İBNÜ’l-ANNÂBÎ

Ebû Abdillâh Muhammed b. Mahmûd b. Muhammed b. Hüseyn el-Annâbî el-Cezâirî (ö. 1267/1851)

Islah yanlısı Cezayirli âlim.

Müellif:

Kendi ifadesine göre 1189 (1775) yılında ve muhtemelen Cezayir şehrinde doğdu. Cezayir’in Annâbe şehrine nisbetle Annâbî veya İbnü’l-Annâbî diye tanınır; bu nisbe Unnâbî şeklinde de kaydedilir. Türk ya da Arnavut asıllı olduğu söylenir ve ailesinin İzmir’den Cezayir’e göç ettiği rivayet edilir. Dinî ve siyasî makamlarda görev alan köklü bir aileye mensuptur. Büyük dedesi Hüseyin b. Muhammed el-Annâbî, Hanefî başmüftüsüydü (Şeyhülislâm). İbnü’l-Annâbî babası Mahmûd b. Muhammed’in yanında hâfızlığını tamamlayarak ondan Hanefî fıkhı ile Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’yi, kadı olan dedesi Muhammed b. Hüseyin’den Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’nin bir kısmını, ve Cezayir Mâlikî müftüsü İbnü’l-Emîn Ali b. Abdülkādir’den Ṣaḥîḥ-i Müslim’i okuyarak icâzet aldı.

1208’de (1794) Cezayir kadısı oldu. İki yıl süren bu görevinden Cezayir Dayısı Hasan Paşa’nın meşrû olmayan bir işe kendisini zorlamasından dolayı istifa etti. Birkaç ay sonra tekrar getirildiği bu görevi 1213 (1798) yılına kadar sürdürdü. Aynı yıl Cezayir Hanefî müftüsü Muhammed b. Abdurrahman’ın vefatı üzerine onun görevini üstlendi ve 1236 (1821) yılına kadar bu makamda kaldı. 1220’de (1805) tekrar Hanefî kadılığına getirildi. Her perşembe toplanan Meclis-i Şer‘î’de devlet ricâli huzurunda ulemâ arasında meydana gelen bir tartışma yüzünden Mâlikî müftüsüyle birlikte görevinden alındı (4 Şâban 1226 / 24 Ağustos 1811). Dayı Ömer Paşa döneminde (1814-1816) nakîbüleşraflığa tayin edildi. 1816’da Cezayir donanmasının İngiliz donanması tarafından bombalanmasının ardından yardım istemek için Fas Sultanı Mevlây Süleyman’a elçi olarak gönderildi. Bazı belgelerden, bundan sonra göreve gelen iki dayı Ali Hoca ve Hüseyin Paşa yönetiminde 1817-1820 yıllarında Hanefî kadılığı makamında bulunduğu anlaşılmaktadır.

İbnü’l-Annâbî, babası ve Cezayir Dayısı Hüseyin Paşa’nın kardeşi Muhammed Efendi ile birlikte hac ibadetini yerine getirmek ve resmî temaslarda bulunmak üzere Hicaz’a gitti (1236/1821). Dönüş yolunda Muhammed Efendi ile aralarında anlaşmazlık çıkınca İbnü’l-Annâbî ile babası Cezayir’e dönmeyip İskenderiye’de kalmaya karar verdi; bu arada vefat eden babası Süveyş sahilinde defnedildi. Kendisi Kahire’ye geçti. Ezher’de müderrislik yaparak birçok talebeye icâzet verdi. Yaklaşık dokuz yıl kaldığı Mısır’da iken üç defa hac ziyaretinde bulundu. Batı kaynaklı askerî yeniliklerin meşruluğuna dair es-Saʿyü’l-Maḥmûd fî niẓâmi’l-cünûd adlı eserini burada yazdı (1826). Fransa’nın Cezayir’i işgalinden kısa bir süre önce Cezayir Dayısı Hüseyin Paşa, davetine uyarak memleketine dönen İbnü’l-Annâbî’yi müftülüğe tayin etti (1829). İbnü’l-Annâbî, Fransız kuvvetlerine karşı savaşan askerleri mânevî yönden desteklemekle görevlendirildi; halkı savaş için örgütlemek ve cihada teşvik etmek gibi faaliyetler icra etti. Bu arada Fransızlar tarafından bir süre hapsedildi ve ardından sürgüne gönderildi. İskenderiye’ye vardığında oranın müftüsü vefat ettiğinden Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa onu İskenderiye Hanefî müftülüğüne tayin etti (1831), 1850 yılına kadar bu görevde kaldı.

Müftülüğünün son dönemlerinde İbnü’l-Annâbî, Mehmed Ali Paşa’nın isteği üzerine, müftü ve kadıların başvuru kitabı olmak üzere dört fıkıh mezhebinin tercih edilen ve yürürlükteki yasalara uygun olan görüşlerini bir araya getirmek için Siyânetü’r-riyâse bi-beyâni’l-ḳażâ ve’s-siyâse adlı eserini yazmaya başladı. Kısa bir süre sonra Ali Paşa’nın torunu Abbas Paşa, Mısır valisi olunca müftüler ve meşâyih, bu eserin İslâm dinine zarar vereceğini ileri sürerek İbnü’l-Annâbî’yi Hâricîlik ve zındıklıkla itham ettiler. Bunun üzerine İbnü’l-Annâbî azledilip yerine talebesi Ezher müderrisi Muhammed el-Bennâ tayin edildi. İbnü’l-Annâbî, Rebîülâhir 1267’de (Şubat 1851) İskenderiye’de vefat etti. Şair Muhammed Âkıl vefatına şu kaydı düşmüştür: “el-Yevme rumise müfti’l-İskenderiyye” (Bugün defnedildi İskenderiye müftüsü). Kendisinden ilim tahsil edenler arasında Muhammed b. Halîl el-Kavukcî, IV. Muhammed Bayram, İbrâhim b. Ali es-Sekkā, Ahmed b. Hasan er-Reşîdî, Abdurrahman b. Osman ed-Dimyâtî, İbrâhim b. Hasan el-İs‘irdî, Muhammed b. Ali et-Tahâvî, Ahmed et-Temîmî el-Halîlî, Muhammed el-Bennâ, Ali el-Baklî, Halîl er-Reşîdî, Muhammed el-Kütübî ve Muhammed el-Mellâh el-İskenderî sayılır. İbnü’l-Annâbî ilk dönemlerinde yetiştiği ortamda yaygın olan geleneksel hayata ve tasavvufî görüşlere bağlı kalmışken Hicaz ve Mısır’da ikamet ettikten sonra Vehhâbî ve Selefî hareketlerden etkilenmiş, askerî modernleşme ve bilim alışverişi gibi meselelere şer‘î ve aklî meşruiyet sağlama çabasından dolayı da İslâm dünyasındaki tecdid hareketlerinin öncülerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Cezayirli araştırmacı Ebü’l-Kāsım Sa‘dullah, el-Müftî el-Cezâʾirî İbnü’l-ʿAnnâbî: Râʾidü’t-tecdîdi’l-İslâmî adıyla bir monografi hazırlamıştır (Cezayir 1977, 1983; Beyrut 1990).

Eserleri. 1. es-Saʿyü’l-Maḥmûd fî niẓâmi’l-cünûd. Müellifin, Ezher’de müderrislik yaptığı sırada gayri müslimlerin ihdas ettikleri askerî yeniliklerin müslümanlar tarafından alınmasının meşruiyetini ispatlamak için kaleme aldığı bu risâle, Padişah II. Mahmud’un ıslahat hareketlerinin şeriata uygunluğunu savunmak için İstanbul’da yazılmış olan eserlerin dinî metinleri daha fazla kullanan bir benzeridir ve ıslahat hareketlerini halife-sultana itaat çerçevesinde ele alan bir eserdir. Muhteva bakımından dinî delillere dayanarak yeniliği (Batılılaşma) savunan metinlere öncülük etmiştir. Risâle iki bölüm (umûrü’l-harbiyye ve ahvâlü’s-siyâsiyye) ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Askerî teşkilâtta yapılacak yeni düzenlemelerin önemi ve meşruiyetini, savaş taktikleri, istişare, Osmanlı Devleti’nin İslâm dünyasındaki yeri ve liderliğini, halife-sultana itaat, Avrupalı subaylardan askerî eğitim almanın gerekliliği ve meşruiyetini, İslâm’ın öngördüğü siyaset ilkelerini vb. konuları âyetler, hadisler, Hz. Peygamber döneminde ve İslâm tarihindeki uygulamaları çeşitli alıntılarla birlikte ele alıp inceleyen müellif, ana metinlere vukufu bakımından yetkin bir âlim olmakla beraber zaman zaman dinî metinlerin anlamını zorlayıp olayın arka planını görmeden bazı hükümlere vardığı görülmektedir. İbnü’l-Annâbî’nin, muhtemelen halife-sultanın dinî-siyasî nüfuzunu ve İstanbul’un merkez oluşunu hesaba katarak aynı zaman içinde Mısır’da uygulanan ıslahata hiç değinmeden sadece II. Mahmud’un icraatını işlemesi manidardır. Eser kısa sürede İstanbul ulemâsının dikkatini çekmiş ve Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi tarafından el-Kevkebü’l-mes‘ûd fî kevkebeti’l-cünûd adıyla Türkçe’ye çevrilerek II. Mahmud’a sunulmuştur (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2363, 161 varak, nr. 2413, 412 varak). Eser, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isteğiyle müellifin talebelerinden İbrâhim es-Sekkā tarafından Bulûġu’l-maḳṣûd muḫtaṣarü’s-Saʿyi’l-Maḥmûd fî teʾlîfi’l-ʿasâkir ve’l-cünûd adıyla ihtisar edilmiştir (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Teymûriyye, nr. 31). Çeşitli kaynaklarda farklı isimle de kaydedilen eser Muhammed b. Abdülkerîm tarafından neşredilmiştir (Cezayir 1985). 2. Ṣıyânetü’r-riyâse bi-beyâni’l-ḳażâ ve’s-siyâse. Müellifin biyografisini yazan çağdaşı Abdülhamîd Bey’in belirttiğine göre bu eser, mahkemelerde hukuk birliğini sağlamak ve bunun dışında bir hükümle fetva vermeyi yasaklamak amacıyla hazırlanmıştır (Aʿyân, s. 189). İbnü’l-Annâbî’nin bu eseri bitirip bitirmediği tam olarak bilinmemektedir. Eserin kazâ teşkilâtı, yargı, hüküm ve fetva verme usulü konularını içeren 14 varaklık bir nüshası İskenderiye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 11767). Bu nüshayı inceleyen Ebü’l-Kāsım Sa‘dullah’a göre eser, Abdülhamîd Bey’in söylediği gibi dört fıkıh mezhebine göre değil sadece Hanefî fıkhına göre hazırlanmıştır (Râʾidü’t-tecdîdi’l-İslâmî, s. 103). 3. Şerḥu Kitâbi’d-Dürri’l-muḫtâr. Haskefî’ye ait eserin üçte ikisini kapsayan bir şerh olup Mehmed Ali Paşa’nın isteğiyle Zâid Efendi tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. 4. Keşfü’l-ḳınâʿ ʿan mesâʾili’l-inḳıṭâʿ (el-Mektebetü’l-Ezheriyye, nr. 2665; Tıtvân, el-Hizânetü’l-âmme, nr. 1572). 5. Mesâʾil fi’l-ʿibâdât ve mâ yeteʿallaḳu bihâ (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 20336B). 6. et-Taḥḳīḳātü’l-iʿcâziyye bi-şerḥi naẓmi’l-ʿalâḳāti’l-mecâziyye (İskenderiye Ktp., nr. 2475D). 7. İmʿânü’l-beyân fî mesʾeleti’l-icâre (beyâni aḫẕi’l-ücreti) ʿale’l-Ḳurʾân (Rabat Umumi Ktp., nr. 3466-1880 D/2, vr. 29b-68a). 8. Fetâvâ (Tunus Millî Ktp., nr. 194/3, vr. 18a-24b). 9. Mesʾele fi’t-tevḥîd (Rabat Umumi Ktp., nr. 1089 K). 10. el-Fetḥu’l-ḳayyûmî bi-cevâbi esʾileti’r-Rûmî (Tunus Millî Ktp., nr. 194, vr. 18-24, nr. 9732, vr. 70-75). Muhtemelen Anadolu’dan bazı kimselerin kendisine sorduğu altı soruya verdiği cevapları içerir (muhtevası için bk. Ebü’l-Kāsım Sa‘dullah, Râʾidü’t-tecdîdi’l-İslâmî, s. 85-93). Müellifin kaynaklarda adı geçen diğer bazı eserleri de şunlardır: Şerḥu metni’l-Birgivî fi’t-tevḥîd, et-Tevfîḳ ve et-temdîd fî şerḥi’l-ferîd fi’t-tecvîd, S̱emânî ʿaşera risâle fî vaḳfi’l-ʿaḳār, Şerḥ ʿalâ ferâʾiżi’l-Mecmaʿ, el-Muḳteṭaf mine’l-ḥadîs̱ (Ṣaḥîḥu İbn Ḥibbân’daki hadislerden derlenmiştir), el-Münteḳā (sahih hadis kitaplarından derlediği hadisleri içerir). İbnü’l-Annâbî’nin şiir ve takrizleriyle kadın konusunda bir risâlesi de kaynaklarda zikredilmiştir (eserleri hakkında daha geniş bilgi için bk. a.g.e., s. 12-13, 45-48, 57-105, 111-128). İbnü’l-Annâbî’nin verdiği bazı icâzetleri Muhammed Ziyâd b. Ömer et-Tükle (Mecmûʿun fîhî icâzâtün min ʿallâmeti’l-Cezâʾir İbnü’l-ʿAnnâbî el-Es̱erî, Beyrut 1429/2008) ve Mustafa Dayf (İcâzât ḥadîs̱iyye Cezâʾiriyye, Mesîle 1433/2012, s. 95-135) neşretmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Abdülhamîd Bey, Aʿyân mine’l-meşâriḳa ve’l-meġāribe: Târîḫu ʿAbdilḥamîd Bey (nşr. Ebü’l-Kāsım Sa‘dullah), Beyrut 2000, s. 187-191; Brockelmann, GAL Suppl., II, 739; Îżâḥu’l-meknûn, II, 118; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 378; Ziriklî, el-Aʿlâm, VII, 311; Âdil Nüveyhiz, Muʿcemü aʿlâmi’l-Cezâʾir, Beyrut 1400/1980, s. 245; Ömer b. Kayne, Şaḫṣiyyât Cezâʾiriyye, Kosantîne 1403/1983, s. 21-25; Ebü’l-Kāsım Sa‘dullah, Râʾidü’t-tecdîdi’l-İslâmî: Muḥammed b. el-ʿAnnâbî, Beyrut 1990; a.mlf., Ebḥâs̱ ve ârâʾ fî târîḫi’l-Cezâʾir, Beyrut 1990, I-III, bk. İndeks; a.mlf., el-Ḥareketü’l-vaṭaniyyetü’l-Cezâʾiriyye, Beyrut 1992, I, 108-110; ayrıca bk. İndeks; a.mlf., Târîḫu’l-Cezâʾiri’s̱-s̱eḳāfî, Beyrut 1998, I-VIII, bk. İndeks; Hilafet Risâleleri (haz. İsmail Kara), İstanbul 2002, hazırlayanın sunuşu, I, s. VII-VIII; Eyüp Öztürk, Osmanlı Tarihçiliğinde Fezâil Edebiyatı: Mer‘î b. Yusuf’un Kalâidü’l-İkyân fî Fezâili Âli Osmân Örneği (yüksek lisans tezi, 2004), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 53-55; el-Fihrisü’ş-şâmil li’t-türâs̱i’l-ʿArabiyyi’l-İslâmiyyi’l-maḫṭûṭ: el-Fıḳh ve uṣûlüh, Amman 1425/2004, I, 709; VII, 52; VIII, 311; IX, 503, 545; Mahmut Dilbaz, Ulemanın Islahatlara Yaklaşımı Bağlamında Kevkebü’l-Mes‘ûd fî Kevkebeti’l-Cünûd Adlı Eserin Metin ve Tahlili (yüksek lisans tezi, 2008), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “II. Mahmud’un Askerî Islahatlarına Dair Tercüme Bir Müdafaanâme: el-Kevkebü’l-Mes‘ûd fî Kevkebeti’l-Cünûd”, Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, sy. 31, İstanbul 2011, s. 175-200; Mustafa Dayf, İcâzât ḥadîs̱iyye Cezâʾiriyye, Mesîle 1433/2012, s. 26-27, 69-78, 95-135; İhsan Fazlıoğlu, “İbnu’l-‘Annâbî ve es-Sa‘yu’l-Mahmûd fî nizâmi’l-cunûd Adlı Eseri”, Dîvân: İlmî Araştırmalar, sy. 1, İstanbul 1996, s. 165-174; Kemal Beydilli, “Küçük Kaynarca’dan Tanzimat’a Islahat Düşünceleri”, İlmî Araştırmalar, sy. 8, İstanbul 1999, s. 37, 57-59.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2016 yılında İstanbul’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 605-608 numaralı sayfalarda yer almıştır.