HACI KİRÂMÎ EFENDİ

(1840-1909)

Türk mûsikisi bestekârı ve hânende.

Müellif:

İstanbul’da Mevlevîhânekapı semtinde Rifâiyye’den Kılıççı Mehmed Efendi Dergâhı’nda doğdu. Asıl adı Beşir olup bu ismi hiç kullanmadığı kaydedilir. Orta öğrenimin ardından Bâb-ı Seraskerî’de muhâsebat birinci şube mümeyyizi olarak göreve başladı. Uzun yıllar devam eden bu görevi esnasında ayrıca birçok tekkede, özellikle İmrahor Tekkesi’nde müezzinlik ve zâkirlik yaptı. 1882’de surre emini Âsaf Paşa ve Abdüsselâm (Kovacı Şeyh) Tekkesi şeyhi Yahyâ Efendi ile birlikte hacca gitti. Veliaht Mehmed Reşad Efendi’nin müezzinbaşısı olduğu için II. Abdülhamid zamanında uzun süre etrafıyla irtibatı kesilerek yalnız başına yaşamak mecburiyetinde bırakıldığı söylenir. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Koska’da Dârülmûsikī-i Osmânî’nin kurucuları arasında yer aldı ve öğretim kadrosuna girdi. Mehmed Reşad tahta çıkınca kendisiyle olan yakınlığı sebebiyle hünkâr müezzini olmayı bekledi. Ancak bu görev başkasına verilince bazı ailevî meselelerin de yol açtığı ruhî buhran sonucu kendini asarak hayatına son verdi. Mevlevîhânekapı’daki Bağdatlı Tekkesi’nin hazîresine defnedildi.

Devrinin tavır sahibi hânende ve tanburîlerinden olan Kirâmî Efendi mûsikideki derin vukufu ile tanınmış, bestelediği eserler ve yetiştirdiği talebelerle kudretini ortaya koymuştur. Mûsikiye dair ilk bilgileri Hacı Fâik Bey’den aldı. Daha sonra Eğrikapı yakınlarında açmış olduğu meşkhânede Bolâhenk Nûri Bey’den, ayrıca Tanbûrî Ali Efendi, Nâfia Nâzırı Ferid Bey ve Suyolcuzâde Sâlih Efendi’den çeşitli eserler meşketti. Sesinin pestçe olduğu ve Hacı Ârif Bey’in sesine benzediği söylenmektedir. Tekkelerdeki zâkirlik, durakçılık ve müezzinliği dışında fasılcılığı ile de meşhur olan Hacı Kirâmî Efendi Taşkasap’taki bir kahvehanede düzenli şekilde mûsiki meşketmiştir. Yetiştirdiği pek çok talebe arasında Hâfız Kemal, Hâfız Sâmi, Ahmet Avni Konuk, Mustafa Nezihi Albayrak, Suphi Ziya Özbekkan, Lemi Atlı, Fahri Kopuz, Abdülkadir Töre, Âmâ Hâfız Hasan, Bahriyeli Şahap, Kanûnî Hacı Ârif Bey ve Zeki Ârif Ataergin sayılabilir. Hacı Kirâmî Efendi’nin eserlerinden bir beste, bir ilâhi ve beş şarkının günümüze ulaştığı tesbit edilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 467-468, 622, 632.

Canlı Tarihler: Lem’i Atlı. Hatıraları, İstanbul 1947, s. 100.

Ali Rıza Sağman, Meşhur Hafız Sâmi Merhum, İstanbul 1947, s. 131.

, s. 186.

Bedii Server Revnakoğlu’nun Notları, Divan Edebiyatı Müzesi Ktp., nr. 182 (dosya).

Mustafa Rona, Yirminci Yüzyıl Türk Musikisi, İstanbul 1970, s. 10-11.

Mehmet Nazmi Özalp, Türk Musikisi Tarihi, Ankara, ts. (TRT Müzik Dairesi Yayını), I, 89, 267; II, 13, 18, 28-29, 30.

Münir Atalar, Osmanlı Devletinde Surre-i Hümâyûn ve Surre Alayları, Ankara 1991, s. 75.

Sermet Muhtar Alus, İstanbul Yazıları, İstanbul 1994, s. 202-203.

a.mlf., İstanbul Kazan Ben Kepçe, İstanbul 1995, s. 106.

a.mlf., “Geçmiş Günlerin Hususi Hânendelerinden”, , sy. 10 (1948), s. 6.

Rıdvan Lâle, “Üstad ve Maruf Bestekâr Zeki Ârif Bey”, a.e., sy. 35 (1950), s. 9, 16.

Hayri Yenigün, “Hacı Kirâmi Efendi”, Musıkî ve Nota Mecmuası, sy. 23 (1971), s. 21.

Alaeddin Yavaşça, “Zeki Arif Ataergin: II”, Kök Dergisi, sy. 8, İstanbul 1981, s. 6.

Vural Sözer, Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi, İstanbul 1964, s. 166.

, I, 446.

Nuri Özcan, “Dârülmûsikī-i Osmânî”, , VIII, 553.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 489-490 numaralı sayfalarda yer almıştır.