GOLTZ, Wilhelm Colmar von der

(1843-1916)

Prusyalı mareşal ve Osmanlı müşiri.

Müellif:

Wilhelm Leopold Colmar Freiherr von der Goltz 12 Ağustos 1843’te Bielkenfeld’de doğdu. 1861’de 5. Doğu Prusya Piyade Alayı’nda teğmen olarak göreve başladı, 1864’te Berlin’de Harp Akademisi’ne girdi. Bu okula devam ederken 1866’da Prusya-Avusturya Harbi’ne takım komutanı olarak iştirak etti ve ağır şekilde yaralandı. 1867’de Prusya Genelkurmayı üyeliğine tayin edildi, aynı yıl evlendi. 1870-1871’de Prusya önderliğinde sürdürülen Alman-Fransız savaşına kurmay subay olarak katıldı. Bu savaşlar dolayısıyla tecrübe kazandı, hatta bütün halkın elde silâh savunmaya hazır olması (millet-i müsellaha) düşüncesi de bu savaştaki Fransız halk ordusu örneğinden kaynaklanmıştır. Yüzbaşılığa terfi ettiği 1871 yılından itibaren askerî alanda eserler yazmaya başladı. 1878’de binbaşı oldu ve genelkurmaydaki görevinin yanı sıra 1878-1883 yıllarında Harp Akademisi’nde savaş tarihi hocalığı yaptı. 1883’te yarbay oldu; aynı yıl içinde, tekrar Alman ordusuna dönme hakkını muhafaza etmek şartıyla sözleşmeli olarak Osmanlı hizmetine tayin edildi ve 15 Haziran’da İstanbul’a gitti. Ordunun reformu bağlamında II. Abdülhamid tarafından Prusya’dan istenilen ve 1882’de gelen askerî heyetin komutanı Otto von Kähler’in ölümü üzerine (3 Kasım 1885) Goltz bu heyetin başına getirildi.

Goltz İstanbul’a gelince Alman elçisi Radowitz ile birlikte Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamid’in huzuruna alındı ve bizzat padişah kendisinden askerî okulların ıslahıyla ilgili hizmetler beklediğini ifade etti. Böylece Goltz, 1883-1895 yılları arasında askerî okullar müfettişliği vazifesinde bulundu. Seferberlik, ordu harekâtı, harekât planları ve askerî haritalar konusunda çalıştı. Eski zihniyetteki paşalar veya her şeyi bildikleri iddiasındaki yeni “Napolyon bozuntuları” ile uğraşmak zorunda kaldı. Birkaç kitap okuyarak kendilerini büyük kurmaydan sayan genç subaylara da endişeyle bakmaktaydı. Onun tesbitlerine göre, 1883’te çalışmaya başladığında İstanbul’daki Mekteb-i Harbiyye’de 450 öğrenci bulunmakta olup bu sayı 1885’te 1700’e çıkmıştı ve imparatorluk genelinde 14.000 öğrenci vardı. Gereksiz bilgileri kafalara dolduran, zamanın ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak eğitim sistemini düzeltmeye çalıştı. Pratik eğitimi öne çıkarmak ve tâlimler yaptırmak istedi, fakat bunların genelde kâğıt üzerinde kaldığını gördü. Harbiye, harp okulu ve kurmay okulu olmak üzere iki sınıftan teşekkül etmekteyse de eğitim programları pek farklı değildi. Goltz, Alman harp okulları örneğinde ders programları hazırladı ve Berlin Harp Akademisi’ni örnek aldı. Sonraki yıllarda bazı kısımları bizzat kendi kaleminden çıkan ve toplam 4000 sayfaya ulaşan ders kitapları hazırladı. Ayrıca hizmet, sağlık, yemek vakitleri ve doğru beslenme, dayak yasağı alanlarında düzenlemelere girişti. Bu tür faaliyetlerinden dolayı özellikle genç öğrenciler tarafından hayranlık ve saygıyla karşılandı, bu saygı daha sonraki yıllarda da devam etti. Goltz Paşa çalışmalarında II. Abdülhamid’in ordu reformlarına gerektiği kadar önem vermediği kanaatindedir, padişahın etrafındaki eski paşaları da “üniformalı saray soytarıları” diye niteler. Ordunun silâh alımlarında Almanya’nın tercih edilmesindeki etkisi vatanına dolaylı hizmeti oldu. 1000 ağır topun Krupp Şirketi’ne sipariş edilmesi yanında yüz binlerce mavzerin satın alınması, Boğazlar’ın savunması için Schichau Tersanesi’nde torpido yapımı sebebiyle kendisine şahsî çıkar sağladığı gibi söylentiler büyük bir ihtimalle doğru değildir. Deutsche Revue’de Ağustos 1914’te çıkan bir makalesinde bu konuya değinen Goltz, yüksek ahlâkî değerlerini kaybetmiş idareci kadrosuna sahip milletlerin çöküşünün kaçınılmaz olduğunu belirtmekteydi.

Osmanlı hizmetinde müşir ve paşa unvanını alan Goltz, 1895’te tümgeneralliğe terfi ederek Almanya’ya döndü ve Frankfurt’taki 5. Tümen Komutanlığı’nı üstlendi. 1900’de piyade generali oldu. Telif ettiği eserlerden dolayı 1903’te Albertus Üniversitesi kendisine felsefe fahrî doktorluğu unvanı verdi. II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından bir defa daha Türkiye’ye davet edilen Goltz bazı genel değerlendirmelerde bulunarak Almanya’ya döndü. 1911’de mareşal oldu. Kolordu Komutanı olarak 1913’te yetmiş yaşında emekliye ayrıldı. Bir ara başbakanlık için adı geçti. Kaiser II. Wilhelm, başbakan seçimi konusunda istişarede bulunurken Bethmann Hollweg ile Goltz arasında ciddi tereddütte kaldı, fakat Goltz’un 1909’da Türkiye’de bulunmasını daha önemli gördüğü için kararını Hollweg’ten yana kullandı. Goltz, Savaş Bakanlığı’nın ön ayak olmasıyla Alman gençliğini beden ve ruh bakımından savaşa hazırlamak gibi bir misyon üstlenen Genç Almanya Federasyonu’nu (Jungdeutschland-Bund) kurdu (1911) ve 1916 yılına kadar başkanlığını üstlendi. 1911’de Prusya’nın en önemli liyakat nişanına (Pour le mérite) lâyık görüldü.

I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da kendisine cephede aktif bir komutanlık görevi verilmedi; 23 Ağustos – 28 Kasım 1914 tarihleri arasında Belçika Genel Valiliği yaptı. Bu görevden alınmasını isteyerek İstanbul’daki Büyükelçi Freiherr von Wangenheim’ın teklifiyle tekrar Türkiye’ye tayin edildi. 12 Aralık 1914 tarihinde Türkiye’ye geldi. Liman von Sanders’in Beşinci Ordu komutanlığına getirilmesinin ardından İstanbul’daki Birinci Ordu’nun komutanlığına tayin edildi. Türkiye’ye tekrar gelmesinin sevinçle karşılandığına zaman zaman duyulan, “Babamız geldi, artık işler iyi gidecek” tarzındaki sözlere hâtıratında yer vermiştir.

Bu gelişinde önce Sultan Mehmed Reşad’ın, daha sonra da (6 Şubat 1915) Harbiye Nâzırı Enver Paşa’nın askerî danışmanı oldu. Böylece askerî faaliyetleri daha yakından takip etme imkânı buldu. Kayser II. Wilhelm’e ve Alman seferî kuvvetler kurmay başkanı General Falkenhayn’a raporlar yazmakta, Enver Paşa’nın ve Türk orduları genelkurmay başkanı olan General Friedrich Bronsart von Schellendorf’un yakınında yer almaktaydı. Goltz’un Harbiye Nâzırı Enver Paşa’yla ilgili değerlendirmeleri önemlidir. Onu otuz dört yaşında bir genç, Alman dostu ve bulunabilecek en iyi Harbiye nâzırı olarak takdim eder. Enver onun gözünde olağan üstü doğru, ürkütülemez, para gücüyle elde edilemez, dirayetli, azimli bir vatanperverdir. Onu âdeta kendi Prusya ahlâkî ölçüleri bakımından biçilmiş kaftan olarak görür. Öte yandan savaş için halkı ve orduyu hazırlıksız bulur. Balkan bozgununun korkunç yıkımı kolayca onarılacak gibi değildir. İdare genelde genç kadroların elindedir, bunların da savaş yetenekleri kısıtlı ve deneyimleri azdır, ordunun savunmadan saldırıya geçirilmesi imkânsız gibidir. İstanbul’da bulunduğu zaman gelişen Çanakkale savaşları esnasında Sultan Mehmed Reşad’ın arzusuyla cepheyi teftiş etti ve orada beş gün kaldı. Gelibolu ve karşı sahildeki savunma önlemlerini gözden geçirdi, müstahkem mevkileri ve silâh sistemlerini eskimiş bulmakla beraber Boğaz’ın savunulabileceğine kanaat getirdi ve cephane bitmediği sürece düşmanın Boğaz’dan geçmesinin mümkün olmadığını ifade etti.

Ekim 1915’ten itibaren Altıncı Ordu’nun komutanlığını üstlendi. Aralık 1915’te Bağdat’a giderek İngilizler’e karşı Kūtülamâre kuşatmasına iştirak etti. Dicle nehrinin kıyısında yer alan bu mevkide beş ay boyunca devam eden muhasara neticesinde İngiliz kuvvetleri mağlûp edilerek esir alındı. Zaman zaman siyatik ağrıları çeken Goltz Paşa bu arada tifoya yakalandı ve 18-19 Nisan 1916 gecesi öldü. Cenazesi, Alman ve Türk bayraklarıyla ve yollardaki halkın da katılımıyla yapılan bir askerî merasimle Bağdat’ta Dicle kıyısındaki mezarlığa gömüldü (21 Nisan 1916). Daha sonra naaşı hanımının arzusu üzerine İstanbul’a nakledildi ve Tarabya’daki Alman yazlık elçilik binasının bahçesinde Moltke anıtının yakınına defnedildi (24 Haziran 1916).

Goltz, iyi eğitim almış başarılı bir kumandan ve iyi bir yazar olarak kabul edilmektedir. Maiyetindekilerden çok şey istediği ve bu isteklerinde hayli nazik davrandığı belirtilir. Almanya’ya döndükten sonra Türkiye’deki meslektaşlarıyla irtibatını kesmemiş, bunlarla mektuplaşmaya devam etmiştir. Mektuplarında Türkiye ile alâkalı gelişmeleri yakından takip ettiği anlaşılmaktadır. Goltz aynı zamanda Helmuth von Moltke gibi arkada pek çok makale bırakmış ve yirmiden fazla kitap telif etmiştir. Kaleme aldığı eserlerden bazıları Türkçe dahil çeşitli dillere tercüme edilmiştir. Hâtıraları Denkwürdigkeiten, Bearbeitet und Herausgegeben von Friedrich von der Goltz und Wolfgang Foerster (Berlin 1929) Türkçe’ye çevrilmiştir (Golç Paşanın Hatıratı, trc. Salih Mayakuşu, İstanbul 1932). Eserlerinden Osmanlı Devleti’yle ilgili olanlar: Das Volk in Waffen. Ein Buch über Heerwesen und Kriegführung unserer Zeit (Berlin 1883, trc. Millet-i Müsellaha, İstanbul 1915); Ein Ausflug nach Mazedonien (Berlin 1894); Anatolische Ausflüge (Berlin 1896); Der Thessallianische Krieg und die Türkische Armee (Berlin 1898, trc. Osmanlı Yunan Seferi 1313, İstanbul 1332); Der jungen Türkei Niederlage und der Möglichkeit ihrer Wiedererhebung (Berlin 1913, trc. Genç Türkiye’nin Hezimeti ve İmkân-ı İ‘tilâsı, İstanbul 1332); Stärke und Schwäche des türkischen Reiches (Deutsche Rundschau, Band XXIV, 1 [Oktober 1897]).

BİBLİYOGRAFYA :

H. von Kiesling, Mit Feldmarschall von der Goltz Pascha in Mesopotamien und Persien, Leipzig 1922; B. von Schmiterlöw, Aus dem Leben des Generalfeldmarschalls Freiherr von der Goltz Pascha: Nach Briefen an Seinen Freund, Berlin-Leipzig 1926; Pertev Demirhan, Generalfeldmarschall Colmar Freiherr von der Goltz: Das Lebensbild eines Großen Soldaten: Aus Meinen Persönlichen Erinnerungen, Göttingen 1960; J. L. Wallach, Anatomie einer Militärhilfe, Düsseldorf 1976; a.e.: Bir Askeri Yardımın Anatomisi (trc. Fahri Çeliker), Ankara 1985; Zeynep Güler, Osmanlı Ordusu’nun Modernleşmesinde von der Goltz Paşa’nın Rolü (yüksek lisans tezi, 2007), Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; C. A. Krethlow, Generalfeldmarschall Colmar Freiherr von der Goltz Pascha: Eine Biographie, Paderborn 2012.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2016 yılında İstanbul’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 478-480 numaralı sayfalarda yer almıştır.