KÂMİL

Aruz sisteminde bir bahir adı.

Müellif:

Sözlükte “bütün parçaları tam ve yeterli” anlamına gelen kelime, Halîl b. Ahmed tarafından bir beyitte “mütefâilün”ün altı defa tekrarıyla oluşan vezne isim olarak verilmiştir. Bu vezin, Halîl’in aruz sisteminde “mü’telife” denilen ikinci dâirenin ikinci, genel sıralamadaysa beşinci bahir olarak geçer. Arap şiirinde bu bahrin, bir beyitte “mütefâilün”ün altı defa tekrarından oluşan “tam/müseddes” ve dört defa tekrarından meydana gelen “meczû‘/murabba‘” denilen şekilleri kullanılmıştır. Cevherî’nin aruz sisteminde kâmil bahri, aslî tef‘ilelerin belli sayılarda tekrarından meydana gelen bahirler (= müfredat) grubunda yer alır (Kitâbü ʿArûżi’l-varaḳa, s. 55 vd.). Bu kalıba “kâmil” denilmesi, en çok hareke ihtiva eden vezin olması yanında aslî tef‘ilesi olan “mütefâilün”ün yedi harfli (sübâiyye) bahirlerin en mükemmeli olmasındandır. Bu bahrin recez vezninden (müstef‘ilün × 6) elde edildiği ve aslında adının “mükemmel (eksiği giderilmiş) recez” olduğu da ileri sürülmüştür (Celâl el-Hanefî, s. 422).

Birinci aruzu sahih (mütefâilün) olan tam beytin darblarında birinci darb sahih (= mütefâilün), ikinci darb maktû‘ (= feilâtün), üçüncü darb “ahazz + muzmar” (fa‘lün) ve ikinci aruzu “hazzâ’” (feilün), dördüncü darbı feilün olan ve beşinci darbı “ahazz + muzmar (= fa‘lün) şeklinde illet ve zihaf kurallarının uygulanmasından doğan değişiklikler görülür. “Mütefâilün” şeklindeki sahih darb tef‘ilesinde muzmar (= müstef‘ilün), mevkūs (= mefâilün) ve mahzûl (= müfteilün) tarzında değişikliklerle “feilâtün” şeklindeki maktû‘ darbda da muzmar (mef‘ûlün) suretinde değişiklik câiz görülmüştür.

Ayrıca birinci aruzu sahih (mütefâilün) olan meczû‘ beytin darblarında birinci darbı müreffel (= mütefâilâtün), ikincisi müzeyyel (= mütefâilân), üçüncüsü sahih (= mütefâilün) ve dördüncüsü maktû‘ (= feilâtün) gibi değişiklikler de câiz görülmüştür. Bu darbların hepsinin muzmar olması da mümkündür. Buna göre mütefâilâtün ⟶ müstef‘ilâtün, mütefâilân ⟶ müstef‘ilân, mütefâilün ⟶ müstef‘ilün, feilâtün ⟶ mef‘ûlün şekillerine dönüşebilir.

Kâmil bahrinin darb tef‘ilelerinde görülen bu değişiklikler aruz ve haşiv tef‘ilelerinde de geçerlidir. Buna göre üç aruzu ve dokuz darbı olan kâmil bahrindeki aslî tef‘ilelerle tâli tef‘ilelerin oluşturduğu kâmil bahri vezin grupları aruz taktî‘ işaretleriyle şöyle gösterilebilir (köşeli parantezdeki tef‘ileler, tâli tef‘ilelerdir):

A) Tam beyit

a) I. aruz ve 1. darb ile

/ / //
/ /
KÂMİL– – KÂMİL

b) I. aruz ve 2. darb ile

/ / //
/ / – –
[– – –]

c) I. aruz ve 3. darb ile

– / – / – //
– / – / – –

d) II. aruz ve 4. darb ile

– / – / – //
– / – /

e) II. aruz ve 5. darb ile

– / – / – //
– / – / – –

B) Meczû‘ beyit

a) III. aruz ve 6. darb ile

– / – // – / – –

b) III. aruz ve 7. darb ile

– / – // – / – =

c) III. aruz ve 8. darb ile

– / – // – /

d) III. aruz ve 9. darb ile

– / – // – / – –

Tâli tef‘ileler sahih aruz tef‘ilesi ile haşiv tef‘ilelerinde de yer alabilir. Nâdiren de olsa bütün beyit tâli tef‘ilelerden oluşabilir. Ancak beytin her tef‘ilesi muzmar (= müstef‘ilün) olduğunda kâmil bahri recez vezniyle karışabilir. Bu durumda beytin bir tef‘ilesinin veya manzumenin diğer beyitlerindeki bir tef‘ilenin, “mütefâilün” kalıbında olması onun “kâmil bahrinde” olduğunu belirlemek için yeterli görülmüştür.

Kâmil bahri, eski ve yeni Arap şiirinde tavîl ve basît bahirleriyle birlikte en çok kullanılan üç vezinden biridir. Mahzûz (= feilün) ve muzmar (= fa‘lün) şekilleriyle şiire ritim ve âhenk zenginliği sağlaması ve hemen bütün şiir türlerine uygun düşen bir vezin olması sebebiyle şairler bu bahre çok rağbet göstermişlerdir. Buna karşılık onun mevkūs (= mefâilün), maktû‘ (= müfteilün) ve muzmar (= mef‘ûlün) olan tâli tef‘ileli şekilleri kâmil bahrine has ritimle uyuşmadığından fazla ilgi görmemiştir (Celâl el-Hanefî, s. 408). Kâmil bahri akıcı özelliği dolayısıyla modern Arap şiirinde tavîlden daha çok rağbet görmüştür. Günümüz Arap edebiyatında serbest vezinle şiir yazanlar genelde kâmil bahrini tercih etmektedir.

Kâmil bahrinin yukarıda verilen şekillerinden başka zaman içinde nazım tekniğinde yapılan yenilikler sonucunda oluşmuş başka kalıpları da vardır (a.g.e., s. 380-411):

a) Dört tef‘ileliler

– / – // – /

– / – // – / – –

– / – // – / – = (fa‘lan)

– / – // – /

– / – // – / – –

– / – – // – / – –

b) Beş tef‘ileliler

– / – / – //
                       – /
                                          / [– – –]
                                          / – –
                                          / – =
                                          / – –
                                          /
– / – / – //
                              – /
                                                / – –
                                                /
                                                / – –

c) Altı tef‘ileliler

– / – / – //
– / – / – –
                                              =

d) Yedi tef‘ileli

– / – / – //
– / – / – /

Kâmil bahri Türk ve İran şiirinde yaygın olarak kullanılmamıştır. Bir araştırmaya göre çok az da olsa (taranan 38.038 şiirden 51’i % 0,02) Türk şiirinde iki kalıp halinde kullanıldığı tesbit edilmiştir (İpekten, s. 268-270).

a) İki tef‘ileliler

Mütefâilün mütefâilün

– /

Batı tesirinde gelişen yeni Türk şiirinde kullanıldığı görülen bu kalıba Yahya Kemal’in, “Ne güzel kayık Hanım iğnesi / Ne güzel hanım bu kimin nesi” şiiri örnek verilebilir. Nâci’nin “Köylü Kızların Şarkısı-Nişanlı Kızı” başlıklı şiiri de bu kalıpla yazılmıştır.

b) Dört tef‘ileliler

Mütefâilün mütefâilün mütefâilün mütefâilün

– / – / – /

Fuzûlî’nin, “Yeter ey felek bu cefâ yetür men-i zâra serv-i revânımı / Meh-i tal‘atıyla münevver et dil ü dîde-i revânımı” matla‘lı gazeli buna örnektir.

Kâmil bahrinin ikinci tip kalıbı “feûlün” tef‘ilesinin ilâvesiyle oluşmuştur. Bunun da iki çeşidi vardır. Birincisi “mütefâilün feûlün” kalıbı olup bunun tekrarıyla “mütefâilün feûlün mütefâilün feûlün” kalıbı ortaya çıkar. Bu şekil Sultan Veled’den itibaren Şeref Hanım’a kadar daha çok kullanılmıştır. Şeyh Galib’in, “Yine zevrâk-ı derûnum kırılıp kenâra düştü / Dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâra düştü” gazeli bu kalıpla yazılmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, V, 453-457, 481-484.

İsmâil b. Hammâd el-Cevherî, Kitâbü ʿArûżi’l-varaḳa (nşr. Sâlih Cemâl Bedevî), Mekke 1406/1985, s. 55 vd., 69-72.

İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, el-ʿUmde (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1353/1938, I, 268-294.

Safâ Hulûsî, Fennü’t-taḳṭîʿi’ş-şiʿrî ve’l-ḳāfiye, Beyrut 1966, s. 94-115.

Nihad Sâmi Banarlı, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, İstanbul 1971, I, 176.

Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 65-75.

a.mlf., “Aruz”, , III, 428 vd.

a.mlf., “Bahir”, a.e., IV, 484.

Celâl el-Hanefî, el-ʿArûż, Bağdad 1398/1978, s. 371-427.

Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 35-37.

Abdullah Dervîş, Dirâsât fi’l-ʿarûż ve’l-ḳāfiye, Mekke 1407/1987, s. 45-49, 58.

Abdürrızâ Ali, el-ʿArûż ve’l-ḳāfiye, Musul 1409/1989, s. 28-45.

Mahmûd Fâhûrî, Sefînetü’ş-şuʿarâʾ, Halep 1410/1990, s. 100-109.

Halûk İpekten, Eski Türk Edebiyatı: Nazım Şekilleri ve Aruz, İstanbul 1994, s. 267-270.

M. Ali el-Hâşimî, el-ʿArûżü’l-vâzıḥ, Beyrut 1415/1995, s. 69-76.

Gotthold Weil, “ʿArūḍ”, , I, 667-677.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 280-281 numaralı sayfalarda yer almıştır.