CEZÂLET

Daha çok eski edebiyatta fesâhatle ilgili bir vasfı anlatan belâgat terimi.

Müellif:

Söylenişleri sert ve kalın olduğu için kulakta kuvvetli tesir bırakan kelimelerin kullanılmasını ifade eden bir terimdir. Kelimeler ses ve mâna münasebetleri bakımından belâgatta “elfâz-ı cezele” ve “elfâz-ı rakīka” diye ikiye ayrılmaktadır. Sadme, kazâ, rahşan, gazanfer, hitabet, gülbank, çekâçek gibi kelimeler telaffuzlarındaki kalınlık ve çarpıcılık dolayısıyla elfâz-ı cezeleden sayılmaktadır. Bunun aksini ise yumuşak ve ince telaffuzlarıyla kulağa okşayıcı bir tesir yapan elfâz-ı rakīka meydana getirir.

Belâgat anlayışında güzel yazma ve söylemenin birinci şartı, seçilen kelimenin ifade edilmek istenen şey ve mânaya yakışması, ona uygun düşmesidir. Bundan dolayıdır ki savaş, kavga, hakaret, tehdit, korku vb. durumlar ifade edilirken ses ve âhenk bakımından bu hallere uygun düşecek kelimeler kullanmaya dikkat edilir. Bunlar anlatılanı hissettirip göz önünde canlandırmayı sağlar. Bu husus gerçekleştirildiğinde cezâlet meydana gelmiş olur. Sevgi, merhamet, şefkat, güzellik, hayranlık gibi hallerin ifadesinde ise kulakta elfâz-ı cezeleden çok farklı tesir bırakan, ince ve yumuşak sesli kelimeler kullanılır.

Bir metnin baştan başa sadece elfâz-ı cezele veya elfâz-ı rakīkadan ibaret olması beklenemez. Esas olan, hal ve şartların gerektirdiği kelimeleri seçmek ve bunları yerli yerinde kullanmaktır.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu iki ifade tarzı da mevcuttur. Kıyamet gününden, cehennem azabından bahseden âyetlerde şiddet ifadesi olarak elfâz-ı cezele geçerken cennet, rahmet, lutuf ve mağfiret söz konusu olan âyetlerde de elfâz-ı rakīka yer almaktadır.

Elfâz-ı cezele ve rakīkadan birinin diğeri yerine kullanılması güzel olmayan bir tesir bırakır. Meselâ Nef‘î’nin, “Çalındı bâm-ı felekte nakkāre-i devlet / Pür etti debdebe-i müjde gûş-i eyyâmı” beytinde “debdebe” yerine “zemzeme” kullanılsa mânada büyük bir değişiklik olmamakla beraber cezâlet kaybolur. Aynı şekilde Muallim Nâci’nin, “Zülfüne verdikçe nesîm ihtizâz / Üstüne titrer dil-i nâzik-terim” beytinde de “nâzik-terim” yerine “gam-perverim” denilebilirse de sözün rikkati kaybolur. Bu sebeple özellikle eski edebiyatta bu hususa büyük önem verildiği görülmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Ahmed Cevdet Paşa, Belâgat-ı Osmâniyye, İstanbul 1299, s. 17-19.

Diyarbekirli Said Paşa, Mîzânü’l-edeb, İstanbul 1305, s. 39.

Muallim Nâci, Istılâhât-ı Edebiyye, İstanbul 1308, s. 15-17.

Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 30-31.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 483 numaralı sayfada yer almıştır.