ADIYAMAN

Güneydoğu Anadolu bölgesinde şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.

Müellif:

Güneydoğu Toroslar’ın Malatya dağları adı verilen kesiminin güney eteklerinde, deniz seviyesinden 725 m. yükseklikte kurulmuştur.

Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarından biri olan Adıyaman’ın eski adı Hısnımansûr’dur. Kaynaklarda, VII. yüzyılda buraya gelen Emevî kumandanlarından Kays kabilesine mensup Mansûr b. Ca‘vene’ye izâfetle bu ismin verildiği zikredilmekte ise de başka bir rivayete göre bu isim Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un adından gelmektedir. Ayrıca, Hârûnürreşîd’in halife olmadan önce burayı yeniden imar ve inşa ettirdiği de bilinmektedir. Adıyaman ismi ise Cumhuriyet’ten sonra verilmiş olup menşei hakkında bir kayda rastlanamamıştır.

Bölgede Pirin, Zey, Haydaran, Palanlı ve Gümüşkaya’da yapılan kazılarda tarih öncesi medeniyetlere ait çeşitli kalıntılar bulunmuştur. Bunlardan, Adıyaman ve çevresinin sırasıyla Hitit, Hurri, Mitanni, Kummuh, Âsur, Pers, Kommagene krallıkları ile Roma ve Bizans hâkimiyetine girdiği anlaşılmaktadır. İlk İslâm akınlarına ise Hz. Ömer zamanında başlanarak asıl fetih hareketleri 670’e doğru Emevî Halifesi Muâviye devrinde gerçekleştirildi ve Adıyaman, Samsat, Besni ve çevresi ele geçirildi. 758’de Abbâsî hâkimiyetine giren Hısnımansûr, X. yüzyılda yeniden Bizanslılar’a geçti ve Türkler’ce ilk defa 1066’da Selçuklu kumandanı Gümüştegin tarafından alındı. Bundan sonra zaman zaman Artuklu, Eyyûbî ve Selçuklular’ın hâkimiyeti altına girdi; daha sonra Osmanlı idaresine kadar Moğol, Akkoyunlu, Dulkadıroğulları Beyliği ve Memlük idarelerinde kaldı. Osmanlı hâkimiyetine ilk girişi I. Bayezid devrinde olmakla birlikte (bk. Âşıkpaşazâde, s. 67), Yavuz Sultan Selim tarafından 1515’te Diyarbekir’in fethi sırasında kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı idarî teşkilâtında Besni’nin bir nahiyesi iken 1519’dan itibaren Gerger, Kâhta ve Besni ile birlikte Maraş eyaletine bağlı sancaklar arasında yer aldı. 1531 yılında Elbistan sancağına bağlı bir kaza haline getirilen Hısnımansûr, 1563’te yeniden Maraş’a bağlandı ve muhtemelen XIX. yüzyıla kadar bu teşkilât içinde kaldı. Tanzimat’tan sonraki idarî düzenlemelerde 1841’de kaza, 1849’da Diyarbekir vilâyetine bağlı bir sancak durumuna getirildi. 1859’da Malatya sancağına, 1883’te de Ma‘mûretülazîz (Elazığ) vilâyetine bağlandı. Cumhuriyet’e kadar bu statüde bulunan Hısnımansûr, 1923’ten 1954 yılına kadar Malatya’nın ilçesi olarak kaldı; 22 Haziran 1954’te Besni, Gerger ve Kâhta ilçeleriyle on altı nahiyeden oluşan bir il durumuna getirildi. Daha sonra Çelikhan, 1958’de Gölbaşı, 1960’ta da Samsat ilçe yapılarak Adıyaman’a dahil edildi.

Araplar’la mücadeleler dolayısıyla Bizans tarafından boşaltılan Adıyaman ve çevresine Türkler’in ilk girişi XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlamıştır. Türkmen beylerinden Hanoğlu Hârûn et-Türkmânî’nin, emrindeki Türkmenler’le Kuzey Suriye hâkimiyeti için Bizans’a karşı yaptığı mücadelelerden sonra, asıl tesirli baskılar 1066’da Bekçioğlu Emîr Afşin kumandasında gerçekleştirildi. Bundan sonra yöre konar göçer Türk grupları tarafından iskâna açıldı; Artuklular zamanında ise tamamen Türkmenler’le doldu. Nitekim kaynaklardan, Osmanlılar zamanında bölgede Bozkoyunlu, Heriklü, Dimleklü, Hardallu, Beğmişlü, Eymir ve Beydili Türkmenleri’ne mensup aşiretlerin yer aldığı tesbit edilmektedir. Osmanlılar tarafından 1519 yılında yapılan ilk tahrirde müslüman nüfusun 1000 dolayında, gayri müslim nüfusun ise 400 civarında olduğu görülmektedir. Ayrıca seksen beş köye sahip olan Hısnımansûr’un 400’ü gayri müslim olmak üzere toplam nüfusu yaklaşık 6400 idi. Bu tahrire göre kasabada şu mahalleler bulunmaktaydı: Paşa Sevindik Mescidi, Eslemez Bey Camii, Hacı Câfer Bey Camii, Mustafa Mescidi, Halevî Mescidi ve Şehreküstü mahalleleri. Öte yandan 1530 yılına ait diğer bir tahrirde Hısnımansûr’daki vakıfların kaydedildiği görülmektedir. Bunlardan, Ziyaret köyünde bir zâviyesi olduğu bildirilen ashâb-ı kirâmdan Ebû Zer el-Gıfârî ve onunla şehid olduğu Tahrîr Defteri’nde kaydedilen Nûreddin Dede ile Mûsâ Baba zâviyeleri ve vakıfları, ayrıca Durak b. Alâüddevle Bey Camii, Şeyh Abdurrahman Erzincânî Mescidi ve Zâviyesi, Eslemez Bey Zâviyesi, Ebü’l-Vefâ Zâviyesi, Hacı Mûsâ Zâviyesi, Gurgan Dede Zâviyesi, Çanakçı Dede Zâviyesi vakıfları ve yine Ebû Zer el-Gıfârî ile şehid olduğu belirtilen Mahmud Ensârî Türbesi vakıfları sayılabilir. XVII. yüzyılda bölgeyi ziyaret eden Evliya Çelebi ise, Türkmenler’le meskûn yetmişten fazla köyün bulunduğunu söylediği Hısnımansûr’un siyah ve beyaz taşlardan yapılmış bir kalesi ile bu kale içinde kırk hâne ve bir caminin yer aldığını kaydeder.

1871’de Akçadağ, Kürne, Kürnecik, Hekimhan, Ayvalıdere ve Hasan Çelebi nahiyelerinden meydana gelen Hısnımansûr kazasının toplam 317 köyü ve 24.318 müslüman, 932 gayri müslim erkek nüfusu vardı (bk. Diyarbekir Salnâmesi, s. 210). Yine 1883-1884’te 16.155 müslüman, 1355 gayri müslim erkek nüfusu bulunuyordu (bk. Ma‘mûretülazîz Salnâmesi, s. 119-124). 1894’te ise bu sayı, erkek ve kadın olarak 32.804 müslüman, 2367 gayri müslim olmak üzere toplam 35.171 idi. Adıyaman’ın 1954’te il olmasıyla birlikte ilin merkezi olan şehrin nüfusunda da belli bir artış görülmüştür. Nitekim 1927 yılında yapılan Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımında henüz 9000’i bile bulmayan (8644) nüfus, ilk defa 1935’te 10.000’i aştı; ancak il merkezi oluncaya kadar hep 10.000 civarında kaldı. İl merkezi olduktan sonraki sayımda (1955) nüfusu 14.000’e çok yaklaştı. 1960’ta 15.000’i, 1970’te 30.000’i, 1980’de 50.000’i aşan nüfus 1985 sayımında 70.000’i geçti (71.644).

Nüfus büyük ölçüde tarımla uğraşır. Ayrıca sayıları kırk ikiye ulaşan kuyulardan petrol elde edilmektedir. İl genelinde en çok tahıl, pamuk, tütün, antep fıstığı ve üzüm ile deri üretilir. Son yıllarda bölge kalkınması çerçevesinde, GAP adıyla anılan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin gerçekleştirilmesiyle büyük bir ziraî gelişme olacağı tahmin edilmektedir.

Adıyaman birçok tarihî esere sahiptir. Bunların en önemlilerinden biri, turistik bir niteliği olan Nemrut Dağı Tapınağı’dır. Emevî kumandanı Mansûr b. Ca‘vene tarafından yaptırılan Adıyaman Kalesi ile Besni, Gerger, Kâhta, Keysun ve Samsat kaleleri ise bugün harap bir haldedir. Dulkadıroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey tarafından yaptırılan Ulucami, 1557 yılında Hacı Abdülganî tarafından inşa ettirilen Çarşı Camii, 1638’de İbrâhim Bey’in yaptırdığı Eski Saray Camii, 1768’de inşa edilen Kab Camii, 1720’de yapılan Yeni Pınar Camii başlıca tarihî eserler arasında sayılabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait 1988 yılı istatistiklerine göre Adayaman’ın il ve ilçe merkezlerinde yetmiş üç, köylerinde ise 373 cami bulunmaktadır. GAP çerçevesinde inşa edilen Atatürk Barajı’nın suları altında kalacak birçok tarihî eser ise kurtarma çalışmaları içerisine alınmıştır.

Adıyaman şehrinin merkez olduğu Adıyaman ili Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kahramanmaraş illeri ile kuşatılmıştır. Merkez ilçeden başka Besni, Çelikhan, Gerger, Gölbaşı, Kâhta ve Samsat olmak üzere altı ilçeye ve yirmi iki bucağa ayrılmıştır; sınırları içerisinde 349 köy bulunmaktadır. 7614 km2 genişliğindeki Adıyaman ilinin 1985 sayımına göre nüfusu 430.728, nüfus yoğunluğu ise elli yedi idi.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 71, s. 275-326; nr. 156, s. 2-260.

Belâzürî, Fütûḥu’l-büldân (nşr. Rıdvân Muhammed Rıdvân), Beyrut 1403/1983, s. 196; a.e. (trc. Mustafa Fayda), Ankara 1987, s. 276-277.

Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987, s. 134-135.

Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, Beyrut 1955, II, 165-266.

Âşıkpaşazâde, Târih (Giese), s. 67.

, III, 169.

Ma‘mûretülazîz Salnâmesi, sene 1301, s. 119-124.

Diyarbekir Salnâmesi, sene 1312, s. 210.

, III, 1926.

Ernst Honigmann, Bizans Devleti’nin Doğu Sınırı (trc. Fikret Işıltan), İstanbul 1970, s. 70, 139.

Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1980, s. 175.

Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, Ankara 1983, I, 70-85.

Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Ankara 1983, s. 21, 47-48.

a.mlf., “Diyarbekir Bölgesinin Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na Katılması”, Atatürk Konferansları V: 1971-1972, Ankara 1975, s. 299-307.

Besim Darkot, “Hısn Mansûr”, , V/1, s. 454-455.

F. Taeschner, “Adıyaman”, , I, 199-200.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 377-379 numaralı sayfalarda yer almıştır.