BODRUM CAMİİ

İstanbul Lâleli’de Mesihpaşa mahallesinde kiliseden çevrilme cami.

Müellif:

Mesih Paşa Camii adıyla da anılan yapı, Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid devri vezirlerinden olan ve Gelibolu’da da bir camisi bulunan Mesih Paşa tarafından yaptırılmıştır. II. Bayezid devrinde 905’te (1499-1500) sadrazamlığa yükselen Mesih Paşa 907’de (1501) ölmüş ve Aksaray’da Murad Paşa Camii hazîresine gömülmüştür. Halen 907 (1501) tarihli mezar taşı orada bulunmaktadır. XVI. yüzyılda yaşamış diğer Mesih Paşa’dan ayırt etmek için buna “Mesih Paşa-yı Evvel” denilmektedir. İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde, 953 (1546) yılında Kasım Bey b. Abdullah Mescidi (Sûfîler Mescidi) mahallesinde “merhum Mesih Paşa Camii” olarak kayıtlıdır. Mevlânâ Mehmed b. Mustafa imzasıyla 907 Rebîülevvelinde (Eylül 1501) tescil edilen vakfiyesinde caminin çevresindeki pek çok hücre ve evin de buraya vakfedildiği bildirilmektedir. Hüseyin Ayvansarâyî de Bodrum Camii adıyla tanınan bu caminin bânisinin Mesih Paşa olduğunu ve altında bir bodrum bulunduğu için bu adı aldığını yazar. 1782 yangınında zarar görmüş olması muhtemel olan Bodrum Camii daha sonra tamir edilmiş ve iyi bir durumda 23 Temmuz 1911’de vuku bulan Uzunçarşı-Mercan-Lâleli yangınına kadar gelmiştir. Bu yangında harap olduktan sonra uzun yıllar sahipsiz kalan camide 1930 yıllarında İngiliz arkeologları tarafından araştırmalar yapılarak duvarlarda mozaik bulma ümidiyle bütün sıvalar kazınmıştır. 1965’te tamirine başlanmışken zaten son derece yanlış bir biçimde yapılan ve duvarların gerçek örgüsünü tamamen yok eden çalışmalar durdurulmuş ve 1985’e gelinceye kadar bu tarihî eser utanç verici bir halde kalmıştır. Bu tarihte bir dernek tarafından tamir ve ihyasına girişilmiş ve her bakımdan başarılı sayılmasa bile tamiri yapılarak 1987’de yeniden ibadete açılmıştır.

Bodrum Camii, Roma çağına ait çok büyük bir yuvarlak bina kalıntısının kenarına inşa edilmiştir. Çapı 30 metreyi aşan bu yuvarlak bina (mezar binası ?), Bizans devrinde içine sütunlar dikilmek ve bunların üstleri tonozlarla örtülmek suretiyle su sarnıcına çevrilmiş ve bunun üzerine İmparator I. Romanos Lekapenos (920-944) sarayını kurdurmuş, sonra burada Myrelaion adıyla bir manastır inşa ettirmiştir. Bodrum Camii bu manastırın kilisesi olarak yapılmıştır. Saray ve manastır, sarnıca çevrilen Roma devri yuvarlak yapısının üstünde ve yüksekte olduğundan kilisenin de altında hayli yüksek bir bodrum katı, bir “krypta” yapılması gerekli olmuştur. 1970’lerde temizlenen mâbedin tam altındaki bu mahzen kısmı, aslında İmparator Romanos’un kendisi ve aile fertleri için mezar yeri olarak tasarlanmış olmalıdır.

Bodrum Camii, Sultan II. Bayezid devrinde terkedilmiş eski Bizans kilise ve manastır kalıntılarının “şenlendirilmesi” gayesiyle cami haline getirilmişti. Ancak bu sırada sadece içine bir mihrap, basit ahşap bir minber, sağ tarafına da kesme taştan bir minare yapılmış ve hiçbir Türk mimari unsuru eklenmediği gibi bir son cemaat yeri de ilâve edilmemiştir. Dört sütunlu ve bir haç biçiminde olan binada tek değişiklik kubbeyi ve dört büyük tonozu taşıyan sütunlarda olmuş, herhalde bir yangında zedelenen bu sütunların yerlerine veya etraflarına taştan pâyeler yapılmıştır. Yangından önce çekilmiş fotoğraflarda caminin iç duvarlarının bugün hiçbir izi kalmayan alışılmamış bir biçimde kalem işleri ve nakışlarla süslü oldukları görülmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 55.

a.mlf., Vefeyât-ı Selâtîn, s. 9.

, s. 142, nr. 799.

C. Gurlitt, Die Baukunst Konstantinopels, Berlin 190-912, I, 36.

A. Van Millingen, Byzantine Churches of Constantinople, London 1912, s. 196-200.

J. Ebersolt – A. Thiers, Les églises de Constantinople, Paris 1913, s. 139-146.

Th. F. Mathews, The Byzantine Churches of Istanbul, Pennsylvania 1976, s. 209-219.

W. Müller-Wiener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 104-107.

C. L. Striker, The Myrelaion (Bodrum Cami) in Istanbul, Princeton 1981.

Eminönü Camileri (nşr. Eminönü Müftülüğü), İstanbul 1987, s. 41-43.

R. Ekrem Koçu, “Bodrum Camii”, , V, 2840-2841.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 6. cildinde, 250 numaralı sayfada yer almıştır.