el-VEFÂ

Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin (ö. 597/1201) Hz. Peygamber’in hayatı, mûcizeleri, şemâili ve faziletlerine dair eseri.

Müellif:

Kitabın adı yazma nüshaları ile bazı kaynaklarda el-Vefâ [el-Vefâʾ] bi-aḥvâli’l-Muṣṭafâ, el-Vefâ fî baʿżı aḥvâli’l-Muṣṭafâ, el-Vefâ bi-(fî) feżâʾili’l-Muṣṭafâ şeklinde kaydedilmektedir (el-Vefâ, neşredenin girişi, I, t). Otuz dört bölümden (ebvâb) meydana gelen eserde müellifin mukaddimede kaydettiğine göre 500’ü aşkın (530) bab vardır. Resûl-i Ekrem’in nübüvvetten önceki hayatına ayrılan birinci bölümde onun Âdem’den itibaren şanının yüceltilmesi, Hz. İbrâhim’in kendisi için dua etmesi (el-Bakara 2/129), Tevrat ve İncil’de adının geçmesinden başlamak üzere siyer kitaplarında yer alan konular özetlenmektedir. Nübüvvetin Mekke dönemini konu alan ikinci bölümde Hz. Muhammed’in peygamberliğine delâlet eden haller, vahyin başlaması üzerine önce kendi yakınlarından başlayarak insanları dine davet etmesi, bu uğurda çeşitli eziyetlere katlanması, müminlerden bir kısmının Habeşistan’a hicreti, amcası Ebû Tâlib’in ve eşi Hatice’nin ölümünden sonraki durumu, Tâif seyahati, Mekke’ye gelen kabilelere nübüvvetini açıklaması, özellikle Evs ve Hazrec kabileleriyle irtibatı, mi‘rac hadisesi, Evs ve Hazrec kabileleriyle İkinci Akabe buluşması gibi hususlar ele alınmaktadır. Kitabın Medine’ye hicrete dair üçüncü bölümünde Hz. Peygamber’in Sevr mağarasından itibaren Medine yolculuğu, Medine’de sevgiyle karşılanması, burada mescidin inşası ve kıblenin değişmesi gibi hususlar anlatılmaktadır.

el-Vefâ’nın mûcizelere ayrılan dördüncü bölümünde Hz. Mûsâ devrinde büyücülüğün revaç bulduğu, Mûsâ’nın asâsıyla denizi yarması, Îsâ döneminde tıbbın ilerlediği, onun ölüleri dirilttiği ve bazı hastaları iyileştirdiği belirtilmekte, Resûlullah döneminde ise fesahat ve belâgatın yaygınlaştığı, Resûl-i Ekrem’in mûcizesi olarak Kur’an’ın indiği kaydedilmekte, ardından Kur’an’ın beş yönden erişilmezliği üzerinde durulmaktadır: a) Fesahati ve belâgatı; b) alışılmış edebî nesir ve şiir kalıplarına uymayışı; c) geçmiş peygamberlere ve ümmetlere dair sağlam bilgiler içermesi; d) geleceğe yönelik haberler vermesi; e) çelişkili ifadeler taşımaması (I, 265-272). Dördüncü bölümün on beşinci babında Kur’an’da yer alan geleceğe yönelik otuzu aşkın gaybî haber zikredilmiş, diğer bablar hissî mûcizelere ayrılmıştır. Kitabın beşinci bölümünde Resûlullah’ın diğer peygamberlere üstünlüğü konusu ele alınmıştır. Bazı rivayetlerden hareketle Hz. Peygamber’in bir kısım ayrıcalıklarına temas edildikten sonra ümmetinin diğer ümmetlerden üstün olduğu ve müminlerin onu her şeyden daha çok sevmesinin gerekliliği belirtilmiştir.

Kitabın bundan sonraki kısmı Mustafa Abdülvâhid neşrinde eserin II. cildini teşkil etmektedir (s. 387-827). Burada otuz bir babdan oluşan altıncı bölümde Hz. Peygamber’in fizikî, yedinci bölümde mânevî/ahlâkî özelliklerine yer verilmekte, sekizinci bölümde kendine has muaşeret kaideleri zikredilmekte, dokuzuncu bölümde onun zühd anlayışına değinilmektedir. Eserin bundan sonraki bölümlerinde Resûlullah’ın abdesti, namazı, orucu, haccı ve umresi; onun Allah korkusu, niyazı, hüznü, tefekkürü, ağlayışı, takvâsı, dünyaya gönül bağlamaması, tövbe ve istiğfarı ve çeşitli duaları anlatılmaktadır. Ardından Resûl-i Ekrem’in ev eşyası, giysileri, binek hayvanları, köleleri, hizmetçileri, yüzük, tarak, ayna vb. eşyası, yediği, içtiği şeyler, uyku âdâbı, hastalıkları ve tedavi oluşu, evlilik hayatı ve yolculukları; savaş aletleri, gazve ve seriyyeleri, çeşitli hükümdarlara gönderdiği dine davet mektupları ve kendisine gelen elçiler; Vedâ haccı dönüşünde yaptığı işler, hastalanması ve vefatına dair bilgi verilmektedir. Sonuncu bölüm Resûlullah’ın kıyamet günündeki üstün konumu, şefaati, makām-ı mahmûdu vb. hakkındadır.

el-Vefâ muhteva açısından çok geniş bir alanı kapsar. İbn İshak (ö. 151/768), İbn Hişâm ve İbn Sa‘d ile başlayıp gelişen siyer telifleri İbnü’l-Cevzî’ye gelinceye kadar zengin bir literatür oluşturmuştur. İbnü’l-Cevzî bunlardan yararlanıp kendine özgü bir düzen içinde eserini kaleme almıştır. Kitabın nâşiri Mustafa Abdülvâhid’in belirttiği gibi müellif eserini yazarken hadis rivayetlerinin yanı sıra siyerde İbn İshak’ın el-Meġāzî’si ile İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sından, şemâilde özellikle Tirmizî’nin eş-Şemâʾilü’n-nebeviyye’sinden, hasâis ve fezâil konusunda Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Delâʾilü’n-nübüvve’sinden istifade etmiştir. Kendisinden önceki kaynaklardan da nakillerde bulunmuş, ancak sahih olmayanlarını sahih olanlarından ayırmamıştır. Nitekim eserin nâşiri sıhhati şüpheli bazı nakillere dipnotunda işaret etmektedir (meselâ bk. I, 40, 74, 151, 171, 373; II, 409, 543, 736). Müellif kitabın mukaddimesinde okuyucuya ve dinleyiciye bıkkınlık gelmemesi için hadis rivayetlerini terkedeceğini, ayrıca bunlardan sahih olanla olmayanını birbirine karıştırmayacağını söylemesine rağmen kendi eseri el-Mevżûʿât’ta eleştirdiği bazı hadisleri el-Vefâ’da zikretmiştir (I, 35, 374; II, 574). Çeşitli rivayetlerden meydana gelen eserde tahlil ve aklî istidlâllere çok az yerde rastlanmaktadır. Halbuki müellifin Ṣaydü’l-ḫâṭır ve Telbîsü İblîs gibi teliflerinde eleştiri yöntemi hâkimdir. Bu sebeple el-Vefâ’nın İbnü’l-Cevzî’nin ilmî hayatının ilk dönemlerine ait bir eser olması kuvvetle muhtemeldir. Çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan eser (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Yûsuf Ağa, nr. 173, Âşir Efendi, nr. 77, Ayasofya, nr. 946; Brockelmann, I, 916) Mustafa Abdülvâhid (bk. bibl.) ve Muhammed Zührî en-Neccâr (Riyad 1400/1980) tarafından neşredilmiştir. Seffârînî tarafından Taḫbîrü’l-Vefâ fî sîreti’l-Muṣṭafâ adıyla kısaltılan eseri, Ahmed Neylî el-Evfâ fî tercemeti’l-Vefâ adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 488; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 5266; Nuruosmaniye Ktp., nr. 735).


BİBLİYOGRAFYA

Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ bi-aḥvâli’l-Muṣṭafâ (nşr. Mustafa Abdülvâhid), I-II, Kahire 1386/1966, neşredenin girişi, I, l-t.

, II, 2017.

, I, 916.

Muhammed ez-Zühaylî, Merciʿu’l-ʿulûmi’l-İslâmiyye, Dımaşk, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 661.

Yusuf Şevki Yavuz – Casim Avcı, “İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec”, , XX, 546, 548.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 42. cildinde, 599-600 numaralı sayfalarda yer almıştır.