SİVRİHİSAR

Eskişehir iline bağlı ilçe merkezi.

Müellif:

Eskişehir’in güneydoğusunda Güneş dağına ait bir tepenin kuzey eteklerinde eğimli bir alanda kurulmuş olup deniz seviyesinden yüksekliği 1070-1050 metreler arasındadır. Şehir dağın eteklerinden ovaya doğru gelişme göstermiştir. Antikçağ’daki ismi Palia veya Spania (Spalia) olup Efes’ten başlayan Kral yolu şehrin yakınından geçmekteydi. İçinde bulunduğu bölge Frigler’den sonra Lidyalılar’ın, Persler’in, Büyük İskender’in ve Roma’nın hâkimiyetinde kaldı ve Bizans İmparatorluğu zamanında önemli ölçüde gelişti. Bizans İmparatoru I. Iustinianos’un VI. yüzyılda (muhtemelen 553 yılından sonra) antik Palia şehrinin üzerine Iustinianopolis adıyla bir kale yaptırmasının ve Bizans askerî yolu üstünde olmasının rolüyle gelişmesine devam etti. Yakınında bulunan önemli şehirlerden Pessinus’u (Ballıhisar) geride bıraktı. 700’lü yıllara doğru Pessinus başpiskoposu Iustinianopolis Kalesi’nde ikamet etmeye başladı.

Sivrihisar, Malazgirt Muharebesi’nden sonra 1074’te Anadolu içlerine doğru ilerleyen Selçuklular’ın hâkimiyetine girdi. 1092’de Melikşah’ın ölümü üzerine bölge I. Kılıcarslan’ın idaresine geçti. Anadolu Selçukluları zamanında uzun süre uç merkezi olarak kaldı ve bu dönemde Anadolu’nun belli başlı şehirleri arasında yer aldı. Bugün de mevcut olan pek çok tarihî eser o devirden kalmadır. III. Gıyâseddin Keyhusrev’in nâibi Emînüddin Mîkâil tarafından yaptırılan ulucami (673/1274), Hazinedar Necîbüddin’in inşa ettirdiği Necîbüddin Mescidi, Kılıç Mescid Camii, Hamam’da Karahisar Camii bu eserler arasında sayılabilir. Sivrihisar Kalesi sivri kayalar üzerine inşa edilmiş olduğundan Türkler’in idaresine geçtikten sonra coğrafî yapısına nisbetle bu adla anılmaya başlanmış olmalıdır. Osmanlılar’ın son döneminde Aydın vilâyetindeki Sivrihisar’la (günümüzde İzmir’e bağlı Seferihisar) karıştırılmaması için yazışmalarda “Ankara Sivrihisarı” şeklinde kullanılmasına karar verildi.

Anadolu’daki Moğol / İlhanlı idaresi sonrasında Karamanoğulları’nın eline geçen Sivrihisar, Orhan Gazi zamanında Ankara’nın fethinin ardından 757 (1356) yılında Osmanlı idaresi altına alındı. Orhan Gazi’nin ölümüyle burası tekrar Karamanoğulları tarafından ele geçirildi. 1362’de Bursa’da tahta çıkan I. Murad ilk iş olarak kuvvetli bir ordu toplayıp 764 (1363) baharında Anadolu tarafına sefere çıktı. Eretna Beyliği kuvvetlerini Eskişehir yakınında bozguna uğrattığı gibi Karamanoğulları’nı da geri çekilmeye zorladı. Bu şekilde Sivrihisar tekrar Osmanlılar’ın hâkimiyetine geçti. Ankara Savaşı’nın ardından Anadolu’daki beyliklere topraklarını iade eden Timur, Sivrihisar’ı Kırşehir ve Beypazarı ile birlikte Karamanoğulları’na verdi. Şehzadeler arası mücadeleler sırasında Süleyman Çelebi tarafından muhasara edildiyse de alınamadı. I. Mehmed tahta geçtikten sonra Karamanoğulları Beyliği üzerine sefer düzenledi. Sefer neticesinde yapılan antlaşma gereği aralarında Sivrihisar’ın da bulunduğu bazı şehirler Osmanlılar’a geri verildi (818/1415).

Osmanlı idaresi altında Sivrihisar’ın fizikî durumuyla ilgili ilk bilgiler XV. yüzyılın ikinci çeyreğine aittir. 891’de (1486) biri Ermeni, yirmi dördü müslüman olmak üzere yirmi beş mahallesi bulunan şehrin tahminî nüfusu 3100 kişi (587 hâne, 141 mücerret) kadardı. Bu tarihte en kalabalık mahalle, doksan bir hânesi ve on sekiz mücerret erkek nüfusu bulunan Ermeni mahallesi idi. Müslüman mahallelerinden en kalabalık nüfusu olan mahalle ise Çöpük’tü (otuz sekiz hâne, on yedi mücerret). Bunu otuz beş hâne, yedi mücerret nüfusla Kılınç ve Kethüdâ mahalleleri takip etmekteydi. Diğer mahalleler Ahî Fethüddin, Araklı, Mescid-i Veled-i İhtiyâr, Kayalı, Hazinedar, Hacı Minnet, Hacı Veyis, Çapaklı, Hacı Hasan, Elmalı, Kapıcı, Kazzaz Sinan, Akdoğan, Tatlar, Veled-i Koçaç, Fâruk, Yenice (Seyyid Mahmud), Cami, Gedik, Hacı Ashab ve Hacı Kutbeddin adlarını taşımaktaydı (BA, TD, nr. 23, s. 346-355). 927 (1521) yılı tahrir kayıtlarında ise mahalle sayısında bir değişiklik olmadığı görülür. Ancak Mescid-i Veled-i İhtiyâr mahallesi Eskici Hacı, Veled-i Koçaç mahallesi ise Umuroğlu adlarıyla da anılmaya başlandı. Bu tarihte nüfus yaklaşık 3500’e (621 hâne, 303 mücerret) yaklaştı. En kalabalık mahalle yine Ermeniler’in topluca ikamet ettiği yerleşme alanıydı (116 hâne, elli üç mücerret). Müslüman mahalleleri arasında en kalabalığı yine Çöpük’tü (otuz sekiz hâne, yirmi üç mücerret). Bunu otuz yedi hâne, yirmi iki mücerretle Kapıcı ve otuz altı hâne, on dört mücerretle Kılınç mahalleleri takip etmekteydi (BA, TD, nr. 111, s. 243-255). XVI. yüzyılın ilk yarısında Sivrihisar’da iki cami, on bir mescid ve on iki zâviye bulunuyordu. Ayrıca vakıflar arasında bir bedesten, beş hamam ve elli dört dükkân mevcuttu (166 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri 937/1530, Ankara 1995, s. 131-133). Ayrıca geliri timar olarak verilen bir başhâne vardı.

XVII. yüzyıl sonlarında şehrin nüfusunda büyük bir düşüş oldu. 1110 (1698-99) yılına ait avârız tahririnde mahalle isimleri kaydedilmediği için mahalle sayısı bilinmeyen şehirde 189 nefer müslüman, kırk iki nefer gayri müslim erkek nüfus vardı (yaklaşık 1200 kişi). XIX. yüzyıl sonlarına doğru şehrin nüfusu önemli oranda arttı. 1893’te şehirde 12.210 kişi yaşamaktaydı. Şemseddin Sâmi, Sivrihisar’ın oldukça mâmur ve gelişmiş bir ticaretinin bulunduğunu belirtir; nüfusu 11.211 kişidir; ayrıca çarşısı, birkaç camisi, rüşdiye mektebi ve 1500 ciltlik kütüphanesi olduğunu kaydeder. 1917 yılında ise şehrin nüfusu tekrar önemli oranda azalarak 6356 kişiye düştü (BA, DH.EUM.MEM, nr. 94/49, lef 1).

Sivrihisar, XV. yüzyılda ve XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde Hudâvendigâr sancağına bağlı bir nahiye, 1530’da kaza olarak kaydedilmiştir. XVII. yüzyılda da Hudâvendigâr sancağına bağlı kazalar arasında yer alıyordu. Bu durum XIX. yüzyıla kadar devam etti. Bu asırda yapılan yeni idarî düzenleme sonrasında Sivrihisar, Ankara vilâyetine bağlı bir kaza merkezi oldu. 22 Mart 1331 (4 Nisan 1915) tarihli irade ile Kütahya sancağına bağlı Eskişehir’in livâ haline getirilmesiyle Sivrihisar kazası Mihalıççık ile birlikte Ankara’dan ayrılarak Eskişehir’e ilhak edildi (BA, UMVM, nr. 123/128; BA, DH.EUM.MH, nr. 101/1).

891 (1486) yılında Sivrihisar nahiyesi 140 köyden meydana geliyordu. Tahminî nüfus 12.000-12.500 (2292 hâne, 621 mücerret) kadardı. 1521’de köy sayısı 108’e düştü. Kırsal kesimde yaşayan nüfus sayısı önceki sayıma göre azaldı. Bu dönemde toplam nüfus 9500-10.000 kadardı (1718 hâne, 643 mücerret). XVII. yüzyılın sonlarında ise köy sayısı elli altıya geriledi; köylerin nüfusu da önemli oranda azalarak yaklaşık 1500’lere kadar indi (295 nefer). 1831 sayımına göre Sivrihisar kasaba ve köylerinin nüfusu 12.500-13.000 civarındaydı (6290 erkek nüfus). XIX. yüzyıl içerisinde Sivrihisar’ın nüfusunda büyük oranda bir artış meydana geldi ve 1893’te toplam nüfusu 34.903’e kadar yükseldi. XX. yüzyıl başlarında nüfus 32.442’ye düştü.

XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında Sivrihisar’da Kafkasya, Kırım, Romanya, Bulgaristan ve Bosna taraflarından Osmanlı topraklarına göç eden muhacirler iskân edildi. Bunların bir kısmı mevcut köylere yerleştirilirken bazıları için yeni köyler kuruldu. Bu şekilde yeni kurulan köylerin isimleri şunlardır: Ertuğrul, Osmaniye, Orhaniye, Hudâvendigâr, Selimiye, Süleymaniye, Aziziye, Mecidiye, Mahmudiye, Hamîletülâsâr ve Zafer-i Hamîdî (BA, İ.HUS., nr. 145/1324 B/55; nr. 163/1326 M/31; BA, DH.MKT, nr. 1201/4, lef 1; BA, DH.TMIK-S, nr. 34/44; BA, YA.RES, nr. 75/19, lef 2). Sivrihisar XIX. yüzyılın sonlarında meydana gelen kolera salgınından etkilendi ve bazı köylerde ölümler oldu (BEO, A.MKT.MHM, nr. 552/27, lef 4; Y.A.HUS, nr. 302/79, lef 2). 22-23 Temmuz 1905 gecesi Sivrihisar kasabasında gayri müslimlerin ikamet ettiği mahallede çıkan yangında 80-100 ev yandı ve iki kişi yaralandı (BA, DH.MKT, 991/24, lef 1-2; nr. 1007/42, lef 1).

Sivrihisar’da önemli şahsiyetler yetişmiştir. İstanbul’un ilk kadısı olan Hızır Bey ve onun oğlu olup bir ara vezirliğe getirilen, Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid devirlerinin önemli âlimlerinden Sinan Paşa, meşhur mutasavvıflardan Aziz Mahmud Hüdâyî Sivrihisar’da büyümüştür. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde devlet yönetimine damgasını vuran Çandarlı ailesinin de Sivrihisarlı olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca Sivrihisar çeşitli rivayetlerde Nasreddin Hoca ve Yûnus Emre ile de irtibatlandırılır.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra 17 Temmuz 1921’de Yunanlılar’ın işgaline uğrayan Sivrihisar 1 Eylül 1922’de kurtarıldı. Cumhuriyet döneminin başlarında 1927 yılında 5989 olan şehrin nüfusu 1950’de 6615’e, 1970’te 8429’a yükseldi ve ilk defa 1985’te 10.000’i geçti (10.083); 2000 sayımı verilerine göre 10.574’e ulaştı. 2007 verilerine göre ise 10.293’e geriledi. Sivrihisar bugün tarihî dokusuyla dikkat çeken bir ilçe merkezi olup büyük bölümü sit alanı ilân edilmiştir. Önemli tarihî eserleri arasında Anadolu’nun en büyük ahşap direkli camilerinden olan ulucami, İlhanlı Beyi Sultan Şah için Melikşah tarafından yaptırılan Alemşah Kümbeti (728/1327-28), Necîbüddin Mustafa’nın Hoşkadem Camii, Kurşunlu Cami (897/1492) ve Saat Kulesi zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA
Ankara Vilâyeti Salnâmesi (1311), s. 270-273; a.e., 1318, s. 154-157; Âşıkpaşazâde, Târih (Atsız), s. 145; Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 111-114, 193-196; Kâtib Çelebi, Cihannümâ, s. 657; Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı: 1831 (Ankara 1943), Ankara 1997, s. 96; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 352; a.mlf., Çandarlı Vezir Ailesi, Ankara 1974, s. 1; W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası (trc. Mihri Pektaş), İstanbul 1960, s. 91, 219, 234-235, 245-246; Tahsin Özalp, Sivrihisar Tarihi, Eskişehir 1960; Eskişehir İl Yıllığı 1973, Eskişehir, ts. (Uğur Matbaası), s. 47; Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyasına Giriş I: Anadolu’nun İdarî Taksimatı, Ankara 1988, s. 74-76; Halime Doğru, XV. ve XVI. Yüzyıllarda Sivrihisar Nahiyesi, Ankara 1997; Orhan Keskin, Bütün Yönleriyle Sivrihisar, İstanbul 2001; Kāmûsü’l-a‘lâm, IV, 2582-2583; Besim Darkot, “Sivrihisar”, İA, X, 726-728; J. H. Kramers – [C. H. Bosworth], “Siwri Ḥiṣār”, EI2 (İng.), IX, 691-692; Feridun Emecen, “Hudâvendigâr”, DİA, XVIII, 286; Halil İnalcık, “Murad I”, a.e., XXXI, 156.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 289-291 numaralı sayfalarda yer almıştır.