ABDULLAH b. ÂMİR

Ebû Abdirrahmân Abdullāh b. Âmir b. Küreyz b. Rebîa (ö. 59/679)

Halife Osman ve Muâviye devrinde Basra valiliği yapan tâbiî.

Müellif:

Babası Âmir, Hz. Peygamber’in halası Beyzâ’nın oğludur. 4 (626) yılında doğdu. Umretü’l-kazâ veya Mekke fethi esnasında henüz üç yaşlarında iken Hz. Peygamber’e getirilmiş, Peygamber onu okşamış, “O bizim oğlumuzdur, içinizde bize en çok benzeyen odur” demiş ve “Hiçbir zaman susuz kalmasın” diye dua etmiştir.

Yirmi beş yaşında iken Halife Osman tarafından Basra valiliğine tayin edildi (29/650). Valiliği sırasında İran ve Horasan’ın fethi tamamlandı ve son Sâsânî Hükümdarı III. Yezdicerd Merv’de öldürüldü. Onun zamanında gerçekleştirilen bu fetihler sonunda Basra küçük bir ordugâh şehri olmaktan çıkıp körfezin doğusundaki bölgelerin idaresinden sorumlu bir merkez haline geldi. Ayrıca Bahreyn de buraya bağlandı. Bu bölgelerin divanları da Basra’ya nakledildiğinden, Abdullah’ın idaresindeki şehir büyük bir iktisadî gelişme gösterdi.

35 (656) yılında evinde muhasara altına alınan Halife Osman, Basra Valisi Abdullah’tan yardım istedi. O da Mücâşi‘ b. Mes‘ûd kumandasında bir askerî birliği yardıma gönderdi. Rebeze’ye varınca halifenin şehid edildiğini öğrenen birlik geri döndü. Bunun üzerine Abdullah Mekke’ye gitti. Hz. Ali’nin halifeliğine karşı çıkmak üzere hazırlıklara başlamış olan ve Şam’a gitmeyi düşünen Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr ile görüştü; Şam yerine Basra’ya gitmeleri konusunda onları ikna etti ve kendilerine malî destekte bulundu. Oğlu Abdurrahman’la birlikte Cemel Vak‘ası’na katıldı, savaşta oğlunu kaybetti, kendisi de başından yaralandı. Savaştan sonra Şam’a gidip Muâviye’ye iltihak etti.

Şam Valisi Muâviye, Abdullah b. Âmir’i Büsr b. Ebû Ertât’la, diğer bir rivayete göre (bk. Buhârî, “Ṣulḥ”, 9; “Fiten”, 20) Abdurrahman b. Semüre ile birlikte, kendi adına anlaşma yapmak üzere Hz. Hasan’a gönderdi (41/661). Anlaşmadan sonra halifeliğini ilân eden Muâviye, Büsr b. Ebû Ertât’ı Basra valiliğine tayin etti. Ancak Abdullah, bu şehirle ilgili yarım bıraktığı bazı işleri olduğunu söyleyerek halifeden kendisinin Basra’ya gönderilmesini istedi. Muâviye de Büsr’ü azledip Abdullah’ı tayin etti. Abdullah bu ikinci valiliği sırasında Horasan ve Sicistan’ı yeniden fethetti. Sind bölgesine de Râşid b. Amr el-Cüdeydî kumandasında bir ordu gönderdi. Böylece o, başta Basra olmak üzere Fars, Sicistan ve Horasan bölgelerinin valisi oldu. Fakat Muâviye, Basra ve çevresinde karışıklıklar çıkaran Hâricîler’e ve yol kesenlere karşı kuvvete başvurmaktan çekinen, suçlulara müsamahakâr davranan Abdullah’ı valilikten azletti (45/665). Abdullah bundan sonra, 670’te Bizans topraklarına bir kış seferi düzenlemesi dışında, hayatının geri kalan kısmını Mekke’de geçirdi; ölünce Arafat’ta defnedildi.

Abdullah b. Âmir, siyasî ve askerî alanlarda çok aktif rol oynamış, bilhassa İran ve Horasan’da gerçekleştirdiği fetihler dolayısıyla temayüz etmiştir. Onun imar hizmetleri de dikkati çekmektedir. Halkın su ihtiyacını karşılamak üzere Basra’da iki, Übülle’de bir kanal açtırmış, Nibâc ve Karyeteyn’i ağaçlandırmış, bazı ev ve konakları satın alıp yıktırdıktan sonra yol ve çarşı yaptırmıştır. Hacılar için Arafat’a bir havuz inşa ettirip kuyulardan buraya su getirtmiştir. Kaynaklar, onun şahsî meziyetlerini ve bilhassa su ile ilgili hizmetlerindeki başarısını Hz. Peygamber’in çocukken kendisine yaptığı duaya bağlamaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, V, 44-49.

, bk. İndeks.

, s. 57, 150.

, bk. İndeks.

a.mlf., Ensâbü’l-eşrâf, I, 82; a.e., IV/1, bk. İndeks.

, bk. İndeks.

, III, 639.

(el-İṣâbe içinde), II, 359-360.

Sem‘ânî, el-Ensâb (nşr. Abdülfettâh Muhammed el-Hulv), Dımaşk 1979 ⟶ Beyrut 1401/1981, X, 411.

, III, 191-192.

, III, 18-21.

, V, 16-18.

E. Ruhi Fığlalı, İmâmiyye Şîası, İstanbul 1984, s. 52, 85-87.

Muhammed Câsim Hammâdî, “Vilâyetü ʿAbdillâh b. Âmir li’l-Baṣra ve ıṣlâḥâtühü’l-iktiṣâdiyye fîhâ”, el-Müʾerriḫu’l-ʿArabî, XXI, Bağdad 1982, s. 127-140.

H. A. R. Gibb, “ʿAbd Allāh b. ʿĀmir”, , I, 44-45.

J. Lassner, “ʿAbdallāh b. ʿĀmer”, , I, 179-180.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 84-85 numaralı sayfalarda yer almıştır.