DÂVUD PAŞA, Kölemen

(ö. 1851)

Bağdat Kölemen valilerinin sonuncusu.

Müellif:

1774 yılında Gürcü bir ailenin oğlu olarak Tiflis’te doğdu. On on bir yaşlarında iken esir tüccarları tarafından Bağdat’a götürüldü ve orada önce Mustafa er-Rebîî’ye, sonra da 1780-1802 yılları arasında Bağdat valiliği yapan Büyük Süleyman Paşa’ya satıldı. Onun kölemenleri arasına girerek iyi bir eğitim gördü. Arapça ve fıkıh başta olmak üzere devrinde okutulan derslerde başarı gösterdi, ayrıca Türkçe ve Farsça’yı öğrendi. Bu arada binicilik ve kılıç kullanmada da maharet kazanmıştı.

Zekâsı, kabiliyeti ve çalışkanlığı ile kısa zamanda yükseldi. Efendisi Süleyman Paşa’nın takdirini kazanarak yirmi yedi yaşında iken defterdarlığa getirildi. Bir süre sonra da Süleyman Paşa’nın küçük kızıyla evlendi. Bu evlilik ona daha yüksek mevkilerin kapısını açtı. Süleyman Paşa’nın vefatından sonra yerine geçen büyük damadı Ali Paşa’nın valiliği sırasında (1802-1807) onun idarî faaliyetlerinden hoşlanmadığı için Basra’ya çekilerek fıkıh ve edebiyatla meşgul oldu. Bu arada bazı bölgelerin idaresini ellerine geçiren mahallî idarecileri ortadan kaldırıp devletin merkeziyetçi yapısını güçlendirmek isteyen II. Mahmud, Ali Paşa’nın 1807’de öldürülmesinden sonra eniştesinin yerine vali olan Küçük Süleyman’ı görevden aldı ve yerine Abdullah Paşa’yı tayin etti (1810). Abdullah Paşa ile anlaşamayan Süleyman Paşa’nın oğlu Said, Müntefik aşiretinden topladığı kuvvetlerle Bağdat’a girerek yeniden Kölemenler’in idaresini başlattı. Osmanlı merkezî hükümeti de bu durumu kabullenmek zorunda kaldı (1813). Bu olaylar sırasında yeniden defterdarlığa getirilen Dâvud daha sonra kethüdâ oldu (1814). Ortaya çıkan karışıklıklardan faydalanarak durumunu kuvvetlendirmeye çalıştı. Dürüstlüğü ve herkese iyi muamelesi sebebiyle halkın kendisine karşı olan güveni arttı. Bunun üzerine Said Paşa kendi yerine geçebileceği endişesiyle onu kethüdâlıktan azletti (1816). Dâvud da bir komploya kurban gitmemek için Süleymaniye ve Kerkük taraflarında kendisine bağlı aşiretlere sığındı. Buralardan topladığı kuvvetlerle Bağdat’a geri dönerek Said’i öldürttü ve valiliği eline geçirdi (Şubat 1817). Osmanlı hükümeti de Kölemenler’in içinde en iyisi olarak gördüğü Dâvud’a vezâret rütbesiyle Bağdat valiliğini tevcih etti.

Dâvud Paşa öncelikle kendisi için tehlike oluşturan bazı Arap, Kölemen ve Kürd reislerini ortadan kaldırarak kısa sürede Bağdat ve yöresinde güvenliği sağladı (1818). Ardından Bağdat ve çevresinde imar, eğitim, ziraat ve sanayi alanlarında bazı ıslahatlara girişti. Mevcut cami ve medreseleri onarttığı gibi yenilerini de inşa ettirdi. Bağdat’ta medrese sayısını yirmi beşe çıkardı ve kendi adıyla anılan bir külliye yaptırdı. Pek çok ilim adamını, edibi ve mutasavvıfı himayesine aldı. Bağdat ve çevresinde ziraatın gelişmesine de büyük önem verdi. Kapanan su kanallarını temizletti ve yeni kanallar açtırdı, pamuklu ve yünlü dokuma fabrikaları kurdurdu. Ayrıca Avrupa’dan teknisyenler getirterek tüfek imalâthanelerini faaliyete geçirdi. Bölgedeki yabancı imtiyazlarına şiddetle karşı çıktı, hatta bir ara İngilizler’in Osmanlı Devleti’nden anlaşmalarla elde ettiği imtiyazları tanımadığını da ilân etti. Ancak İngilizler durumu Bâbıâli nezdinde protesto edip siyasî baskı yapınca geri adım atmak zorunda kaldı.

Irak için sürekli tehlike arzeden İran’a karşı bölgedeki aşiretleri teşkilâtlandırarak mücadele eden ve ayrıca Vehhâbîler’e karşı Kavalalı İbrâhim Paşa ile iş birliği yapan Dâvud Paşa’nın devlete yıllık vergisini vermekle birlikte giderek daha bağımsız davranması, II. Mahmud’un merkeziyetçi siyasetiyle uyuşmuyordu. Osmanlı-Rus savaşının (1828-1829) başladığı sıralarda istenen vergiyi göndermekte gecikmesi üzerine II. Mahmud azledildiğini bildiren bir fermanla Sâdık Efendi’yi Bağdat’a gönderdi. Dâvud Paşa bu emre uymadığı gibi çevresindekilerin de teşvikiyle Sâdık Efendi’yi öldürttü. Bu durum devlete karşı bir isyan olarak değerlendirilerek Halep Valisi Ali Rızâ Paşa Dâvud Paşa’nın tenkiliyle görevlendirildi. Ali Rızâ Paşa kuvvetleri Eylül 1831’de Bağdat’a girerek Dâvud Paşa’yı teslim aldı.

Ali Rızâ Paşa’dan iyi muamele gören Dâvud Paşa ailesiyle birlikte İstanbul’a gönderildi. Burada da iyi karşılandı ve 1833 yılında Bosna’ya vali olarak tayin edildi. İki yıl sonra Dâr-ı Şûrâ-yı Bâbıâli reisliğine getirildi. 1839 yılında Ankara valisi oldu, 1840’ta azledildi. Yaşı hayli ilerlediği için şeyhülharemliğe tayin isteği kabul edildi. Bu görevde iken Medine’de vefat etti (Temmuz 1851).


BİBLİYOGRAFYA

Sâbit, Bağdad’da Kölemen Hükümetinin Teşekkülüyle İnkırâzına Dâir Risâledir, İstanbul 1292.

, IX, 310-316; X, 105-107, 150, 220-230.

S. H. Longrigg, Four Centuries of Modern Iraq, Oxford 1925, s. 233-276.

a.mlf., “Dāwūd Pas̲h̲a”, , II, 184.

Abdülazîz Süleyman Nevvâr, Dâvûd Bâşâ vâlî Baġdâd, Kahire 1968.

a.mlf., Târîḫu’l-ʿIrâḳı’l-ḥadîs̱, Kahire 1968, s. 25-41.

Mıṣr ve’l-ʿIrâḳ, Kahire 1968, s. 95, 104, 124.

Mehdî Cevad el-Bustânî, Bağdat’taki Kölemen Hakimiyetinin Tesisi ve Kaldırılması ile Ali Rıza Paşa’nın Valiliği, 1749-1842 (doktora tezi, 1979), İÜ Ed.Fak. Genel Ktp., nr. 55, tür.yer.

Ali Mûsâ v.dğr., el-ʿIrâḳ fi’t-târîḫ, Bağdad 1983, s. 63, 610-611, 618-619, 635-636.

“Davud Paşa”, , III, 496.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 9. cildinde, 38-39 numaralı sayfalarda yer almıştır.