PERTEV PAŞA

(ö. 980/1572)

Osmanlı veziri.

Müellif:

Arnavut asıllı olup vakfiyesinde babasının adı Abdurrahman diye geçer (Pertev Paşa Vakfiyesi, vr. 123a). Hadım İbrâhim Paşa’nın kendi adına yaptırdığı camiye ait vakfiyenin şahitleri arasında ise babasının adı Abdüssamed şeklinde kayıtlıdır (Erdoğan, sy. 2 [1942], s. 233). Bu durum onun devşirme olarak saraya alındığına işaret eder. Başka bir kayıtta rastlanmadığı halde İzmit’teki camisinin avlu kapısı girişinde ve çeşme kitâbesinde adının Pertev Mehmed Paşa olarak geçmesi XIX. yüzyıldaki bir tamir sırasında yanlışlıkla ilâve edildiğini düşündürür (BA, İbnülemin-Dahiliye, nr. 27297).

Enderun’da yetişti; sırasıyla rikâb-ı hümâyun ağası, kapıcıbaşı ve Şevval 951’de (Aralık 1544) yeniçeri ağası oldu (TSMA, nr. E. 12321, hk. 59). Bu görevde iken oğullarını ve akrabalarını ocağa kaydettirdi. 961-962 (1554-1555) yıllarında oğulları Ahmed Çelebi, Mahmud Çelebi ve Mustafa Bey Yeniçeri Ocağı’nda görevlerini sürdürüyorlardı (BA, D.BRZ, nr. 20617, s. 51, 60, 70). Kardeşi Mehmed Ağa ise sol ulûfeciler ağalığı yapıyordu ve 9 Şevval 963’te (16 Ağustos 1556) sağ ulûfeciler ağalığına getirilmişti (BA, MD, nr. 2, hk. 1288). On yıl kadar kaldığı yeniçeri ağalığı sırasında özellikle ocak nizamını uygulamaya çalıştığı, usulsüz devşirme toplanması ve istihdamını önlediği bilinmektedir (Mebde-i Kānûn-ı Yeniçeri, vr. 17a-b). Nahcıvan seferi dönüşünde 25 Şevval 961’de (23 Eylül 1554) Sokullu Mehmed Paşa’nın yerine Rumeli beylerbeyi oldu (BA, D.BRZ, nr. 20617, s. 115). Zilkade 962’de (Eylül-Ekim 1555) dördüncü vezirliğe (Lokman b. Hüseyin, vr. 73a), 965’te (1558) üçüncü vezirliğe getirildi. Şehzade Bayezid’le kardeşi Selim arasında çıkan anlaşmazlığı yatıştırmak üzere Muharrem 966’da (Ekim-Kasım 1558) Kanûnî Sultan Süleyman tarafından Şehzade Bayezid’e gönderildi ve onu tayin edildiği Amasya’ya gitmeye ikna etti. Daha sonra İran’a iltica eden Şehzade Bayezid’in teslimi karşılığında Kanûnî Sultan Süleyman adına 400.000, oğlu Selim adına 100.000 filori ile at, kıymetli eşya ve kumaşlardan oluşan hediyeleri götürmek üzere görevlendirildi. 29 Ramazan 969’da (2 Haziran 1562) hediyeleri teslim aldı (TSMA, nr. E. 673/2) ve Zilhicce 969’da (Ağustos 1562) Erzurum üzerinden Kazova’ya ulaştığında Bayezid’in öldürüldüğünü öğrenince hediyeleri Karahisarışarkî Beyi İlyas Bey ve kapıcıbaşı Mahmud Ağa ile Kazvin’e yollayarak geri döndü. Diplomatik görevle 15 Rebîülâhir 969’da (23 Aralık 1561) Kara Boğdan’a, 28 Ramazan 969’da (1 Haziran 1562) teftiş maksadıyla Anadolu’ya gitti (BA, D.BRZ, nr. 20619, s. 14, 24, 52, 53). Ardından ikinci vezirliğe getirildiği, 15 Cemâziyelâhir 976 tarihinde (5 Aralık 1568) kışlık giyecek / kürk tevcihiyle ilgili kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu vesileyle 216 samur kürk almıştı (BA, KK, nr. 1867, s. 47).

Kanûnî Sultan Süleyman’ın Sigetvar seferi sırasında Tımışvar vilâyeti sınırlarındaki kalelerden Göle’yi (Gyula) almak üzere serdarlığa getirildi. Tımışvar beylerbeyi ile Belgrad sancak beyinin bütün kuvvetleri onun emrine verildi. Şevval 973’te (Mayıs 1566) beraberinde 3000 yeniçeri, 600 silâhdar, 1500 sipâhizâde ve altmış üç çavuş olduğu halde İstanbul’dan hareket etti. Tuna’yı geçtikten sonra padişaha gönderdiği ve yolda yaşadıklarını anlattığı raporda mühimmat vb. ihtiyaçların temini hususunu dile getirerek seferin Sigetvar’a değil Eğri üzerine yönelmesinin daha doğru olacağı tezini savundu (TSMA, nr. E. 1421). 15 Safer 974’te (1 Eylül 1566) Göle ve civarındaki birkaç kaleyi bir aydan fazla süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. Savaşta yararlıkları görülenlerin timar ve zeâmetlerine terakki verildi (BA, KK, nr. 220, s. 127, 134, 148, 149, 164, 167).

İstanbul’a döndükten sonra yeni padişah II. Selim’in cülûs bahşişini geciktirmesi sebebiyle çıkan karışıklıklar sırasında yeniçerileri teskin etmeye çalışan, ancak bu esnada hayatî bir tehlike atlatan Pertev Paşa, Kıbrıs fethinin tamamlanması için Magosa kuşatmasını takviye etmek ve Venedik tarafından teşkil edilen müttefik donanmasını karşılamak için hazırlanan donanmanın serdarlığına getirildi. 9 Zilhicce 978’de (4 Mayıs 1571) donanmayla İstanbul’dan Akdeniz’e açıldı, Sakız’a uğrayıp 1 Muharrem 979’da (26 Mayıs 1571) Eğriboz’a ulaştı ve bir hafta içinde ihtiyaçları karşıladı. Bu sırada Cezayir Beylerbeyi Uluç Ali Paşa altı baştarda, bir kadırga ve on bir kalyata ile, Trablusgarp Beylerbeyi Câfer Paşa ise bir kadırga ve bir kalyata ile donanmaya katıldı. Pertev Paşa iki kadırgayı Hacı Murad Reis’le İstanbul’a gönderip gelişmeler hakkında bilgi verdi. Aldığı tâlimat uyarınca Cezayir ve Tunus taraflarını gözetim altında tutmak üzere Eğriboz’dan hareket etti. Uluç Ali Paşa’nın yanı sıra Kaptanıderyâ Müezzinzâde Ali Paşa da kendi donanmasıyla gelip ona katıldı. Girit adasını yağmalayan Osmanlı donanması Adriyatik istikametine doğru yoluna devam ederek Manya, Avarin, Ballıkilise, Zaklise, Kefalonya, Bahşılar, Sobot ve Sazana adasına saldırılar düzenleyerek İnebahtı’ya ulaştı (BA, KK, nr. 223). Burada savaş öncesi toplanan meşveret meclisinde Uluç Ali Paşa’nın fikrini destekleyip İnebahtı körfezinden dışarı çıkılmamasını savunduysa da Kaptanıderyâ Müezzinzâde Ali Paşa’nın bunu kabul etmemesi ve İstanbul’dan emir aldığını öne sürerek savaş taraftarı olması üzerine ısrarcı olmadı. 17 Cemâziyelevvel 979’da (7 Ekim 1571) meydana gelen savaşta saldırıya uğrayan kaptan-ı deryânın baştardasına yardım etmek isterken bir top güllesiyle baştardası battı. Onu denizden Barbaros’un torunu Mahmud Bey kurtarıp Preveze’de sahile çıkardı (BA, KK, nr. 223, s. 6). Savaşa Pertev Paşa’nın oğlu Mahmud da bir gemiyle katılmış ve top isabet eden gemisi batmak üzere iken güçlükle kurtulmuştu (BA, KK, nr. 223, s. 16).

Kara yoluyla İnebahtı’ya gelen Pertev Paşa, 8 Cemâziyelâhir’de (28 Ekim) aldığı bir emir üzerine karadan Eğriboz’a (19 Cemâziyelâhir / 8 Kasım) ve Kılıç Ali Paşa ile birlikte denizde düşman donanmasına karşı gerekli tedbirleri aldıktan on beş gün sonra donanmayla İstanbul’a ulaştı (BA, KK, nr. 223, s. 81; BA, MD, nr. 16, hk. 568). Uğranılan yenilgi sebebiyle yaptığı timar tevcih ve terakkilerinin kabul edilmemesi, tersane ve bununla ilgili harcamalara ait muhasebe ve asker yoklama defterlerinin talep edilmesi dışında ilk anda olumsuz bir tutumla karşılaşmadı. Ancak kısa bir süre sonra yenilgi dolayısıyla halk tarafından suçlandığı için Şâban 979’da (Ocak 1572) vezirlikten azledilip emekliye sevkedildi (Lokman b. Hüseyin, vr. 83b). Belgelerde ise görevini kendisinin bıraktığı belirtilir (BA, A.NŞT, nr. 1066, s. 94, 135; Selânikî, Tarih, I, 81-84). Onun divana gönderdiği muhtemel en son tezkiresi 2 Rebîülâhir 980 (12 Ağustos 1572) tarihli olup savaşta esir olduğu halde bedelini ödeyerek serbest kalan Hasan Reis’in Venedik körfezinde gösterdiği yararlıklar sebebiyle daha önce verilen ve zayi olan 4000 akçe terakki hükmünün yenilenmesiyle ilgilidir (BA, A.NŞT, nr. 1066, s. 190).

Pertev Paşa, türbe kitâbesinde yer alan şair Nihâdî’nin bir manzumesine göre 1 Cemâziyelâhir 980 (9 Ekim 1572) tarihinde vefat etti. Fütûha adlı hanımından Ahmed, Mahmud, Mustafa ve Mehmed adlı oğulları ile Safiye ve Hatice isimli kızları olmuştu. Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinin (960/1553) ardından zevcesinin Pertev Paşa ile nikâhlandığı zikredilirse de onun, çocuklarının annesi olan Fütûha olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Vakfiyesinde başka bir hanımının adı geçmez. Pertev Paşa’nın Drama, Keşan, Malkara, Ergene, Edirne, Sofya ve Prevadi kazalarında bazı köyleri ve çiftlikleri olduğu (BA, MAD, nr. 17974, s. 358-361), emekliliği sırasında Gelibolu’dan bazı yerlerin kendisine temlik edildiği (BA, A.NŞT, nr. 1066, s. 135) bilinmektedir. Bunların yanında Rusçuk’ta hasları (BA, MD, nr. 7, hk. 1796), vakfiyesine göre İzmit, İstanbul, Malkara ve Gelibolu’da mülk ve arazileri bulunuyordu. Mimar Sinan’a Vefa’da bir saray ve kervansaray, Eyüp’te kendisi için bir türbe, Uzunçarşı’da bir han yaptırmıştır (BA, Cevdet-Evkaf, nr. 2070). Daha sonra sadrazam konağı olarak kullanılan Vefa Sarayı, İran elçilerinin ve İran Şehzadesi Haydar Mirza’nın ağırlanmasında da hizmet vermiştir (Selânikî, I, 145-146, 217). Vefatından sonra vasiyeti üzerine yine Mimar Sinan’a İzmit’te Mahkeme (Yenicuma) adıyla bilinen bir camiyle mektep, imaret, kervansaray, hamam ve çeşmeden oluşan bir külliye inşa ettirilmiştir (987/1579).

BİBLİYOGRAFYA
Pertev Paşa Vakfiyesi, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 5157; Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 474a; O. G. de Busbecq, Türk Mektupları (trc. Hüseyin Cahit Yalçın), İstanbul 1939, s. 186-187; Selânikî, Tarih (İpşirli), I, 12-13, 52, 55, 81-84, 145-146, 217; Âlî Mustafa Efendi, Künhü’l-ahbâr, İÜ Ktp., TY, nr. 5959, vr. 346a-b, 458b-459a; Lokmân b. Hüseyin, Zübdetü’t-tevârîh, TSMK, III. Ahmed, nr. 3599, vr. 73a-83b; Hasanbeyzâde Ahmed, Târih (haz. Şevki Nezihi Aykut), Ankara 2004, II, 135, 149-150, 196-197, 208, 227; Mebde-i Kānûn-ı Yeniçeri, vr. 17a-b; Rıfkı Melûl Meriç, Mimar Sinan Hayatı, Eseri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler, Ankara 1965, s. 80, 104, 114, 120; Abdülkadir Erdoğan, “Kanunî Süleyman Devri Vezirlerinden Pertev Paşa’nın Hayatı ve Eserleri”, VD, sy. 2 (1942), s. 233-240; Şerâfeddin Turan, “Pertev Paşa”, İA, IX, 552-554; F. Babinger, “Pertew Pas̲h̲a”, EI2 (İng.), VIII, 295-296; İdris Bostan, “İnebahtı Deniz Savaşı”, DİA, XXII, 287-288.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 235-236 numaralı sayfalarda yer almıştır.