AKİS

Mantık ve edebiyat alanlarında kullanılan bir terim.

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/2Müellif: M. NACİ BOLAYBölüme Git
    MANTIK. Bir önermedeki konuyla yüklemin yerlerini değiştirerek yeni bir önerme elde etme. Sözlükte “döndürme, tersine çevirme, bir şeyin başını sonun…
  • 2/2Müellif: KAZIM YETİŞBölüme Git
    EDEBİYAT. Bir cümle veya mısradaki kelime yahut kelime gruplarının yer değiştirilmesiyle yapılan edebî sanatın adı. Aks ü tard ve aks ü tebdîl de den…

Müellif:

MANTIK. Bir önermedeki konuyla yüklemin yerlerini değiştirerek yeni bir önerme elde etme.

Sözlükte “döndürme, tersine çevirme, bir şeyin başını sonuna, sonunu başına getirme” anlamlarına gelen akis, İslâm mantık literatüründe Aristo mantığındaki conversio teriminin karşılığı olarak kullanılmıştır. Klasik mantıkta genellikle “ahkâmü’l-kazâyâ” veya “aksâmü’l-kazâyâ” başlıkları altında önermeler (kazıyye) arasındaki ilişkiler incelenirken biri tekabül, diğeri de akis olmak üzere iki ilişki üzerinde durulmuştur. Akis, asıl denilen önermenin nitelik (olumluluk veya olumsuzluk) ve doğruluğunu (sıdk) olduğu gibi bırakarak yüklemini konu, konusunu yüklem yapmak suretiyle meydana getirilir. Eğer aslın niteliği aynı kalmakla birlikte doğruluğu değişirse buna akis değil inkılâb denir. Buna karşılık aksi elde etmek için aslın niceliğini korumak gerekmez; ayrıca aslın yanlış olması durumunda akis doğru olabilir.

Akis, düz döndürme (aks-i müstevî) ve ters döndürme (aks-i nakīz, aks-i mütekābil) şeklinde ikiye ayrılır.

1. Düz döndürme, bir önermenin niteliğine, doğruluk ve yanlışlığına dokunmadan yüklemini konu, konusunu yüklem yapmadır. Meselâ “İlâh olan fâni değildir” önermesinden “Fâni olan ilâh değildir” şeklinde bir aks-i müstevî çıkarılabilir. Bu önermelerin ikisi de doğrudur; ikisinde de nitelik (olumsuzluk) korunmuştur. Doğruluk ve nitelik önerme çeşitlerine uygulandığında düz döndürme bakımından şu sonuçlara varılır: a) Tümel olumsuz (el-külliyyetü’s-sâlibe) önermenin düz döndürmesi tümel olumsuzdur. Meselâ “Hiçbir insan taş değildir” önermesinin aksi “Hiçbir taş insan değildir” olur. b) Tikel olumlu (el-cüz’iyyetü’l-mûcebe) önermenin düz döndürmesi yine tikel olumludur. Meselâ “Bazı şairler akıl hastasıdır” önermesinin aksi “Bazı akıl hastaları şairdir” olur. c) Tümel olumlu (el-külliyyetü’l-mûcebe) önermenin düz döndürmesi tümel değil, tikel olumlu olur. Buna göre, meselâ “Bütün insanlar fânidir” önermesinin düz döndürmesi “Bütün fâniler insandır” olamaz. Çünkü bu ikinci önerme yanlıştır, yani asıldaki doğruluk unsuru ihlâl edilmektedir. Şu halde bunun düz döndürmesi “Bazı insanlar fânidir” olacaktır. d) Tikel olumsuz (el-cüz’iyyetü’s-sâlibe) önermenin düz döndürmesi olmaz; çünkü her zaman doğru sonuç vermez. Meselâ “Bazı insanlar şair değildir” önermesinden “Bazı şairler insan değildir” şeklinde bir önerme çıkarılamaz.

2. Ters döndürme ise bir önermenin olumluluk ve olumsuzluğunu, doğruluk veya yanlışlığını olduğu gibi bırakarak konusunun zıddını (nakz) yüklem, yükleminin zıddını konu yapmaktır. Ters döndürmede olumlu önermeler düz döndürmedeki olumsuz önermeler gibi, olumsuz önermeler ise olumlular gibi sonuç verir. Buna göre: a) Tümel olumlunun ters döndürmesi tümel olumludur. Meselâ “Her insan canlıdır” önermesinin aksi “Her canlı olmayan insan olmayandır” olur. b) Tikel olumlunun ters döndürmesi sonuç vermez. c) Tümel olumsuzun ters döndürmesi tikel olumsuz olur. Meselâ “Hiçbir insan at değildir” önermesinin aksi “Bazı at olmayan insan olmayan değildir” olur. d) Tikel olumsuzun ters döndürmesi tikel olumsuzdur. “Bazı insanlar kâtip değildir” önermesi, “Bazı kâtip olmayanlar insan olmayan değildir” şeklinde ters döndürülebilir.

İbn Sînâ’ya göre, tümel olumsuz olan hakiki mümkün önerme ters döndürülemez. Buna göre, meselâ “Hiçbir insanın kâtip olmaması mümkündür” önermesi “Hiçbir kâtibin insan olmaması mümkün değildir” şeklinde ters döndürülemez. İbn Hazm’a göre, tümel olumlu olan imkânsızın ters döndürmesi hem tümel hem de tikel olabilir. Çünkü bunların ikisi de daima doğru sonuç verir. Meselâ “Bütün insanların taş olması imkânsızdır” önermesi hem “Bütün taşların insan olması imkânsızdır”, hem de “Bazı taşların insan olması imkânsızdır” şeklinde ters döndürülebilir.


BİBLİYOGRAFYA

, “ʿaks” md.

A. Lalande, Vocabulaire technique et critique de la philosophie, “conversion” md.

Aristo, Organon III: Birinci Analitikler (trc. Hamdi Râgıb Atademir), Ankara 1963, s. 6.

Fârâbî, el-İbâre, Hamidiye Ktp., nr. 812, vr. 23b.

İbn Sînâ, eş-Şifâ IV: Kıyâs (nşr. Saîd Zâid), Kahire 1964, s. 75, 93.

a.mlf., en-Necât, Kahire 1331, s. 44.

İbn Hazm, et-Taḳrîb li-ḥaddi’l-manṭıḳ (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1959, s. 112.

Gazzâlî, Miʿyârü’l-ʿilm (nşr. Süleyman Dünyâ), Kahire 1960, s. 119.

Abdurrahman Bedevî, el-Manṭıḳu’s-sûrî ve’r-riyâżî, Küveyt 1981, s. 139-141.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 264-265 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

EDEBİYAT. Bir cümle veya mısradaki kelime yahut kelime gruplarının yer değiştirilmesiyle yapılan edebî sanatın adı.

Aks ü tard ve aks ü tebdîl de denir. Bir mısra veya cümledeki kelime yahut anlamlı kelime gruplarının yerlerini değiştirerek önce geleni sona, sondakini başa getirmek suretiyle ikinci bir mısra veya cümle yapma sanatıdır. “Kibarın kelâmı kelâmın kibarıdır” sözü, belâgat kitaplarının sık sık tekrarladıkları akis örneklerindendir. Belâgat kitapları bu sanatı ilm-i bedîin kısımlarından olan mâna sanatlarından saymışlardır. Aksin yapılış şekilleri üzerinde ayrıca ayrıntılı bir biçimde durulmuş ve değişikliğin tam ve eksik olmasına göre aks-i tâm ve aks-i nâkıs diye ikiye ayrılmıştır. Bu iki şekle şu örnekler verilebilir: Aks-i tâm: “Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem / Kıblem olalı kaşın kaşın olalı kıblem” (Nazîm). Aks-i nâkıs: “Gelse dergâhına ikram görürler küremâ / Küremâ dergehine gelse görürler ikram” (Ziya Paşâ).

Bilhassa yenileşme devrindeki yenilik taraftarı yazarlar, bir nükte veya tezat yoluyla söylenmek isteneni daha güzel anlatmak gayesi taşımadıkça bu sanatın kullanılmamasını tavsiye etmişlerdir. İlk söyleyişle ikinci söyleyiş arasında önemli bir anlam farkı bulunması gerektiğini, yoksa sanatın anlamsız olabileceğini belirtmişlerdir.


BİBLİYOGRAFYA

Abdünnâfi İffet, en-Nef‘u’l-muavvel, İstanbul 1290, II, 165-166.

Recâizâde Mahmud Ekrem, Ta‘lîm-i Edebiyyât, İstanbul 1299, s. 318-320.

Muallim Nâci, Istılâhât-ı Edebiyye, İstanbul 1308, s. 208.

Mehmed Rifat, Mecâmiu’l-edeb I: Usûl-i Fesâhât, İstanbul 1308, s. 324.

Reşîd, Nazariyyât-ı Edebiyye, İstanbul 1328, s. 287-288.

Gibb, Osmanlı Şiir Tarihi (trc. Halide Edip Adıvar), İstanbul 1943, s. 106-107.

Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 19.

M. Kaya Bilgegil, Edebiyat Bilgi ve Teorileri: Belâgat, Ankara 1980, s. 331.

Weil, “Aks”, , I, 274.

A. Schaade – [G. E. von Grunebaum], “Balāg̲h̲a”, , I, 981-983.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 265 numaralı sayfada yer almıştır.