RÜSTEM-i ZÂL

İran millî destanının en güçlü kahramanı.

Müellif:

Pehlevî edebiyatında Rostahm ve Rostethem şekillerinde geçer ve “iri yapılı, güçlü” anlamını taşır; bazan da aynı mânadaki “Tehemten” lakabıyla birlikte kullanılır. Aslında Zaloğlu Rüstem’in Eşkânî ileri gelenlerinden bir kahraman olduğu ve millî destana girmesiyle birlikte kendisine birtakım olağan üstü efsanevî özellikler atfedildiği sanılmaktadır.

Hakkında en geniş bilgiyi veren Firdevsî’nin Şâhnâme’sine göre Rüstem, millî kahraman ak saçlı Zâl’in Kâbil Hükümdarı Mihrâb’ın kızı Rûdâbe ile evliliğinden, çok iri olduğu için doğumunu gerçekleştiremeyen annesinin karnını daha önce babası Zâl’i de büyütmüş olan Sîmurg’un yarmasıyla dünyaya gelmiş ve hızla büyüyüp gelişerek kısa sürede yiğitlere yaraşır bir vücut yapısına ve güce kavuşmuştur. Hayatının tamamı başarılarla dolu olarak Zâbülistan’da geçen Rüstem 700 batman ağırlığındaki gürzü, güçlü kemendi, kaplan postundan yapılmış elbisesi ve yıldırım hızındaki atı Rahş ile İran krallarının sıkıntıya düştükleri anda yardımlarına koşmuş, onları ve İran halkını büyük tehlikelerden kurtarmıştır. Bunlar arasında Hefthân’ı geçtikten sonra Dîv-i Sepîd ile savaşması, Bîjen’i Ehrimen yaratılışlı Efrâsiyâb’ın kuyusundan kurtarması ve Siyâveş’in intikamını alması, Eşkebûs’u ve âsi şehzade İsfendiyâr’ı öldürmesi sayılabilir. Bilmeden oğlu Sührâb ile de savaşmış ve onu yaralayarak ölümüne sebep olmuştur. Sonunda üvey kardeşi Şeğâd’ın hileleriyle mızrak ve hançer dolu bir kuyuya düşürülerek atıyla birlikte öldürülmüştür.

Çeşitli özellikleriyle Hint-İran tanrılarından İndra ve Grek mitolojisinden Herakles ile Prometheus’a benzeyen, onlar gibi daima iyinin yanında yer alan ve daima galip gelen Rüstem, İslâm sonrası İran kültüründe de en ünlü ve en etkili efsanevî kahraman olarak yerini almış ve edebiyatta özgün bir konum kazanmıştır. Ayrıca onun tasavvuf edebiyatına da girdiği ve mutasavvıf şairler tarafından özellikle Dîv-i Sepîd hikâyesindeki tiplemelerle kişinin nefs-i emmâresini yenilgiye uğratıp egemenliği altına alması arasında bağlantı kurulmuştur. Bu yorumlama yoluna giden ilk şair Senâî’dir. Bu tarz yorumlar ve farklı telmihler sûfî şairlerin mısralarında bolca görülmektedir. Ancak tasavvufî mesnevilerde ağırlıklı telmihlerin şiirin içerisinde açıklanmasına karşılıklı gazellerde üstü kapalı kaldığı görülür. Bu şiirlerde ağırlık peygamber kıssaları ve Sâmî kökenli rivayetlerdedir.

Meşrutiyet döneminin şair ve yazarlarından Meliküşşuarâ Bahâr, Rüstem’in maceralarından hareketle Rüstemnâme adlı mizah karışık, hayalî konuları işleyen bir kaside kaleme almış, ölümsüzlüğüyle insan üstü özelliklerinden esinlenerek onu XX. yüzyılda yeniden canlandırıp toplumda gördüğü birçok çarpıklık ve alışkanlıkla alay etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Firdevsî, Şâhnâme (nşr. J. Mohl), Tahran 1377 hş., II, 906; Zebîhullah Safâ, Ḥamâse-serâyî der Îrân, Tahran 1367 hş., s. 318; Cihângîr Oşîderî, Dânişnâme-yi Mezdiyesnâ, Tahran 1371 hş., s. 295, 315; Rahîm Afîfî, Esâṭîr ve Ferheng-i Îrân der Niviştehâ-yi Pehlevî, Tahran 1374 hş., s. 529-530; Ferîdûn Sâdıkī, “Rüstem”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1375 hş., I, 312, 422-423, 513; Sîrûs Şemîsâ, Ferheng-i İşârât-ı Edebiyyât-ı Fârsî, Tahran 1375 hş., s. 292; a.mlf., Ferheng-i Telmîḥât, Tahran 1375 hş., s. 292-296; M. Ca‘fer Yâhakkī, Ferheng-i Esâṭîr ve İşârât-ı Dâstânî der Edebiyyât-ı Fârsî, Tahran 1375 hş., s. 213, 214, 218, 261; Hüseyin Şehîdî Mâzenderânî, Ferheng-i Şâhnâme: Nâm-i Kesân ve Câyhâ, Tahran 1377 hş., s. 239, 347, 348-349, 418; Hüseyn-i Rezmcû, Ḳalemrev-i Edebiyyât-ı Ḥamâsî-yi Îrân, Tahran 1381 hş., II, 130, 250, 253-256; Bahâr, Costârî Çend der Ferheng-i Îrân, Tahran 1382 hş., s. 36-37; Hüseyn-i Vahîdî, “Sîmurg, Murg-i Fermânrevâ”, Hestî, I/3, Tahran 1372 hş., s. 92-95; J. T. P. de Bruijn, “Rustam”, EI2 (İng.), VIII, 636-637.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 294-295 numaralı sayfalarda yer almıştır.