et-TANTARÂNİYYE

Tantarânî (ö. 485/1092) tarafından Selçuklu Veziri Nizâmülmülk için yazılan methiye.

Müellif:

Ebû Nasr Muînüddin Ahmed b. Abdürrezzâk et-Tantarânî, Bağdat Nizâmiye Medresesi’nin önde gelen âlim, edip ve müderrislerinden olup Selçuklu sultanları Alparslan ile oğlu Melikşah zamanında uzun süre vezirlik yapan ve kurduğu Nizâmiye medreseleriyle eğitimin öncüsü sayılan Nizâmülmülk ile yakın alâkası bulunuyordu. Devletşah Teẕkiretü’ş-şuʿarâʾsında (s. 27) Tantarânî’nin yüksek sanat ürünü, bedîî sanatlarla örülmüş çok sayıda Arapça şiirinin bulunduğunu belirtir. Tantarânî, Nizâmülmülk için yazdığı bu kasidesiyle şöhrete kavuşmuştur. Otuz beş beyitlik methiye yazarına nisbetle el-Ḳaṣîdetü’ṭ-Ṭanṭarâniyye, cinas sanatının eşsiz icrasını ortaya koyduğundan el-Ḳaṣîdetü’l-mücennese, içinde tercî‘ türü cinas örnekleri yoğun şekilde geçtiği için el-Ḳaṣîdetü’t-tercîʿiyye, aynı vezinde ve kafiyede öğelerin çokluğu sebebiyle el-Ḳaṣîdetü’t-tarṣîʿiyye gibi isimlerle anılmıştır. Remel bahrinde kaleme alınan kasidede beyitlerin yirmi beşini nesîb (gazel), onunu methiye bölümü oluşturur. Şair uzun nesîb bölümünde Hz. Peygamber’e duyduğu sevgiyi tasvir eder. Bundan dolayı kasideye Resûl-i Ekrem’in methine dair yazılmış kasideler arasında da yer verilmiştir. Şair Resûlullah’ın aşkının doğurduğu büyük sarsıntı ile aklını yitirdiğini, eriyip yay gibi olduğunu, akan göz yaşlarının yanaklarını pınar pınar oyduğunu, aşk-ı habîbi uzun zaman kalbinde bir sır gibi sakladığını, ancak gözlerinin, akıttığı yaşlarla bu sırrını ifşa ettiğini, beline aşk kuşağını kuşandığından beri aşk ateşi içinde yandığını söyler; bu ateşle susuz kalan gönlünü Hz. Peygamber’den rîk-i pâkiyle sulamasını talep eder. Methiye bölümünde Nizâmülmülk’ün ilme ve eğitime hizmetinden ziyade kadim şiirde temel övgü temaları olan cömertlik, yiğitlik ve kahramanlık vasıfları dile getirilir. Nizâmülmülk’e, “Ey âlemlerin nizamı, ey kâinatın övünç kaynağı” hitabıyla başlayan bölümde İslâm bayraklarının kendisi sayesinde muzaffer olduğu ve İslâm’dan dönenlerin hüsrana uğradığı, birçok kahramanın Nizâmülmülk’ün tehdidinden korkarak mecalsiz kaldığı, bununla birlikte onun adalet ve insaf pınarı olduğu, yağmur sağanakları misali eliyle sunduğu nimet ve ihsanlarının dostlarına, isteyenlere ve bütün mahlûkata ulaşıp kâfi geldiğini ifade eder.

Nesîb kısmından üç beyit:

يا خلي البال قد بلبلت بالبلبال بال
بالنوى زلزلتني والعقل في الزلزال زال

يا رشيق القد قد قوست قدي فاستقم
في الهوى وافرغ فقلبي شاغل الأشغال غال

قد كتمت الحب في قلبي زمانا فاعتدى
در جاري أدمعي بالسر كالمصباح باح

(Ey gönlü aşk derdinden hâlî kişi! Gönlümü aşka salıp allak bullak ettin. Hicranınla deprem gibi sarstın beni, aklım da bu depremde kayıp gitti // Ey güzel boylu! Cevrü cefanla boyumu yaya çevirdin, insaflı davran. Zira aşk derdiyle dopdolu gönlüm nerdeyse helâk olacak. // Gizledim aşkımı gönlümde uzun zaman, ama gözlerimden akan inci misali yaşlar taşıp sırrımı bir çerağ gibi fâşeyledi).

Methiye bölümünden üç beyit:

يا نظام الملك يا فخر الورى يا من إذا
جاءه المستنجد المظلوم بالإنجاد جاد

أصبحت منصورة رايات دين المصطفي
منه واستردى جهادا من إلى الإلحاد حاد

دم على رغم العدا وارتح بعود العيد في
دولة غراء فيها أدوم الألطاف طاف

(Ey mülkün nizamı, ey kâinatın övünç kaynağı, ey kendisine yardım istemeye gelen mazluma yardımlarını bahşeden! // Ey sayesinde Mustafa dininin bayrakları muzaffer olan! Onun dininden sapan ve dönenleri cihad ile helâk eden! // Düşmanların burnunu sürtmeye devam et. Şahane bir devlet içinde nice bayramlarla neş’e-yâb ol ki o devlet içinde ilâhî lutufların en devamlısı dönüp dolaşmada …).

Kâtib Çelebi’nin cinas sanatı bakımından benzeri yazılmamış bir kaside olarak nitelediği eser yoğun cinas ve tercî‘ cinası öğeleriyle, aynı vezinde ve kafiyede kelimelerle, çifte kafiye düzeniyle fonetik armonisi ve müzikal niteliği son derece yüksek bir kaside örneği olup şairinin duygu, düşünce ve şiir sanatı açısından yüksek seviyesini kanıtlamaktadır. Lafızları aynı veya benzer, anlamları farklı öğelerin oluşturduğu ses âhengine cinas (tecnîs) denir. Tercîî cinas, nâkıs cinas türünden olup iki kelimenin bir veya iki harfte farklı olmasıdır. Kasidede bu türün örnekleri baştan sona kadar geçmektedir (bilbâl-bâl, zilzâl-zâl gibi). Ayrıca bu örneklerde görüldüğü gibi çifte ve zengin kafiye sistemi bütün methiye boyunca sürdürülmektedir. Kasidede geleneksel sistemden farklı olarak tek kafiye ve revî yerine farklı revîlere yer verilmiştir.

Kaside üzerinde çoğunun müellifi bilinmeyen çok sayıda şerh ve tercüme çalışması yapılmıştır. Ebü’l-Leyl Abdürabbih Muhammed İbnü’l-Hâc el-Arabî el-Unnâbî’nin el-Ferâʾidü’l-cümâniyye fî şerḥi’l-Ḳaṣîdeti’ṭ-Ṭanṭarâniyye adlı şerhi basılmıştır (Kahire 1901). Ebü’l-Alâ Alâeddin Muhammed b. Muhammed el-Bihiştî el-İsferâyînî, Muhammed Hâcî Nebî el-Humeydî el-Kevsec, Ni‘metullah b. Rûhullah el-Hüseynî el-Kerbelâî, Mustafa İsâmüddin Üsküdârî, Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî, Muhammed b. Murâd el-Bosnevî, Mustafa b. Ebû Bekir es-Sivâsî gibi şârihlere ait şerhlerle anonim ve müellifi meçhul şerhlerin kütüphanelerde çok sayıda nüshası bulunmaktadır. İbnü’l-Hâcib’e ait olduğu kaydedilen şerhin Burdur İl Halk Kütüphanesi’ndeki bir mecmua içinde bulunduğu (nr. 1612/5) belirtilirse de bu bir zühul eseri olmalıdır. Şairin kendisi tarafından yapılan şerhin de zamanımıza intikal edip etmediği bilinmemektedir. Osmanlı Türkçesi’nde kasidenin manzum veya mensur birçok tercümesi mevcut olup çoğunun mütercimi bilinmemektedir. Kemalpaşazâde ile İbrâhim b. Mehmed el-Yalvâcî tercümeleri en yaygın olanlarıdır. Kemalpaşazâde’nin tercümesini M. A. Yekta Saraç neşretmiştir (bk. bibl.). Aslıyla aynı bahirde yapılmış tercümenin ilk iki beyti (kıtası) şöyledir: “Ey meh-i nâ-mihriban âvâre kıldın gönlümü / Hicr ile bî-sabr edip bîçâre kıldın gönlümü // Firkatin sahrâlarında dem-be-dem Mecnun gibi / Aklımı zâil kılıp gam-hâre kıldın gönlümü; Ey boyu ok gibi mevzun kaddimi yâ eyledin / Kirpiğin hicriyle beni bî-ser ü pâ eyledin // Sen nigârâ hâtırın hoş tut ki aşkında beni / Cümle-i eşgālden gönlü tesellâ eyledin.” İbrâhim b. Mehmed el-Yalvâcî’nin tercümesi, hem aslıyla aynı vezin ve kafiyede hem de aynı cinas sanatı icrası ve çifte kafiye düzeninde yapılmış tercüme olarak çok rağbet görmüş ve defalarca basılmıştır (Yalvâcî, el-Mecmûʿatü’l-kübrâ, s. 32-36, İstanbul 1265/1849, 1274, 1859, 1279, 1284, 1303, 1315, 1320, 1920 …). Örnek: “Ey ki aşktan bâli hâlî, âşık ettin bâl-i âl / Firkatinle zâil ettin aklımı ey kāli bâl // Ey ki ahsen boylu server, yay gibi kıldın beni / Aşkınile koy beni zîrâ ki aşkın bâle bâl.”

Kasidenin müellifi bilinmeyen Farsça tercümesinin bir nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Veliyyüddin Efendi, nr. 3209, vr. 286a-288b). Silvestre de Sacy kasideyi, Kitâbü’l-Enîsi’l-müfîd li’ṭ-ṭâlibi’l-müstefîd ve Câmiʿi’ş-şüẕûr min manẓûm ve mens̱ûr (Chrestomathie arabe ou exraits de divers écrivains arabes tant en prose qu’en vers avec une traduction française et des notes) adını verdiği Arap edebiyatından seçmeler arasında Fransızca tercümesiyle birlikte yayımlamıştır (Paris 1806, 1826-1827). el-Ḳaṣîdetü’ṭ-Ṭanṭarâniyye müstakil olarak veya tercüme ve şerhleriyle birlikte, ayrıca kasideler mecmuası içerisinde defalarca basılmıştır (İstanbul 1265, 1276, 1280).


BİBLİYOGRAFYA

, s. 27.

, II, 1340-1341.

İbrâhim el-Yalvâcî, el-Mecmûʿatü’l-kübrâ, İstanbul 1320, s. 32-36.

, II, 1245.

, I, 292; Suppl., I, 446.

, I, 145.

, III, 27.

, I, 80.

, II, 273.

M. A. Yekta Saraç, Şeyhülislâm Kemal Paşazade: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiirleri, İstanbul 1995, s. 111-119.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 576-577 numaralı sayfalarda yer almıştır.