ABDÜLCEBBÂR el-EZDÎ

Abdülcebbâr b. Abdirrahmân el-Ezdî (ö. 142/759)

Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un Horasan valisi.

Müellif:

Abbâsîler’in Emevî aleyhtarı faaliyetleri sırasında kendini gösterdi ve ilk Abbâsî Halifesi Seffâh tarafından sâhibü’ş-şurta tayin edildi. Halife Mansûr zamanında da aynı görevde kaldı ve daha sonra Horasan valiliğine getirildi. Bölgeye gittikten (Temmuz 758) kısa bir süre sonra Abbâsî aleyhtarlarının buradaki faaliyetleri hakkında bir rapor hazırlayarak durumu halifeye bildirdi ve bu meseleyi halletmek için ondan bir miktar para aldı. Bu tarihten itibaren şiddetli bir takibata girişti. “Ali evlâdı” adına davette bulunmak ve propaganda yapmakla itham ettiği pek çok kişinin mallarına el koyup onları hapsetti veya öldürttü. Bunlar arasında Buhara âmili Mücâşi‘ b. Hureys el-Ensârî, Kuhistan âmili Ebü’l-Mugīre Hâlid b. Kesîr ve Harîş b. Muhammed gibi önde gelen kişilerle bazı Abbâsî taraftarları da vardı. Şikâyetler üzerine konuyu yakın adamlarıyla görüşen halife, bu sefer Abdülcebbâr’ı oradan uzaklaştırmanın yollarını aramaya başladı.

Halife, güçlü Horasan ordusuyla doğrudan mücadeleye girmekten çekindiği için, kâtibi Ebû Eyyûb’un tavsiyesine uyarak, Horasan ordusunu Rumlar’a karşı cihada sevketmeyi ve bu fırsattan faydalanıp Abdülcebbâr’ı oradan uzaklaştırmayı planladı. Bu maksatla yazdırdığı bir mektupta ondan, sınır boylarındaki müslümanları Rum tehdidinden kurtarmak için büyük bir ordu göndermesini istedi. Halifenin niyetini sezen Abdülcebbâr, bölgedeki Türkler’in sık sık karışıklıklar çıkardığını, Horasan askerlerinin bölgeden ayrılması halinde durumun çok tehlikeli olacağını ve kendisinin zor durumda kalacağını söyleyerek bu teklifi kabule yanaşmadı. Birkaç mektuba rağmen emirlerinin dinlenmediğini gören ve bunu bir isyan kabul eden halife, oğlu Mehdî kumandasındaki bir orduyu Horasan’a gönderdi. Mehdî Rey’de bekleyip Hâzim b. Huzeyme’yi (başka bir rivayete göre Üseyd b. Abdullah el-Huzâî’yi) Abdülcebbâr’ın üzerine gönderdi. Abbâsî kuvvetlerinin yaklaşmakta olduğunu duyan Merverrûz halkı da valiye karşı ayaklandı. Merv’de meydana gelen savaşta mağlûp olan Abdülcebbâr savaş meydanını terkedip kaçtıysa da yakalanarak Abbâsî kumandanına teslim edildi. Abdülcebbâr gerek Merv’de gerekse Bağdat’a götürülürken yolda pek çok hakarete uğradı. Bağdat’ta halifenin huzuruna çıkarılınca, işkence edilmeden öldürülmesi için yalvarmasına rağmen, elleri ve ayakları kesildikten sonra idam edildi ve bütün mallarına el kondu. Cesedi idam sehpasında birkaç gün kaldıktan sonra kardeşi Ubeydullah tarafından geceleyin gizlice indirilerek defnedildi.

Abdülcebbâr cesur fakat çok gaddar ve zalim bir vali idi. Aile fertleriyle diğer yakınları da Kızıldeniz’deki Dehlek adasına sürülerek cezalandırıldılar.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 374, 486.

, II, 361, 371, 389.

, VII, 390-391, 455, 462, 480, 498, 503, 508-510; VIII, 88, 98, 115, 137.

, V, 485, 498, 505, 506.

, III, 230.

, X, 75-77.

, III, 186.

, IV, 48.

K. V. Zetterstéen, “Abdülcebbâr”, , I, 65-66.

S. Moscati, “ʿAbd al-D̲j̲abbār b. ʿAbd al-Rahmān”, , I, 59.

D. M. Dunlop, “ʿAbd al-Jabbār”, , I, 118-119.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 202 numaralı sayfada yer almıştır.