HÂFIZ İBRÂHİM

Muhammed Hâfız b. İbrâhîm Fehmî (1871-1932)

Nil şairi olarak tanınan Mısırlı edip.

Müellif:

Mısır’da Deyrût beldesinin yakınlarında Nil nehri sahillerine demir atmış bir gemide dünyaya geldi. Bazı kaynaklarda doğum tarihi için 1869, 1870 ve 1872 yılları da verilmektedir. Annesi Türk asıllı olan Hâfız’ın babası İbrâhim Fehmî burada bir köprü yapımı dolayısıyla mühendis olarak çalışıyordu. Hâfız henüz dört yaşında iken babasını kaybetti. Daha sonra annesiyle birlikte Kahire’ye dayısının yanına gitti. Burada çeşitli mekteplerde okuduktan sonra 1887’de dayısının işi dolayısıyla taşındıkları Tanta’da Ezher usulünü uygulayan Ahmedî Camii’ne devam etti. Bu sırada eski ve yeni edebiyat üzerine arkadaşlarıyla tartışmaya girmesi dikkat çekti. Kuvvetli hâfızası sayesinde klasik ve modern edebiyatla ilgili pek çok meseleyi tahlil edebiliyordu. Düzensiz bir hayatı olan Hâfız bir ara avukatlık mesleğine yöneldi ve diplomasız olarak bir yıl kadar bir avukatlık bürosunda çalıştıktan sonra bu mesleği terkedip Kahire’ye döndü ve el-Medresetü’l-harbiyye’ye girdi. 1891’de teğmen rütbesiyle buradan mezun olunca Vizâretü’l-harbiyye’de görev aldı ve yaklaşık üç yıl burada çalıştı. Bir yıl kadar Vizâretü’d-dâhiliyye’ye bağlı emniyet teşkilâtında bulunduktan sonra tekrar Vizâretü’l-harbiyye’ye döndü. 1896’da Sudan’da çıkan bir isyanı bastırmak üzere görevlendirilen askerî birlikle oraya gönderildi. Hâfız, Sudan’dan Muhammed Abduh’a bir mektup göndererek kendisini bu ortamdan almasını istediyse de bir sonuç elde edemedi. Bu arada Sudan’daki Mısır ordusu içinde başını kendisinin çektiği bir grup subayın isyan etmesi üzerine önce ordudan uzaklaştırıldı, ardından emekliye sevkedildi. Mısır’a döner dönmez düşüncelerini el-Ehrâm’da yazmak istedi. Buna imkân bulamayınca Mısır’ın içtimaî ve siyasî açıdan ıslahına çalışan Mustafa Kâmil, Ebû Hacer Muhammed Saîd Besyûnî Zağlûl ve Kāsım Emîn gibi kişilerle yakınlık kurarak hedefini gerçekleştirmeye gayret etti. Muhammed Abduh gibi ıslahatçı şahsiyetlerle ve halkı bilgilendirmek isteyen gruplarla birlikte çalışmaya ve fikirlerini halka duyurmaya başladı. Geçim sıkıntısı artınca bir iş bulabilme ümidiyle Abdülhamid’i öven şiirler kaleme aldı. Nihayet 1911 yılında Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’nin edebiyat bölümüne müdür tayin edildi. Bundan sonra özellikle siyasî ve içtimaî muhtevalı şiirler yazmadı; yıllar sonra kaleme aldığı bu tür şiirlerin çoğunu da işini kaybetme korkusuyla açığa vurmadı. 1932 yılında bu görevden emekliye ayrıldı ve aynı yılın temmuz ayında vefat etti.

Hâfız İbrâhim’in kendine örnek aldığı kişilerden biri Mahmûd Sâmî el-Bârûdî’dir. Bununla beraber düzenli bir eğitim görmediği ve maddî sıkıntı içinde yaşadığından genel kültür ve yabancı dil öğrenimi açısından ne Bârûdî’nin ne de çağdaşlarının seviyesine ulaşabilmiştir. Küçük yaşta yetim kalması, Bârûdî ve Ahmed Şevkī gibi aristokrat bir ortamdan gelmeyişi, Arap edebiyatının klasik eserlerini de okumuş olmasına rağmen onların sanat düzeyine yükselmesine engel olmuştur. Hâfız’ın şahsiyetinin teşekkülünde o günkü Mısır’ın bozuk sosyal çevresinin önemli bir payı vardır. Bir taraftan dönemin seçkin simalarıyla birlikte olsa da kendisi gibi güçlükle geçinebilen kimselerle bir arada yaşaması şiirine de yansımıştır.

Hâfız, bir şair olarak klasik şiirin bütün temalarını işlediği gibi ayrıca şiire içtimaî ve siyasî muhteva kazandırmakta hem Bârûdî hem de Ahmed Şevkī’yi geçmiştir. Klasik temalarda genellikle başarılı olmakla beraber bazı türlerde, meselâ methiyede zayıftır. Çünkü bu tür şiirlerinde iş bulma ümidiyle gerçek duygularını yansıtmamıştır. İçinden geldiği gibi yazdığı zamanlarda mükemmel methiye örnekleri de vermiş, mersiyede ise “risâ şairi” olarak anılacak derecede başarı göstermiştir.

Genelde istikrarsız bir hayat süren Hâfız istikrarlı döneme girdikten sonra İslâm’ı, Arap dilini, Doğu’yu ve Doğu’nun değerlerini savunmuştur. Arap dili hakkında çok hassas olan Hâfız’ın, Kahire Temyiz Mahkemesi hâkimi Welmour Selden’in halk Arapça’sının edebî bir dil olarak da kullanılmasını teşvik ettiği el-ʿArabiyyetü’l-maḥalliyye fî Mıṣr adlı eserini yayımlaması üzerine Selden gibi şahsiyetlere karşı hissiyatını ortaya koyduğu “el-Lugatü’l-Arabiyye” adlı kasidesi meşhurdur (Nezîr M. Hikmetî, s. 123-125).

Akıcı bir üslûba sahip olmakla birlikte kelimelerin seçiminde zorlanan Hâfız’ın çağrışımları da zengin değildir. Bunda yabancı edebiyatlara yeterince vukufu bulunmamasının etkisi olmalıdır. Hayal dünyası da zayıf olan Hâfız’ın şiirini klasik şiirden ayıran en önemli özellik vatan ve sosyal muhtevalı şiirleridir. Hâfız bütün bu eksik taraflarına rağmen, özellikle arasında yaşadığı halkın duygularını ve dertlerini yansıtan sosyal temalı şiirleriyle çağdaşları İsmâil Sabrî, Halîl Mutrân ve Ahmed Şevkī gibi şairler arasında Arap şiir tarihinde seçkin bir yer edinmiştir.

Eserleri. 1. Dîvânü Ḥâfıẓ. Divanını ilk olarak şairin kendisi, gazetelerde yayımlanan ve arkadaşlarının hâfızalarında bulunan şiirlerine dayanarak üç cüz halinde bir araya getirmiş ve son cüz 1911’de neşredilmiştir. Daha sonra Ahmed Ubeyd, Hâfız’ın bu divanında yer almayan bazı şiirlerini de yayımlamış ve her iki yayındaki şiirler 1934’te Mektebetü’l-Hilâl tarafından bir ciltte toplanarak tekrar basılmıştır. Divan, Mısır Vizâretü’l-maârif’inin teklifiyle Ahmed Emîn tarafından Ahmed ez-Zeyn ve İbrâhim el-Ebyârî’den de istifade edilerek tekrar yayımlanmış (Kahire 1937), son olarak da 1969’da iki cilt halinde basılmıştır.

2. Leyâlî Saṭîḥ (Kahire 1906). Muhammed Abduh’un tesirinin açıkça görüldüğü bu eserde Hâfız Mısır edebiyatı, toplumu ve Mısır’ın siyasî durumu hakkındaki görüşlerini “makāme” tarzında ele almaktadır.

3. ʿÖmeriyyâtü Ḥâfıẓ. Hz. Ömer’in menkıbevî hayatından ve ahlâkından söz eden manzume ilk defa Kahire’de yayımlanmış (1918), daha sonra Mustafa ed-Dimyâtî tarafından önce Ẕikrâ Ḥâfıẓ, ardından el-Ḳaṣîdetü’l-ʿÖmeriyye adıyla şerhedilmiş ve basılmıştır (Kahire 1933).

4. el-Büʾesâʾ. Victor Hugo’nun Türkçe’ye Sefiller adıyla tercüme edilen Les misérables adlı romanının kısmî tercümesi olan eser iki cilt halinde neşredilmiştir (Kahire 1903).

5. el-Mûcez fi’l-iḳtiṣâdi’s-siyâsî. Fransız Paul Leroy-Beaulieu’den Halîl Mutrân ile birlikte yaptıkları bir tercüme olup beş cilt halinde basılmıştır (Kahire 1913).

6. Küteyyibün fi’t-terbiyeti’l-evveliyye. Fransızca’dan çevrilen iki ciltlik bir eserdir (Kahire 1912).


BİBLİYOGRAFYA

, III, 57-71.

, VI, 304-305.

, IX, 168-171.

Ömer Ferruh, el-Minhâc fi’l-edebi’l-ʿArabî ve târîḫih, Beyrut 1380/1960, I, 127-131.

Abdülazîz el-Mekālih, ʿAmâliḳa ʿinde maṭlaʿi’l-ḳarn, Beyrut 1988, s. 9-43.

Şevkī Dayf, el-Edebü’l-ʿArabiyyü’l-muʿâṣır fî Mıṣr, [baskı yeri yok] 1979 (Dârü’l-maârif), s. 100-110.

Sibâî Beyyûmî v.dğr., el-Edeb ve’n-nuṣûṣ, Libya 1982, s. 310-318.

Ahmed Ubeyd, Ẕikra’ş-şâʿireyn: Şâʿirü’n-Nîl ve Emîrü’ş-şuʿarâʾ, Beyrut 1405/1985.

M. Abdülmün‘im Hafâcî, el-Edebü’l-ʿArabiyyü’l-ḥadîs̱, Kahire 1985, s. 92-113.

Hannâ el-Fâhûrî, el-Câmiʿ fî târîḫi’l-edebi’l-ʿArabî, Beyrut 1986, s. 136-151.

Ahmet Savran, 19. Yüzyıl Osmanlılar Döneminde Yeni Arap Edebiyatı, Erzurum 1987, s. 161-169.

Nezîr M. Hikmetî, el-Fuṣḥâ fî muvâceheti’t-teḥaddiyât, [baskı yeri yok] 1991, s. 123-125.

Zekî Mübârek, Ḥâfıẓ İbrâhîm, Beyrut 1411/1991.

Abdülhamîd Sind el-Cündî, Ḥâfıẓ İbrâhîm: Şâʿirü’n-Nîl, Kahire 1992.

Ahmed Hasan ez-Zeyyât, Târîḫu’l-edebi’l-ʿArabî, [baskı yeri ve tarihi yok], s. 504-507.

Abbâs Mahmûd el-Akkād, Şuʿarâʾü Mıṣr, Kahire, ts., s. 8-20.

“Dîvânü Ḥâfıẓ”, el-Hilâl, X, Kahire 1901-1902, s. 129-130.

Selâme Mûsâ, “Ḥâfıẓ İbrâhîm”, a.e., XXXII (1924), s. 627-638.

“Sâʿatün maʿa Ḥâfıẓ Bek İbrâhîm”, a.e., XXXVI (1928), s. 906-910.

Abdülazîz el-Beşerî, “Beynî ve beyne Ḥâfıẓ İbrâhîm”, a.e., XLVl (1937), s. 257-261.

Mustafa Sâdık er-Râfiî, “Ḥâfıẓ İbrâhîm”, el-Muḳteṭaf, LXXXI/3, Kahire 1932, s. 266-276.

Halîl Merdem Bek, “Maʿa Ḥâfıẓ İbrâhîm”, , XXXI/3 (1956), s. 353-370; XXXI/4 (1956), s. 529-543.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 91-92 numaralı sayfalarda yer almıştır.