HAMZA HÂMİD PAŞA

(ö. 1183/1770)

Osmanlı sadrazamı.

Müellif:

Muhtemelen 1110 (1698-99) yılında İstanbul’da Çatalçeşme semtinde doğdu. Babası Develihisar kasabasından tüccar Ahmed Ağa’dır. Küçük yaşta Reîsülküttâb Süleyman Efendi’ye intisap ederek Sadâret Mektûbî Kalemi’ne girdi, daha sonra da ona damat oldu. Mektupçu Râgıb Mehmed Efendi’nin himayesiyle 1731’de Mektûbî Kalemi başhalifeliğine terfi etti. On yıl kadar süren bu görevi sırasında itibarı arttı ve Râgıb Efendi’nin reîsülküttâb olması üzerine sadâret mektupçuluğuna getirildi (Ocak 1741). Ekim 1755’te reîsülküttâb, iki ay sonra sadâret kethüdâsı olan Hamza Hâmid Efendi 1756’da defter eminliğine tayin edildi. Râgıb Paşa’nın sadrazam olmasından sonra tekrar sadâret kethüdâsı, ardından büyük rûznâmçeci ve çavuşbaşı oldu; 1761’de üçüncü defa sadâret kethüdâlığına getirildi. Bir yıl kadar sonra görevinden alınan Hamza Efendi’ye vezirlik pâyesiyle önce nişancılık, sonra da Selânik sancağı tevcih edildi. Ancak Râgıb Paşa’nın himayesi sayesinde Selânik’e gitmeyip İstanbul’da kaldı.

Koca Râgıb Paşa’nın Mart 1763’te hastalanarak devlet işlerinden uzak kalması üzerine ona vekâleten sadâret kaymakamı tayin edilen Hamza Paşa, Râgıb Paşa’nın ölümü üzerine 8 Nisan 1763’te sadrazam oldu. Yaratılış itibariyle fazla vesveseli ve kararsız olması devlet işlerinin birikmesine sebep olunca yedi ay sonra görevinden alındı (1 Kasım 1763). III. Mustafa’nın kendisine olan teveccühünden dolayı malları müsadere edilmediği gibi borçlarını karşılamak üzere kendisine bir miktar yardım da yapıldı. Hamza Paşa daha sonra Kandiye (Girit) valiliği, Mora muhassıllığı ve Hanya muhafızlığı görevlerinde bulundu; Haziran 1768’de Hanya ile birlikte ikinci defa Girit valiliğine getirildi. Temmuz 1769’da Cidde ve Habeş valiliğine tayin edilen Hamza Paşa, ertesi yıl hac esnasında Arafat’ta ölünce vasiyeti üzerine Mekke’de defnedildi.

Hamza Hâmid Paşa’nın sadâreti Avrupa’da siyasî dengelerin bozuk olduğu bir döneme rastlar. Nitekim o sıralarda siyasî dengeler Prusya aleyhine bozulmuş bulunuyordu. Bu sebeple Kral II. Friedrich, Rusya ve Avusturya’ya karşı Osmanlı Devleti ile savunma ittifakı yapmak istiyordu. Koca Râgıb Paşa sadrazamlığı boyunca böyle bir ittifaktan kaçınmış, ancak muhalif tavır da takınmamıştı. Hamza Paşa ise sadrazam olunca kralın teklifini reddetmiş, fakat çok geçmeden Lehistan ve Karadağ’da nüfuzunu yaymak için halkı isyana teşvik eden Rusya’ya karşı bu defa Osmanlı hükümeti Prusya ile ittifak arayışı içine girmiştir. Hamza Paşa, hem bu amaçla hem de Osmanlı himayesinde olup konfederasyon adıyla teşkilâtlanan Leh vatanperverlerine güvence vermek için Ahmed Resmî Efendi’yi Berlin’e göndermiştir. Hamza Hâmid Paşa’nın sadrazamlığı esnasında içeride pek önemli hadise olmamış, İstanbul piyasasından bazı kimselerin tedavüldeki Macar altınlarını törpüleyip değerini düşürmeleri yasaklanmış, bu altınlar halktan toplanıp Darphâne-i Âmire’ye gönderilmiştir.

Hattat Yûsuf Efendi’den sülüs ve nesih, Sinek Ahmed Efendi’den divanî yazıyı öğrenen Hamza Hâmid Paşa’nın Beşiktaş’ta Sormagir Mescidi’ni tamir ettirerek ibadete açtırdığı bilinmektedir. Oğlu Şerif Mehmed Efendi Mekke kadılığına kadar yükselmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

İzzî, Târih, İstanbul 1199, vr. 283a.

Çeşmîzâde, Târih (nşr. Bekir Kütükoğlu), İstanbul 1993, s. 19, 79, 87.

, I, 170; II/A, s. 7, 31, 42, 50, 54, 59, 62; II/B, s. 11, 29.

Sefînetü’r-rüesâ, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2296, vr. 65b.

İbrâhim Nâilî, Cevâmiu’r-rüesâ, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2244, vr. 17b.

Süleyman Fâik, Sefînetü’r-rüesâ Zeyli (İstanbul 1269), İstanbul 1992, s. 93-95.

, II, 101-102.

, s. 8-10.

, I, 155, 182, 184, 187, 217, 221, 228, 229, 306; II, 21, 281.

, II, 143, 255; IV, 803.

Hüseyin Hüsâmeddin, Nişancılar Durağı, İSAM Ktp., nr. 9752, s. 181-182.

, IV/1, s. 349-350.

a.mlf., “Hamza Hâmid Paşa”, , V/1, s. 205-206.

Kemal Beydilli, Büyük Friedrich ve Osmanlılar, İstanbul 1985, s. 79.

Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili: Diplomatik, İstanbul 1994, s. 74, 225.

J. H. Mordtmann – [E. Kuran], “Ḥamza Ḥāmid Pas̲h̲a”, , III, 157.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 513 numaralı sayfada yer almıştır.