HİLYETÜ’l-EVLİYÂ

Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin (ö. 430/1038) zâhid ve sûfîlere dair eseri.

Müellif:

Eserin tam adı Ḥilyetü’l-evliyâʾ ve ṭabaḳātü’l-aṣfiyâʾdır. Müellif zâhid, âbid ve sûfîlerin hayat hikâyelerini anlatan ve dinî hayatla ilgili vecizelerini aktaran eserini, onları savunmak ve haklarında ileri sürülen suçlamalarla ilişkileri bulunmadığını göstermek için kaleme aldığını belirtir (I, 3, 4). Bu zümrenin arasına bazı ibâhiyeci ve hulûlcü fâsık ve kâfirlerin sızdığı, zâhir ulemâsının bunları tenkit etmesi doğru olmakla birlikte fazilet sahibi zâhid ve sûfîleri tenkitlerinin kapsamına almasının yanlış olduğuna dikkat çeker.

Sülemî, Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sine II. (VIII.) yüzyılda yaşayan İbrâhim b. Edhem ve Fudayl b. İyâz gibi sûfîleri anlatarak başladığı halde Ebû Nuaym eserine ashap, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiînin âbid ve zâhidleriyle başlamış, ardından II-IV. (VIII-X.) yüzyıllarda yaşayan zâhid ve sûfîleri tanıtmış, böylece tasavvufî hayatın aşere-i mübeşşere, ehl-i Suffe ve diğer sahâbîlerle başladığını, daha sonraki dönemlerde gelişerek devam ettiğini göstermek istemiştir. Kuşeyrî er-Risâle’de, Hücvîrî Keşfü’l-maḥcûb’da, Attâr Teẕkiretü’l-evliyâʾda, Câmî Nefeḥâtü’l-üns’te Sülemî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sini örnek alırken Şa‘rânî eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sında, Münâvî el-Kevâkibü’d-dürriyye’sinde Ebû Nuaym’ın usulünü benimseyerek eserlerine ashaptan başlamışlardır.

Ebû Nuaym Ḥilyetü’l-evliyâʾda kronolojik bir sıra takip etmiş, ancak bazan daha faziletli olduğuna inandığı kişileri daha önce anlatmıştır. Eserin başında velîler ve tasavvuf hakkında bilgi verilmiş, Hulefâ-yi Râşidîn, aşere-i mübeşşere anlatıldıktan sonra zühd ve ibadetleriyle tanınan sahâbelere geçilmiştir. Ardından Suffe ve ehl-i Suffe ile yirmi sekiz kadar kadın sahâbî tanıtılmıştır. Tâbiîn devrinde yaşayan zâhidler bazan şöhretlerine, bazan da bulundukları bölgelere göre sıralanmıştır.

Eserde zâhid ve sûfîlerin doğum ve ölüm tarihleri belirtilmediği gibi yaşadıkları yerler üzerinde de durulmamıştır. Baştan sona kadar nakil ve rivayetlerle dolu olan eserde müellife ait herhangi bir açıklama, değerlendirme ve yoruma rastlanmaz. Ebû Nuaym’ın zâhid ve sûfîleri anlatmaya başlarken kullandığı secili ifadeler yapmacık, külfetli ve zevksiz olduğu gibi bunların bazan anlatılan kişiyle de ilgisi yoktur. Müellif zâhid ve sûfîlerle ilgili menkıbeleri, sözleri ve rivayetleri senedleriyle birlikte vermiş, daha sonra onların rivayet ettikleri veya onlardan rivayet edilen hadisleri yine senedleriyle kaydetmiştir. Özellikle zühd ve ahlâka dair rivayet edilen hadislerin bir kısmına başka kaynaklarda rastlanmadığından eser hadis ilmi açısından da önemli kabul edilir.

Ebû Nuaym, Ḥilyetü’l-evliyâʾdaki bilgilerin çoğunu hocalarından ve çağdaşı âlimlerden derlemiş, bir kısmını da başta Buhârî ve Müslim’in eserleri olmak üzere hadis mecmualarından aktarmıştır. Ayrıca Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî’nin Ṭabaḳātü’n-nüssâk’i ile Sülemî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sinden de (Ḥilye, II, 25) geniş ölçüde faydalanmıştır. Tâbiîn zâhidlerini Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî’ye dayanarak anlatan Ebû Nuaym, İranlı ve Horasanlı sûfîleri anlatırken Sülemî’ye dayanmış, onun Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sindeki bilgilerin hemen hemen tamamını eserine aktarmıştır. Ḥilyetü’l-evliyâʾnın X. cildi ile Sülemî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’si karşılaştırıldığında bu durum açıkça görülür. Ebû Nuaym’ın faydalandığı, ancak çok defa adlarını zikretmediği kaynakların bir bölümü günümüze ulaşmadığından Ḥilyetü’l-evliyâʾdaki bazı bilgileri başka kaynaklarda bulmak mümkün değildir.

Eserde zâhid ve sûfîlerin menkıbe ve vecizelerinin yanı sıra birçok dinî şiir ve münâcâta da yer verilmiştir. İhtiva ettiği zengin malzeme sebebiyle Ebû Tâhir es-Silefî, “Ḥilye gibi bir eser henüz yazılmadı” demiş, Ḥilyetü’l-evliyâʾnın Nîşâbur’a getirildiği zaman 400 dinara alıcı bulduğu söylenmiştir (Zehebî, XVII, 458-459). Müellifin bazı mevzû hadisleri mevzû olduklarını belirtmeden senedleriyle birlikte eserine alması başlıca tenkit konusu olmuştur. Zâhidlerin menkıbelerine dair yazılan eserlerin en iyilerinden birinin Ḥilyetü’l-evliyâʾ olduğunu söyleyen İbn Teymiyye, bu eserde ve bu alanda yazılan diğer eserlerde zayıf ve mevzû hadislerin bulunduğuna dikkat çeker (Mecmûʿu fetâvâ, XVIII, 71-73). Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî de daha önce aynı hususa işaret etmiş ve Ebû Nuaym’ın eserine yanlış bilgiler kaydettiğini belirterek ilk dört halifeyi ve büyük sahâbeleri mutasavvıflar arasında göstermesini eleştirmiştir (Telbîsü İblîs, s. 185). İbnü’l-Cevzî, eserde adları zikredilen bazı kimselerin durumları hakkında bilgi verilmeyip sadece başkalarından yaptıkları rivayetlerin söz konusu edildiğini, Mücâhid, İkrime ve Kâ‘b el-Ahbâr gibi kişiler anlatılırken eserin konusuyla ilgisi bulunmayan tefsire dair parçalar aktarılıp Tevrat’tan nakiller yapıldığını, bir şahısla ilgili bilgilerin ayrı ayrı yerlerde verildiğini, bazan da bir şahsın iki yerde anlatıldığını söyler. Zühd ve ahlâka dair olmayan hadisler hakkında geniş bilgi verilmesi de eserin amacına aykırı görülmüştür. Eserde anlatılan kişilerin konuyla ilgisi bulunmayan sözlerine de yer verilmiş, sahâbe olmayan âbid ve zâhid kadınlardan ise hiç bahsedilmemiştir. Tasavvufî bir sonuç çıkarabilmek için bazı hadislere garip mânalar yüklenmiş, şathiye türü sözler nakledilmiştir (Ṣıfatü’ṣ-ṣafve, I, 20-32). Ebû Nuaym mezhep taassubundan kendini kurtaramadığı, İmam Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel hakkında geniş bilgi verdiği, hatta Mürcie, Kaderiyye ve Hâriciyye mezheplerine mensup bazı şahısları bile eserine aldığı halde Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed ve Züfer’e yer vermediği için de tenkit edilmiştir (İzmirli İsmail Hakkı, s. 86).

İbnü’l-Cevzî, ağır bir dille tenkit ettiği eseri Ṣıfatü’ṣ-ṣafve adıyla özetlemiş (Haydarâbâd 1339; Haleb 1389/1969, bazı kaynaklarda Ṣafvetü’ṣ-ṣafve [, I, 689]) ancak esere bazı kişi ve bölümlerle, özellikle de evliya olarak kabul edilen 200 kadar kadın zâhidi ilâve etmiştir. İbnü’l-Cevzî’nin bu eserini Abdülvehhâb eş-Şa‘rânî Ṣafvetü’ṣ-ṣafve (Kahire, ts.; Mekke 1387) adıyla kısaltmıştır. İbrâhim er-Rakkī tarafından yapılan Eḥâsinü’l-meḥâsin adlı muhtasar ise (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Haraççıoğlu, nr. 9, 10; ayrıca bk. , I, 445; Suppl., I, 617) henüz yayımlanmamıştır. Kitapla ilgili diğer çalışmalar şunlardır: Ali el-Harrât, en-Nedîm ve’l-ḫalve (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 417); Muhammed b. Hasan el-Vâsıtî el-Hüseynî, Mecmaʿu’l-aḫbâr fî menâḳıbi’l-aḫyâr (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 762; Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 844/7); Nûreddin el-Heysemî, Taḳrîbü’l-buġye fî tertîbi eḥâdîs̱i’l-Ḥilye (Kahire, Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 1/97); Abdülazîz b. Muhammed es-Sıddîk el-Gumârî, el-Buġye fî tertîbi eḥâdîs̱i’l-Ḥilye (Kahire, ts.); Muhammed b. Câbir, Naẓmü ricâli Ḥilyeti’l-evliyâʾ (, I, 445; Suppl., I, 617). Ebû Hâcer Zağlûl, Fehârisü Ḥilyeti’l-evliyâʾ adlı eserinde (Beyrut 1986) Ḥilyetü’l-evliyâʾdaki hadisleri, sözleri, özel isimleri, yer ve bölge adlarını ve şiirleri belli bir sistem içinde vermektedir. Birçok yazma nüshası bulunan Ḥilyetü’l-evliyâʾ iki defa basılmıştır (I-X, Kahire 1351-1357/1932-1938; I-XII [nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ], Beyrut 1418/1997).


BİBLİYOGRAFYA

Ebû Nuaym, Ḥilyetü’l-evliyâʾ, I-X, Kahire 1351-1357/1932-1938.

, I, 20-31.

a.mlf., , s. 185.

, XVIII, 71-73.

, XVII, 8-45, 458-459.

, I, 689.

İzmirli İsmail Hakkı, Mustasvife Sözleri mi? Tasavvufun Zaferleri mi: Hakk’ın Zaferleri, İstanbul 1341, s. 77-78, 86, 108.

, I, 445; Suppl., I, 616-617.

H. Ritter, “Philologika. III. Muhammedanische Häresiographen. IV. Die Stambuler Handschriften der Ḥiljat al-Aulijāʾ des Abū Nuʿaim”, , sy. 18 (1929), s. 55, 59.

F. Krenkow, “The Hilyat al-Auliya Biogrophies of Early Sufis”, , VI (1932), s. 427-430.

R. F. Khoury, “Importance et authenticité des textes de Ḥilyat al-Awliyā’ wa-Ṭabaquāt al-Aṣfiyā’ d’Abū Nu’aym al-Iṣbahānī”, , XLVI (1977), s. 73-113.

Abdülkerîm Zühûr Adî, “Ebû Nuʿaym el-İṣbahânî ve Kitâbü Ḥilyeti’l-evliyâʾ ve tabaḳāti’l-aṣfiyâʾ”, , LIX/4 (1984), s. 709.

Muhammed es-Sabbağ, “Ebû Nuʿaym el-İṣbahânî ve Kitâbü Ḥilyeti’l-evliyâʾ ve tabaḳāti’l-aṣfiyâʾ”, a.e., LX/1 (1985), s. 3-32; LX/2 (1985), s. 207-226.

a.mlf., “Ebû Nuʿaym ḥayâtühü ve kitâbühü’l-Ḥilye”, Eḍvâʾü’ş-şerîʿa, VII/7, Riyad 1396, s. 263-368.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1998 yılında İstanbul’da basılan 18. cildinde, 51-52 numaralı sayfalarda yer almıştır.