İLYAS BEY CAMİİ

Bilecik yakınında XV. yüzyılda yapılmış cami.

Müellif:

Bursa Yenişehir ile Bilecik arasında, il merkezine 10 km. uzaklıktaki İlyas Bey köyünde bulunmaktadır. Osmanlı Beyliği’nin ilk yıllarında, kızı, Nilüfer Hatun adıyla Orhan Gazi’nin zevcesi olan Bizans tekfurunun kalesi Yarhisar’ın hemen yakınındadır. Osmanlı dönemi Türk mimarisinin en büyük ölçüdeki ahşap çatılı camilerinden olan eserin, Sırbistan Terkoş’ta (Tergovişte) hasları olan Mîrâlem İlyas Bey ile aynı kişi olduğu öğrenilen Bahşâyiş oğlu İlyas Bey tarafından yaptırıldığı vakıf kaydından tesbit edilmiştir. Bugün mevcut olmayan ve evvelce okunan kitâbesine göre 891’de (1486) yapılmıştır. Kurucusunun türbesinden alındığı söylenen ve İlyâs b. Bahşâyiş’in ölüm tarihi olan 860 (1456) yılını veren bir kitâbe daha kaydedilmiştir. Kâmil Kepecioğlu da caminin 893 Zilkadesi (Ekim 1488) tarihli vakfiyesini yayımlamıştır. Bu vakfiyeye göre evvelce adı Gölcük olan bu köydeki zâviye ile mescide Yarhisar, Yenişehir ve Bilecik’ten çok sayıda köy, mezraa ve mülk vakfedilmişti. Bilecik ve çevresinin 1920’li yıllarda Yunan kuvvetleri tarafından işgalinde camiyle birlikte beraberindeki diğer binaların tahrip edildiği söylenmektedir. Caminin yanındaki hazîrede bulunan, İlyas Bey ailesine ait çok sayıdaki mezar taşı da 1950’li yıllarda dağıtılmıştır.

İlyas Bey Camii, harimi dıştan 9,30 × 17,50 m. ölçülerinde enine yerleştirilmiş dikdörtgen biçiminde büyük bir yapıdır. Binanın XV. yüzyıl eseri olduğunda hiçbir şüpheye meydan vermeyen husus kıble duvarının dış yüzündeki örgü tekniğidir. Burada muntazam yontulmuş bir sıra kesme taşla iki sıra tuğladan oluşan duvar sistemi açıkça bellidir. XIV ve XV. yüzyıllarda çok kullanılan bir teknik özellik olan, taşların aralarına dikine birer tuğla konulması da burada dikkati çeker. Nihayet pencerelerin üstlerindeki sivri boşaltma kemerleri de yine Türk sanatının bu yüzyıllarında sıkça uygulanan teknikte sırasıyla bir taş, iki tuğlanın yerleştirilmesi suretiyle örülmüştür.

Caminin giriş cephesine, ahşap direklere dayanan sundurma gibi bir son cemaat yeriyle sol tarafa kapalı iki katlı bir mekân eklenmiştir. XX. yüzyılda yenilenmiş olan üzeri sıvalı minare sağ köşede öne çıkıntı yapacak şekilde yerleştirilmiştir. Çok yakın tarihlere ait olan, mimari değerden yoksun son cemaat yeri her halde evvelce caminin esas yapısına uygun bir durumdaydı. Binayı kiremit örtülü ahşap bir çatı örtmektedir. Eskiden bu vakfın yanında olduğu söylenen bânisinin türbesi, aşhane-imareti, misafirhanesi ve kabirler günümüze ulaşmamıştır. Yalnız Ekrem Hakkı Ayverdi’nin bildirdiğine göre çifte kubbeli küçük bir bina olan hamamı henüz durmaktadır. Fakat bunun bir planı çizilmemiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 289-291.

Kâmil Kepecioğlu, “Tarihî Bilgiler ve Vesikalar”, , II (1940), s. 407-408.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2000 yılında İstanbul’da basılan 22. cildinde, 163-164 numaralı sayfalarda yer almıştır.