AHMED PAŞA KÜLLİYESİ

XVI. yüzyılda İstanbul’da Topkapı’da inşa edilen cami, medrese, sıbyan mektebi, çeşme ve türbeden meydana gelen külliye.

Müellif:

Kanûnî Sultan Süleyman devrinde sadrazamlığa kadar yükselen Kara Ahmed Paşa tarafından yaptırılmasına başlanmış, ancak Hürrem Sultan ile kızı Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa’nın entrikaları sonunda Ahmed Paşa’nın 13 Zilkade 962’de (29 Eylül 1555) idam edilmesi üzerine inşaatı bir süre durmuştur. Topkapı’nın iç tarafında medrese, sıbyan mektebi, çeşme ve türbeden ibaret bir külliyenin merkezi olan Ahmed Paşa Camii Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Mevcut vakfiyesi 2 Ramazan 962 (21 Temmuz 1555) tarihlidir. Hadîkatü’l-cevâmi‘de ise Rüstem Paşa’nın emri üzerine Ahmed Paşa’nın kethüdâsı Hüsrev Bey’in nezaretinde inşaatın devamına 22 Şâban 972’de (25 Mart 1565) tekrar başlanıp yedi yılda bitirildiği kaydedilmektedir. Rüstem Paşa 1561’de öldüğüne göre, Hadîkatü’l-cevâmi‘deki bu rivayet doğru ise, inşaatın yeniden başlama tarihinin 1565 olmaması gerekir. Vakfiyeden öğrenildiğine göre, devletin çeşitli yerlerindeki evkaf gelirleri, İstanbul’un “münasip bir mahallesinde” yapılacak cami, sıbyan mektebi, on altı oda ve bir dershaneli medrese, on altı odalı zâviye, çeşitli müştemilâtı ile bir aşhane-imarete tahsis olunmuştu. Bugün Ahmed Paşa Külliyesi sadece cami, medrese, türbe ve sıbyan mektebinden ibaret olduğuna göre, vakfiyede bahsi geçen zâviye ile aşhane-imaretin ya hiç yapılamadığına veya külliyenin çevresinde yapılmış iken zamanla yıkılıp ortadan kalktığına ihtimal vermek gerekir. Cami 1696’da bir tamir görmüştür. 1894 zelzelesinde kubbesi zarar görmüş ise de derhal tamir edilmiştir. Cümle kapısı üstündeki Tevfik imzalı celî hatla yazılmış âyetin altındaki 1314 (1896-97) tarihi bu tamire işaret eder. Son yıllarda, uzun süredir bakımsız halde olan caminin avlusunda ve çevresinde biraz temizlik yapılarak avlu duvarı yenilenmiştir.

Ahmed Paşa Camii, şehrin kara tarafındaki başlıca girişlerinden birinin hemen içinde ve bir tarafı meyilli yüksek bir arazide inşa edilmiştir. Sıbyan mektebi ile türbe, dış avlu duvarının uzağında ve cadde kenarındadır. Caminin iç avlusu aynı zamanda burayı üç taraftan saran medresenin de avlusudur. Böylece burada, Kadırga’daki Sokullu Mehmed Paşa Camii ile Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’nde de rastlanan cami-medrese birleşiminin bir örneği ile daha karşılaşılmaktadır. Beş büyük kubbenin örttüğü son cemaat yerini takip eden esas cami mekânı dikdörtgen biçiminde olup sütunlara oturan bir altıgen orta kısmı meydana getirir. Bunun üstünde yer alan kubbe baskısı dört yarım kubbe ile karşılanmıştır. Avluya göre caminin daha dar oluşuna bakılarak, E. Egli tarafından inanılması oldukça zor asılsız bir faraziye ortaya atılmıştır. Buna göre Sinan, esas projesinde, burada Beşiktaş’taki Sinan Paşa Camii’ne benzer bir eser yapmayı tasarlamışken, Ahmed Paşa’nın ölümü üzerine yanlardaki kanatları yapmaktan ve son cemaat yerini cami iç mekânına katmaktan vazgeçmiştir.

Caminin mermerden olan sütun başlıkları ile mahfil korkuluklarında ve mihrap ile minberinde güzel ve itinalı bir işçilik görülür. Bilhassa minber dantelâ gibi oyma tekniğinde işlenmiştir. Son cemaat yerinde dolap nişleri ile içeride âyetli pencere alınlıklarını da değerli İznik çinileri süsler. Vaaz kürsüsü ile cümle kapısı ve pencerelerin ahşap kanatları, XVI. yüzyıl geçmeli ahşap işçiliğinin güzel örnekleridir. Mahfillerin altlarındaki ahşap tavanlar, benzeri bugüne kadar pek az sayıda gelebilmiş renkli ve altın yaldızlı nakışlarla bezenmiştir.

Ahmed Paşa’nın altı köşeli bir plana göre, yine Mimar Sinan tarafından yapılan kubbeli türbesi temiz bir taş işçiliği ile meydana getirilmiş, güzel, nisbetli bir eserdir. Evvelce bir saçakla korunmuş olan kapısı üstünde kelime-i tevhid ve 966 (1558-59) tarihi vardır ki bu, türbenin Ahmed Paşa’nın ölümünden üç-dört yıl sonra mezar üzerine yapıldığını gösterir. İçinde yalnız Ahmed Paşa’nın sandukası bulunmaktadır. Daha önce etrafını çeviren hazîredeki bütün taşlar sökülüp kaldırılmış, yalnız bir iki taş ile Ahmed Paşa’nın zevcesi ve Yavuz Sultan Selim’in kızı Fatma Sultan’ın mezarı kalmıştır.

Külliyenin diğer parçası olan sıbyan mektebi, türbenin az ötesinde kare planlı iki mekândan ibaret, üstü ahşap çatı ile örtülü kesme taş ve tuğladan yapılmış bir binadır. Külliyenin Arpa Emini sokağı tarafında bir hazîre daha vardır. Bu sokak üzerinde bulunan Ahmed Paşa Çeşmesi’nin ise dış yüzü tamamen tahrip edildiğinden sadece tuğladan yapılmış su haznesi kalmıştır. Ahmed Paşa’nın zevcesi Fatma Sultan’ın da bu külliyenin Yenibahçe tarafı yakınında, Ahmed Paşa Külliyesi vakfına bağlı, son yıllarda tamamen yenilenen küçük bir mescidi vardır.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 141.

C. Gurlitt, Die Baukunst Konstantinopels, Berlin 1907-12, s. 83.

A. Gabriel, “Les mosquées de Constantinople”, Syria, Paris 1926, s. 393.

Halil Ethem [Eldem], Camilerimiz, İstanbul 1933, s. 58-59.

, s. 10-31.

E. Egli, Sinan, Erlenbach-Zürich 1954, s. 71-74.

Nakkaş Sâî Mustafa Çelebi, Tezkiretü’l-ebniye (nşr. Rıfkı Melûl Meriç, Mimar Sinan Hayatı, Eseri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler), Ankara 1965, s. 26, 34, 75, 95, 103.

Şerefeddin Yaltkaya, “Kara Ahmed Paşa Vakfiyesi”, , II (1942), s. 83-168.

A. Saim Ülgen, “Topkapı’da Ahmet Paşa Heyeti”, a.e., s. 169-171.

Tahsin Öz, “Tavanlarımız”, Güzel Sanatlar Dergisi, V, İstanbul 1944, s. 29-49 (nakışlı tavanın resmi).

R. Ekrem Koçu, “Ahmed Paşa Külliyesi”, , I, 431-434.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 115-116 numaralı sayfalarda yer almıştır.