SÂHİB b. ABBÂD

Ebü’l-Kāsım İsmâîl b. Abbâd b. el-Abbâs et-Tâlekānî (ö. 385/995)

Büveyhî veziri, âlim, edip ve şair.

Müellif:

Tercih edilen görüşe göre Kazvin’e bağlı Tâlekān’da veya İstahr’da 326 (938) yılında doğdu. Şeyh el-Emîn lakabıyla tanınan babası Ebü’l-Hasan Abbâd, Rüknüddevle’nin kâtipliği ve vezirliğini yapmıştı; Mu‘tezile taraftarı olup Aḥkâmü’l-Ḳurʾân adlı bir eseri bulunmaktadır (Yâkūt, VI, 170-172). Sâhib b. Abbâd temel bilgileri babasından aldıktan sonra Büveyhî veziri edip ve şair Ebü’l-Fazl İbnü’l-Amîd’in derslerine devam etti. Dil ve edebiyat alanında yetişmesinde en büyük pay İbn Fâris’e aittir. İbn Fâris eṣ-Ṣâḥibî (fî fıḳhi’l-luġa) adlı eserini bu öğrencisine ithaf etmiş, ancak daha sonra araları açılmıştır (Bedevî Ahmed Tabâne, s. 47-48). Sâhib b. Abbâd ayrıca Ebü’l-Fazl Abbas b. Muhammed en-Nahvî, Ebû Saîd es-Sîrâfî, İbn Miksem el-Attâr, Abdullah b. Ca‘fer b. Fâris’ten ders aldı (Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, IV, 42-43). Ebû Muhammed b. Fâris, Ahmed b. Kâmil b. Şecere gibi muhaddislerden hadis rivayet etti. İbnü’l-Mukrî el-İsfahânî, Kadı Ebü’t-Tayyib et-Taberî, İbn Hassûl, Abdülmelik b. Ali er-Râzî gibi râviler kendisinden rivayette bulundu (Zehebî, XVI, 511). İbn Abbâd hadis rivayet edeceği zaman önce “beytü’t-tevbe” adını verdiği evinde tövbe eder, sonra rivayette bulunurdu. Hadis toplamayı ve yazmayı teşvik eder ve, “Hadis yazmayan kimse İslâm’ın tadını bulamaz” derdi (Sem‘ânî, IV, 30).

Sâhib b. Abbâd, küçüklüğünden itibaren Müeyyidüddevle ile arkadaş olduğu, onun kendisini “Sâhib” diye çağırdığı veya İbnü’l-Amîd’le arkadaşlık ettiği ve kendisine “Sâhibü İbni’l-Amîd” denildiği için “Sâhib” lakabıyla meşhur olmuş, ondan sonra vezirlik makamına gelenler de bu lakapla anılmaya devam etmiştir (İbn Hallikân, I, 229). Sarayla ilk teması İbnü’l-Amîd vasıtasıyla gerçekleşti. İlkin onun kâtibi oldu, ardından Müeyyidüddevle tarafından vezirliğe getirildi. Emîrin işlerini başkasına ihtiyaç duymayacağı şekilde görmesi ve ona arkadaşlık etmesi sebebiyle “kâfi’l-küfât” (başkasına ihtiyaç hissettirmeyenlerin pîri) lakabıyla anıldı. Sâhib b. Abbâd, Müeyyidüddevle’nin vefatı üzerine Horasan’a kaçarak Sâmânoğulları’na sığınan Fahrüddevle’nin devletin başına geçmesini sağladı. Vezirlik görevinden bağışlanmasını dilemesine rağmen sultanın ısrarıyla görevini ölünceye kadar sürdürdü. Bu dönemde sarayın tam yetkilisi konumuna geldi (Yâkūt, VI, 174; İbn Tağrîberdî, IV, 143-144). On sekiz yıllık vezirlik devrinde elli kale fetheden Sâhib b. Abbâd 24 Safer 385 (30 Mart 995) tarihinde Rey’de vefat etti; cenazesi İsfahan’a nakledilerek orada defnedildi. Kādılkudât makamına getirdiği Kādî Abdülcebbâr ile aralarında dostluk bulunmasına rağmen Abdülcebbâr onun işlediği günahlardan dolayı tövbe etmeden öldüğünü iddia ederek cenaze namazını kıldırmadı. Bunun üzerine Fahrüddevle onu görevden alıp yerine Kadı Ebü’l-Hasan el-Cürcânî’yi getirdi (Yâkūt, VI, 299).

Sâhib b. Abbâd, Kādî Abdülcebbâr’ı Cürcân, Taberistan ve civarına kadı tayin ederken ona Allah’tan korkması, Allah’ın kitabını rehber, Peygamber’in sünnetini kaynak edinmesi, müslümanların icmâına uymasının yanında kıyas ve ictihaddan geri kalmaması, yetimlerin malını gözetmesi, zorda olanlara yardım etmesi, vakıfları koruması ve şüpheli durumlarda hadleri uygulamaması şeklinde öğüt vermiştir (Bedevî Ahmed Tabâne, s. 197). Vezirler sultanlardan sonra gelmekle beraber Sâhib b. Abbâd kendini birinci sıraya koyardı. Çünkü o sadece ümerâdan biri değil aynı zamanda edip, şair ve âlimdi. Üstün yetenekleri sebebiyle Sâmânoğulları meliklerinden Nûh b. Mansûr mektup yazarak kendisini veziri olmak üzere ülkesine davet etmiş, ancak o bunca şöhreti, serveti ve makamı borçlu olduğu bir yeri terkedemeyeceğini bildirmiştir.

Genellikle Sâhib b. Abbâd’ın itikadda Mu‘tezilî, amelde Şâfiî mezhebine bağlı olduğu kabul edilir, Şiî müellifleri ise onu kendi mezheplerinden göstermiştir. İbn Ebû Tay (Yahyâ b. Hamîde), Sâhib b. Abbâd’ın re’y imamlarından ve Mu‘tezile mezhebinden olduğunu söyleyenlerin hata ettiğini kaydetmekte, Şeyh Müfîd de onun Mu‘tezile’ye mensup bulunduğunu belirten kitapları uydurma diye nitelemektedir (İbn Hacer, I, 416; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, IV, 62). Ebû Hayyân et-Tevhîdî ise İbn Abbâd’ın Ebû Hanîfe yanlısı ve Zeydiyye’ye mensup olduğunu kaydetmektedir (el-İmtâʿ, I, 55). Bu farklı rivayetler Sâhib b. Abbâd’ın Şiî-Mu‘tezilî çizgi üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir. Onun Şiîliğini Ebû Hayyân’ın söylediği gibi Zeydî Şiîliği çerçevesinde kabul etmek gerekir. Kendisinin Zeydiyye hakkında kitap yazması, ayrıca Şeyh Müfîd’in en-Naḳż ʿalâ İbn ʿAbbâd fi’l-İmâme ve Şerîf el-Murtazâ’nın el-İnṣaf fi’r-red ʿalâ İbn ʿAbbâd adlı eserleri İmâmî olmadığına işaret eder. Sâhib b. Abbâd’ın yaşadığı dönem kelâm tartışmalarının ve itikadî münazaraların yoğun olduğu bir zamana rastlar. Kendisi, döneminde mevcut olan farklı mezheplere mensup ilim adamlarını ve şairleri saraya davet ederek münazaralar yaptırır, şiirler okutur ve bizzat ilmî tartışmalara katılırdı (Kitâbü’z-Zeydiyye, neşredenin girişi, s. 15-17). Ebû Bekir el-Hârizmî, Ebû Saîd er-Rüstemî ve Ebü’l-Kāsım ez-Za‘ferânî onu metheden şairlerden bazılarıdır. O, hakkında Arapça ve Farsça birçok kaside yazıldığını, ancak Ebû Saîd er-Rüstemî el-İsfahânî’nin kasidesi kadar hiçbirinin kendisini memnun etmediğini söylemiştir (Süyûtî, I, 449-451). Sâhib b. Abbâd’ın Mu‘tezilî olmanın yanında bu mezhebe davet eden “sadûk” bir kimse niteliği taşıdığını kaydeden İbn Hacer el-Askalânî onun amelde Şâfiîliği benimsediğini, felsefe ile uğraşanlara kızdığını, Buhârî’yi Haşvîlik’le itham ettiğini kaydeder. Bazılarının kendisine mektup yazarak vaîde inandığı halde birçok kebîre işlediğini, bunun Vâsıl b. Atâ, Amr b. Ubeyd gibi seleflerinin mezhebiyle bağdaşmadığını hatırlattıklarını belirtir. Ancak İbn Hacer, bu tarz iddiaların İbn Abbâd’ın Şâfiî oluşu ile örtüşmediğini söyleyerek dinî hayatı ve dinî değerleri hafife aldığı şeklindeki rivayetleri tasvip etmez (Lisânü’l-Mîzân, I, 413-416; krş. Yâkūt, VI, 299).

Sâhib b. Abbâd nazım ve nesir mecmuaları ve şiirleriyle şöhret bulmuştur. Ebû Mansûr es-Seâlibî onu fıkhü’l-lugada Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, İbnü’l-Kelbî ve İbn Düreyd gibi önemli dilciler arasında sayar. Kemâleddin el-Enbârî İbn Abbâd’ı lugat âlimleri içinde zikrederek Nüzhetü’l-elibbâ’sında onun hayatına dair müstakil bir yer ayırmış, Süyûtî de Buġyetü’l-vuʿât’ta ona özel bir bölüm tahsis etmiştir. Sâhib b. Abbâd’ı diğer vezirlerden ayıran özelliklerin başında yöneticiliğin yanı sıra ilim ve şiirle meşgul olması gelir. 400 deve ile taşınabilecek bir kütüphaneye sahip olduğuna dair rivayet onun siyasetten çok ilme düşkünlüğünü gösterir. Yâkūt el-Hamevî, Sâhib b. Abbâd’ın ilim ve fesahatteki şöhretiyle siyasetteki becerisinin tasvirden müstağni olduğunu, hakkında söylenenlerin onun bu yönlerini anlatmada yeterli sayılmayacağını, İbnü’n-Nedîm de belâgat, fesahat ve şiirde asrının yegânesi olduğunu kaydetmektedir (el-Fihrist, s. 150). Sâhib b. Abbâd’a karşı olan ve hakkında sert ifadeler kullanan Ebû Hayyân et-Tevhîdî bile onu zengin birikime sahip, hazırcevap, fasih, aruz ve kafiyeleri güzel kullanan biri diye niteler, edebî yönünün diğer vasıflarının önüne geçtiğini kaydeder (el-İmtâʿ ve’l-muʾânese, I, 53-69).

Şahsında topladığı ilim, sanat, edebiyat ve siyasî iktidar imkânlarına rağmen Sâhib b. Abbâd’ın nefsine düşkün olmaması ve büyüklük taslamaması onun en önemli özelliğidir. Bununla birlikte büyüklerin yanında vakarını koruyabilen bir kişiliğe sahipti. “Biz gündüzleri sultan, geceleri ihvanız” sözü (Yâkūt, VI, 186) bu özelliğini ortaya koymaktadır. Ulemâya saygılı, dostlarına karşı çok vefalıydı. Kādî Abdülcebbâr ile olan diyaloglarında saygı, Müeyyidüddevle ve Fahrüddevle ile münasebetlerinde vefa açıkça görülmektedir. Ebû Mansûr es-Seâlibî ilim ve edebiyatta ifadesine, cömertlik ve iyilikte seviyesine denk birinin karşısına çıkmadığını söylemektedir (Yetîmetü’d-dehr, III, 192). İbn Abbâd’a kin ve haset gibi kötü huylar nisbet eden Ebû Hayyân’ı reddeden İbn Hacer bu tür davranışların onun Şâfiî oluşu ile bağdaşmayacağını söylemekte, Yâkūt da Muʿcemü’l-üdebâʾ adlı eserinde (VI, 174-187) Ebû Hayyân et-Tevhîdî’yi onun hakkında uydurma şeyler yazdığı için kınamaktadır. Sâhib b. Abbâd’ın meşgul olduğu ilimleri kelâm, mezhepler tarihi, siyer, tarih, şiir, edebiyat ve filoloji şeklinde sıralamak mümkündür. Ali b. Zeyd el-Beyhakī, onun eserlerinin fihristini on cilt halinde gördüğünü, Gazneli Mahmud’un Rey’i fethettiğinde (420/1029) eserlerinin bulunduğu eve gittiğini ve “bunlar Râfizî kitapları” diyerek yakılmasını emrettiğini yazmaktadır (a.g.e., VI, 259).

Eserleri. A) Kelâm. 1. el-İbâne ʿan meẕhebi Ehli’l-ʿadl bi’l-ḥücec el-Ḳurʾân ve’l-ʿaḳl. Müellifin Mu‘tezile’nin “adl” esasını temellendirdiği ve Dehriyye, Muattıla, Berâhime gibi akımlara karşı Allah’ın birliğini ve adaletini savunduğu bu risâle ilk dönem kaynaklarında kendisine nisbet edilmemektedir (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Necef 1371; Bağdat 1383). 2. et-Teẕkire fi’l-uṣûli’l-ḫamse (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1373). 3. Kitâbü Esmâʾillâhi sübḥânehû ve teʿâlâ ve ṣıfâtih. Sıfatlarla zâtın aynı olduğu esasına dayanan Mu‘tezilî görüşünün savunulduğu eserin, müellifi tarafından Muḫtaṣaru esmâʾillâhi ve ṣıfâtih adıyla bir özeti yapılmıştır. 4. Kitâbü’l-İmâme. Müellif bu eserinde Hz. Ali’nin imâmetini kabul edip onun faziletleri ve menkıbelerine yer vermekle beraber önceki halifelerin imâmetinin de câiz olduğunu söylemektedir. Bazı kaynaklarda adı Kitâb fî tafḍîli ʿAlî b. Ebî Ṭâlib ve taṣḥîḥi imâmeti men teḳaddemeh şeklinde geçen eserin bazı parçaları günümüze intikal etmiştir. 5. Nehcü’s-sebîl fi’l-uṣûl. Hz. Ali’nin faziletini ve onunla ilgili hadisleri konu edinen bir risâle olup et-Teẕkire’nin devamında bir bölümü yer almaktadır. 6. Kitâbü’z-Zeydiyye. Eserde Zeydiyye mezhebinin esasları ve özellikle imâmet görüşü ortaya konmakta, sahâbenin en faziletlisinin Hz. Ali, ondan sonra Hasan ve Hüseyin olduğu kaydedilmekte, Hz. Ali’nin imâmetine dair deliller sıralanmakta, imamın kesin bir nasla sabit olmadığı beyan edilmekte ve peygamberler dışında hiç kimseden mûcize zuhur etmediği şeklinde görüşlere yer verilmektedir (nşr. Nâcî Hasan, Bağdat 1977; Beyrut 1986). Bazı kaynaklarda ona nisbet edilen Kitâbü’z-Zeydeyn de bu eser olmalıdır. 7. Risâle fi’l-hidâye ve’ḍ-ḍalâle. İlk dönem kaynaklarında kendisine nisbet edilmeyen eser Allah’ın ve kulun iradesi, hayır ve şer gibi konuları içermektedir (nşr. Ali Mahfûz, Tahran 1374/1955). 8. el-Ḳażâʾ ve’l-ḳader. Ehl-i sünnet’in kader anlayışının reddedilip Mu‘tezile görüşünün savunulduğu bu risâle günümüze ulaşmamıştır. 9. Nuṣretü Meẕâhibi’z-Zeydiyye. Sâhib b. Abbâd’ın muhtemelen Zeydîler’e karşı yaptığı bir konuşmanın bir öğrencisi tarafından kaleme alınmış şeklidir (nşr. Nâcî Hasan, Bağdat 1977). 10. er-Risâle fî aḥvâli ʿAbdilʿaẓîm el-Ḥasenî. 11. Şerḥu Ḳaṣîdeti’ṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd fî uṣûli’d-dîn (şerhi Ca‘fer b. Ahmed el-Bühlûlî, nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1967).

B) Tarih. 1. ʿUnvânü’l-maʿârif ve ẕikrü’l-ḫalâʾif. Hz. Peygamber’in hayatıyla ilgili kısa bilgilere ve halifelerin hayatındaki bazı olaylara yer verilen küçük bir risâledir (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Necef 1371; Bağdat 1383, 1385). 2. Târîḫu’l-mülk ve’ḫtilâfü’d-düvel (Yâkūt, VI, 260; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, IV, 45). 3. Kitâbü’l-Vüzerâʾ (Yâkūt, VI, 260; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, IV, 45). 4. Kitâbü’l-Envâr. On iki imamdan bahseden bir risâle olup bir bölümü İbn Tâvûs’un el-Yaḳīn adlı kitabında mevcuttur (EI2 [İng.], III, 672).

C) Filoloji, Şiir ve Edebiyat. 1. el-Muḥîṭ fi’l-luġa. Halîl b. Ahmed’in Kitâbü’l-ʿAyn’ının mahreç ve taklîb sistemi esas alınarak yazılmış, zengin kelime hazinesine sahip, ancak şevâhidi az bir sözlüktür. Muhammed Hasan Âl-i Yâsîn, 1975 ve 1978 yıllarında Bağdat’ta iki cildini yayımladığı sözlüğün tamamını son cildi indeks olmak üzere neşretmiştir (I-XI, Beyrut 1414/1994). 2. el-Farḳ beyne’ḍ-ḍâd ve’ẓ-ẓâʾ (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1377/1958). 3. el-İḳnâʿ fi’l-ʿarûż ve taḫrîci’l-ḳavâfî (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1379; nşr. İ.M.A. el-İdkâvî, Kahire 1407/1987). Kaynaklarda ayrıca Kitâbü’l-ʿArûżi’l-Kâfî ve Kitâbü Naḳżi’l-ʿarûż adlı eserleri de geçmektedir. 4. Kitâbü’l-Keşf ʿan mesâviʾi şiʿri’l-Mütenebbî (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Kahire 1349; Bağdat 1385/1965). Mütenebbî ile İsfahan’da yaptığı edebî konuşmalar sonunda onu reddetmek amacıyla yazdığı bu eserde müellif kendisinin Mütenebbî’den daha kabiliyetli olduğunu iddia etmektedir. Rey Kadısı Ebü’l-Hasan el-Cürcânî, el-Vesâṭa beyne’l-Mütenebbî ve ḫuṣûmih adlı eserinde Mütenebbî’nin hasımları arasında saydığı Sâhib b. Abbâd’ın eleştirilerine de karşılık vermiştir. 5. el-Ems̱âlü’s-sâʾire min şiʿri’l-Mütenebbî (Zühdî Yeğen şerh ve neşri: Beyrut 1950; nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1958, 1965). 6. Kitâbü Dîvâni şiʿrih. Orta ve son dönem kaynaklarında zikredilen, İbn Abbâd’ın elli beş parçadan oluşan şiirlerinin toplandığı bir divandır (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1384). Eserdeki ana konular Mu‘tezilî düşünce ve Hz. Peygamber ile Ali evlâdının yüceltilmesine dairdir. Divanda İbn Abbâd’ın Ebü’l-Fazl İbnü’l-Amîd ve Fahrüddevle ile ilgili şiirleri de yer almaktadır. 7. Kitâbü Dîvâni resâʾilih fî ʿaşri mücelledât. Bazı bölümleri Kitâbü’l-Kâfî fi’r-resâʾil/et-teressül adıyla müstakil olarak düzenlenmiş, risâlelerden yapılan seçmeler el-Muḫtâr min resâʾili’l-Vezîr İbn ʿAbbâd adıyla basılmıştır. Abdülvehhâb Azzâm ve Şevkī Dayf bir kısım risâleleri Resâʾilü’ṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd adıyla neşretmiştir (Kahire 1366/1947; bk. Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, IV, 45). 8. er-Rûznâmce. Sâhib b. Abbâd’ın Bağdat’ta Ebû Muhammed el-Vezîr el-Mühellebî ile karşılaşmasını konu edinmekte olup Muhammed Hasan Âl-i Yâsîn tarafından el-Ems̱âlü’s-sâʾire ile birlikte yayımlanmıştır (Bağdat 1965). 9. el-Aʿyâd ve feżâʾilü’n-nevrûz. Nüshasına henüz rastlanmamıştır. 10. el-Fuṣûlü’l-edebiyye (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Dımaşk 1982). 11. Kitâbü Cevhereti’l-Cemhere. İbn Düreyd’in Cemheretü’l-luġa adlı sözlüğünün muhtasarıdır. 12. Kitâbü’l-Vaḳf ve’l-ibtidâʾ. Yazarın genç yaşta kaleme aldığı bu risâle Kur’an kıraatinde durulacak ve geçilecek yerlere dair olup Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî’ye takdim edilmiştir. 13. Kitâbü Aḫbâri Ebi’l-Aynâ.

Tabakat müellifleri arasında Sâhib b. Abbâd’a fazlaca yer ayıranların başında Ebû Hayyân et-Tevhîdî, Ebû Mansûr es-Seâlibî, İbnü’n-Neccâr ve Yâkūt el-Hamevî gelir. Câhiz ekolüne bağlı Mu‘tezilî bir müellif ve bir münekkit olan Ebû Hayyân et-Tevhîdî Rey’e gitmiş, Sâhib b. Abbâd ve İbnü’l-Amîd’le görüşüp onların yanında bir müddet kaldıktan sonra Aḫlâḳu’l-vezîreyn (Mes̱âlibü’l-vezîreyn) adlı eserini yazmış, burada iki vezirin birçok yanlış davranışını zikretmiştir (nşr. Muhammed Tancî, Dımaşk 1965 [?]). Risâlenin bazı bölümleri müellifin el-İmtâʿ ve’l-muʾânese adlı eserinin I. cildi içinde yer almaktadır. İbn Abbâd’a Seâlibî Yetîmetü’d-dehr’de doksan, Yâkūt Muʿcemü’l-üdebâʾ adlı eserinde 150 sayfalık bölüm ayırmıştır. Onun hakkında yazılan eserlerin arasında şunlar da yer almaktadır. Muhammed b. Ali el-Hillî, ed-Dîvânü’l-maʿmûr fî medḥi’ṣ-Ṣâḥibi’l-meẕkûr, Ebü’l-Kāsım Ahmed b. Muhammed el-İsfahânî, Risâletü’l-İrşâd fî aḥvâli’ṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd (Tahran 1312/1933), Bedevî Ahmed Tabâne, eṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd: el-Vezîr el-edîb el-ʿâlim (Kahire, ts.), Ahmed Behmenyâr, Ṣâḥib b. ʿAbbâd Şerḥ-i Aḥvâl ve Âs̱âr (Tahran 1344), M. H. Âl-i Yâsîn, eṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd ḥayâtühû ve edebüh, Kâmil Muhammed Uveyda, eṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd el-vezîr el-edîb ve Halîl Merdem Bek, eṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd (Dımaşk 1932).

BİBLİYOGRAFYA
Sâhib b. Abbâd, Kitâbü’z-Zeydiyye (nşr. Nâcî Hasan), Beyrut 1986, neşredenin girişi, s. 15-17; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 150; Ebû Hayyân et-Tevhîdî, el-İmtâʿ ve’l-muʾânese (nşr. Ahmed Emîn – Ahmed ez-Zeyn), Kahire 1939, I, 53-69; Ebû Mansûr es-Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1377/1957, III, 192; Sem‘ânî, el-Ensâb (Bârûdî), IV, 29-30; Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, VI, 168-317; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, I, 201-203; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 228-233; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVI, 511-514; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 413-416; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, Kahire 1933, IV, 138, 143-144, 170-171; Süyûtî, Buġyetü’l-vuʿât, I, 449-451; Ebü’l-Kāsım Ahmed b. Muhammed el-Hasenî el-Hüseynî el-Kūbâî el-İsfahânî, el-İrşâd fî aḥvâli’ṣ-Ṣâḥibi’l-Kâfî İsmâʿîl b. ʿAbbâd (Mâferrûhî, Meḥâsinü İṣfahân içinde, nşr. Celâleddin el-Hüseynî et-Tahrânî), Tahran 1312/1933, s. 4-5, 43; Ahmed el-İskenderî – Mustafa İnânî, el-Vasîṭ fi’l-edebi’l-ʿArabî ve târîḫih, Kahire 1335/1916, s. 211-212; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 209; Ahmed Behmenyâr, Ṣâḥib b. ʿAbbâd Şerḥ-i Aḥvâl ve Âs̱âr, Tahran 1344 hş., s. 32-54; Hüseyin Nassâr, el-Muʿcemü’l-ʿArabî: Neşʾetühû ve teṭavvürüh, Kahire 1968, I, 260-271; M. Hasan Âl-i Yâsîn, Nefâʾisü’l-maḫṭûṭât, Necef 1372; a.mlf., “eṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd ve kitâbühû el-Muḥîṭ fi’l-luġa”, el-Mevrid, II/4, Bağdad 1972, s. 235-244; M. Rızâ el-Hakîmî, Târîḫu’l-ʿulemâʾ ʿabre’l-ʿuṣûri’l-muḫtelife, Beyrut 1403/1983, s. 69-79; J. L. Kraemer, Humanism in the Renaissance of Islam, Leiden 1986, s. 259-272; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, el-Ġadîr fi’l-Kitâb ve’s-Sünne ve’l-edeb, Tahran 1366 hş., IV, 42-81; Bedevî Ahmed Tabâne, eṣ-Ṣâḥib b. ʿAbbâd: el-Vezîr el-edîb el-ʿâlim, Kahire, ts. (el-Müessesetü’l-Mısriyyetü’l-âmme), s. 15, 47-48, 115, 124, 142, 197; Ch. Pellat, “Al-Sahib Ibn Abbād”, ʿAbbasid Belles-Lettres (ed. J. Ashtiany v.dğr.), Cambridge 1990, s. 96-111; a.mlf. – Cl. Cahen, “Ibn ʿAbbād”, EI2 (İng.), III, 671-673.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 512-515 numaralı sayfalarda yer almıştır.