MEVLÂY REŞÎD

Ebü’l-İzz Mevlây er-Reşîd b. Muhammed eş-Şerîf b. Alî el-Hasenî el-Alevî (ö. 1082/1672)

Alevî (Filâlî) sultanı (1664-1672).

Müellif:

1040’ta (1630-31) Sicilmâse’de doğdu. Eğitimini burada tamamladı ve babası Mevlây Muhammed eş-Şerîf’in 1069’da (1659) vefatına kadar bu şehirde kaldı. Babasının ölümü üzerine kendisine bir kötülük yapmasından çekindiği kardeşi Mevlây II. Muhammed’den kaçıp rakipleri Dilâîler’in zâviyesine sığındı. Önceleri iyi karşılanmasına rağmen kendisi yüzünden doğabilecek sıkıntılar sebebiyle oradan ayrılması istenince az sayıdaki taraftarıyla birlikte önce Azrû’ya, ardından Fas şehrine gitti. Ancak şehrin hâkimi Ebû Abdullah ed-Düreydî oraya girmesine izin vermeyince Tâze’ye (Tâzâ) geçti (1074/1663).

Tâze’de Ehl-i beyt mensuplarına karşı muhabbet besleyen Şeyh Ebû Abdullah el-Levâtî’den destek gördü. Rivayete göre orada bulunduğu sırada bir hükümdar gibi davranan ve müslümanlara zulmeden çok zengin bir yahudiyi öldürmüş, onun büyük servetini taraftarlarına dağıtmıştır. Sonradan bir efsaneye dönüşen ve Fas’ta her yıl düzenlenen halk bayramıyla hâtırası günümüze ulaşan bu davranışıyla halk üzerinde büyük bir nüfuz elde etti. Neticede İznâssen (Yeznâssen) kabilelerinin desteğini sağladı, böylece kardeşi Muhammed’e karşı bir ordu hazırlama imkânı buldu. 1664’te Angâd Arap kabilesinin katılımını da sağladıktan sonra Vecde’ye (Vücde) yerleşerek bir hükümdar gibi hareket etmeye başladı. Öte yandan kardeşi Mevlây Muhammed gücünü daha da arttırmasına fırsat vermeden onun üzerine yürüdü. Ancak daha savaşın başında bir kurşunla yaralanıp ölmesi dengeyi bir anda Reşîd’in lehine çevirdi (9 Muharrem 1075 / 2 Ağustos 1664). Karşı taraftaki askerlerin büyük bir bölümünün kendisine katılmasıyla kolay bir zafer kazanarak sultanlığını kesinleştiren Mevlây Reşîd kısa sürede Doğu Fas bölgesinin tamamından biat almayı başardı; ardından isyanlara sahne olan Tâze’ye yürüdü. Şiddetli çatışmalardan sonra zaptettiği bu şehri geçici hükümet merkezi yaptı; çevrede yaşayan Arap ve Berberî kabilelerini hâkimiyeti altında topladı.

Mevlây Reşîd’in önündeki en âcil mesele kardeşinin Sicilmâse’de vekil bıraktığı, babasının ölümüyle sultanlığını ilân eden oğlu Muhammed es-Sagīr’i itaat altına almaktı. Sicilmâse üzerine giden Mevlây Reşîd uzun bir muhasaranın ardından yeğeni tarafından terkedilen şehri ele geçirdi (1075/1665). Şehrin surlarını tamir ettirdikten sonra Tâze’ye döndüğü günlerde henüz hâkimiyetini tanımamış olan Fas şehri halkı ve çevresindeki Araplar’ın kendisiyle savaşa hazırlandığını öğrenince hemen Fas’a yürüdü; karşısına çıkan kuvvetleri birkaç defa yendi; ancak Fas şehrine giremedi. Meseleyi barış yoluyla çözmeye çalıştı, bunda da başarı sağlayamayınca Tâze’ye döndü. Bu arada Cezayir’deki Osmanlı idarecileriyle irtibat kurup kardeşinin 1649’da imzaladığı antlaşmayı yeniledi ve doğu sınırını emniyete aldı.

Ülkesinin sınırlarını Akdeniz sahilindeki dağ silsilesine kadar genişleten Mevlây Reşîd, daha sonra Rif sahilindeki el-Mezimme (Albouzéme) körfezinde İngilizler’in ticarî koloni kurmasına izin veren Şeyh Ebû Muhammed Abdullah el-Arrâs’ın üzerine yürüdü. Onun isyanını bastırarak Rif bölgesinde istikrarı sağladı. Ardından, Dilâîler’in valisi iken bağımsızlığını ilân eden Ebü’l-Abbas ed-Düreydî’nin hâkimiyetinde bulunan Kuzey Fas’ın merkezi Fas şehrini almak için harekete geçti. Düreydî teslim olmayı reddedince muhasaradan sonra Fâsülcedîde’ye girdi (3 Zilhicce 1076 / 6 Haziran 1666). Bu sırada kaçmayı başaran Düreydî yakalanıp öldürüldü. Mevlây Reşîd, herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan Fâsülkadîm’e girip halktan biat aldı. Siyasî liderleri şiddetle cezalandırırken âlimlere ve halka iyi davrandı, şehirde yaşayan İdrîsî şerifleri sülâlesinin önemli bir kısmının desteğini sağladı.

Mevlây Reşîd, hâkimiyet alanını batı istikametinde genişletmek için 40.000 kişilik bir ordu ile Kasrülkütâme üzerine yürüdü. Bundan haberdar olan bölge hâkimi Hızır b. Gaylân onunla mücadeleyi göze alamadı ve şehri terkedip önce Asîlâ’ya (Arzila) gitti, oradan da mülteci sıfatıyla Cezayir’e geçti. Mevlây Reşîd, Kasrülkütâme’yi aldıktan sonra (1078/1667) Fas şehrine döndü, orada Selâ ve diğer merkezlerden gelen heyetlerin biatını kabul etti. Bu arada Miknâs ve Tıtvân’ı ele geçirdi. İsyan halindeki kabileleri itaat altına alıp Dilâî Zâviyesi’ne yöneldi ve Batnürrummân yakınında Şeyh Muhammed el-Hâcc’ı mağlûp ederek zâviyesini dağıttı (8 Muharrem 1079 / 18 Haziran 1668); binalarını tahrip etmekle birlikte kendilerine iyi davrandı.

Böylece hâkimiyet alanını Atlas Okyanusu sahillerine kadar yayan Mevlây Reşîd, 1080’de (1669) Şebbâne kabilesinin yönetimindeki Merakeş üzerine giderek bu önemli şehri de ele geçirdi; ardından Fas şehrine döndü. Bu defa isyanlara sahne olan Sûs bölgesine yönelip Târûdânt ve çevresini itaat altına aldı, bölgede istikrarı sağladı (1081/1670). Fas şehrine dönerken bütün Mağrib-i Aksâ’yı (Fas) hâkimiyeti altında toplamış ve bölgede siyasî birliği yeniden sağlamış bulunuyordu. Bir yıl sonra yeğenlerinden biri taht iddiasına kalkışınca Merakeş’e giderek bu isyanı bastırdı. Orada bulunduğu sırada huysuzlanan atının üstünde kafasının bir ağaç dalına çarpması yüzünden öldü (11 Zilhicce 1082 / 9 Nisan 1672). Önce Merakeş Kalesi’nde defnedilen naaşı daha sonra Fas’a nakledilip Şeyh Ebü’l-Hasan İbn Hirzihim’in türbesine gömüldü. Yerine Miknâs valisi olan kardeşi Mevlây İsmâil geçti.

Ebü’l-İz ve Ebü’l-Mekârim unvanları ile anılan Mevlây Reşîd kısa süren saltanatında önemli işler başarmış, muhtelif zâviyeler ve dinî gruplar arasında yaşanan mücadelelere son vererek birliği sağlamıştır. Bu icraatıyla bugünkü Fas Devleti’nin temellerini attığı için Filâlîler’in gerçek kurucusu olarak kabul edilmiştir. Fas tarihçilerinin övgüyle andığı, çok zeki, merhametli, ilim ehline saygı duyan, cömert, sabırlı ve ihtiyatlı bir sultan olarak tanıttığı Mevlây Reşîd imar işlerine de önem vererek önemli yapılar inşa ettirmiştir. Fas’ta zengin kütüphanesiyle dikkat çeken Şerrâtîn Medresesi, Merakeş’te İbn Sâlih Medresesi, yenilediği Rasîf Köprüsü, Fas şehrinin 9 km. doğusunda Sebû nehri üzerinde yaptırdığı dokuz kemerli köprü ve Doğu Fas’ta yolcu kafilelerinin su ihtiyacını karşılamak üzere açtırdığı Âbârü’s-sultân adını taşıyan kuyular bunların en meşhurlarıdır. Aslında Karaviyyîn Camii’nin vakıfları arasında olan ancak başkalarınca sahiplenilen emlâki tekrar aslî konumuna iade etti. Filâlîler döneminde ilk parayı da 1079 (1668-69) yılında o bastırmış, kare şeklindeki Sa‘dî sikkeleri yerine yuvarlak dinar ve dirhemler kestirmiştir (kestirdiği sikkeler hakkında bk. Eustache, VI, 29-47, 663-674). Ülkede ticareti canlandırmak ve halkın refah seviyesini yükseltmek için gayret gösteren Mevlây Reşîd’in Avrupa devletlerine karşı duyduğu güvensizlik yüzünden onlarla ticarî ilişkilerini oldukça sınırlı tuttuğu görülmektedir. Nitekim Rif’ten döndüğü sırada huzuruna çıkan La Campagne d’Albouzéme adlı Fransız şirketi temsilcisine Mağrib’e silâh ve mühimmat getirmesi şartıyla ticaret izni vermiştir. Fransa Kralı XIV. Louis’nin ticareti geliştirmek amacıyla kendisine hediye ettiği silâh ve mühimmat da fayda sağlamamış, onun bu tavrı yüzünden yaşanan gerginlik Fransa’nın Selâ ve Rabat’a saldırılar düzenlemesine yol açmıştır (1671). Mevlây Reşîd, bununla birlikte İngiltere’nin Rif bölgesindeki el-Mezimme körfezinde ticaret merkezi kurmasına müsaade etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
İfrenî, Nüzhetü’l-ḥâdî bi-aḫbâri mülûki’l-ḳarni’l-ḥâdî (nşr. Abdüllatîf eş-Şâdilî), Dârülbeyzâ 1998, s. 425-428; Kādirî, Neşrü’l-mes̱ânî, I, 290, 317-320; II, 51-200; Selâvî, el-İstiḳṣâ, VII, 3-45; A. Cour, L’établissement des dynasties des chérifs au Maroc et leur rivalité avec les Turcs de la régence d’Alger, 1509-1830, Paris 1904, s. 149-193, 240-249; Aziz Samih İlter, Şimali Afrikada Türkler, İstanbul 1936, I, 212-214; D. Eustache, Corpus des monnaies ‘alawites, Rabat 1984, VI, 29-47, 663-674; J. Benoist-Méchin, Histoire des alaouites: 1268-1971, Paris 1994, s. 67-69; İsmail Yiğit, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi: Endülüs (Gırnata) Beni Ahmer Devleti ve Kuzey Afrika İslâm Devletleri, İstanbul 1995, s. 453-455; H. Terrasse, “ʿAlawīs”, EI2 (Fr.), I, 366-369; E. Lévi-Provençal, “al-Ras̲h̲īd (Mawlāy)”, a.e., VIII, 454-455; Muhammed Razûk, “Filâlîler”, DİA, XIII, 71-72.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2004 yılında Ankara’da basılan 29. cildinde, 460-461 numaralı sayfalarda yer almıştır.