CÂMİU’l-USÛL li-EHÂDÎSİ’r-RESÛL

İbnü’l-Esîr Mübârek b. Muhammed’in (ö. 606/1210) Kütüb-i Sitte’deki hadisleri bir araya toplayan eseri.

Müellif:

Kütüb-i Sitte’yi bir araya getirme düşüncesini ilk gerçekleştiren, Endülüslü muhaddis Rezîn b. Muâviye es-Sarakustî’dir (ö. 535/1140). İbn Mâce’nin es-Sünen’i yerine İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾını alarak Kütüb-i Sitte’deki hadisleri şerhetmeksizin bir araya getirdiği, et-Tecrîd li’ṣ-ṣıḥaḥ ve’s-sünen diye de anılan eserine el-Cemʿ beyne’l-uṣûli’s-sitte adını vermiştir. İbnü’l-Esîr, Rezîn’in bu eserinde birçok hadisin olması gerektiği yerde zikredilmediğini, mükerrer rivayetlerin fazlaca bulunduğunu, bazı hadislerin de eserde yer almadığını tesbit etmiş, bu eksikleri tamamlayıp ayrıca hadislerdeki garîb kelimeleri de açıklamak suretiyle onu kitap adlarına göre alfabetik olarak yeniden tertip etmiştir. Buna göre “îmân ve İslâm”, “i‘tisâm”, “îlâ”, “âniye”, “ihyâü’l-mevât”, “emel ve ecel” gibi muhteva itibariyle birbirinden farklı konuları hemze ile başladığı için elif harfinde toplamıştır.

Eser başlıca üç bölümden meydana gelmiştir. “Mebâdî” bölümünde hadis usulüne dair bilgiler özetlenmiş, “Maḳāsıd” adlı bölümde hadislerin metni verilmiş, “Kitâbü’l-Levâḥıḳ” adını taşıyan son bölümde ise kitap adlarına göre alfabetik olarak tertip edilen eserde muhtevaları itibariyle herhangi bir bölüme konulamayan hadisler yer almıştır. Kitabın tertibinde harf-i ta‘rifler dikkate alınmamış ve kelimeyi meydana getiren harflerin aslî harf olup olmayışına da itibar edilmemiştir. Bunun yanı sıra konuların bütünlüğüne önem verildiği için, uygulanan sistem gereği başka harflerde yer alması gereken kısımlar da ait oldukları ana bölüme dercedilmiştir. Meselâ fey, gulûl, nefl, humus ve şehâdet (şehitlik) konuları ilgileri sebebiyle Kitâbü’l-Cihâd’da (“cîm” harfinde) işlenmiş, alfabetik olarak bulunmaları gereken harfin sonunda her biri için “Kitâbü’l-Cihâd’da geçti” kaydı konulmuştur.

Hadislerin senedlerinde yalnız sahâbî olan râviler kaydedilmiş, sahâbe sözlerinin rivayetinde ise o sözleri rivayet eden tâbiîlerin adları verilmiştir. Hadis metinlerinden önce o hadisin Kütüb-i Sitte’de yer aldığı esere işaret etmek üzere (خ، م، ط، ت، د، س) gibi rumuzlar konulmuştur. Bazı dikkatsiz müstensihlerin bu rumuzları yazmayacağını hesaba katan müellif bu işaretleri hadis metinlerinin sonunda ”أخرجه البخاري ومسلم“ şeklinde açıkça yazmıştır. Hadis metinlerinin Buhârî ve Müslim’deki şekliyle verilmesi tercih edilmiş, öteki kaynaklardaki önemli farklar ayrıca kaydedilmiştir.

İbnü’l-Esîr Ṣaḥîḥayn hadisleri için Humeydî’nin el-Cemʿ beyne’ṣ-Ṣaḥîḥayn’ını, diğer dört sünendeki hadisler için de hocalarından okuduğu kendi nüshalarını esas almıştır. Bu eserlerde bulunmadığı halde Rezîn’in kitabında rastlanan hadisleri Câmiʿu’l-uṣûl’e almakla beraber bunların kaynağını bulamadığını göstermek için başlarına rumuz yazmamış, hadis metninin sonuna ”أخرجه رزين“ kaydını koymakla yetinmiştir.

Eserin en önemli özelliklerinden biri de hadislerde bulunan garîb kelimelerin her harfin sonunda “Şerhu garîbi’l-elif”, “Şerhu garîbi’n-nûn” gibi başlıklar altında açıklanmasıdır.

Câmiʿu’l-uṣûl’ün muhtelif neşirleri vardır. Hindistan’da (Merut 1346), Muhammed Hâmid el-Fıkī tarafından on iki cilt halinde Kahire’de (1370/1950), Abdülkādir el-Arnaût tarafından on bir cilt olarak Dımaşk’ta (1389/1969) yayımlanmıştır. Bu sonuncu neşri esas alan Yûsuf Muhammed el-Bikāî eserdeki hadislerin fihristini yaparak iki cilt halinde neşretmiştir (Beyrut 1405/1984). Fıkı neşrine göre eserde 9483, Arnaût neşrine göre 9523 hadis bulunmaktadır. Aradaki kırk hadislik fark numaralama sisteminden kaynaklanmış olmalıdır. Arnaût neşrinde hadislerdeki garîb kelimelerle ilgili açıklamalar, ait oldukları hadisin hemen altında verilmiştir.

Câmiʿu’l-uṣûl’ün Müttakī el-Hindî tarafından yapılan el-Fuṣûl adlı bir şerhi bulunduğunu kaydeden Brockelmann (GAL, I, 438), adı geçen şerhi Müttakī el-Hindî’nin eserleri arasında zikretmemiştir (GAL, II, 503-504; Suppl., II, 518-519). Eser üzerinde yapılan çeşitli ihtisar çalışmalarının başlıcaları, İbnü’l-Bârizî Hibetullah’ın yazdığı Tecrîdü’l-uṣûl (Tecrîdü Câmiʿi’l-uṣûl min eḥâdîs̱i’r-Resûl) (GAL, I, 438-439; Suppl., I, 608) ile İbnü’d-Deyba‘ Abdurrahman’ın kaleme aldığı Teysîrü’l-vuṣûl ilâ Câmiʿi’l-uṣûl min ḥadîs̱i’r-Resûl’dür (Kalküta 1252; Leknev 1884; Cavnpûr 1897; Lahor 1904-1909; Kahire 1331, 1346). Ayrıca Mecdüddin el-Fîrûzâbâdî, eserle ilgili olarak Teshîlü ṭarîḳi’l-vuṣûl ile’l-eḥâdîs̱i’z-zâʾide ʿalâ Câmiʿi’l-uṣûl adlı bir zevâid kaleme almıştır (Kettânî, s. 175). Rûdânî diye bilinen Muhammed b. Süleyman el-Mağribî de Câmiʿu’l-uṣûl’deki hadislerle Heysemî’nin Mecmaʿu’z-zevâʾid’inden seçtiği hadisleri Cemʿu’l-fevâʾid min Câmiʿi’l-uṣûl ve Mecmaʿi’z-zevâʾid adıyla bir araya getirmiştir (Cidde 1973).


BİBLİYOGRAFYA

İbnü’l-Esîr, Câmiʿu’l-uṣûl (nşr. Abdülkādir el-Arnaût), Dımaşk 1969-74, I-XI.

, s. 174-176.

, I, 106.

, I, 263.

, I, 438-439; II, 503-504; Suppl., I, 607-608; II, 518-519.

İsmail L. Çakan, Hadîs Edebiyâtı, İstanbul 1985, s. 102-104.

Imtiaz Ahmad, “Ibn al-Athir al-Muḥaddith-Life and Works”, , XXIII/1 (1984), s. 33-43.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 136 numaralı sayfada yer almıştır.