HATÎB MEHMED EFENDİ

(ö. 1187/1773)

Türk ebru sanatının önde gelen isimlerinden.

Müellif:

İstanbul’da doğdu. Muhtemelen 1159 (1746) yılında Ayasofya Camii hatipliğine tayin edildi. “Ayasofya hatibi” veya “Hatip” lakabıyla anılır. Babasının adı Ahmed’dir. Tuhfe-i Hattâtîn’de kendisinden “pîr-i mübârek” diye bahsedildiğine göre vefat ettiği sırada yaşı hayli ilerlemiş olmalıdır. Mehmed Efendi’nin Eski Zühdü diye tanınan Zühdü İsmâil Ağa’dan sülüs-nesih yazılarını meşkettiği bilinmekle beraber Süleymaniye Camii Kütüphanesi’ndeki 3 numaralı murakka‘da kendi ebrularıyla bezenmiş bir sülüs karalamasından başka yazısı görülmemiştir. 1142 (1729) tarihli bu eserindeki rikā‘ hattıyla imzasında Ayasofya Camii muarrifi olduğunu belirtmektedir. Bu vazifesinden sonra kendisine hatiplik tevcih edildiği anlaşılmaktadır. Mehmed Efendi ebru sanatındaki müstesna yerini, Müstakimzâde’nin tarifiyle “ebrî tâbir olunan münakkaş, musanna‘ kâğıd”ın imalinde yaşadığı döneme kadar hiç kimsede görülmeyen başarısından dolayı elde etmiştir. Tuhfe-i Hattâtîn’de geçen, ebrunun kendisi veya babası tarafından icat edildiği şeklindeki ifade herhalde Müstakimzâde’nin dalgınlığından kaynaklanan bir hatadır.

Ebru sanatını kimden öğrendiği belirlenemeyen Mehmed Efendi’nin yetiştirdiği herhangi bir talebesi de bilinmemektedir. Onun ebruları, kendisinden önceki ebrulara kıyasla renkleri ve boya serpmesindeki olağan üstü mükemmeliyetiyle dikkat çeker; bu tavrıyla eserlerinde hüviyetini hemen belli eder. İlk defa şahsen başlattığı ve iç içe damlatılmış birkaç cazip renkten tek at kuyruğu kılıyla kitreli su üstünde vücuda getirdiği yürek, çarkıfelek, deniz yıldızı gibi şekilleri sebebiyle bu tarz ebrularına “hatip ebrusu” adı verilmiş, sonraki yıllarda da kimin tarafından yapılırsa yapılsın bu ebru türü “hatip” ismiyle anılmıştır. Tuhfe’de “onun icadı” sözünden kastedilen bu ebru tarzı ise Müstakimzâde’nin beyanı gerçeklik kazanır. Mehmed Efendi’nin kumlu ve neftli ebru yapımında da müstesna güzellikteki eserlerine rastlanır. III. Ahmed devrinde kitap sanatlarına verilen büyük değerin bir göstergesi olarak bu dönemde hazırlanan kıta ve murakka‘ların iç ve dış pervaz tezyinatında Mehmed Efendi’nin ebruları kullanılmıştır. Meselâ III. Ahmed’in Murakka‘-ı Hâs adlı tuğra albümündeki (TSMK, nr. A 3653) on kıtanın ara kâğıtları, I. Mahmud’un 1153’te (1740) tesis ettiği Ayasofya Kütüphanesi’nin yazmalar katalogunda da cildin üst ve alt yan kâğıtları Mehmed Efendi’nin enfes ebrularından seçilmiştir. Şeyh Hamdullah’ın murakka‘larından başlayarak eski murakka‘ların tamirlerinde de bu ebrulara öncelik verilmiştir.

Ramazan ve kurban bayramlarının ilk gününde, cemaatini vezir ve âlimlerinin oluşturduğu sabah namazlarının Topkapı Sarayı-Kubbealtı’nda Ayasofya hatibinin imâmetiyle kılınması kadim bir saray geleneğidir. Mehmed Efendi’nin de camide hitabet vazifesiyle bulunduğu yıllarda sarayla münasebetini sürdürdüğü iki arşiv belgesinden anlaşılmaktadır. Bu hizmetinin karşılığında 3000 sağ akçenin padişah tarafından ihsan edilmesinin gecikmesi üzerine, Hatîb Mehmed Efendi’nin bayramdan yaklaşık iki hafta sonra saraya bunu hatırlatan 23 Zilhicce 1161 (14 Aralık 1748) ve 23 Zilhicce 1166 (21 Ekim 1753) tarihli iki arzuhali zamanımıza ulaşmıştır. Bu arzuhallerdeki nesih hattı onun bu yazı türünde de başarılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Hatîb Mehmed Efendi, ikamet ettiği Sirkeci Hocapaşa semtindeki evinde çıkan bir yangında kurtarmak istediği eserleriyle beraber yanarak hayatını kaybetti. Müstakimzâde’nin vefat gününü belirtmeyişine mukabil Merâkıd-ı Mu‘tebere-i Üsküdar müellifi Behcetî İsmâil Hakkı, Mehmed Efendi’nin, eserini kaleme aldığı 1930 yılına kadar yerinde duran kabir kitâbesini şöyle tesbit etmiştir: “Ayasofya-i Kebîr hatibi Mehmed Efendi, aleyhi’r-rahmeti bârî sene 1187 fî 6 Muharrem” (30 Mart 1773). Bu ifadeden onun cenaze namazının, herhalde uzun yıllarını geçirdiği Ayasofya’da kılındıktan sonra Anadolu yakasına geçirilip Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildiği anlaşılmaktadır. Yine Merâkıd-ı Mu‘tebere-i Üsküdar’da, 1159’da (1746) vefat eden Ahmed b. Ali isimli bir başka Ayasofya hatibinin kaydına rastlanmaktadır. Bu tarih büyük bir ihtimalle Mehmed Efendi’nin hatiplik vazifesine tayin yılını göstermektedir. Mehmed Efendi’den 150 yıl sonra aynı sanatı devam ettirenlerden Necmeddin Okyay onun eserlerini dikkatle inceleyerek aynı üslûpta mükemmel ebru kâğıtları imal etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

BA, Saray Mesâlihi, nr. 69/3559; BA, Cevdet-Evkaf, nr. 406/20588; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 386; Habîb, Hat ve Hattâtân, İstanbul 1305, s. 133; Behcetî, Merâkid-i Mu‘tebere-i Üsküdar, s. 15; M. Uğur Derman, Türk Sanatında Ebrû, İstanbul 1977, s. 30-32; a.mlf., Murakka’-ı Hâs, İstanbul 2009, s. 25 vd.; Pakalın, II, 552-553.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2016 yılında İstanbul’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 544-545 numaralı sayfalarda yer almıştır.