MAL HATUN

Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Bey’in hanımı.

Müellif:

Hayatı ve kimliğine dair bilgi yoktur. İlk Osmanlı kaynaklarında Mal Hatun / Malhun Hatun olarak geçer ve kendisinden genellikle Osman Bey’in hanımı, Şeyh Edebâli’nin kızı ve Orhan’ın annesi diye söz edilir. Orhan Bey’in annesi olma ihtimali varsa da Şeyh Edebâli ile bir ilgisinin bulunmadığı kesindir. Adına, Osmanlı tarihinin bugüne ulaşan ilk belgelerinden evâsıt-ı Rebîülevvel 724 (8-18 Mart 1324) tarihli Mekece vakfiyesinin şahitleri arasında Mal Hatun bint Ömer Bey şeklinde rastlanır. Bu durum onun Osman Bey’le bir bağının olduğunu açık biçimde gösterir. Zira burada şahitler sıralanırken önce Osman Bey’in oğullarının (Çoban, Melik, Hâmid, Pazarlı) ve kızının (Fatma) adı zikredilmiş, hemen ardından Ömer Bey kızı Mal Hatun, Melik kızı Melek ve Akbaşlı kızı Efendire’nin adları yer almıştır. Bu son üç hanımın Osman Bey ve Orhan Bey’in eşleri olma ihtimali üzerinde durulur. Mal Hatun’un isminin ilk sırada kaydedilmesi, onun Osman Bey’e çocuk veren ve o sırada hayatta bulunan hanımı olduğunu akla getirir. Bu kayıttan ve Osmanlı tarih geleneğinden akseden rivayetlerden hareketle onun Orhan Bey’in annesi olduğu hususu genel kabul görmüştür. Ancak bu bilgi kesinlik kazanmış değildir. Belgede Mal Hatun’un babası olarak zikredilen Ömer Bey’in kimliği konusunda da bazı tahminler yürütülmüştür. Bu tahminlere göre Ömer Bey, Osman Bey ile yakından ilişkisi olan Umurlu Beyliği’nin kurucusu Umur/Ömer Bey’dir. Bununla beraber Umur ve Ömer adlarının yazılış şekillerinin (امور / عمر) birbirinden farklı olması, onun Osman Bey’e bağlı önde gelen idarî-askerî görevlilerden veya aşiret yapısı içinde kendisiyle hareket eden beylerden biri olabileceğini de düşündürür. Yani Mal Hatun câriye kökenli değil önemli bir şahsın kızıdır. Bunun dışında Mal Hatun hakkındaki diğer bilgiler, ilk Osmanlı kaynaklarının doğru olup olmadığı konusunda derin şüpheler bulunan rivayetlerine dayanır.

İlk Osmanlı tarihçilerinden Âşıkpaşazâde, Mal/Malhun Hatun’u Şeyh Edebâli’nin kızı diye gösterir ve Osman’ın gördüğü rüyayı büyük bir devletin doğuşunun müjdecisi olarak yorumlayan Şeyh Edebâli’nin kendisine kızını verdiğini kaydeder; Orhan Bey’in de onun oğlu olduğunu bildirir. Ayrıca Şeyh Edebâli ile Mal Hatun’un bir iki ay arayla vefat ettiklerini ve onlardan üç ay sonra vefat edecek olan Osman Bey’in her ikisini Bilecik’te kendi elleriyle defnettiğini ekler. Bu bilgi doğru ise Orhan’ın annesinin vefat tarihi 1324’e denk düşer. Fakat bu rivayet aynı tarihli Mekece vakfiyesiyle çelişir, çünkü burada Mal Hatun’un adının yer alması onun Osman Bey’den sonra öldüğünü açık biçimde gösterir. Bununla beraber Şeyh Edebâli’nin kızının adını Râbia ve Bâlâ Hatun olarak farklı şekilde kaydeden tarihçiler de vardır. Ancak Bâlâ Hatun ismi yazılışı Mal Hatun imlâsının istinsahı sırasında yapılan bir yanlışa dayanır (Kitâb-ı Tevârîh-i Âl-i Osmân, vr. 29b’de Bâlâ Hatun, 39a’da Mal Hatun). Oruç Bey ısrarlı biçimde, Âşıkpaşazâde’nin Târih’ini görmüş olmasına rağmen Şeyh Edebâli’nin kızı olan Orhan’ın annesinin adını Râbia Hatun diye yazar (Oruç Beğ Tarihi, s. 8-9, 13). Çeşitli rivayetlere yer veren ilk Osmanlı tarihçilerinden Neşrî ise Mal Hatun hakkında hiçbir kaynakta rastlanmayan bir hikâye anlattığı kısımda onun kimin kızı olduğunu belirtmez. Ancak ilerleyen bahislerde Âşıkpaşazâde’nin Şeyh Edebâli ve Mal Hatun’la ilgili bilgilerini aynen tekrarlar. Bu durum, onun iki rivayeti birbiriyle telif etmeden kaynaklardaki metinleri olduğu gibi aktardığını gösterir. Neşrî ilk rivayetinde, henüz genç yaşta olan Osman Bey’in Mal Hatun’u Eskihisar’a (Eskişehir) giderken konakladığı İtburnu köyünde (bugün Söğüt ile Söğütönü arasındaki yol üzerinde Uludere köyü) gördüğünü ve ona âşık olduğunu, ardından babası Ertuğrul’a durumu bildirerek kızı istemesini talep ettiğini, ancak Mal Hatun’un aradaki eşit olmayan konum dolayısıyla bu teklifi kabul etmediğini, gerçek sebebin ise daha sonra anlaşıldığını, çünkü Mal Hatun’a Osman Bey’in maksadının kendisiyle gönül eğlendirmek olduğunun söylendiğini nakleder. Ayrıca Osman Bey’in misafir kaldığı Eskihisar beyine bir eğlence meclisi sırasında durumu açtığını, beyin de kızda gönlü olduğunu anlayınca Mal Hatun’u kaçırıp yakınlarından birinin yanında gizlediğini ekler (Cihannümâ, s. 38). Bu hikâyede adı geçen İtburnu köyüne ait tahrir kayıtlarında burası ortakçı statüsünde bir köy olarak gösterilir (BA, TD, nr. 438, s. 225). Bu da -eğer sonradan köyle ilgili bir iskân değişikliği yoksa- köy halkının mahallî kimliklerinin Osmanlı öncesine dayandığı anlamına gelir. Bazı araştırmacılar hikâyede adı geçen Osman Bey’in hanımının, Mal Hatun ile karıştırılan ve daha alt statüde bulunan başka bir kadın olma ihtimaline vurgu yapar (Peirce, s. 41-42). Bütün bu karışık rivayetler dışında Mal Hatun’la ilgili bilgi yoktur. XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait Osmanlı resmî kayıtlarında Şeyh Edebâli’nin kızının Orhan Bey’in annesi olduğu bilgisi kabul görmüştür. Açık olan husus Mal Hatun’un Şeyh Edebâli’nin kızı olmadığıdır. Onun Orhan Bey’in annesi olup olmadığı konusunda da kesinlik yoktur. Johannes Tralow’un Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla ilgili Almanca romanı onun adını taşır (Malchatun, Berlin 1952). Mal Hatun’a atfedilen türbe Bilecik’tedir.

BİBLİYOGRAFYA

Âşıkpaşazâde, Târih (Atsız), s. 95, 115; Oruç Beğ Tarihi: Giriş, Metin, Kronoloji, Dizin, Tıpkıbasım (haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2007, s. 8-9, 13; Neşrî, Cihannümâ (haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s. 38, 40-41, 69; Tevârîh-i Âl-i Osmân, İÜ Ktp., TY, nr. 2438, vr. 29b, 39a; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 105-106, 115; a.mlf., “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi, 724 Rebîülevvel / 1324 Mart”, TTK Belleten, V/19 (1941), s. 277-288; M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1980, s. 3; L. P. Peirce, Harem-i Hümayun: Osmanlı İmparatorluğu’nda Hükümranlık ve Kadınlar (trc. Ayşe Berktay), İstanbul 1993, s. 41-42; H. W. Lowry, Erken Dönem Osmanlı Devleti’nin Yapısı (trc. Kıvanç Tanrıyar), İstanbul 2010, s. 81-84; Cemal Sakallı, “Osmanlı Kuruluş Romanı: Malchatun ve Yazın-Tarih İlişkisi Üzerine”, Littera: Edebiyat Yazıları, XXVIII, Ankara 2011, s. 7-20.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 182-183 numaralı sayfalarda yer almıştır.