REBΑ b. ZİYÂD

Ebû Abdirrahmân er-Rebî‘ b. Ziyâd b. Enes el-Basrî (ö. 53/673)

Sicistan ve Horasan valisi, tâbiî.

Müellif:

Kahtânîler’den Benî Hâris b. Kâ‘b’a (Belhâris) nisbetle Hârisî nisbesiyle de anılmış, künyesinin Ebû Firâs, dedesinin adının Rebî‘ olduğu da zikredilmiştir (İbn Abdülber, I, 516; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, II, 206). Ebû Firâs en-Nehdî’ye ait bazı rivayetlerin Rebî‘ b. Ziyâd’a nisbet edilmesini doğru bulmayan Mizzî ikisinin farklı kişiler olduğunu belirtir (Tehẕîbü’l-Kemâl, IX, 78-80). İbn Abdülber en-Nemerî onu sahâbî kabul etmiş (el-İstîʿâb, I, 516), sahâbe hakkındaki bazı kaynaklarda da bu görüş tekrarlanmıştır. Ancak Rebî‘in Resûl-i Ekrem ile görüştüğü bilinmemektedir (Buhârî, III, 268).

Basra valiliği ve kadılığına 17 (638) yılında tayin edilen Ebû Mûsâ el-Eş‘arî aynı yıl veya 19 (640) yılında onu Menâzir’e kendi yerine kumandan olarak bıraktı. Rebî‘ Menâzir’i fethetti. Sancaktarı olan kardeşi Muhâcir b. Ziyâd orada şehid edildi. Basra valiliğine getirilen Abdullah b. Âmir (29/650) 30 (650) yılının başında kendisini Sicistan’a gönderdi; Rebî‘ orayı da ele geçirdi. Muâviye b. Ebû Süfyân, 46’da (666) Abdurrahman b. Semüre’yi Sicistan valiliğinden azlederek Rebî‘ b. Ziyâd’ı tayin etti. Basra ve Kûfe valiliğine getirilen Ziyâd b. Ebîh 50 (670) veya 51 (671) yılının başında Rebî‘i Sicistan’dan alarak Horasan’a gönderdi. Rebî‘ ile birlikte Basra’dan ve Kûfe’den 50.000 Arap ailesi Horasan’a göç etti. Rebî‘ b. Ziyâd’ın iki buçuk yıl süren Horasan valiliği sırasında Hasan-ı Basrî ona kâtiplik yaptı. Horasan’ın ardından Belh’i barış yoluyla, Kuhistan’ı da savaşla fetheden Rebî‘ b. Ziyâd sırasıyla Menâzir, Sicistan, Horasan, Belh ve Kuhistan fetihlerinde kumandan olarak aktif rol oynadı. Hz. Ömer ve Osman tarafından başlatılan İran ve Horasan’ın fethini tamamlayarak askerî ve idarî yeteneğini gösterdi.

Rebî‘in siyasî ve askerî faaliyetlerinde ciddi, cesur ve mütevazi kişiliğiyle bilindiği kaydedilir. Bir defasında Ziyâd’ın, “Emîrü’l-mü’minîn Muâviye’den mektup geldi, sana altın ve gümüşü muhafaza edip diğerlerini taksim etmeni emrediyor” deyince Rebî‘in, “Emîrü’l-mü’minînin mektubundan önce Allah’ın emri var” diyerek ganimetlerin beşte birini ayırıp geriye kalanı müslümanlara dağıtması onun dinî hassasiyetini göstermektedir. Kabilesini temsilen Hz. Ömer’in huzuruna çıktığında kendisine emîrü’l-mü’minîn olarak çetin bir imtihandan geçtiğini söylemiş, Fırat kıyısında kaybolan bir koyundan bile kıyamet günü sorumlu tutulacağını hatırlatmıştır.

Kûfeli sahâbî Hucr b. Adî’nin Hz. Ali taraftarlığı sebebiyle Muâviye’nin emriyle öldürüldüğünü (51/671) duyan Rebî‘ b. Ziyâd’ın çok üzüldüğü, Hasan-ı Basrî ile birlikte bu olaya karşı büyük bir tepki gösterdiği belirtilir. Bazı kaynaklarda onun bu olaydan sonraki cuma günü minbere çıkarak cemaatten yapacağı duaya âmin demelerini istediği, Allah’tan ruhunun kabzedilmesini dilediği ve aynı gün vefat ettiği, yerine de oğlu Abdullah’ın geçtiği kaydedilir. Diğer bazı kaynaklarda Rebî‘in Hucr b. Adî’nin katledilmesine üzüldüğü için öldüğü, Hucr’ün de 53’te (673) katledildiği zikredilmiştir (Belâzürî, s. 596). Rebî‘ b. Ziyâd’ın Hz. Ömer, Übey b. Kâ‘b ve Kâ‘b el-Ahbâr’dan, ayrıca tâbiîn neslinden Mutarrif b. Abdullah, Hafsa bint Sîrîn, Ebû Miclez Lâhiḳ b. Humeyd’den rivayetleri vardır.

BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, III, 280-281; VI, 159-160; Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, III, 268; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 542, 547, 554, 568, 570-572, 576, 596; İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt, IV, 225; İbn Abdülber, el-İstîʿâb, I, 516-518; III, 438; İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ, XXXII, 76; XXXIV, 416; XXXVIII, 132; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 46, 124, 128, 129, 417, 452, 489, 495; a.mlf., Üsdü’l-ġābe, II, 206-207; Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, VI, 97; IX, 78-80; XXXIV, 183-184; Zehebî, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, I, 71; a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: ʿAhdü’l-Ḫulefâʾi’r-râşidîn, s. 329-330; a.e.: ʿAhdü Muʿâviye, s. 16, 20-21, 205-206; İbn Kesîr, el-Bidâye, VIII, 61; İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, III, 211, 243-244; XII, 221; a.mlf., el-İṣâbe, I, 504-505; Osman Çetin, “Horasan”, DİA, XVIII, 235-236; Hüseyin Algül, “Hucr b. Adî”, a.e., XVIII, 278.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 498 numaralı sayfada yer almıştır.