İBN EBÛ DUÂD

Ebû Abdillâh Ahmed b. Ebî Duâd Ferec b. Cerîr b. Mâlik el-İyâdî (ö. 240/854)

Abbâsî Devleti’nde başkadılık yapan ve mihne olayında etkili olan Mu‘tezilî âlim.

Müellif:

160 (776-77) yılında Basra’da veya Halep civarındaki Kınnesrîn’de doğdu. Arap asıllı olup İyâd’a nisbet edilir. Asıl adı Ferec olan ve Ebû Duâd (Ebû Duvâd, Ebû Dâvûd) diye tanınan babası gemilere zift sürme işiyle uğraştığından İbn Kayyâr diye de anılmıştır. İbn Ebû Duâd, küçük yaşta babasıyla birlikte Dımaşk’a giderek ilim tahsiline başladı. Özellikle kelâm ve fıkıh ilimlerine ilgi duydu. Basra’ya gidip orada Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf’ın öğrencisi oldu. Vâsıl b. Atâ’nın talebelerinden Heyyâc b. Alâ es-Sülemî ve Bişr b. Mu‘temir ile kelâmî konularda müzakerelerde bulundu ve i‘tizâlî fikirleri öğrenirken onlardan da faydalandı. Fıkhî konularda Ebû Hanîfe’nin görüşlerine tâbi oldu. Halife Me’mûn döneminde genç yaşta Basra’ya kadı olarak tayin edilen Yahyâ b. Eksem’le tanıştı. Halife Me’mûn’un, huzurunda düzenlenecek ilim meclislerine katılmaları için Basra’da bulunan âlimler arasından beş kişiyi seçip göndermesi yolunda Yahyâ b. Eksem’e emirnâme yazması üzerine İbn Ebû Duâd da Bağdat’a gidecek heyete dahil edildi. 204 (819) yılında Yahyâ b. Eksem’le birlikte Bağdat’a giden ve Me’mûn’un huzuruna çıkarılan İbn Ebû Duâd güzel konuşması, derin bilgisi ve üstün zekâsıyla halifenin dikkatini çekti. Me’mûn bundan sonra toplanacak meclislere katılmasını istedi ve böylece halifenin en yakın adamları arasına girdi. Halku’l-Kur’ân meselesindeki görüşünü Me’mûn’a kabul ettirdi ve buna muhalif fikir ileri sürenlerin sorguya çekilmesini sağladı. Me’mûn’un, kendisinden sonra halife olan Mu‘tasım-Billâh’a yaptığı tavsiye üzerine İbn Ebû Duâd her konuda görüşüne başvurulan önemli bir şahsiyet haline geldi ve Yahyâ b. Eksem azledilerek onun yerine başkadılığa tayin edildi. Haksız kazanç sağlamakla itham edilen Hâlid b. Yezîd gibi bazı devlet adamlarını hemen cezalandırmak isteyen Halife Mu‘tasım-Billâh’ın isabetsiz kararlar vermesini engellemeye çalıştı ve bu konuda oldukça başarı gösterdi. Yöneticilere halka şefkatle muamele etmelerini, tabii âfetlerde zarara uğrayanlara ve fakirlere devletin yardım elini uzatmasını sağlamak için büyük gayret sarfetti.

İbn Ebû Duâd, halku’l-Kur’ân meselesinde Mu‘tezile’ye muhalefet eden muhafazakâr âlimlere baskı yapması için Halife Mu‘tasım-Billâh’ı teşvik etti ve bu arada Ahmed b. Hanbel’in hapse atılıp işkenceye tâbi tutulmasına sebep oldu. 220 Ramazanında (Eylül 835) hapisten çıkartıp halifenin huzuruna getirttiği Ahmed b. Hanbel ile halku’l-Kur’ân meselesini tartışıp görüşünü kabul ettirmeye çalıştıysa da bunu başaramadı. Bunun üzerine Ahmed b. Hanbel’i tekrar hapse attırdı. Mu‘tasım-Billâh’ın vefatından sonra Vâsiḳ-Billâh döneminde de nüfuzunu korudu ve halifenin kendisine danıştığı en yakın adamı oldu. Vezir İbnü’z-Zeyyât Muhammed b. Abdülmelik ile aralarında görüş ayrılıkları doğdu ve her zaman ona muhalefet etti. Zaman zaman Vâsiḳ-Billâh’la üst düzey yöneticileri arasında meydana gelen ihtilâfları çözdü. Vâsiḳ ölünce Mütevekkil-Alellah’a biat edilmesi için büyük gayret sarfetti ve bunu başardı. İbn Duâd Cemâziyelâhir 233’te (Ocak 848) felç oldu ve yerine oğlu Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed başkadılığa getirildi. Halku’l-Kur’ân konusundaki tartışmaları yasaklayan Halife Mütevekkil-Alellah, hem İbn Ebû Duâd hem de görevini kötüye kullanan oğlu Ebü’l-Velîd ile irtibatını kesti ve Ebü’l-Velîd’i 237 (851) yılında görevinden azletti, ayrıca mallarına el koydurup kendisini hapse attırdı. Daha sonra para karşılığında serbest bırakılan Ebü’l-Velîd Zilkade 239’da (Nisan 854) öldü. İbn Ebû Duâd da Muharrem 240’ta (Haziran 854) Bağdat’ta vefat etti ve evinde defnedildi.

Kaynaklar İbn Ebû Duâd’ın hâfızası güçlü bir şair, edip, kelâm ve fıkıh ilimlerini iyi bilen, âlimleri himaye eden, cömert, vefakâr, alçak gönüllü bir kişi olduğu hususunda birleşmektedir. Di‘bil el-Huzâî Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾsında onu iyi bir şair olarak nitelendirmiş ve bazı şiirlerini nakletmiştir. Ebû Ubeydullah el-Merzübânî de İbn Ebû Duâd’ın şairliğini ve halifelerle olan ilişkilerini el-Mürşid fî aḫbâri’l-mütekellimîn adlı eserinde anlatmıştır. Ebû Bekir el-Cürcânî, İbn Ebû Duâd’dan daha güzel konuşan birini görmediğini söyler. Ebû Temmâm et-Tâî de divanında onun hakkında övgü dolu kasidelere yer vermiştir. Câhiz, Vezir İbnü’z-Zeyyât’ın dostu olmasına rağmen İbn Ebû Duâd’dan övgü ile söz etmiş, onun bütün ilimlere vâkıf bir âlim ve değerli bir şair olduğunu, insanların yaptığı hataları bağışladığını ve âlimleri himaye ettiğini belirtmiştir. Zira İbn Ebû Duâd, tutuklanmak istenen Câhiz’in serbest bırakılmasını sağladığı gibi el-Beyân ve’t-tebyîn adlı eserini kendisine hediye etmesi münasebetiyle ona 5000 dinar vermişti. İbn Ebû Duâd özellikle Mu‘tezile âlimlerini halifelerle tanıştırmış ve onlara maddî destek sağlamıştır.

İbn Ebû Duâd’a yöneltilen en önemli eleştiri, onun halku’l-Kur’ân meselesinde Sünnî âlimlere baskı uyguladığının ileri sürülmesidir. Kendisinden önce Sümâme b. Eşres, Mu‘tezile anlayışının resmî bir mezhep haline gelmesi için gayret göstermişse de halifeler nezdinde yeterli nüfuza sahip bulunmadığından başarılı olamamıştır. İbn Ebû Duâd’ın Me’mûn, Mu‘tasım-Billâh ve Vâsiḳ-Billâh üzerindeki geniş nüfuzunun yanı sıra başkadılık görevinde bulunması Mu‘tezile’nin resmî mezhep haline gelmesini temin etmiş, dolayısıyla inanç ve düşünce hürriyetini kısıtlayan mihne olayının gerçekleşmesine de yol açmıştır. Kelâmî ve fıkhî konularda herhangi bir eserine rastlanmayan İbn Ebû Duâd’ın kelâma dair görüşleri çerçevesinde sadece halku’l-Kur’ân meselesinde Ahmed b. Hanbel ile yaptığı tartışmalar nakledilmiştir. Bu tartışmalarda İbn Ebû Duâd bir şeyin ya kadîm veya hâdis olabileceğini, Allah’tan başka kadîm varlık bulunmadığına göre Kur’an’ın hâdis ve Allah’ın da onun rabbi olduğunu kabul etmek gerektiğini savunup Ahmed b. Hanbel’i Kur’an’ın ezelîliği fikrinden caydırmaya çalışmıştır (Câhiz, III, 293-294). İbn Ebû Duâd, bu tavrı sebebiyle müslümanların çoğunluğunu oluşturan Sünnîler nezdinde itibarını kaybetmiştir. Nitekim Ebü’l-Haccâc el-A‘râbî, yazdığı şiirlerde onu şiddetle eleştirip dinden dönmekle itham etmiş, Avn b. Muhammed el-Kindî de İbn Ebû Duâd’ın müslüman olduğunu söyleyenlerin öldürülmesi gerektiğini iddia edecek kadar aşırı bir tepki göstermiştir. Sübkî, İbn Ebû Duâd’ın Hz. Peygamber ve ashabının bilmediği şeyleri bildiğini söylediğine dair rivayetlerin asılsız olduğuna dikkat çeker ve bu tür rivayetlerin muhaliflerinin taassubundan kaynaklandığını belirtir (Ṭabaḳāt, II, 55). Fehmî Ced‘ân da iddia edildiği gibi İbn Ebû Duâd’ın mihnenin gerçekleşmesinde herhangi bir rolü bulunmadığını, aksine onu hafifletmeye çalıştığını, halifelerin âlimlere işkence yapmasını engellemek istediyse de başarılı olamadığını kaydetmektedir (el-Miḥne, s. 107, 275). İbn Ebû Duâd’ın itikadî konularla ilgili olarak görüş beyan ettiği diğer bir husus da Allah’ın görülmesi meselesidir. İbn Ebû Duâd, âhirette Allah’ın görüleceğini kanıtlamak için Sünnîler’ce ileri sürülen rü’yet hadislerinin zayıf olduğunu ve isnad açısından problemler taşıdığını söylemiştir (Sübkî, II, 147).

İbn Ebû Duâd hakkında muhalifleri ve taraftarlarınca yapılan değerlendirmelerde tarafgirlik hâkim olmakla birlikte Fehmî Ced‘ân’ın iddiasının aksine mihne olayında önemli rol oynamış, Mu‘tezile âlimlerini ve kendi mezhebini korumaya çalışmış, devletin gücünü kullanarak muhaliflerinin inanç ve düşünce hürriyetini engellemiş, onun bu tavrı sonuçta Mu‘tezile’nin aleyhine olmuştur. İbn Ebû Duâd hakkında Câhiz Risâle ilâ Ebî ʿAbdillâh Aḥmed b. Ebî Duʾâd (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 949; Resâʾilü’l-Câḥiẓ, Kahire 1399/1979, I, 313-319) ve Abdullah b. Muhammed el-Ezdî Münâẓara fî mesʾeleti ḫalḳi’l-Ḳurʾân maʿa Aḥmed b. Ebî Duʾâd (Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 1190) adıyla birer risâle yazmışlardır.


BİBLİYOGRAFYA

Câhiz, Resâʾil (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1399/1979, I, 89, 93, 313, 317-318; III, 293-294.

, s. 108.

, IX, 155, 189.

, s. 39.

Tenûhî, Nişvârü’l-muḥâḍara (nşr. Abbûd eş-Şâlcî), Beyrut 1391-93/1971-73, II, 74, 102-103; III, 67-68; V, 220; VII, 191-192, 246-247.

, s. 210, 212, 213.

Kādî Abdülcebbâr, Fażlü’l-iʿtizâl ve Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile (nşr. Fuâd Seyyid), Tunus 1974, s. 276, 282, 283.

, IV, 142-156.

, IV, 404.

, I, 81-91.

, II, 38-39, 55, 61, 145, 147.

, XXII, 284-285.

, s. 62, 69, 72, 74, 77, 123, 124, 125, 126.

Ahmed Emîn, Ḍuḥa’l-İslâm, Beyrut, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-Arabî), III, 155-159, 170, 180, 190, 302.

İsâm Muhammed Şebârû, el-Ḳażâʾ ve’l-ḳuḍât fi’l-İslâm: el-ʿAṣrü’l-ʿAbbâsî, Beyrut 1983, s. 243-251.

Fehmî Ced‘ân, el-Miḥne, Ammân 1989, s. 89-90, 92, 107, 219, 275-276.

Hasan Zühdî Cârullah, el-Muʿtezile, Beyrut 1990, s. 171-194.

, II, 403.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1999 yılında İstanbul’da basılan 19. cildinde, 430-431 numaralı sayfalarda yer almıştır.