KEŞFÜ’l-MÜŞKİL

Haydere el-Yemenî’nin (ö. 599/1203) Arap nahvine dair özgün eseri.

Müellif:

Tam adı Keşfü’l-müşkil fi’n-naḥv’dır. Yemen’deki Benî Temîm kabilesine mensup olan Ebü’l-Hasan Ali b. Süleyman el-Haydere, Zemâr bölgesi şehirlerinden Bekîl’de doğdu. Nahiv, lugat, fıkıh ve kıraat âlimi Ebü’s-Suûd b. Feth el-Yemenî’den ders aldı. Nitekim Keşfü’l-müşkil’inde hocasının nahiv ve kıraat alanlarındaki etkisi görülmektedir. Eserin girişinde bir grubun kendisinden ders almaya geldiğini, soru ve sorunlarının çözümü için ona başvurduklarını söyleyen Haydere’nin bilinen tek öğrencisi fıkıh ve dil âlimi Ebü’l-Hüseyin Ali b. Yahyâ el-Fudaylî’dir. Onun yaşadığı VI. (XII.) yüzyıl Yemen’inde Zeydiyye ve İsmâiliyye mezheplerinin hâkimiyeti, âlimleri din ilimlerinden ziyade dil ve edebiyat meselelerine yoğunlaşmaya sevkediyordu. Haydere’nin çağdaşlarından, hocası veya öğrencisi olabilecek konumdaki dil ve edebiyat âlimlerinden Şemsü’l-ʿulûm adlı hacimli sözlüğün sahibi Neşvân b. Saîd el-Himyerî başta olmak üzere İsmâil b. İbrâhim er-Rabaî, Ehnevî el-Yemenî, Hasan b. İshak el-Yemenî, Hüseyin b. Kum ez-Zebîdî, Es‘ad b. Muhammed el-Yemenî, Rebîa b. Hasan ez-Zemârî, Ali b. Ebü’s-Suûd gibi âlimler sayılabilir. Bunların büyük çoğunluğu nahiv ilmine dair hacimli veya muhtasar çalışmalar ortaya koymuştur. Haydere’nin hacimli eseri de bu yöntemi ve özelliklerini yansıtmaktadır. Haydere Yemen’de vefat etti. Keşfü’l-müşkil’den başka el-Mebânî ve’l-Meʿânî fi’l-Ḳurʾân, el-Maḳṣûr ve’l-Memdûd ve Şerḥu Mülḥati’l-iʿrâb (li’l-Ḥarîrî)’ı günümüze ulaşmıştır (Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 682; Fihrisü’l-maḫṭûṭâti’l-Yemeniyye, II, 1058, 1121).

Müellif kitabının girişinde izlediği yönteme ilişkin bazı açıklamalarda bulunmaktadır. Buna göre kendisi hiçbir kimseyi veya kitabı örnek almamış, eserini, “edipler edibi şeyhim” diye nitelendirdiği hocası Ebü’s-Suûd b. Feth’ten ya kelimesi kelimesine alıp kaydettiği ya da anlam ve mefhum olarak kendisinden aldıkları ile eski nahivcilerin eserlerinden ezberleyip özümsediği bilgilerle oluşturmuştur. Bunlardaki temel bilgilerin gerektirdiği ayrıntılara dair açıklamalar da kendisine aittir. Haydere müellifleri uzun ve kısa yazanlar olmak üzere iki gruba ayırır. Uzun yazanlar faydasız, güvenilmez ve zayıf bilgilere de yer vermiş, kısa yazanlar ise gerekli bilgileri dışarıda bırakmış olabileceğinden, kendi eserini ifrat ve tefritten uzak orta hacimde bir eser olarak ortaya koymuştur. Müellif, İbn Bâbeşâz’ın (Tâhir b. Ahmed, ö. 469/1077) Halîl b. Ahmed’den aktardığı, “Arapça’nın usul ve fürûu vardır, usul bilinmeden fürû bilinemez” sözünden ve başarısızlığın usul bilgisinden ileri geldiğini belirten, “Vüsulsüzlükleri usulsüzlüklerindendir” meselinden hareketle eserini usul ve fürû esasına göre “kitap” adını verdiği dört bölüm halinde planlamıştır: Usul bilgisi; âmil-mâmul bilgisi; fürûdan kâfi bir miktar; tasrif, hat (imlâ), kıraat babları, şair için gerekli bilgiler, şiir zarureti. Birinci kitap yirmi üç, ikinci kitap otuz beş, üçüncü kitap otuz, dördüncü kitap yirmi iki bab halinde alt bölümlere ayrılmış, her babın girişinde yer verilen sorular teker teker ele alınarak fasıl adı verilen başlıklar altında cevaplandırılmış, mantıklı, metotlu ve özgün bir yöntem benimsemiştir. Özellikle kelâm, isim, fiil, harf, i‘rab, binâ, nasb, feth, cer, cezm gibi gramer terimlerine bu isimlerin neden verildiğine dair etimolojik açıklamalar yöntemin en özgün yanlarından birini oluşturmaktadır.

Kitabın usul bölümünde kelâm, isim, fiil, harf, i‘rab-binâ, sahih-mu‘tel tesniye ve cem‘ gibi kavramlara ilişkin tanım ve açıklamalara yer verilmiştir. Âmil-mâmul bölümünde fâil, nâib-i fâil, mef‘ul ve çeşitleri, mübtedâ-haber, kâne vb. ile i‘rabda ona tâbi fiiller, inne vb.leri, muzârinin (müstakbel) i‘rabı, lâzım, müteaddî ve câmid fiiller, hal, temyiz, istisnâ, taaccüb, münâdâ, ism-i fâil, ism-i mef‘ûl, sıfat-ı müşebbehe ve amelleri, cer, izâfet, cezm, kasem, şart, na‘t, atıf, tekit, bedel gibi konular ele alınmıştır. Fürû bölümünde gayr-i munsarif, nisbet ve tasgīr, sayılar ve temyizleri, tarihleme ilkeleri, ma‘rife-nekre, fiilin tekidi, illetli ve muzaaf fiillerin zamirlerle kullanımı, iştigal, tenâzu‘, meânî, isim-fiiller, nâkıs isimler, i‘rab ve binâ illetleri, tenvin, vakıf, vasıl ve kat‘ hemzeleri, maksûr ve memdûd isimler üzerinde durulmuştur. Dördüncü ana bölümde tasrif, alfabe harflerinin mahreç ve sıfatları, tasrif çeşitleriyle bunda etkin olan ziyâde, ibdâl ve hazif durumları, hareke ve sükûn değişikliği, hat/imlâ kuralları, maksûr ve memdûd isimlerle hemzenin yazım kuralları, yazılıp da okunmayan harfler, hazf, ibdâl, noktalı ve noktasız harfler, biçimce benzeşen ve ayrışan harfler, harekeler, kıraat ve tecvid ahkâmı, şiirle ilgili konular incelenmiştir.

Nahiv meselelerine yedi kıraatten kanıtlar (şevâhid) getiren Haydere açıklamaları sırasında kıraat ihtilâflarına değinmekte, eserinde kıraat ve kurrâ için bir bölüm tahsis ettiğini, ancak bu konuda el-Mebânî ve’l-meʿânî fi’l-Ḳurʾân adlı daha kapsamlı bir eser yazdığını belirtmektedir. Keşfü’l-müşkil’de en önemli kıraat hükümleri başlığı altında med-kasır, vasıl, vakıf, idgam, gunne, ihfâ, izhar, revm, işmam, hemz, imâle, ihtilâfü’l-kırâa fi’l-usûli’l-muttaride gibi yirmi dokuz kıraat ve tecvid konusu ele alınmış, hemzeyle ilgili hususlar ve imâle ayrı bölümlerde geniş biçimde incelenmiştir. Kurrâ arasındaki temel konularda kıraat ihtilâfları hemzenin okunuşu, imâle, harflerin ferşi, kasır, muttasıl-munfasıl med, “hüm” zamirinin okunuşu, dişil “te”si, “hel” ve “bel”in “lâm”ı, “ḳad”in “dâl”i, “iẕ”in “zâl”i gibi on meselede özetlenmiştir. Yedi kurrânın kısa biyografileriyle kıraat senedlerini veren Haydere, Kisâî’nin hiç kimseden rivayet etmediğini, altı kıraati inceleyerek kendisine göre en güzel okuyuşları seçip kıraatini yedinci kıraat olarak ortaya koyduğunu ifade etmiştir. Ancak öğrencisi Fudaylî, esere yazdığı hâşiyede Kisâî kıraatinin İbn Mes‘ûd yoluyla Hz. Peygamber’e ulaştığını belirtmiştir.

Keşfü’l-müşkil’in son kısmı şiire ve şairlerin bilmesi gereken meselelere ayrılmış, burada şiirin tanımı, şartları, isim, harf ve harekeleri, kusur ve güzellikleri, kısımları ve zaruretleri incelenmiştir. İlâhî ve nebevî kelâm dışındaki sözlerin en üst derecesinin şiir olduğunu, alt düzeyinde de vezinsiz kafiyesiz nesrin yer aldığını belirtmiştir. Haydere avamın, “En tatlı şiir en yalan olanıdır” sözünü doğru bulmayarak Ebü’l-Hasan İbn Tabâtabâ gibi şiirde realizm taraftarı olmuştur. Şiirin vezin, kafiye ve kasıd olmak üzere üç şartı bulunduğunu, bu sebeple Kur’an, hadis ve sahâbe sözlerindeki bazı vezinli-kafiyeli kelâmın kasıd şartı bulunmadığından şiir sayılamayacağını ifade etmiştir. Kafiye türüne göre şiir için müterâdif, mütevâtir, mütedârek, müterâkib, mütekāvis şeklinde beş kategori belirtmiş, yine şiiri kafiye sonu itibariyle mutlak (sonu vasıl harfli: elif, vâv, yâ, hâ olan) ve mukayyed (sonu sâkin okunan) şiir olarak ikiye ayırmıştır. Şiir zarureti için güzel, çirkin ve orta olmak üzere üç kategori belirlemiş, kırk küsur zaruret açıklamış ve son derece çirkin gördüğü on sekiz türü saymıştır.

Haydere el-Yemenî eserinde belâgat konularına fazlaca yer ayırmış, fürû ana bölümüne dahil meânî alt bölümünde meânîyi “kısa sözle çok mâna anlatma” şeklinde tanımlamış, lafızların anlam kalıpları olduğunu, bunların anlamlarından fazla olmaması gerektiğini, anlam nüanslarının yüzler ve binlerle ifade edilebilecek kadar çok olduğunu belirttikten sonra meânî ilminde ana kategorilerden kelâmı haber ve haber olmayan (inşâ) diye ikiye ayırmış, haber, istihbâr (istifham), emir, nehiy, nidâ, temennî, dua, kasem, vaîd başlıkları altında meânî ilminin temel konularını ele almıştır. Ayrıca “şiiri süsleyen üslûplar” başlığı altında tıbâk, cinâs, taksîm, tesmît, tasrî‘” gibi bedî‘ ve beyan ilimlerine ait otuzu aşkın türü örnekleriyle açıklamıştır. Keşfü’l-müşkil’in özgün yanlarından biri de eserin son kısımlarında hat, hemz, nakt, maksûr isim, memdûd isim, yazılıp da okunmayan zâit harfler gibi alt başlıklar altında ayrıntılı imlâ kurallarına ait izahlara yer verilmiş olmasıdır. Eserde Hz. Ali, Ebû Amr b. Alâ, Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, Kisâî, Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ, Asmaî, Ahfeş el-Evsat, Ebû Abdullah İbnü’l-A‘râbî, Müberred, Sa‘leb, Zeccâc, İbnü’s-Serrâc, İbn Hâleveyh, Ebû Ali el-Fârisî, İbn Cinnî ve İbn Bâbeşâz (Tâhir b. Ahmed) gibi nahivcilerden nakillerde bulunulmuştur.

Keşfü’l-müşkil’in Râmpûr’daki Rızâ (nr. 3945; üzerinde Fudaylî’nin hattıyla tevsîk, mukabele ve müracaat kayıtları bulunan VII. yüzyıla ait bir yazmadır), San‘a Câmi-i Kebîr’deki Mütevekkiliyye (nr. 199; 653/1255’te istinsah edilmiştir) kütüphaneleriyle Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de (Teymûriyye, nr. 562 [Fudaylî’nin hâşiyeleri kitabın asıl metniyle birleştirilerek yazılmıştır]; nr. 5115 [IX. yüzyıl sonu ile X. yüzyıl başı]) dört yazma nüshası mevcuttur. Yazmaların başında veya sonunda müellifin kendisine, İbnü’l-Müneccim, (Ebü’l-)Kāsım b. Hüseyin, Ali b. Yahyâ el-Fudaylî gibi şahsiyetlere ait takrizler yer almaktadır. Bu konuda Fudaylî, Haydere’yle ilgili şu sözleri aktarmaktadır: “Babam ve hocam Haydere dedi: Yavrum! Bu kitabı bilen başka nahiv kitaplarına gerek duymaz, ancak başka nahiv kitaplarını bilen bundan müstağni olamaz.” Haydere bu sözüyle, takriz şiirindeki eskilerin ucu açık (mürsel) bıraktığı konuları bu eserinde kaydettiğini belirttiği dizesine telmihte bulunmuştur. Hâdî Atıyye Matar el-Hilâlî tarafından yayımlanan (I-II, Bağdat 1404/1984; Amman 2002) eser üzerine Muhammed Ya‘kūb Ebû Esnîne, Keşfü’l-müşkil fî ʿilmi’n-naḥv: Dirâse ve tahḳīḳ (Kahire Üniversitesi, 1975), Sâre Sa‘d Abdülazîz el-Fâiz, Şevâhidü’n-naḥvi’l-Ḳurʾâniyye fî kitâbi Keşfi’l-müşkil fi’n-naḥv (er-Riâsetü’l-âmme li-ta‘lîmi’l-benât, 1995, Suudi Arabistan), Sâmir Hamed Müslim el-Karâlle, el-Uṣûlü’n-naḥviyye ʿinde’l-Ḥaydere el-Yemenî fî Kitâbihî Keşfi’l-müşkil fi’n-naḥv (2004, Mûte Üniversitesi), Muhammed Ahmed Zekî Muhammed Cevâd el-Merzûk, Keşfü’l-müşkil fi’n-naḥv: Dirâse taḥlîliyye naḥviyye (2011, Bâbil Üniversitesi Eğitim Fakültesi) adlarıyla birer yüksek lisans tezi, Abdülmecîd Abdul Sâlih el-Kabbâs da Taḳvîmü’l-fikri’n-naḥvî ʿinde’l-Ḥaydere el-Yemenî fî kitâbihî Keşfi’l-müşkil fi’n-naḥv (2013, Asyût Üniversitesi Edebiyat Fakültesi) adıyla bir doktora tezi hazırlamıştır.

BİBLİYOGRAFYA

Haydere el-Yemenî, Keşfü’l-müşkil (nşr. Hâdî Atıyye Matar), Bağdad 1404/1984, neşredenin girişi, I, 11-147; Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, XIII, 243-246; a.mlf., Muʿcemü’l-büldân, II, 476; Süyûtî, Buġyetü’l-vuʿât, II, 168; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1495; Brockelmann, GAL Suppl., I, 529; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 703; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, VIII, 105, 155; Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), IV, 291-292; Abdullah Muhammed el-Habeşî, Meṣâdirü’l-fikri’l-İslâmî fi’l-Yemen, Beyrut 1408/1988, s. 413; Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, Aʿlâmü’l-müʾellifîne’z-Zeydiyye, Amman 1420/1999, s. 682; Fihrisü’l-maḫṭûṭâti’l-Yemeniyye li-Dâri’l-maḫṭûṭât ve’l-mektebeti’l-ġarbiyye bi’l-Câmiʿi’l-kebîr (haz. Ahmed M. Îsevî v.dğr.), Kum 1384 hş./2005, II, 1058, 1081, 1121.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 44-45 numaralı sayfalarda yer almıştır.