KUDSİYYE BEGÜM

Bâbürlü Sultanı Ahmed Şah Bahadır’ın annesi ve saltanat ortağı.

Müellif:

Asıl adının Udam Bai ve kendisinin bir Hindu dansçı olduğu söylenir. Bâbürlü Sultanı Nâsırüddin Muhammed Şah’ın (1719-1748) dikkatini çekmiş ve ihtida ederek sultanla evlenmiştir. Bu evlilikten doğan Ahmed Şah 1748’de Bâbürlü tahtına çıkınca annesini Nevvâbe Kudsiyye Begüm unvanı ile devlet idaresinde birinci derecede önemli bir makama yükseltti. Kuvvetli bir himaye duygusu taşıyan Kudsiyye Begüm, giderek oğluna karşı güçlü bir konum kazanmaya başlayan vezir Safder Ceng’e düşman oldu. Bunun için sarayda kendisine sadık bir grup oluşturdu ve adamlarından bir hadımın Nevvâb Bahadır Câvid Han unvanı ile yüksek makama geçmesini sağladı. Ardından da Safder Ceng’i azlettirmeye çalıştıysa da bunda muvaffak olamadı.

Kudsiyye Begüm ile Câvid Han’ın yakınlığı zamanla duygusal bir muhteva kazanınca halk arasında dedikodu başladı. Hadım olmasına rağmen Câvid Han’ın saray geleneklerini çiğneyerek bazı geceler sarayda kalması tepkileri arttırdı. Bu arada haklarını alamadıklarını söyleyen saray muhafızları Kudsiyye Begüm ve Câvid Han aleyhine protestolarda bulundular. Nihayet Safder Ceng Câvid Han’ı öldürttü (27 Ağustos 1752).

Kudsiyye Begüm ve oğlu Ahmed Şah Bahadır’ın tahtlarını kaybetmeleri, vezir Safder Ceng’e karşı yücelttikleri İmâdülmülk mârifetiyle olmuştur. Âsafşâhî hânedanının kurucusu Nizâmülmülk Âsafcah’ın torunu olan İmâdülmülk saraya Safder Ceng’in tavsiyesi üzerine mübâşir olarak alınmıştı (1752). İran asıllı olan Safder Ceng bu sayede Türk asıllı grupların da desteğini almayı hedeflemişti. Ancak İmâdülmülk zamanla Ahmed Şah Bahadır’la birlikte hareket etmeye başladı ve Safder Ceng’e karşı oldu. Durumunun kötüleştiğini gören Safder Ceng kendisine bağlı adamlarıyla birlikte Kudh’a çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine İmâdülmülk, dayısı İntizâmüddevle Han’ı Safder Ceng’in yerine vezir tayin ettirdi. Böylece kısa zamanda Delhi’de en güçlü konuma gelen İmâdülmülk çok geçmeden Ahmed Şah ve Kudsiyye Begüm’ü tahttan indirdi (1754). Ahmed Şah Bahadır öldürüldü, Kudsiyye Begüm de malları müsadere edilerek hapse atıldı ve orada öldü.

Çağdaş kaynaklar, Kudsiyye Begüm’ün devlet işlerine müdahalesinin oğlunun itibarını sarstığını, dolayısıyla tahttan indirilmesine yol açtığını kaydeder.

Kudsiyye Begüm, kendisini Cihangir’in (1605-1627) hanımı Nurcihan’la kıyaslayarak güç ve ihtişam elde etmek için ihtiraslı davranmışsa da Nurcihan’ın sahip olduğu imkân ve yetenek kendisinde bulunmadığı için istediklerini elde edememiştir. Saraydan yetişen Nurcihan’ın aksine sıradan bir kişi iken birdenbire saraya intikal etmiş olması, dolayısıyla arkasında bir aile desteğinin bulunmaması gibi faktörler Kudsiyye Begüm’ün daha çok Bahadır Câvid Han’a dayanmasına yol açtı. Gerek Kudsiyye Begüm’ün gerekse Câvid Han’ın devlet yönetiminde kazandığı ağırlıktan çağdaş anonim Târîḫ-i Aḥmedşâhî’de şöyle bahsedilmektedir: “Devlet işleri bu derece akılsız bir kadına mı kalacaktı?”

Kaynaklar, Kudsiyye Begüm’ün israfları yüzünden devlet hazinesinin zaman zaman büyük sıkıntılar yaşadığını kaydetmektedir. Özellikle her yıl düzenlenen şatafatlı doğum günü kutlamaları bu israfa örnek gösterilmektedir. Kudsiyye Begüm’ün kısa saltanatı zamanında Delhi’de bazı mimari eserler inşa edilmiştir. Camuna ırmağı kenarındaki Bâbürlü bahçesi (Kudsiyye bağ) bu dönemde düzenlenmiştir (1748). Günümüzde sadece bazı kalıntıları mevcut bulunan bahçe 1857 sipahi olayları sırasında tahrip edilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Tahmasp Beg Han, Tahmaspnâme (nşr. M. Aslam), Lahor 1986, s. 55-56.

Gulâm Hüseyin Han, Siyerü’l-müteʾaḫḫirîn, Leknev 1866, II, 891-892.

Târîḫ-i Aḥmedşâhî, British Library, Or., nr. 2005, vr. 3a-12b, 15a, 21a, 29a-b, 52a.

Seyyid Ahmed Han, Âs̱ârü’ṣ-ṣanâdîd (nşr. Halîk Encüm), Delhi 1990, I, 359-360, 362.

Dergâh Kuli, Muraḳḳaʿ-i Delhî (nşr. N. Hasan Ensârî), Delhi 1982, s. 23, 75.

Beşîr Ahmed Dihlevî, Vâḳıʿât-ı Dârü’l-Ḥükûmet, Agra 1919, II, 465-466.

J. N. Sarkar, Fall of the Mughal Empire, Calcutta 1971, I, 209-210.

S. M. Khan, The Begums of Bhopal, London 2000, s. 70-90.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 321 numaralı sayfada yer almıştır.