ABDÜLKAYS (Benî Abdülkays)

Bahreyn dolaylarında yaşayan ve Hz. Peygamber zamanında müslüman olan büyük bir Arap kabilesi.

Müellif:

Kabilenin atası olan Abdülkays’ın nesebi Adnân’a varır ve onda Hz. Peygamber’in nesebi ile birleşir. Bu kabile mensuplarına Abdî, Kaysî, Abdükaysî veya Abkasî de denilir. Önceleri Tihâme’de yaşamakta olan Abdülkaysoğulları, sonradan Bahreyn ve Uman bölgelerinin sahil ve iç kısımlarına dağılarak kısmen yerleşik, kısmen de göçebe olarak Bekir b. Vâil, Temîm ve Kinde kabileleri arasında yaşamaya başladılar. Bu sırada Güney İran’a birçok akınlar düzenlediler. Sâsânî Hükümdarı II. Şâpûr iktidara gelir gelmez onları cezalandırmak için seferber oldu ve sevkettiği orduyla Arabistan ve Suriye’nin büyük bir kısmını tahrip ettiği gibi Abdülkays’a mensup pek çok kişiyi de öldürttü. Bölgede bulunan diğer Arap kabileleri yanında İranlı Mecûsîler, bir kısım yahudi ve hıristiyan zümrelerle de iç içe yaşayan Abdülkaysoğulları, İslâmiyet’in ortaya çıkışı sırasında Sâsânî hâkimiyeti altında bulunuyorlardı. Muşakkar’da Zü’l-lebâ adlı bir puta tapan bu kabilenin bir bölümü de Hıristiyanlığı kabul etmişti. Bahreyn nüfusunun çoğunluğu bu kabileye mensuptu.

Abdülkaysoğulları’nın Hz. Peygamber ile temasları ve müslüman olmalarına dair haberler oldukça karışıktır. Başta Bahreyn olmak üzere Fırat kıyılarından Arabistan ortalarına kadar uzanan geniş bir sahaya yayılmış bulunan bu kabile mensuplarından bazıları, güvenilir bir rivayete göre, Uhud Gazvesi sırasında bir kervanla Medine’ye gelmiş ve Hz. Peygamber’le ilk defa o zaman görüşmüşlerdir. Daha sonra Benî Mustaliḳ Gazvesi sırasında Resûlullah ile karşılaşan bazı Abdülkayslılar da müslüman olmuştur. Hz. Peygamber’in davet mektubu üzerine bu kabileyi temsil eden yirmi kişilik bir heyet, 629 yılında Medine’ye geldi. Alnındaki derin bir yara izi sebebiyle el-Eşec diye meşhur olan Abdullah b. Avf başkanlığındaki bu heyettekiler, Remle bint Hâris’in evinde misafir edildiler ve Medine’de kaldıkları on gün içinde Hz. Peygamber’i yakından tanıma fırsatını buldular. Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm dininin esaslarını öğrendiler. Nübüvvetten önce Muşakkar ve Debâ panayırlarına katıldığı için bölgeyi ve insanlarını tanıyan Hz. Peygamber, heyetle yakından ilgilendi. Yüzü çirkin olan Eşecc’e, “Sende Allah’ın sevdiği iki meziyet var: hilm ve hayâ” diyerek iltifatta bulundu (bk. Müslim, “Îmân”, 25, 26). Ayrıca ashabı heyet mensuplarına hediye vermeye teşvik etti. Kendilerine de namaz kılmalarını, zekât vermelerini, ramazan ayında oruç tutmalarını ve ganimet mallarının beşte birini beytülmâle ayırmalarını emretti. Câhiliye devrinde şarap için kullanılan, topraktan ve ağaçtan yapılmış kapları meşrubat için kullanmalarını da yasakladı. Buhârî’nin rivayet ettiği bir hadise göre, Mescid-i Nebevî’den sonra içinde cuma namazı kılınmasına müsaade edilen ikinci mescid, Abdülkaysoğulları’nın yaşadıkları Cüvâsâ şehrindeki camidir (bk. Buhârî, “Meġāzî”, 69). Vergiler ve diğer hususlarla ilgili olarak Hz. Peygamber’in bu kabileye gönderdiği bazı mektuplar günümüze kadar ulaşmış bulunmaktadır (bk. M. Hamîdullah, el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, s. 126-127).

Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkan irtidad olaylarında Abdülkaysoğulları İslâmiyet’te sebat ederek mürtedlerle savaştılar ve Uman’ın Debâ şehrinde irtidad eden Lakīt b. Mâlik’in mağlûp edilmesini sağladılar. Ayrıca Mehre ve Yemen’deki isyanların bastırılmasında da faal rol oynadılar. Hz. Ömer’in halifeliği sırasındaki fetihlere katılan ve bilhassa Sâsânî İmparatorluğu’na karşı kazanılan zaferlerde büyük payları olan kabile mensupları, fetihlerden sonra, Bahreyn dışında Tevvec (Tevvez), Basra, Kûfe, Musul, İsfahan ve Merv’e yerleştiler. Ayrıca Kuteybe b. Müslim’in Horasan’daki fetih harekâtına katılarak büyük yararlıklar gösterdiler. Abdülkaysoğulları, genellikle Hz. Ali taraftarı olup Cemel ve Sıffîn savaşlarında onun yanında yer aldılar. Bu kabileden Sa‘saa b. Sûhân’ın Muâviye’ye muhalefeti, ayrıca Abdullah b. Cârûd’un Kûfe ve Basralılar’ın başına geçerek Haccâc’a isyan etmesi ve Haccâc tarafından idam edilmesi gibi olaylar, kaynaklarda geniş bir şekilde yer almaktadır.

Güzel konuşmaları ve kahramanlıklarıyla bilinen Abdülkaysoğulları hakkında yazılmış müstakil kitaplar arasında, İbnü’n-Nedîm’in kaydettiğine göre (bk. el-Fihrist, 59), Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ’nın Kitâbü Ḫaberi ʿAbdi’l-Ḳays adlı eseri zikre değer bir kaynaktır.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 575-576.

, I, 283, 314-315; IV, 360-362; V, 557-566; VII, 85-88, 131-134.

, s. 314, 317.

Buhârî, “Îmân”, 40, “Meġāzî”, 69.

Müslim, “Îmân”, 25, 26.

, s. 338-339.

, I, 95 vd., 104.

a.mlf., Ensâbü’l-eşrâf, IV/1 (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1979, s. 102-103, 122-123.

, I, 1736-1737, 1958-1961, 1979-1980, 1995-1996, ayrıca bk. İndeks.

, s. 14, 17, 24, 324-325.

İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nşr. Rızâ Teceddüd), Tahran 1391/1971, s. 59.

Ebû Ubeyd el-Bekrî, Muʿcem me’staʿcem (nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), Kahire 1364/1945, I, 401, 402.

, s. 294-296.

, VIII, 355-364.

Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, Beyrut 1966, I, 346-349; II, 174-175.

Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Kahire 1959, s. 338.

Aynî, ʿUmdetü’l-ḳārî, İstanbul 1308-11, I, 352-362.

Kehhâle, Muʿcemü ḳabâʾili’l-ʿArab, Beyrut 1402/1982, II, 726-727.

M. Hamîdullah, el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, Beyrut 1969, s. 126-127.

a.mlf., İslâm Peygamberi, I, 63, 409, 410-411, 433-440.

M. Asım Köksal, İslâm Târihi, İstanbul 1978, VIII, 545-553.

Reckendorf, “Abdülkays”, , I, 88-89.

W. Caskel, “ʿAbd al-Ḳays”, , I, 74-76.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 248-249 numaralı sayfalarda yer almıştır.