Cumhuriyet aydını olarak Şevket Süreyya Aydemir’in düşünce dünyası (1923-1976)

Tez KünyeDurumu
Cumhuriyet aydını olarak Şevket Süreyya Aydemir’in düşünce dünyası (1923-1976) / Şevket Süreyya Aydemir’s thoughts as a republican intellectual (1923-1976)
Yazar:HAYRİYE YÜKSEL GÜRBÜZ
Danışman: PROF. DR. KURTULUŞ KAYALI
Yer Bilgisi: Ankara Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Ana Bilim Dalı / Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalı
Konu:Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution
Dizin:Aydemir, Şevket Süreyya = Aydemir, Şevket Süreyya ; Aydınlar = Intellectuals ; Düşünce yapısı = Construction of the theought
Onaylandı
Doktora
Türkçe
2016
233 s.
Bu tezde; Şevket Süreyya özelinde Türk aydınının düşünce dünyası ve devlet için tasarladığı ideoloji üzerinden siyasi iktidarı yönlendirme çabası analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu analiz gerçekleştirilirken ilk olarak aydın ve cumhuriyet aydını kavramlarına değinilmiş ve Türk aydını, Batılı manada aydın-entelektüel tanımlamalarından farklı, devletle ve/veya siyasetle ilgili bir kişi olarak tanımlanmıştır. Şevket Süreyya da bu aydınlardan biridir, ancak Şevket Süreyya siyasi iktidarla ilişkisi ve ileri sürdüğü düşünceler açısından farlılıklar taşımaktadır. Bu farklılıkların oluşumu Şevket Süreyya’nın hayat hikâyesi ile de bağlantılıdır. Şevket Süreyya ilk gençlik yıllarında Türkçüdür. Sonrasında Moskova’da komünizm ile tanışmış ve partili bir komünist olarak Türkiye’ye dönmüştür. Ancak o dönemde Türkiye koşulları komünizm için uygun değildir, Kemalizm ise izlenecek tek yoldur. Şevket Süreyya’nın bu fikir değişimi 1960’lara değin sürmüş ve son olarak “Türk sosyalizmi”ne ulaşmıştır. Tüm bu fikri değişim sürecinde Türk inkılâbının temeli Türk milli kurtuluş hareketidir. Milli kurtuluş hareketi ile sömüren-sömürülen ulus çelişkisine son verilmiş ve diğer sömürge uluslar için örnek oluşturulmuştur. Ancak Türk inkılâbı, son aşamasına ulaşmış değildir ve devam etmektedir. Bu süreklilik oluşturulacak ideoloji ile sağlanacaktır. Bu ideolojiyi oluşturma görevi ise siyasi iktidarı yönlendirecek aydına yani “avangart kadro”ya aittir. Şevket Süreyya da toplumu ve siyasi iktidarı yönlendirme çabasıyla inkılâbın üç ilkesi, milliyetçilik, halkçılık ve devletçilik üzerinde durmuştur. Milli kurtuluş hareketi ile tam bağımsızlığına kavuşan ulusun önceliği, yeni kurulan devletin siyasi ve ekonomik manada tam bağımsızlığını sağlamaktır. Halkçılık ve devletçilik ise bu bağımsızlığın devamını sağlayacak ilkelerdir. Sınıf farklılıklarının belirginleşmediği Türkiye’de devletin ekonomik hayat üzerinde tam denetiminin, kısaca devletçiliğin hayata geçirilmesi ile belirli bir sınıfın öne çıkması önlenecek, özetle sınıfsız bir topluma ulaşılacaktır. Şevket Süreyya, 1930’larda ileri sürdüğü tezlerle Kemalizmi olumlamış, düşünsel farklılıklarını küçük nüanslar haricinde dışa vurmamış ve siyasi iktidarın sınırları dışına fazlaca çıkmamıştır. 1960’lara gelindiğinde ise, ileri sürdüğü ideolojiyi daha net ifade eder hale gelmiş ve bu ideolojinin siyasi iktidardan farklı olan yanlarını ortaya koymuştur. İdeoloji eksikliği, ideolojinin oluşumunda aydına düşen sorumluluk ve tam bağımsızlık vurgusu 1930’lardan farklı değildir. Ancak izlenecek yol farklılaşmıştır. “Milliyetçi sosyalizm” ya da “Türk sosyalizmi” olarak adlandırılan bu yol, sınıfsal farklılıkların belirgin olduğunu kabul etmiş, bu farklılıkları ortadan kaldırmak için özel sektörün de içerisinde yer aldığı karma bir ekonomik sistemi yani “yeni devletçilik”i ileri sürmüş ve devleti değil halkı merkeze almıştır. 1930’lar 1960’lar farkına rağmen Türk inkılâbının asıl iddiası kendine özgülüktür. Temel çelişkiyi sömüren-sömürülen ulus çelişkisi olarak ele alan ve bu çelişkiyi sonlandırmak için devletin ekonomik yaşantıya hâkim olması gerektiğini ileri süren bu yaklaşım, daha sonra ortaya çıkacak merkez-çevre yaklaşımları, bağımlılık kuramı ve üçüncü dünyacılık ile benzerdir. Ancak onlardan farklı olarak, beynelmilel hale gelememiş ve onlar kadar bilinirlik kazanmamıştır. Tezde 1930’lardan, 1960’lara ve hatta 1970’lere uzanan düşünceleriyle Şevket Süreyya ele alınarak, kendine özgülüğü ve gerçekçi fikir değişimi ile bir cumhuriyet dönemi Türk aydını portresi çizilmeye çalışılmıştır.
In this thesis, world of thought and efforts of the “Turkish enlightened” for the guidance of the political power is analyzed with specific to Şevket Süreyya. First of all, “enlightened” and “republican era enlightened” terms have been mentioned and “Turkish enlightened” has been explained as a person related with the state and/or politics different from the Western explanation of the term intellectual. Şevket Süreyya is also one of those enlightened; however he has differences with regards to his ideas put forth and his relations with the political power. Formation of these differentiations is related with the biography of Şevket Süreyya. Şevket Süreyya was a Turkist at his early youth. Later on, he has acquainted with communism in Moscow and returned to Turkey as a partisan communist. However, conditions in Turkey in that period were not convenient for communism. Kemalism was the only path to follow. The evolution of Şevket Süreyya’s ideas has proceeded up to 1960s and finally reached to “Turkish Socialism”. At this whole evolution process of ideas, basis of the Turkish revolution is Turkish national liberation movement. The contradiction of the exploiter-exploited nation is being finished with the national liberation movement and an example is being constituted for the other exploited nations. However Turkish revolution did not reach its final level and it is proceeding. This perpetuity will be ensured by formation of the ideology. Duty for the formation of this ideology pertains to the enlightened in other words “avant-garde cadre” who will guide the political power. Şevket Süreyya discoursed mainly on 3 principals of the revolution; nationalism, populism and etatism, in order to guide the political power and the society. Priority of the nation, which has gained its sovereignty with the national liberation movement, is to ensure full independence of the newly established state both in political and economic manner. Populism and etatism are the principals that will ensure the continuity of this independence. Prominence of a certain class will be avoided with the realization of etatism via state’s full control over economic life in Turkey in which class differentiations has not crystallized; in summary a classless society will be achieved. Şevket Süreyya has accepted Kemalism with his thesis alleged in 1930s, has not express his ideational differences except than small nuances and has not went much out of the political power’s borders. In the 1960s, he has started to express his ideology much clearer and laid down the differences of this ideology from the political power. Lack of ideology, responsibility of the enlightened within the formation of the ideology and emphasis on the full independence are not different than the 1930s. But the path to be followed was differentiated. This path named as “Nationalist socialism” or “Turkish socialism” has accepted the class differences, proposed “neo etatism” as an economic system in order to abolish this differences in which private sector also take place and moved people to its center not the state. In spite of the differences of the 1930s and 1960s, main claim of the Turkish revolution is to be sui generis. This approach, which is taking into account the exploiter-exploited nation contradiction as the main contradiction and alleging that the state shall control all economic life in order to finalize this contradiction, is similar to the center-periphery approaches, dependency theory and third-worldism. However, contrary to these approaches, it could not be international and gained awareness as they are. In this thesis, Şevket Süreyya has been discussed together with his ideas from 1930s, 1960 and even 1970s, a portrait of the Turkish enlightened of the Republican era tried to be drawn up with its sui generis and realistic idea evolution.

Download: Click here