman adını alır. Râbia ile evlendikten sonra Sinekli Bakkal sokağına, o sırada ölen imamın evine yerleşir. Abdülhamid rejimine tam bir sadakatle bağlı bulunan ve padişah aleyhindeki faaliyetleri acımasızca cezalandıran Selim Paşa oğlunu sürgüne gönderdikten sonra babalık duygusuyla değişmeye başlar ve görevinden ayrılır. 1908’de Meşrutiyet’in ilânıyla sürgünden dönenler arasında Tevfik de vardır. Bu arada bir çocuğu olan Râbia eşi ve oğluyla birlikte Sinekli Bakkal’da mutluluk içinde geleceğe dair planlar yapmaya başlar.

Önceki romanlarından farklı olarak Halide Edip burada, gençlik yıllarını geçirdiği II. Abdülhamid devri İstanbul’unun arka sokaklarında yaşayan fakir halkın sosyal problemleriyle birlikte devrin siyasî meselelerini farklı bir bakış açısıyla ele almıştır. Tema ve yapı bakımından karagöz kişilerinin temel karakter özelliklerini taşıyan kalabalık kadrosuyla bir toplumda geçici ve sabit değerlerin başarıyla işlendiği Sinekli Bakkal ihtilâlcisinden paşalarına, şehzade ve câriyelerden kambur ve Çingene oyuncularına, jurnalcilerden tulumbacılara kadar toplumun hemen her kesiminden insanların yer aldığı şahıslar kadrosuna ve birbirinden farklı meselelerin tartışıldığı oldukça zengin bir muhtevaya sahiptir. Roman, İstanbul’un modernleşme sürecinin henüz başlamadığı tipik bir sokağını Batılılar’a tanıtma amacıyla yazılmış olsa da Türk roman geleneğinde bir merhale teşkil etmektedir. Yazar, Türk-Osmanlı ile Batı kültür ve medeniyeti arasında mukayeseler yapmış ve asırlardır mücadele eden unsurların bir araya gelebileceğini göstermek istemiştir. Doğu ve Batı’ya mensup iki insanın evlenmesiyle roman bu iki dünyanın birleşebileceğini ortaya koyması bakımından önemli bulunmuştur.

Ekseninde din ve mûsiki bulunan romanda yazar İslâmiyet’in taassup ve tasavvuf yorumlarıyla farklı iki yönünü vermeye çalışmış, dinin yasakçı ve korkutucu yönünü İlhâmi Efendi’ye, sevgi ve hoşgörü tarafını Vehbi Dede’ye temsil ettirmiştir. Kâinatı bir gölgeler âlemi olarak gören Vehbi Dede’nin bilerek, Tevfik’in ise yaşayarak Râbia’ya öğrettiği sevgi belki de dünyayı kurtaracak tek değerdir. Romanda İslâmiyet’i ve dinî mûsikiyi temsil eden aslî karakter Râbia’dır. Esasen ferdin hürriyetine inanan Halide Edip, Türk kültürünün birleştirici unsurlarını din, mûsiki ve seyirlik oyunlarında bulur.

Halide Edip’in olgunluk döneminin örneği kabul edilen romanda onun ferdiyetten toplum hayatına geçtiği, yakın mâziye ve onun kültürel değerlere karşı saygıyla baktığı görülür. Sinekli Bakkal, bir bakıma mâzinin bugün için kaybolmuş bazı değerlerine karşı hasreti de ihtiva etmektedir. Bu hasret, yazarın eserini kaleme aldığı sırada memleketinden uzakta bulunuşuyla da izah edilmiştir. Romanında mâziye ait değerleri Batı kültür değerleriyle mukayese etmiş ve Türklüğün değerlerini Batılılar’ın değerlerinden üstün bulmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar da romanı “kaybedilmemesi lâzım gelen değerlerin ve yeni kurtarıcı düşüncelerin sentezi” olarak değerlendirmiştir.

1935 yılında The Clown and His Daughter adıyla Londra’da basılan roman, aynı yıl Haber gazetesinde tefrika edildikten sonra (nr. 1352-1485, 11 Ekim 1935 – 24 Şubat 1936) Sinekli Bakkal adıyla kitap halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1936). 1942 yılı Cumhuriyet Halk Partisi roman ödülünde birinci olan eser 1967’de sinemaya uyarlanmış, Sırpça, Portekizce, Fince ve Fransızca’ya da çevrilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşadığım Gibi (haz. Birol Emil), İstanbul 1970, s. 304-308.

İnci Enginün, Halide Edib Adıvar’ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi, İstanbul 1978, s. 244-295.

Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İstanbul 1983, I, 129-150.

Samet Ağaoğlu, “Sinekli Bakkal”, Yücel, sy. 85-87, İstanbul 1942, s. 5-9.

Tülay Er, “Sinekli Bakkal Romanında Kültürel Ögeler ve Kültürel Süreçler”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, III/1, Ankara 1987, s. 49-65.

İsmail Parlatır, “Türk Romanında Tipler: Rabia”, , sy. 500 (1993), s. 299-307.

Zeynep Uysal, “Bir Toplum Projesinin Peşinde Halide Edip Adıvar”, Doğu Batı, s. 35, Ankara 2006, s. 87-107.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 248-249 numaralı sayfalarda yer almıştır.